Ergenekon Davasında Kararın Ardından
ÇANAKKALE - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, Ergenekon davasının Türkiye'nin yeniden darbe yaşamasına engelleyecek dava olduğunu belirterek, "Davada canı yanan insanlardan hareketle 'bu dava acaba yanlış mıydı?' dememek lazım. Bu davanın koruduğu kişi hepimiziz. Tüm Türkiye'nin çıkarları burada korunmuştur" dedi.
Laçiner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ergenekon davasının Türk tarihinde bir ilk olduğunu, ilk defa üniformalı askerler ve rütbeleri çok farklı, çok yüksek, ünlü insanların sivil bir mahkemenin karşısına çıktığını ve Türkiye'de darbenin yargılandığını söyledi.
Darbe yapmak için çeteleşme çabalarının yargılandığını ve bir karara varıldığını anlatan Laçiner, "Bu kararda eksik mi var, fazla mı var?' Bunlar için zaten süreç devam ediyor. Yargıtay süreci var. İsteyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidebilir. Türk yargı ve siyasi tarihi açısından devrim niteliğinde bir karar oldu. Türkiye'nin asla yapamayacağı düşünülen bir şey gerçekleşti. O anlamda bundan sonraki Türk tarihi farklı olacaktır" diye konuştu.
Laçiner, bundan sonra darbe yapmak isteyen, bunun için teşekkül oluşturan, silahlı kuvvetler içinde veya dışında olsun çabası olanların, çok ağır bir şekilde yargılanacağını ve cezalandırılacağını bileceğini belirterek, şöyle devam etti:
"O anlamda kimin ne kadar ceza aldığından çok, suçun tespit edilebilmesi ve cezalandırılabilmesi önemlidir. Bazıları cezaları çok ağır buluyor. Ama atfedilen, iddia edilen ve mahkemece doğru kabul edilen suça baktığınız zaman cezalar ağır değil. Çünkü silahlı terör örgütü kurmak, üyesi olmak, Türkiye'nin rejimini değiştirmek için örgütlü hareket etmek, bunların hepsi çok ağır suçlardır. Hatta baktığınızda içinde siyasi cinayet işlenmesi de var. Silah saklanması, ülkenin kutuplaştırılması gibi birçok şey var. O anlamda suç söz konusu olduğunda, verilen cezaların ağır diye değerlendirilmesi mümkün değil."
-"Davanın koruduğu kişi hepimiziz"
Prof. Dr. Laçiner, kararlardan dolayı, ceza alan insanlar için sevinmenin mümkün olmadığını bildirdi. Davanın çok siyasileştirildiğini, kutuplaştırılmaya çalışıldığını dile getiren Laçiner, "Ama burada kişiler değil, suç önemlidir. Orada sanık olmuş daha sonra da mahkum edilmiş olan kişiler için herkes sadece üzülebilir. Buna sevinen kişinin sadist olması gerekir" ifadesini kullandı.
Laçiner, toplumu sevinenler ve üzülenler diye kutuplaştırmanın doğru olmadığına da işaret ederek, şöyle konuştu:
"Şunu da unutmamak lazım, her mahkemenin sonunda mahkum olan kişi, ailesi, kızı, oğlu üzülür ve sevdiği kişinin suçsuz da olduğuna inanabilir. Ama burada şunu düşünmemiz gerekiyor, darbelerin ve terörün kurbanı tüm Türkiye'dir. 12 Eylül'den dolayı o kadar çok anne, baba, çocuk ağladı ki. 27 Mayıs'tan sonra ülkenin Başbakanı, bakanları idam edildi ve Türkiye belini doğrultamadı. 28 Şubat aynı şekildedir. Türkiye'nin yeniden darbe yaşamasına engelleyecek davadır bu dava. Balyoz davası da aynı şekilde. Eğer bu dava 27 Mayıs 1959'dan evvel yapılsaydı, Türkiye'nin bugün geldiği nokta çok farklı olurdu. Ne bu davalar ve mahkumiyetler ne de 12 Eylül ve 28 Şubat gibi darbeler olurdu. Türkiye'nin ben çok daha demokratik, gelişmiş, kalkınmış, müreffeh bir yer olacağına inanıyorum. O nedenle bu davayı küçümsememek lazım."
Davada canı yanan insanlardan hareketle ''bu dava acaba yanlış mıydı?" dememek gerektiğini anlatan Laçiner, şunları kaydetti:
"Bu davanın koruduğu kişi hepimiziz. Tüm Türkiye'nin çıkarları burada korunmuştur. Davada ufak ve büyük hatalar, bunlar her yerde olabilir. Yani 40 yıl hapis yatıp da suçsuzluğu ispat edilip çıkan insanlar olmuştur. Günümüzde de ABD'de 5 gün hücrede unutulan insan var. Yani insan adaleti bu, ilahi adalet değil. Ama bu mahkeme bir şeyi kanıtladı. Darbe yapmak için olmuşturulmuş bir Ergenekon terör örgütü var. Kime verilen ceza azdır, kime verilen çoktur bunu Yargıtay da gözden geçirir elbette. Ama bir terör örgütünün olduğu kanıtlanmıştır. Çok sayıda yargıç ve savcı süreç içinde yer almıştır. Silahlar, cinayetler, krokiler, planlar ortaya konmuştur. Türkiye adına gerçekten bir dönüm noktası, devrim niteliğinde bir karardır. Şu da çok önemli, yargının almış olduğu karara saygı gösterilmesi gerekir. Beğenelim veya beğenmeyelim."
