Böcek Davası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde odasına yerleştirilen cihazlarla dinlenmesine ilişkin davanın ilk duruşması bugün görüldü.

8 tutuksuz sanığın savunmasını yaptığı ilk duruşmada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müdahillik talebi kabul edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, makam odasında bulunan dinleme cihazlarıyla ilgili davanın ilk duruşması bugün yapıldı. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada duruşmaya tutuksuz sanıklardan Başbakanlık Koruma Daire Başkanı Mehmet Yüksel, Yakın Koruma Müdürü Zeki Bulut, eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz, Ahmet Türer, Seyit Saydam, Hurşit Gölbaşı, Harun Yavuz ve İbrahim Sarı katıldı.

2008'de Başbakanlık Koruma Müdürlüğüne atandığını, o dönemde Başbakanlık Koruma Müdürlüğünün "ilkel şartlarda çalıştığını, araç gerecinin yetersiz olduğunu" ifade eden Yüksel, Erdoğan'ın ve amirlerinin desteğiyle müdürlüğün personel, araç-gereç, silah ve donanımını dünya standartlarının üzerine çıkarmaya çalıştıklarını anlattı.

Yüksel, daha önce başbakanın gittiği yerleri, Başbakanlıkta görevli 2 kişi göz ve dedektörle kontrol ederken, aldıkları çok iyi sinyal tarayıcı cihazlarla, başbakanın yurtiçi ve yurtdışında gittiği her yeri aramaya başladıklarını kaydetti.

“ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ NE SAYIN BAŞBAKANIMIZI NE DE BİZDEN SORUMLU KİŞİLERİ UTANDIRACAK BİR DAVRANIŞ İÇİNE GİRDİK”
Görev süresindeki çalışmalara değinen Yüksel, şöyle konuştu:
"Dünyanın her noktasındaki otel odasını, toplantı yaptığı yeri aradık, hiçbir şekilde ihmal etmedik. Sayın Başbakanımız, çok hareketli bir lider, dünyanın her yerine, her an gider. Görev süremizde 3 seçim geçirdik. Şükürler olsun ki ne Sayın Başbakanımızı ne de bizden sorumlu kişileri utandıracak bir davranış içine girdik." Sayın Başbakanın yurtiçinde ve yurtdışında her gün programı oluyor. Bu yüzden ayda iki kere aranmamış. Ancak arkadaşların art niyeti olduğunu düşünmüyorum. Başbakanın bütün konuştuğu yerlerde böcek araması yaptık, ancak ikametlerde düzenli arama yapılmadığını soruşturma aşamasında gördük. Ben, soruşturmanın ilk gününden beri varım. Böcek 28 Aralık 2011'de bulundu. Çok gizli bir bilgiydi. Sayın Müsteşarımız beni odasına çağırdı, 'Mehmet Bey, böyle böyle' dedi.

MİT Müsteşarına gidip çalışma yapmamızı istedi. Ortaya çıkabilmesi için de elimizden gelen çabayı gösterdik."
Yüksel, sanıklardan Serhat Demir'i Başbakanlığa kimin aldığıyla ilgili, “Zeki Bulut, ABD'de eğitim gören ve nitelikli bir arkadaşımız olduğunu söyledi.

Ben de kendisini mülakata aldım. İki tane yabancı dili vardı. En son ben karar verdim. Ancak kararı vermeden önce İstihbarat Daire Başkanlığı çok detaylı araştırır" ifadelerini kullandı.

Sanıklardan Ahmet Türer'i ABD'ye gittiklerinde gördüğünü söyleyen Yüksel, o dönemde üniversitede ders veren Türer'i, nitelikli bir personel olarak gördüğünü, ancak Demir ile bacanak olduklarını Başbakanlığa geçtikten sonra öğrendiğini ifade etti.

Böceklerin konulduğu tarihlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ameliyat olduğunu ve İstanbul'da bulunduğunu bildiren Yüksel, sanıklardan Demir'in de bu tarihlerde İstanbul'da görevli olduğunu söyledi.

Böceğin konulduğu tarihlerde Serhat Demir'in Ankara'ya geldiğini bilmediğini belirten Yüksel, Kasım-Aralık 2011'deki böcek aramalarını da soruşturma sırasında öğrendiğini kaydetti.

Erdoğan’ın çalışma ofisinde, 24 saat personelin bulunduğu ve 5 personel dışında kimsenin girmediği bir alan olduğunu anlatan Yüksel, "Kesinlikle bu suçların içinde yokum. Dosyada da görülecektir” dedi.

