"bm'nin Meşruiyetinden Bahsetmemiz Mümkün Değil"
SAKARYA - ÇAĞRI TURGUT - Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Ortadoğu Uzmanı Prof. Dr. Kemal İnat, Şam'daki kimyasal silah saldırısına ilişkin, "Bu tür katliamları yapan ya da uluslararası hukuk ihlallerini gerçekleştiren ülke ve aktörlere karşı gerekli karar alacak ve onu uygulayacak bir yapının olmadığını görüyoruz. BM'nin meşruiyeti çok uzun zamandır sorgulanan bir konu. BM'nin bu haliyle meşruiyetinden bahsetmemiz mümkün değil" dedi.
İnat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Mısır'da apaçık bir darbe yaşandığını ve ardından ülkede katliamların yaşandığını söyledi.
Bu darbe ve katliamlar karşısında dünyada gösterilen tepkinin istenen düzeyde olmadığını anlatan İnat, şöyle konuştu:
"Dünya tarihine baktığımızda iki yüzlü politikaların her zaman değişik nedenlerden dolayı yaşandığını görüyoruz. Arap ülkelerin tepkisini incelediğimizde maalesef büyük bir çoğunluğunun darbeyi desteklediğini görüyoruz. Batılı ülkeler, 'insan hakları' ve 'demokrasi' gibi bir takım değerlerin olduğunu söylüyorlar ama darbenin demokrasiye vurulmuş bir darbe olduğunu, insan hakları konusunda ise darbe sonrası yaşananların, katliamların, bütün o insanlık değerlerine aykırı uygulamalar olduğunu bildikleri halde buna karşı tepki vermiyorlar. Belki kendi kamuoyu nezdinde suçlu durumuna düşmemek için böyle durumu geçiştirme şeklinde değerlendirilebilecek tepkiler verdiklerini görebiliyoruz. Aslında topyekün, katliamlara destek söz konusu, çok cılız sesler yükseliyor."
Prof. Dr. İnat, Mısır'daki insanların keskin nişancıların eliyle vahşice öldürüldüğünü fakat yaşananlara rağmen karamsar olmadığını ifade etti.
Ortadoğu coğrafyasının geleceğinin parlak olduğuna dikkati çeken İnat, "Yeter ki bu coğrafyanın insanları ne olup bittiğinin farkında olsunlar ve yapması gerekenleri yapsınlar. Türkiye'de duyarlılığın büyük ölçüde oluştuğunu düşünüyorum. İstanbul Saraçhane'de her akşam binlerce insan toplanıp destek gösterilerinde bulunuyor. İslam ülkelerinde de benzer gösterilerin olması işin çözümünü gösteriyor. Bu işin çözümü halktır" diye konuştu.
- "İsrail, bu darbeden ve katliamlardan memnun"
İnat, Amerika'nın dünya üzerinde kuvvetli lobilerinin bulunduğunu ve bu kuvvetli lobilerden birinin de İsrail olduğunu vurguladı.
Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarının bir süre daha devam etmesinin Mısır'ın uluslararası sistemde küresel güçlerin kontrolünden çıkması sonucunu doğuracağına işaret eden İnat, şöyle devam etti:
"Böyle bir riski üstlenmek istemediklerini görüyoruz. Kendileri açısından tehlike arz eden Mısır yönetimini sonlandırma konusunda aslında kararlarını çoktan vermişlerdi. Şartlarını da çok iyi bir şekilde hazırladılar. Darbenin alt yapısını hazırladılar ve insanlar sokağa döküldü. Benzeri olayları Türkiye'de yaşadı. 1980 darbesinin nasıl hazırlandığını biliyoruz, Mısır'da da aynısı gerçekleştirildi.
Başbakanımızın söylediği çok doğru bir tesbit. Evet Msır'daki darbenin arkasında yerel aktörlerin yanında küresel güçler vardır. 'Küresel güçler' dediğimizde Amerika'ya bakmamız gerekiyor, Amerika'ya baktığımızda da İsrail'e bakmamız gerekiyor. Dolayısıyla İsrail'in bu darbeden ve katliamlardan memnun olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz."
-"1982'de Hama'da çok büyük katliamlar yaşanmıştı"
Prof. Dr. İnat, Suriye'de kimyasal silahların kullanımıyla ilgili kuşku olmadığını, bu silahları kullananların ilk olarak Esed yönetimini akıllara getirdiğini vurguladı.
Bölgede Saddam Hüseyin'in de daha önce kimyasal silah kullandığını hatırlatan İnat, "Esed ailesinin sicilinin çok parlak olmadığını söyleyebiliriz. 1982'de Hama'da çok büyük katliamlar yaşanmıştı" dedi.