-"İlk defa Türkiye böyle bir davayı yaptı"
Prof. Dr. Laçiner, karar dolayısıyla mahkemelerin gelmiş olduğu noktanın siyaset tarafından kıymetinin bilinmesi gerektiğini bildirdi.
"1980'li yıllarda böyle bir dava yapılamazdı. Darbe suç değildi. Hatta darbeye bir övgü vardı" görüşünü dile getiren Laçiner, "Bugün siyasetçi daha rahattır. İster bu partiden ister o partiden Başbakan olsun, kim olursa olsun askeri darbeler, çeteleşmeler, faili meçhullar konusunda da artık Türkiye siyasetçisi çok daha rahattır" dedi.
Davaların Türk siyasi sistemi ile demokrasisinin garantisi ve güvencesi olduğunu düşündüğünü belirten Laçiner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk defa Türkiye böyle bir davayı yaptı. O anlamda eksiklikleri, acemilikleri mutlaka olmuştur. Hiçbir millete de böyle bir davayı yaşama zorunluluğunu Allah vermesin. İşte İtalya böyle bir şey yapmıştı, İspanya kısmen yapmıştı. Bir de Türkiye bu hesaplaşmayı yapmayı başardı. Bunun can acıtmadan, kan akmadan gerçekleşmesi ihtimali yoktu. Şunu da görüyorsunuz, davada sanık olmuş insanlara baktığınız zaman yaptıkları işin suç olduğunu, yanlış olduğunu bile bilmiyorlar. Çünkü kendi doğdukları, geliştikleri ortamda bunlar suç değildi. 1990'lı yıllarda bir savcı bırakın Genelkurmay Başkanını bir yüzbaşı hakkında bile darbecilikten dolayı dava açmış olsaydı, muhtemelen orada mahkum olan savcı olurdu. Nitekim buna benzer bir olay da bu davaların başında yaşanmıştı. Kitap evi bombalaması meselesinde suçlanan kişi değil, savcı görevden alınmıştı. Fakat bunları Türkiye aştı. Yargı yerine, ordu kendi yerine, siyasette kendisinin olması gereken yere gelmeye başlayacak bu dava sayesinde."
Kaynak: AA
Darbe yapmak için çeteleşme çabalarının yargılandığını ve bir karara varıldığını anlatan Laçiner, "Bu kararda eksik mi var, fazla mı var?' Bunlar için zaten süreç devam ediyor. Yargıtay süreci var. İsteyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidebilir. Türk yargı ve siyasi tarihi açısından devrim niteliğinde bir karar oldu. Türkiye'nin asla yapamayacağı düşünülen bir şey gerçekleşti. O anlamda bundan sonraki Türk tarihi farklı olacaktır" diye konuştu.
Laçiner, bundan sonra darbe yapmak isteyen, bunun için teşekkül oluşturan, silahlı kuvvetler içinde veya dışında olsun çabası olanların, çok ağır bir şekilde yargılanacağını ve cezalandırılacağını bileceğini belirterek, şöyle devam etti:
"O anlamda kimin ne kadar ceza aldığından çok, suçun tespit edilebilmesi ve cezalandırılabilmesi önemlidir. Bazıları cezaları çok ağır buluyor. Ama atfedilen, iddia edilen ve mahkemece doğru kabul edilen suça baktığınız zaman cezalar ağır değil. Çünkü silahlı terör örgütü kurmak, üyesi olmak, Türkiye'nin rejimini değiştirmek için örgütlü hareket etmek, bunların hepsi çok ağır suçlardır. Hatta baktığınızda içinde siyasi cinayet işlenmesi de var. Silah saklanması, ülkenin kutuplaştırılması gibi birçok şey var. O anlamda suç söz konusu olduğunda, verilen cezaların ağır diye değerlendirilmesi mümkün değil."
-"Davanın koruduğu kişi hepimiziz"
Prof. Dr. Laçiner, kararlardan dolayı, ceza alan insanlar için sevinmenin mümkün olmadığını bildirdi. Davanın çok siyasileştirildiğini, kutuplaştırılmaya çalışıldığını dile getiren Laçiner, "Ama burada kişiler değil, suç önemlidir. Orada sanık olmuş daha sonra da mahkum edilmiş olan kişiler için herkes sadece üzülebilir. Buna sevinen kişinin sadist olması gerekir" ifadesini kullandı.
