Nazilli Ak Üniversiteliler 28 Şubat’ı Hatırlattı

Nazilli AK Parti Üniversite Birim Teşkilatı (ÜNİAK) tarafından, 28 Şubat post modern darbesinin 17. yıldönümü nedeniyle önce oturma eylemi ardından ise basın açıklaması yaparak yaşananları protesto etti.

Nazilli Ak Üniversiteliler 28 Şubat’ı Hatırlattı

AK Parti Nazilli Gençlik Kollarına bağlı Üniversite Birimi tarafından Nazilli Belediye Meydanında 28 Şubat post-modern darbe eleştirilerek eylem düzenlendi.

ÜNİAK birimi başkanı Macit Özçelik öncülüğünde gerçekleşen etkinlikte ellerindeki gazete kupürleri ve dövizlerle yaklaşık 15 dakika oturma eylemi yapan Üniversiteli gençlere AK Parti Nazilli İlçe Başkanı Tacettin Pirinç ile Gençlik Kolları Başkanı ve Belediye Meclis Üyesi Adayı Birkan Şen katılarak destek verdi. Nazilli Emniyetinin yoğun güvenlik önlemi aldığı gözlenen oturma eylemi sırasında ‘Recep Tayyip Erdoğan’ı’ eleştiren bir dergiye ait kapak ile sessizce duran bir bayanı ise herhangi bir gerginlik yaşanmaması için polis ekipleri alandan uzaklaşmasını sağladı.

Günümüzün üniversite öğrencilerinin on yedi yıl önce ilkokula daha yeni başladıklarını hatırlatan grubun basın sözcüsü Rümeysa Çelik; “28 Şubat onlar için haftanın son ders günü, yani hafta sonu tatilini müjdeleyen bir gündü. Bin yıldan fazla süreceği bizzat darbenin mimarları tarafından ifade edilen 28 Şubat ‘postmodern darbesinin’ üzerinden on yedi yıl geçti. Darbeyi kurgulayanlar ve uygulayanlar bir zihinsel dönüşüm ve geri dönülemez bir yaşam biçimini dayatmayı; bir toplum mühendisliği ile kaba, ilkel ve tek tipçi bir dünya görüşünü devletin ve toplumun vazgeçilmez bir unsuru olarak hücrelerimize yerleştirmeyi denemişlerdi” dedi.

"BAŞÖRTÜSÜ TAKMANIN ‘İRTİCA’ OLARAK DAMGALANDIĞI BİR GÜNDÜ"
"O gün halkların parasıyla bizi dış düşmanlardan korusun diye alınan silahların, tankların; hayli olarak düşman ilan edilen 'milli iradeye' karşı çevrildiği bir gündü" diyen Çelik; “O gün, demokrasinin askıya alınarak, meclisin devre dışı bırakıldığı, ülkedeki her şeyin emir komuta zinciriyle yönetilmeye çalışıldığı, valilerin, belediye başkanlarının, gazetecilerin, yargıçların kendi görevlerini değil verilen komutları yerine getirmesinin istendiği bir gündü. O gün yıllardır “kızlarını okutmuyorlar” diye şikâyet edilen dindar kesimin binlerce kızının üniversiteye gitmelerinin engellendiği, eğitim haklarının ellerinden alındığı bir gündü. O gün İmam Hatip okullarında eğitim gören gençlerin üniversiteye girmelerini engelleyebilmek için, göz göre göre binlerce meslek lisesi öğrencisinin de hakkının açıkça yendiği bir gündü. O gün ülkenin çoğunluğunu teşkil eden Müslüman vatandaşların rencide edildiği, namaz kılmanın, oruç tutmanın, içki içmemenin, başörtüsü takmanın “irtica” olarak damgalandığı bir gündü. O gün oramiral Güven Erkaya'nın darbecilerin vahşi zihniyetini İrtica PKK’dan daha tehlikelidir sözleriyle yansıttığı hayasız bir gündü. Peki ‘irticadan’ bugüne kadar kaç kişi öldü, kaç kişi yaralandı, kaç kişiye kaç liralık zarar geldi? Bir kuvvet komutanının böyle bir mukayese yapması, ne kadar acı verici bir olaydır. Sadece o değil ki, MGK’nın gündeminde de o dönem ülkenin sorunları ve düşmanları listesinin başında hep irtica bulunuyordu. Gariptir, bazıları bugünkü iktidarı 28 Şubat sürecinin bir sonucu olarak görüyorlar. Eğer öyleyse, iddia edildiği gibi bugünkü yönetim o zamanki idarenin bir devamı ise, arada bu sözde “irtica” belası nereye kayboldu? Bakınız kendini laik olarak nitelendiren ve işleri ülkeyi geriye götürecek demokrasiye aykırı her türlü girişimi yapmak olan bu zihniyet 6-9 şubat 2008 tarihlerinde üniversitelere türban serbestliği getirecek kararın meclisteki vekillerin 411'inin olumlu yönde oy kullanmasına rağmen daha on beş gün geçmeden mahkemeye taşıyan, mazlumun mağdurun yanında yer alan ak parti hükümetine aynı yıl içinde kapatma davası açan dış güçlerin maşalarıdır” diye konuştu.

‘28 ŞUBAT’I GENÇLERE ANLATMAK LAZIM’
Çelik, sözlerini şöyle tamamladı: “Bunu doğru bir bilgi olarak dağarcığına dolduran gençler, 28 Şubat’ı hiç anlayamayacaklardır. Birilerinin onlara, 28 Şubat’ta gazetecilerin ve yargıçların kışlaya çağırılıp kendilerine brifing verildiğini anlatması lazım. Aynı şekilde valilere de brifing verilmesi gündeme gelince, İçişleri bakanlığı yapan bir hanımefendinin buna izin vermeyeceğini söylemesi üzerine, 'gelirsek o kadını yağlı kazığa oturturuz' diyen paşalar olduğunu yeni neslin bilmesi lazım. Hükümetin emrinde bir kurum olan Genelkurmay’ın, isteklerinin yerine getirilmemesi durumunda, 'gerekirse silah bile kullanırız' dediğini gençlere anlatmak lazım”
Basın açıklamasının ardından AK Üniversiteliler, Necip Fazıl Kısakürek'in 'Zindandan Mehmede Mektup' şiirindeki sözlerle seslenerek; “Mehmedim sevinin başlar yüksekte, Ölsek de sevinin eve dönsek de, Sanma bu tekerlek kalır tümsekte, Yarın elbet elbet bizimdir, Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir” sözleriyle sona erdirerek, olaysız bir şekilde dağıldı.
Kaynak: İHA