Uluslararası sistem açısından, yaşanan olaylara Birleşmiş Milletler'in müdahale etmesi gerektiğine işaret eden İnat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"BM'nin çok sağlıklı karar veren bir teşkilat olmadığını görüyoruz çünkü BM'de bu tür durumda harekete geçmesi gereken organ BM Güvenlik Konseyi'dir. Güvenlik Konseyi'nin yapısından dolayı karar alma konusunda düzgün, beklendiği gibi çalışamadığını görüyoruz. Bu tür katliamları yapan ya da uluslararası hukuk ihlallerini gerçekleştiren ülke ve aktörlere karşı gerekli karar alacak ve onu uygulayacak bir yapının olmadığını görüyoruz. BM'nin meşruiyeti çok uzun zamandır sorgulanan bir konu. BM'nin bu haliyle meşruiyetinden bahsetmemiz mümkün değil. 2005 yılı 'BM reform yılı' ilan edilmişti ancak reformu konusunda iç açıcı bir durumun olmadığını görüyoruz. BM heyeti Şam'da bulunurken kimyasal silahlarla gerçekleştirilen ve yüzlerce insanın hayatına mal olan saldırı konusunda yapmaları gereken belliydi. Bu tür olaylarda delillerin toplanması önemlidir. BM heyeti ordayken gidip bu saldırıları kimin gerçekleştirdiğini çok net bir şekilde ortaya koyabilirdi ancak iznin çıkmadığını görüyoruz. Bu iznin çıkmamasının da bu saldırının kim tarafından gerçekleştirildiği konusunda ipuçları veriyor."
-"Anadolu Ajansı son dönemlerde çok öne çıktı"
İnat, Anadolu Ajansı'nın Mısır ve Suriye'de yaşanan olayları Türkiye'ye ve dünyaya duyurduğunu aktardı.
"Anadolu Ajansı'nın Al Jazeera ve Al Arabiya'nın rolünü oynadığını söyleyebiliriz" diyen İnat, şunları kaydetti:
"Ne kadar zorluk içinde bunu yaptıklarının farkındayız. Mısır'da basın mensuplarına karşı sindirme hareketleri söz konusu. Özellikle basın mensuplarının gerektiğinde canlarını tehlikeye atarak yaşananları doğru bilgilendirmesi, övülmesi gereken bir davranıştır. AA'yı bu anlamda tebrik etmek gerekiyor. Doğru bilgi akışının sağlanması konusunda çaba sarf eden bütün yayın organlarını tebrik etmek gerekir. Anadolu Ajansı, özellikle son dönemlerde çok öne çıktı."
Kaynak: AA
Bu darbe ve katliamlar karşısında dünyada gösterilen tepkinin istenen düzeyde olmadığını anlatan İnat, şöyle konuştu:
"Dünya tarihine baktığımızda iki yüzlü politikaların her zaman değişik nedenlerden dolayı yaşandığını görüyoruz. Arap ülkelerin tepkisini incelediğimizde maalesef büyük bir çoğunluğunun darbeyi desteklediğini görüyoruz. Batılı ülkeler, 'insan hakları' ve 'demokrasi' gibi bir takım değerlerin olduğunu söylüyorlar ama darbenin demokrasiye vurulmuş bir darbe olduğunu, insan hakları konusunda ise darbe sonrası yaşananların, katliamların, bütün o insanlık değerlerine aykırı uygulamalar olduğunu bildikleri halde buna karşı tepki vermiyorlar. Belki kendi kamuoyu nezdinde suçlu durumuna düşmemek için böyle durumu geçiştirme şeklinde değerlendirilebilecek tepkiler verdiklerini görebiliyoruz. Aslında topyekün, katliamlara destek söz konusu, çok cılız sesler yükseliyor."
Prof. Dr. İnat, Mısır'daki insanların keskin nişancıların eliyle vahşice öldürüldüğünü fakat yaşananlara rağmen karamsar olmadığını ifade etti.
Ortadoğu coğrafyasının geleceğinin parlak olduğuna dikkati çeken İnat, "Yeter ki bu coğrafyanın insanları ne olup bittiğinin farkında olsunlar ve yapması gerekenleri yapsınlar. Türkiye'de duyarlılığın büyük ölçüde oluştuğunu düşünüyorum. İstanbul Saraçhane'de her akşam binlerce insan toplanıp destek gösterilerinde bulunuyor. İslam ülkelerinde de benzer gösterilerin olması işin çözümünü gösteriyor. Bu işin çözümü halktır" diye konuştu.
- "İsrail, bu darbeden ve katliamlardan memnun"
İnat, Amerika'nın dünya üzerinde kuvvetli lobilerinin bulunduğunu ve bu kuvvetli lobilerden birinin de İsrail olduğunu vurguladı.
Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarının bir süre daha devam etmesinin Mısır'ın uluslararası sistemde küresel güçlerin kontrolünden çıkması sonucunu doğuracağına işaret eden İnat, şöyle devam etti:
"Böyle bir riski üstlenmek istemediklerini görüyoruz. Kendileri açısından tehlike arz eden Mısır yönetimini sonlandırma konusunda aslında kararlarını çoktan vermişlerdi. Şartlarını da çok iyi bir şekilde hazırladılar. Darbenin alt yapısını hazırladılar ve insanlar sokağa döküldü. Benzeri olayları Türkiye'de yaşadı. 1980 darbesinin nasıl hazırlandığını biliyoruz, Mısır'da da aynısı gerçekleştirildi.
Başbakanımızın söylediği çok doğru bir tesbit. Evet Msır'daki darbenin arkasında yerel aktörlerin yanında küresel güçler vardır. 'Küresel güçler' dediğimizde Amerika'ya bakmamız gerekiyor, Amerika'ya baktığımızda da İsrail'e bakmamız gerekiyor. Dolayısıyla İsrail'in bu darbeden ve katliamlardan memnun olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz."
-"1982'de Hama'da çok büyük katliamlar yaşanmıştı"
Prof. Dr. İnat, Suriye'de kimyasal silahların kullanımıyla ilgili kuşku olmadığını, bu silahları kullananların ilk olarak Esed yönetimini akıllara getirdiğini vurguladı.
Bölgede Saddam Hüseyin'in de daha önce kimyasal silah kullandığını hatırlatan İnat, "Esed ailesinin sicilinin çok parlak olmadığını söyleyebiliriz. 1982'de Hama'da çok büyük katliamlar yaşanmıştı" dedi.
Uluslararası sistem açısından, yaşanan olaylara Birleşmiş Milletler'in müdahale etmesi gerektiğine işaret eden İnat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"BM'nin çok sağlıklı karar veren bir teşkilat olmadığını görüyoruz çünkü BM'de bu tür durumda harekete geçmesi gereken organ BM Güvenlik Konseyi'dir. Güvenlik Konseyi'nin yapısından dolayı karar alma konusunda düzgün, beklendiği gibi çalışamadığını görüyoruz. Bu tür katliamları yapan ya da uluslararası hukuk ihlallerini gerçekleştiren ülke ve aktörlere karşı gerekli karar alacak ve onu uygulayacak bir yapının olmadığını görüyoruz. BM'nin meşruiyeti çok uzun zamandır sorgulanan bir konu. BM'nin bu haliyle meşruiyetinden bahsetmemiz mümkün değil. 2005 yılı 'BM reform yılı' ilan edilmişti ancak reformu konusunda iç açıcı bir durumun olmadığını görüyoruz. BM heyeti Şam'da bulunurken kimyasal silahlarla gerçekleştirilen ve yüzlerce insanın hayatına mal olan saldırı konusunda yapmaları gereken belliydi. Bu tür olaylarda delillerin toplanması önemlidir. BM heyeti ordayken gidip bu saldırıları kimin gerçekleştirdiğini çok net bir şekilde ortaya koyabilirdi ancak iznin çıkmadığını görüyoruz. Bu iznin çıkmamasının da bu saldırının kim tarafından gerçekleştirildiği konusunda ipuçları veriyor."
-"Anadolu Ajansı son dönemlerde çok öne çıktı"
İnat, Anadolu Ajansı'nın Mısır ve Suriye'de yaşanan olayları Türkiye'ye ve dünyaya duyurduğunu aktardı.
"Anadolu Ajansı'nın Al Jazeera ve Al Arabiya'nın rolünü oynadığını söyleyebiliriz" diyen İnat, şunları kaydetti:
"Ne kadar zorluk içinde bunu yaptıklarının farkındayız. Mısır'da basın mensuplarına karşı sindirme hareketleri söz konusu. Özellikle basın mensuplarının gerektiğinde canlarını tehlikeye atarak yaşananları doğru bilgilendirmesi, övülmesi gereken bir davranıştır. AA'yı bu anlamda tebrik etmek gerekiyor. Doğru bilgi akışının sağlanması konusunda çaba sarf eden bütün yayın organlarını tebrik etmek gerekir. Anadolu Ajansı, özellikle son dönemlerde çok öne çıktı."