5. Ulusal Din Görevlileri Sempozyumu
Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz "Hapishanelerde yapılan araştırmalarda imam hatip lisesi mezunu olup suça düşen gençlerin oranlarının çok az olduğunu görüyoruz. Çünkü almış olduğu eğitim tesir ediyor" dedi.
Yılmaz, Mardin Artuklu Üniversitesi'nin (MAÜ) ev sahipliğini yaptığı Yunus Emre Camii Külliyesi Eğitim ve Kültür Derneği'nin (YECDER) katkılarıyla beşincisi gerçekleştirilen Ulusal Din Görevlileri Sempozyumu'nda, sosyal barışın, öncelikli olarak insanda iyi duyguları geliştirmeyi hedefleyen eğitimi de ilgilendirdiğini belirtti.
Özellikle din eğitiminin bu konuda çok önemli bir rol üstlendiğini dile getiren Yılmaz, barışsever bir neslin yetişmesinin ancak din eğitimiyle mümkün olabileceğini kaydetti.
Din eğitiminin yetersiz olduğu dönemlerde suçların daha rahat işlendiğini vurgulayan Yılmaz şöyle dedi:
"Türkiye'de din eğitiminin olmadığı zamanlarda çocuklar anne babalarına isyan etmeye başlamışlar. 1926-1927 yılları din derslerinin orta okullardan çıkarıldığı yıllardır. İmam hatiplerin kapandığı yıllar. 1940'lı yıllara geldiğimizde din eğitiminden mahrum bir nesil yetişiyor ve anne babaya isyanlar başlıyor. Bunun üzerine konu Meclis'te gündeme getiriliyor. Komünizm tehlikesi de gündeme geliyor. Bunlara karşı din eğitimi verelim diyorlar. Dönemin Başbakanı Recep Peker'in söylediği ifade "çocuklarımızı isyankarlıktan alıkoymak ve komünizm tehlikesine karşı korumak için din eğitimi vermek, bir zehri başka bir zehir ile izale etmek anlamına gelir" diyor. Mantık, mantalite buydu. Sonuçta Allah'ın takdiri gerçekleşiyor. Ülkemizde 1951 yılında imam hatip okullarının devreye girmesi, 1956 yılında seçmeli din dersinin tekrar gündeme gelmesiyle manevi değerlerine bağlı bir nesil gündeme geliyor. Daha sonra 1974'lü yıllarda ahlak dersleri gündeme geliyor. Sonuçta 1980'li yıllar itibari ile Din Kültürü ve Ahlak bilgisi zorunlu hale geliyor. Bu bir ihtiyaçtan doğuyor ve bu ihtiyaç hala devam ediyor. Yeterli bir din eğitimi verdiğimizi bu açıdan söylemek mümkün değil."
- "Din eğitimi eksikliği birçok problemi beraberinde getiriyor"
Suç işleyenlere ve anlaşmazlıklara bakıldığında temelinde din eğitiminden mahrum olmanın bulunduğunu söyleyen Yılmaz şöyle devam etti:
"Bugün hapishanelere baktığımızda, anlaşmazlıklara düşen insanlara baktığımızda özünde bir din eğitiminden mahrum olunduğunu görüyoruz. Temelde din eğitimi yeteri kadar verilmiş olsaydı bugün asr-ı saadet toplumunun olmaması mümkün olmazdı. Bu eğitimin eksikliği birçok problemi beraberinde getirmiştir. Bünyesi hastalıklar ile dolu olan bir toplum. Bu toplumun tedavi edilmesi gerekiyor. Hapishanelerde yapılan araştırmalarda imam hatip lisesi mezunu olup suça düşen gençlerin oranlarının çok az olduğunu görüyoruz. Çünkü almış olduğu eğitim buna tesir ediyor" diye konuştu.
- "İnsanların öncelikle kendisini idare etmesi gerekir"
Mardin Valisi Ahmet Cengiz ise barış temasının son yıllarda gündeme geldiğini, insanoğlunun fıtratının barışa yatkın olduğunu ifade etti.
İnsanların öncelikle kendi nefislerinde ve içlerinde barışı tesis etmeleri gerektiğini vurgulayan Cengiz şunları söyledi:
"Kendi iç huzurunu bulamamış, kafası karışık, ailesine huzur vermemiş, çocuklarını ve eşini darp eden, yakınlarıyla kavgalı olan bir bireyin 'Ben toplumda barışı tesis edeceğim" diye ortaya çıkması büyük bir çelişkidir. İnsanların öncelikle kendisini idare etmesi gerekir. Kendisini idare edemeyen başkasını idare edemez."
MAÜ Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay da din görevlilerinin peygamberlerin vazifelerini icra eden kişiler olduğunu ifade ederek "Peygamberler, insanların müstakim bir yola girmeleri için gayret eden, İslam'ı yani barışı tesis etmeye çalışan, insanların arasında fazileti, iyiliği, merhameti, müsamahayı, teavünü yaygınlaştırmaya çalışan, seçilmiş kullardı. Din görevlisinin işi, insan mimarlığıdır. Çok zor bir mesleği icra etmektedirler" dedi.
YECDER Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Yılmaz ve Mardin Müftüsü Dursun Ali Coşkun'da sempozyumun Mardin'de yapılmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi.