“SAYIN BAŞBAKANI KAZASIZ BELASIZ, KILINA ZARAR GELMEDEN GÖREVİ BIRAKMAYI NASİP ETMESİ İÇİN ALLAH'A DUA ETTİM”
Erdoğan'ın Yakın Koruma Müdürlüğünü yapan sanık Bulut da Başbakanlıktaki görevine başladıktan sonraki çalışmalarına değinerek, "Beyefendiye, 4 buçuk yıl hizmet ettim. Sabah erken saatte gittim, gece yarısı döndüm. 4 buçuk yılda sadece bir gün, kayın babam vefat ettiğinde çalışmadım. Amiyane tabirle Sayın Erdoğan'ı yataktan aldım, yatağa bıraktım. En son adamdım. Devamlı yurtdışında, devamlı il dışındaydık. Herhalde bin 500 gün çalışmışım, bunun bin gününü Ankara dışında geçirmişim. Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttuğum oldu. Çocuklarımın büyüdüklerini hiç görmedim. İnsan üstü bir görev. Sayın Başbakanı kazasız belasız, kılına zarar gelmeden görevi bırakmayı nasip etmesi için Allah'a dua ettim. Görevi bırakınca da bu yerine geldiği için iki rekat şükür namazı kıldım. Ama şimdi ne yazık ki hain olarak addediliyoruz. Bu kadar büyük bir sevginin, bu kadar büyük bir aşkın karşılığının bu olmaması gerekiyordu. Başbakanımızı, beyefendiyi, iddia ediyorum ki biz gelene kadar Allah korumuş" şeklinde konuştu.

Dinleme cihazı bulunduktan sonra yaklaşık 10 ay daha görevini sürdürdüğü bilgisini veren Bulut, görevi sona erince, küçük yerlere giden birçok meslektaşının aksine Denizli Emniyet Müdürlüğüne getirildiğini bildirdi.

Bulut, Şubat 2014'te görevden alındığını ve neden alındığımı bilmediğini söyledi.

Erdoğan'ın 2011'deki rahatsızlığı döneminde İstanbul'da bulunduğunu belirten Bulut, "O dönemde beyefendinin bir misafiriyle ilgileniyordum. Bir hafta için gelen misafir iki ay kadar kalmıştı. Demir'in ailesi Ankara'daydı. 'Ailemden uzak kaldım. Çocuğum da rahatsızmış. Görüp geleyim' dedi.

Bununla ilgili izin aldı. Bu yüzden Serhat'ın İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini biliyorum" dedi.

Suç tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığında Emniyet Müdürü olan Ahmet Türer, Erdoğan'ın danışmanlarından Mücahit Arslan ile yurtdışında tanıştığını ve Başbakanlık Koruma Dairesine girmesine onun vesile olduğunu anlattı.

Böcek konulmasıyla bir ilgilerinin olmadığını kaydeden Türer, iddianamede ABD'de bulunduğu ve Fethullah Gülen'in yardımcısı olduğu belirtilen Sinan Dursun ile irtibatı olup olmadığı soruldu. Türer, "Washington'da yaşayan Türklerden bir tanesi. Türklere yardımcı olan birisi. Fethullah Gülen ile görüştüğünü bilmiyorum" ifadesini kullandı.

Ne dinleme cihazını ne de bulunduğuna ilişkin tutanağı gördüğünü söyleyen Türer, sanık Demir'in bacanağı ve alt komşusu olduğunu, bu sebeple görüştüklerini kaydetti.

Böcek bulunduğunda Demir ile Ankara'da görüştüğüyle ilgili iddialara ise Türer, üzerine kayıtlı cep telefonlarından birini oğullarından birinin kullandığını söyleyerek, "Buluşmuşlar ve sinemaya gitmişler. Bu numara, benim kullandığım numara değil" dedi.

Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amirliğinde görevli polis memuru Seyit Saydam, Kasım 2011'de sanıklardan Serhat Demir'in arama-taramada kullanılan HAWK cihazını alarak, gelmesini istediğini, Söğütözü'nde arabaya binen 3 kişiyle birlikte önce AK Parti Genel Merkezine, ardından Keçiören'deki ikamete gittiklerini bildirdi.

Saydam, Demir'in söylemesiyle ofislerden birine geçip, 35-40 dakika arama tarama çalışması yaptığını kaydetti.

HAWK cihazı eğitimi almamasına rağmen nasıl arama tarama yaptığının sorulması üzerine Saydam, "Aşırı yüksek ses çıkarsa, Serhat Demir'e haber verecektik" dedi.

Mahkeme Başkanının dosyadaki fotoğraflar üzerinden Saydam'a Söğütözü'nde otomobile binen kişileri teşhis etmesini istedi. Saydam, fotoğraflardaki kişilerin Sedat Zavar, İlker Usta ve Enes Çiğci olduğunu bildirdi.

“24-25 KASIM'DAN ÖNCE ZAMAN ZAMAN ARAMA TARAMAYA GİDİYORDUM”
Sanıklardan, suç tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amirliğinde görev yapan polis memuru Hurşit Gölbaşı ise suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “24-25 Kasım'dan önce zaman zaman arama taramaya gidiyordum. Keçiören ikamette sabit jammer polis noktasının oradadır. Ayın 2'sinde oraya jammer kontrolü için gittik. Böcek araması yapmadık. Ne casusluk, ne yardım etmek, ne başka türlü bir bağım, bağlantım vardır" diye konuştu.

