Kaf Suresi'nin 16. Ayetini Tuvale Yansıttı
Yaptığı deniz resimleriyle dünya genelinde büyük yankı uyandıran Mustafa Günen, "Reflection/Yansıma" başlığı altında Kur'an-ı Kerim ayetlerini resmetmeye devam ediyor. Daha önce Şura Suresi'nin 13. ve Hac Suresi'nin 78. ayetini tuvale yansıtan Günen, son olarak "Şahdamar Ayeti" olarak nitelendirilen Kaf Suresi'nin 16. ayetini resmetti.
Atölyesinde AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Günen, deniz resimleri çizmeye başlamasından Kur'an-ı Kerim ayetlerini konu edinmesine kadar uzanan süreci değerlendirdi.
Çok küçük yaşlardan itibaren suyun yapısından çok etkilendiğini aktaran Günen, suyun hemen her yerde aynı devinimde hareket ettiğini kaydetti.
Günen, suya hakim olmanın yanı sıra geometriye olan ilgisiyle bu tür eserlerde başarılı olduğunu ifade etti.
Günen, birçok yabancı yayın organında deniz resimlerindeki başarısının yer aldığını dile getirerek, "Denizi denemeyen ressam yoktur. Denizin ayrı bir cazibesi vardır. Bugüne kadar benim tekniğimin görülmediğini yazdılar. Suyun en ufak hareketinin nasıl algılandığını ve farklı hareketlere nasıl dönüştüğünü iyi anladığımı düşünüyorum. Bu biraz da Allah vergisi. Allah, bir konuya yoğunlaşan insana o konuda daha önce yapılmayanı düşünülmeyeni gerçekleştirme kapılarını açıyor. Burada iman şartı yoktur. O, kim yoğunlaşırsa ona karşılığını verir" diye konuştu.
Deniz resimlerinin çok olumlu eleştiriler aldığını kaydeden Günen, bir eleştirmenin kendisine "Dünyadaki tüm deniz resimlerini gördüm. Balansı bu kadar deniz resmi görmedim, bir daha da göreceğimi sanmıyorum" dediğini belirtti.
Günen, kendisine yakın gelecekte en iyi deniz ressamı olacağı yönünde telkinlerde bulunulduğunu belirterek, su ve suyun şekli konusunda herhangi bir eleştiri almadığını anlattı. Küçük yaşlarda kara kalem çalışmaları yaptığını anlatan Günen, 200 sayfalık bir çizgi roman neşrettiğini de dile getirdi.
- "Gül'ün tablolarımı alması zihniyetin değişimini gösterir"
Günen, muhafazakar bir ailede yetiştiğini, İslam'da resim ve heykele bakış açısı nedeniyle zorluklar yaşadığını söyledi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün ikisi İstanbul'daki köşk için olmak üzere 3 eserini aldığını anlatan Günen, "Muhafazakar bir cumhurbaşkanının bu tavrı, güzel sanatlara olan bakış açısının değiştiğini gösterir. Sayın Gül'ün bu hareketi takdire şayandır. Desteklerinden dolayı teşekkür ederim" dedi.
Resim ve heykel konusuna semavi dinlerin bakışını değerlendiren Günen, "Akıl, bu işte çok önemli. Özellikte Hristiyanlıkta böyle oldu, din ile Allah'ı ayırdılar. Böyle olunca da din, subjektif ve denetimsiz bir alana kaydı. Oysa Allah'ı onaylayan akıldır, aklın fonksiyonu da bilimdir, şüphedir. Bunu ayırdığınızda birçok sıkıntı olur" diye konuştu.
Son tablosunda Allah'la arasına aracılar koyanları eleştirdiğini aktaran Günen, "Mesela insanlar türbelere falan gider. Allah her yerde iken sen Allah'a müracaat için bilmem hangi adrese gidiyorsun. Allah araya birilerinin konulmasını istemez. Bu bütün dinlerde vardır. Birtakım insanların Allah katında özel bir yeri olduğunu düşünürüz. O insanlar Allah dostudur, peşlerinden gidilebilir. Ancak bunu onaylayıcı Allah'ın kendisidir. Bir insanın Allah'ın dostu olup olmadığını biz bilemeyiz. Zaten öyle olmasa Münafikun Suresi olmazdı" diye konuştu.
- "Biz ona şah damarından daha yakınız"
Mustafa Günen, son eserinde "Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız" mealindeki Kaf Suresi'nin 16. ayetini resmetti.
Özellikle türbe ziyaretlerine dikkati çekmeye çalıştığını belirten Günen, mezar ve türbe ziyaretinin Hz. Muhammed zamanından beri sadece ölümü hatırlama amacı güttüğünü kaydetti.
Günen, ölümü hatırlayan bir insanın mutlu ve huzurlu olamayacağını anlatarak, türbe ziyaretlerinde mutlu görünen insanların hadisle çeliştiğini söyledi.
Türbelerde yatan zatlardan gerçekten Allah dostu olanlarının, ziyarette uygunsuz fiillerde bulunanlardan şikayetçi olacağını savunan Günen, bu konuda daha dikkatli olunması konusunda uyardı.
Günen, son tablosunu şu şekilde anlattı:
"Burada mezar önünde el açan insanlar var. 3 dinin din adamları da burada. İnsanlar dua ederken son derece mutlular ve birbirlerini etkiliyorlar. İnsanların akıl kullanmadıklarını ve başka şeylerden medet umduklarını resmettim. Din adamlarını silüet halinde yaptım çünkü buradaki niyetleri belli değil. İyi de olabilir kötü de ben bir yargıya varmamak için silüet halinde yaptım. Resmin diğer tarafında ise yüzleri yoktur. Tablonun diğer yarısında o dua eden insanların nasıl hata ettiklerini ve yüzlerinin mosmor olduğunu görüyoruz."
Kaynak: AA
Çok küçük yaşlardan itibaren suyun yapısından çok etkilendiğini aktaran Günen, suyun hemen her yerde aynı devinimde hareket ettiğini kaydetti.
Günen, suya hakim olmanın yanı sıra geometriye olan ilgisiyle bu tür eserlerde başarılı olduğunu ifade etti.
Günen, birçok yabancı yayın organında deniz resimlerindeki başarısının yer aldığını dile getirerek, "Denizi denemeyen ressam yoktur. Denizin ayrı bir cazibesi vardır. Bugüne kadar benim tekniğimin görülmediğini yazdılar. Suyun en ufak hareketinin nasıl algılandığını ve farklı hareketlere nasıl dönüştüğünü iyi anladığımı düşünüyorum. Bu biraz da Allah vergisi. Allah, bir konuya yoğunlaşan insana o konuda daha önce yapılmayanı düşünülmeyeni gerçekleştirme kapılarını açıyor. Burada iman şartı yoktur. O, kim yoğunlaşırsa ona karşılığını verir" diye konuştu.
Deniz resimlerinin çok olumlu eleştiriler aldığını kaydeden Günen, bir eleştirmenin kendisine "Dünyadaki tüm deniz resimlerini gördüm. Balansı bu kadar deniz resmi görmedim, bir daha da göreceğimi sanmıyorum" dediğini belirtti.
Günen, kendisine yakın gelecekte en iyi deniz ressamı olacağı yönünde telkinlerde bulunulduğunu belirterek, su ve suyun şekli konusunda herhangi bir eleştiri almadığını anlattı. Küçük yaşlarda kara kalem çalışmaları yaptığını anlatan Günen, 200 sayfalık bir çizgi roman neşrettiğini de dile getirdi.
- "Gül'ün tablolarımı alması zihniyetin değişimini gösterir"
Günen, muhafazakar bir ailede yetiştiğini, İslam'da resim ve heykele bakış açısı nedeniyle zorluklar yaşadığını söyledi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün ikisi İstanbul'daki köşk için olmak üzere 3 eserini aldığını anlatan Günen, "Muhafazakar bir cumhurbaşkanının bu tavrı, güzel sanatlara olan bakış açısının değiştiğini gösterir. Sayın Gül'ün bu hareketi takdire şayandır. Desteklerinden dolayı teşekkür ederim" dedi.
Resim ve heykel konusuna semavi dinlerin bakışını değerlendiren Günen, "Akıl, bu işte çok önemli. Özellikte Hristiyanlıkta böyle oldu, din ile Allah'ı ayırdılar. Böyle olunca da din, subjektif ve denetimsiz bir alana kaydı. Oysa Allah'ı onaylayan akıldır, aklın fonksiyonu da bilimdir, şüphedir. Bunu ayırdığınızda birçok sıkıntı olur" diye konuştu.
Son tablosunda Allah'la arasına aracılar koyanları eleştirdiğini aktaran Günen, "Mesela insanlar türbelere falan gider. Allah her yerde iken sen Allah'a müracaat için bilmem hangi adrese gidiyorsun. Allah araya birilerinin konulmasını istemez. Bu bütün dinlerde vardır. Birtakım insanların Allah katında özel bir yeri olduğunu düşünürüz. O insanlar Allah dostudur, peşlerinden gidilebilir. Ancak bunu onaylayıcı Allah'ın kendisidir. Bir insanın Allah'ın dostu olup olmadığını biz bilemeyiz. Zaten öyle olmasa Münafikun Suresi olmazdı" diye konuştu.
- "Biz ona şah damarından daha yakınız"
Mustafa Günen, son eserinde "Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız" mealindeki Kaf Suresi'nin 16. ayetini resmetti.
Özellikle türbe ziyaretlerine dikkati çekmeye çalıştığını belirten Günen, mezar ve türbe ziyaretinin Hz. Muhammed zamanından beri sadece ölümü hatırlama amacı güttüğünü kaydetti.
Günen, ölümü hatırlayan bir insanın mutlu ve huzurlu olamayacağını anlatarak, türbe ziyaretlerinde mutlu görünen insanların hadisle çeliştiğini söyledi.
Türbelerde yatan zatlardan gerçekten Allah dostu olanlarının, ziyarette uygunsuz fiillerde bulunanlardan şikayetçi olacağını savunan Günen, bu konuda daha dikkatli olunması konusunda uyardı.
Günen, son tablosunu şu şekilde anlattı:
"Burada mezar önünde el açan insanlar var. 3 dinin din adamları da burada. İnsanlar dua ederken son derece mutlular ve birbirlerini etkiliyorlar. İnsanların akıl kullanmadıklarını ve başka şeylerden medet umduklarını resmettim. Din adamlarını silüet halinde yaptım çünkü buradaki niyetleri belli değil. İyi de olabilir kötü de ben bir yargıya varmamak için silüet halinde yaptım. Resmin diğer tarafında ise yüzleri yoktur. Tablonun diğer yarısında o dua eden insanların nasıl hata ettiklerini ve yüzlerinin mosmor olduğunu görüyoruz."