Sempozyuma Müslüman din alimlerinin yan sıra Kırklar Kilisesi Başpapazı Gabriel Akyüz ve Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Februniye Akyol da katıldı.
Atatürk Kültür Merkezi'nde 2 gün sürecek sempozyumda, din görevlilerinden örnek çalışmalar sunularak, cami merkezli eğitim, din görevlileri, toplumsal barış, medreseler ve dini eğitimde etkili iletişim gibi konular ele alınacak.
Kaynak: AA
Özellikle din eğitiminin bu konuda çok önemli bir rol üstlendiğini dile getiren Yılmaz, barışsever bir neslin yetişmesinin ancak din eğitimiyle mümkün olabileceğini kaydetti.
Din eğitiminin yetersiz olduğu dönemlerde suçların daha rahat işlendiğini vurgulayan Yılmaz şöyle dedi:
"Türkiye'de din eğitiminin olmadığı zamanlarda çocuklar anne babalarına isyan etmeye başlamışlar. 1926-1927 yılları din derslerinin orta okullardan çıkarıldığı yıllardır. İmam hatiplerin kapandığı yıllar. 1940'lı yıllara geldiğimizde din eğitiminden mahrum bir nesil yetişiyor ve anne babaya isyanlar başlıyor. Bunun üzerine konu Meclis'te gündeme getiriliyor. Komünizm tehlikesi de gündeme geliyor. Bunlara karşı din eğitimi verelim diyorlar. Dönemin Başbakanı Recep Peker'in söylediği ifade "çocuklarımızı isyankarlıktan alıkoymak ve komünizm tehlikesine karşı korumak için din eğitimi vermek, bir zehri başka bir zehir ile izale etmek anlamına gelir" diyor. Mantık, mantalite buydu. Sonuçta Allah'ın takdiri gerçekleşiyor. Ülkemizde 1951 yılında imam hatip okullarının devreye girmesi, 1956 yılında seçmeli din dersinin tekrar gündeme gelmesiyle manevi değerlerine bağlı bir nesil gündeme geliyor. Daha sonra 1974'lü yıllarda ahlak dersleri gündeme geliyor. Sonuçta 1980'li yıllar itibari ile Din Kültürü ve Ahlak bilgisi zorunlu hale geliyor. Bu bir ihtiyaçtan doğuyor ve bu ihtiyaç hala devam ediyor. Yeterli bir din eğitimi verdiğimizi bu açıdan söylemek mümkün değil."
- "Din eğitimi eksikliği birçok problemi beraberinde getiriyor"
Suç işleyenlere ve anlaşmazlıklara bakıldığında temelinde din eğitiminden mahrum olmanın bulunduğunu söyleyen Yılmaz şöyle devam etti:
"Bugün hapishanelere baktığımızda, anlaşmazlıklara düşen insanlara baktığımızda özünde bir din eğitiminden mahrum olunduğunu görüyoruz. Temelde din eğitimi yeteri kadar verilmiş olsaydı bugün asr-ı saadet toplumunun olmaması mümkün olmazdı. Bu eğitimin eksikliği birçok problemi beraberinde getirmiştir. Bünyesi hastalıklar ile dolu olan bir toplum. Bu toplumun tedavi edilmesi gerekiyor. Hapishanelerde yapılan araştırmalarda imam hatip lisesi mezunu olup suça düşen gençlerin oranlarının çok az olduğunu görüyoruz. Çünkü almış olduğu eğitim buna tesir ediyor" diye konuştu.
- "İnsanların öncelikle kendisini idare etmesi gerekir"
Mardin Valisi Ahmet Cengiz ise barış temasının son yıllarda gündeme geldiğini, insanoğlunun fıtratının barışa yatkın olduğunu ifade etti.
İnsanların öncelikle kendi nefislerinde ve içlerinde barışı tesis etmeleri gerektiğini vurgulayan Cengiz şunları söyledi:
"Kendi iç huzurunu bulamamış, kafası karışık, ailesine huzur vermemiş, çocuklarını ve eşini darp eden, yakınlarıyla kavgalı olan bir bireyin 'Ben toplumda barışı tesis edeceğim" diye ortaya çıkması büyük bir çelişkidir. İnsanların öncelikle kendisini idare etmesi gerekir. Kendisini idare edemeyen başkasını idare edemez."
MAÜ Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay da din görevlilerinin peygamberlerin vazifelerini icra eden kişiler olduğunu ifade ederek "Peygamberler, insanların müstakim bir yola girmeleri için gayret eden, İslam'ı yani barışı tesis etmeye çalışan, insanların arasında fazileti, iyiliği, merhameti, müsamahayı, teavünü yaygınlaştırmaya çalışan, seçilmiş kullardı. Din görevlisinin işi, insan mimarlığıdır. Çok zor bir mesleği icra etmektedirler" dedi.
YECDER Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Yılmaz ve Mardin Müftüsü Dursun Ali Coşkun'da sempozyumun Mardin'de yapılmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi.
Sempozyuma Müslüman din alimlerinin yan sıra Kırklar Kilisesi Başpapazı Gabriel Akyüz ve Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Februniye Akyol da katıldı.
Atatürk Kültür Merkezi'nde 2 gün sürecek sempozyumda, din görevlilerinden örnek çalışmalar sunularak, cami merkezli eğitim, din görevlileri, toplumsal barış, medreseler ve dini eğitimde etkili iletişim gibi konular ele alınacak.