Suç tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amirliğinde görevli polis memuru Harun Yavuz, olayla ilgisinin bulunmadığını, Başbakanlık ve Erdoğan'ın Keçiören'deki evinde arama tarama faaliyetinde bulunmadığını, bunun için de bir eğitim almadığını ifade etti.

Keçören'deki konutta sabit jammer bulunduğunu söyleyen Yavuz, arama taramada kullanılan cihazları görevi gereği İstanbul'a götürdüğünü kaydetti.

“BÖCEK OLAYINI SORUŞTURMA BAŞLADIKTAN SONRA BASINDAN DUYDUM, ÖĞRENDİM”
Suç tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amirliğinde görevli Komiser Yardımcısı İbrahim Sarı ifadesinde, Serhat Demir'in yardımcısı olduğunu, bilgisayar, yazılım ve yabancı dil konusunda iyi seviyede olduğunu anlattı.

Sarı, Polis Akademisinde öğrenciyken de zaman zaman Demir'i ziyaret ettiğini, kendisini üst düzey polis amirleriyle tanıştırdığını kaydederek, “2011 Temmuz ayında Başbakanlık Koruma Büro Amirliğinde görevlendirildim. Böcek olayını soruşturma başladıktan sonra basından duydum, öğrendim. Dosyanın sanığı değil, mağduru olduğunu düşünüyorum. Beraatimi talep ediyorum" şeklinde konuştu.

“MİT'İN İŞİ BU, YA BÖCEK BULUR YA DA BÖCEK KOYAR”
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde savunmasını yapan Hasan Palaz, 30 Mayıs 1990'da TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezinde araştırmacı olarak göreve başladığını, Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT'in ihtiyacı olan kriptolama üzerine çalışmalar yaptığını anlattı. TÜBİTAK'ta bir süre çalıştıktan sonra istifa ettiğini, ancak daha sonra tekrar geri döndüğünü belirten Palaz, "2006'ya kadar TÜBİTAK'ta çalıştım, daha sonra istifa ettim. Özel bir şirkette çalışmaya başladım, bunlar askeri malzemeler üretiyordu. 2011'e gelince TÜBİTAK'ta bir gelişme oldu, Bilgem'de çalışmaya başladım. O sıra Orhan Şengül ile tanıştım, MİT ile nasıl cihazlar yapabileceğimiz konusunda görüşmeye, Yenimahalle'ye sık sık gidiyordum" ifadelerini kullandı.

Palaz, Ocak 2012'de MİT'ten bir yazı geldiğini, böcek cihazı bulunduğu, teknik hizmet istendiğini bildirerek, “MİT'in işi bu, ya böcek bulur ya da böcek koyar. Bu konuda Gökhan Mıcır'ı görevlendirdim. Silikonun ne zaman konulduğu ve katılaştığı konusunda yardım istedik. Uzman Hamza Turhan'dan da yardım istedik. İkisinden de destek alıp raporu hazırladık. Başbakanlık Teftiş Kurulu'ndan aradılar, sözlü olarak bilgime başvuruldu. Daha sonra da yazılı ifademi aldılar. Oradan beni evime bırakan kişi 'bu rapordan pek hoşnut olmayacaklar. Takvimin biraz geriye doğru gelmesi gerekiyordu, işinden olabilirsin' dedi.

4 Aralık'tan 10 gün geriye gitmemizi istiyorlardı. 17 Aralık olayları oldu, bakan değişti. TÜBİTAK başkanı 'gideceksin' dedi.

Görevden alındım" dedi.

ERDOĞAN'IN MÜDAHİLLİK TALEBİ KABUL EDİLDİ
Savunmaların ardından davanın ilk duruşması sona erdi. Mahkeme heyeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığının müdahillik taleplerini kabul etti.

Sanıklardan, duruşmaya katılmayan Ali Özdoğan, Serhat Demir, Sedat Zavar, İlker Usta ve Enes Çiğci hakkındaki yakalama kararlarının devamına karar veren mahkeme, sanık vekillerinin duruşmalardan vareste tutulması taleplerini, deliller tam olarak tartışılmadığı ve tanık beyanlarının alınması sırasında kendilerine soru sorulabileceği nedeniyle reddetti.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından Mustafa Varank ve MİT mensupları ve polislerin de arasında bulunduğu kişilerin dinlenmesine karar verdi.

Mahkeme, ayrıca MİT'ten, sanıklardan Hasan Palaz'ın, 2011-2014 arasında teşkilata yaptığı ziyaretlere ilişkin çizelgenin istenmesine karar verdi.

Davanın sonraki celsesi 4 Şubat 2015 saat 09.00'da görülecek.
Kaynak: İHA