Laçiner, toplumu sevinenler ve üzülenler diye kutuplaştırmanın doğru olmadığına da işaret ederek, şöyle konuştu:
"Şunu da unutmamak lazım, her mahkemenin sonunda mahkum olan kişi, ailesi, kızı, oğlu üzülür ve sevdiği kişinin suçsuz da olduğuna inanabilir. Ama burada şunu düşünmemiz gerekiyor, darbelerin ve terörün kurbanı tüm Türkiye'dir. 12 Eylül'den dolayı o kadar çok anne, baba, çocuk ağladı ki. 27 Mayıs'tan sonra ülkenin Başbakanı, bakanları idam edildi ve Türkiye belini doğrultamadı. 28 Şubat aynı şekildedir. Türkiye'nin yeniden darbe yaşamasına engelleyecek davadır bu dava. Balyoz davası da aynı şekilde. Eğer bu dava 27 Mayıs 1959'dan evvel yapılsaydı, Türkiye'nin bugün geldiği nokta çok farklı olurdu. Ne bu davalar ve mahkumiyetler ne de 12 Eylül ve 28 Şubat gibi darbeler olurdu. Türkiye'nin ben çok daha demokratik, gelişmiş, kalkınmış, müreffeh bir yer olacağına inanıyorum. O nedenle bu davayı küçümsememek lazım."
Davada canı yanan insanlardan hareketle ''bu dava acaba yanlış mıydı?" dememek gerektiğini anlatan Laçiner, şunları kaydetti:
"Bu davanın koruduğu kişi hepimiziz. Tüm Türkiye'nin çıkarları burada korunmuştur. Davada ufak ve büyük hatalar, bunlar her yerde olabilir. Yani 40 yıl hapis yatıp da suçsuzluğu ispat edilip çıkan insanlar olmuştur. Günümüzde de ABD'de 5 gün hücrede unutulan insan var. Yani insan adaleti bu, ilahi adalet değil. Ama bu mahkeme bir şeyi kanıtladı. Darbe yapmak için olmuşturulmuş bir Ergenekon terör örgütü var. Kime verilen ceza azdır, kime verilen çoktur bunu Yargıtay da gözden geçirir elbette. Ama bir terör örgütünün olduğu kanıtlanmıştır. Çok sayıda yargıç ve savcı süreç içinde yer almıştır. Silahlar, cinayetler, krokiler, planlar ortaya konmuştur. Türkiye adına gerçekten bir dönüm noktası, devrim niteliğinde bir karardır. Şu da çok önemli, yargının almış olduğu karara saygı gösterilmesi gerekir. Beğenelim veya beğenmeyelim."
-"İlk defa Türkiye böyle bir davayı yaptı"
Prof. Dr. Laçiner, karar dolayısıyla mahkemelerin gelmiş olduğu noktanın siyaset tarafından kıymetinin bilinmesi gerektiğini bildirdi.
"1980'li yıllarda böyle bir dava yapılamazdı. Darbe suç değildi. Hatta darbeye bir övgü vardı" görüşünü dile getiren Laçiner, "Bugün siyasetçi daha rahattır. İster bu partiden ister o partiden Başbakan olsun, kim olursa olsun askeri darbeler, çeteleşmeler, faili meçhullar konusunda da artık Türkiye siyasetçisi çok daha rahattır" dedi.
Davaların Türk siyasi sistemi ile demokrasisinin garantisi ve güvencesi olduğunu düşündüğünü belirten Laçiner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk defa Türkiye böyle bir davayı yaptı. O anlamda eksiklikleri, acemilikleri mutlaka olmuştur. Hiçbir millete de böyle bir davayı yaşama zorunluluğunu Allah vermesin. İşte İtalya böyle bir şey yapmıştı, İspanya kısmen yapmıştı. Bir de Türkiye bu hesaplaşmayı yapmayı başardı. Bunun can acıtmadan, kan akmadan gerçekleşmesi ihtimali yoktu. Şunu da görüyorsunuz, davada sanık olmuş insanlara baktığınız zaman yaptıkları işin suç olduğunu, yanlış olduğunu bile bilmiyorlar. Çünkü kendi doğdukları, geliştikleri ortamda bunlar suç değildi. 1990'lı yıllarda bir savcı bırakın Genelkurmay Başkanını bir yüzbaşı hakkında bile darbecilikten dolayı dava açmış olsaydı, muhtemelen orada mahkum olan savcı olurdu. Nitekim buna benzer bir olay da bu davaların başında yaşanmıştı. Kitap evi bombalaması meselesinde suçlanan kişi değil, savcı görevden alınmıştı. Fakat bunları Türkiye aştı. Yargı yerine, ordu kendi yerine, siyasette kendisinin olması gereken yere gelmeye başlayacak bu dava sayesinde."