Kelkit’te Ki Depremler

Gümüşhane Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Öztürk, Kelkit, Köse ve Şiran ilçelerinin 1.derece deprem bölgesinde yer aldığını ve yaklaşık 80 kilometre uzakta bulunan Kuzey Anadolu Fay kuşağının ürettiği depremlerin etki sahasında olduğunu söyledi.


Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde son dönemde meydana gelen depremleri değerlendiren Gümüşhane Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Serkan Öztürk, Gümüşhane sınırları içerisinde 6’dan büyük bir deprem meydana gelmediğini hatırlattı.

Erzincan’da 1939 yılında 7,9 ve 1992 yılında 6,8 büyüklüğünde ki depremlerin Gümüşhane’de de hissedildiğini hatırlatan Öztürk, Gümüşhane sınırları içerisinde Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KOERİ) tarafından verilen bilgilere göre, 1979 yılında 5,0 ve 1985 yılında 5,1 büyüklüklerinde depremler olduğunu, bununla birlikte 2008 ve 2010 yılları arasında Köse, Şiran ve Kelkit’i içine alan bölgelerde büyüklükleri 2,6 ile 3,3 arasında değişen küçük depremler meydana geldiğini ifade etti.

KELKİT BÖLGESİNDE SON 2 YILDA 36 DEPREM GERÇEKLEŞTİ
Gümüşhane sınırları içerisinde 6’dan büyük deprem meydana gelmediğini kaydeden Öztürk, büyüklüğü 2,5-3,5 arasında değişen depremlerin daha yoğun göründüğünü belirterek, 2013 yılı içerisinde Kelkit merkezli büyüklükleri 1,6 ile 3,1 arasında değişen 16 deprem gerçekleştiğini, 2014 yılında ise büyüklükleri 1,9-3,3 arasında değişen 20 depremin kaydedildiğini sözlerine ekledi.

Jeofizik Mühendisleri Odası Gümüşhane İl Temsilcisi Jeofizik Mühendisi Rasim Taylan Kara ise Gümüşhane il ve ilçelerinin aktif faylara yakın olduğunu belirterek, bu faylarda oluşabilecek 5-7 arasındaki bir büyüklükteki depremin çeşitli tehlikeler oluşturabileceğini söyledi.

“DEPREM GERÇEĞİ UNUTULMAMALI”
Son dönemlerde kayıt istasyonları artışı ve devlet tarafından bu konuda yapılan ciddi yatırımların önemine vurgu yapan Kara, deprem gerçeğinin unutulmaması gerektiğini belirterek, “Depreme dayanıklı yapılaşma ile ilgili son dönemlerde ki olumlu gelişmeler bizleri oluşabilecek büyük depremlerden bile minimum zarar almamız konusunda oldukça sevindiricidir. Bu sebeple ilgili-jeoteknik ve jeofizik yöntemler kullanılarak bölgemizde ki risk çalışmalarının bugün yapılığı gibi gelecekte de devam ettirilmesi, kentsel dönüşüm kapsamında binaların ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi, yapıların deprem yüklerine karşı direnci ve zemin-yapı jeoteknik ve jeofizik ilişkilerinin ilgili bilim yöntemleri ile belirlenmesi gerekmektedir.” dedi.

“ARTIK EN UFAK HAREKETLER KAYIT ALTINA ALINIYOR”
Son on yıllık periyotta Türkiye’de depreme hazırlık ile ilgili ciddi yatırımlar ve ciddi bilimsel projeler üretildiğini, deprem istasyonlarının da artışı ile son dönemlerde Türkiye’de olumlu gelişmeler yaşandığını ve üniversitelerin ciddi katkıları ile küçük bir patlatma esnasında bile oluşan bir deprem kaydının dahi artık günümüz teknolojisi ile ölçülerek tüm kamuoyu ile internet arayüzlerinde sunulduğunu kaydeden Kara, “Toplumda büyük bir deprem algısı ve bir korku oluşturmak bu konuda doğru bir yaklaşım değildir. Bu sebeple bu tür algılar yerine, acı tecrübelerimiz olan deprem gerçeğini unutmadan tümüyle depreme hazırlıklı olmalı ve tüm inşaat yapılarımız olası büyük depremlere karşı korunaklı ve dayanaklı yapmalı ve zorunlu deprem sigortamızı kesinlikle yaptırmalıyız. ” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA