TBMM Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu
TBMM - TBMM Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Araştırma Komisyonu, terör örgütü PKK üyeliğinden 28 yıl hapishanede kalan Ali Oruç'u dinledi.
Konuşmasına başlarken ''devletin ilk tokadını çocukken Türkçe bilmediğim için yedim. 16 yaşında Tekirdağ'da inşaatlarda çalışırken yaşıtım bir grup çocuk etrafımı sardı ve bacaklarımın arasında kuyruk aradılar. Çünkü benim kuyruğum olduğunu sanıyorlardı. O zaman Kürt olduğumu Türklerden öğrendim'' diyen Oruç, sonrasında Hilvan'a döndüğünü ve Kürt meselesine sürüklendiğini anlattı. Bölgede yaşayan her bireyin benzer öyküleri olduğunu ifade eden Oruç, kimilerinin silah alıp dağa çıktığını, yaşam yerine ölümü seçtiğini söyledi.
Demokratikleşme konusunda atılması gereken adımlar olduğunu belirten Oruç, ''Kendi dilimizde konuşamıyoruz, yaşadığımız yerlerin isimleri değiştirildi, çocuklarımza istediğimiz isimleri koyamıyoruz. Yapılanlar insanlık onuruna uymuyor. 12 Eyül'de yargılandım ama bugün 12 Eylül yasaları hala geçerli. Kürt sorunu baskıyla çözülemez. Baskı, direnmeyi ve daha fazla özgürlüğü savunmayı getiriyor. İnkarla bu sorun çözülemez. Her halkın kendi değerlerini yaşayabileceği bir ülke istiyoruz'' dedi.
Sorunun ''dağ, zindan ve mezar ayağı olduğunu' ',kendisinin hepsini yaşadığını dile getiren Oruç, cezaevinde işkence yapılarak, vura vura öldürülen insanlar olduğunu kaydetti.
Oruç, Türk ve Kürt halkının ülkeyi birlikte yaşama ve koruma zorunluluğu olduğunu belirterek, ''Kürtler bugüne kadar istiklal mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri, DGM'ler ve özel yetkili mahkemelerde yargılandı. Ben İstiklal Mahkemesi hariç, hepsinde yargılandım. Mahkemeler taş attığı için çocuklara 8-12 yıl ceza verdiler. O hakimler, savcılar gidip yatsınlar bakalım kolay mı? İnsanların hayatları zindanlarda çürüyor. Bu yasaların değişmesi gerekiyor. Ceza alan çocukların aileleri de yanıyor. O öfke ve kinle dağa gidiyor'' diye konuştu.
Oruç'un, cezaevindeyken BDP'li bazı siyasetçilerin konuşmalarını dinleyince, ''Böyle konuşsak bizi idam ederler. Bizim Kandil'de fotoğramız olsaydı mahkeme idam cezası verir'' demesi, Komisyon'da gülüşmelere yol açtı.
Bugüne kadar denenen hiçbir yöntemin sorunu çözmediğini, Kürtler'in ayrılmak istemediğini ve demokrasi istediğini anlatan Oruç, yerel yönetimlerin gelişmesi, Anayasanın değişmesi, seçim barajının değiştirilmesi, inanç ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini, aksi halde ''Gezi Parkı benzeri patmaların olabileceğini'' savundu. Çözüm sürecine dair insanlarda kaygılar olduğunu anlatan Oruç, sorunu çözecek birikim ve iradenin Türkiye'de olduğunu vurguladı.
Oruç, ''Kürt halkını sevdiğim kadar Türk halkını ve diğer tüm halkları da seviyorum. Türk halkına sitemimiz var; bize yapılan işkenceyi, tecavüzü görmedi. Birbirimizin acılarını görelim ve paylaşalım'' dedi.
-''Silahların susması fırsattır''
Komisyon, daha sonra 1993 yılında PKK'ya katılan ve 1999 yılında 7 kişiyle Türkiye'ye gelen Gülten Uçar'ı dinledi. Türkiye'ye döndükten sonra bir sürece cezaevinde kaldığını ve halen Türkiye Barış Meclisi'nde görev yaptığını anlatan Uçar, ''1999 yılında Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla geldim. Gelirken risklerin olduğunu biliyordum, en iyi ihtimal bizim için hapise girmekti. Habur süreciyle gelenlerin akıbetinin bize benzememesini istedim. Ama onların da bir bölümü cezaevine girdi, cezaevine girmek istemeyenler de geri döndü. İnkar karşısında özgürlük arayışı bizi dağlara çıkardı'' diye konuştu.
Yaşanan sorunun nedeninin 1924'ten beri süren tekçi Anayasa ve sistem olduğunu savunan Uçar, sadece silahların susması ve sınırdışına çıkmanın yeterli olmadığını, sorunların doğru tanımı yapılarak çözüm için doğru adımın atılması gerektiğini belirtti.
Demokratikleşme ve Kürt sorunun çözümü için yeni anayasanın önemli oduğunu, Terörle Mücadele Kanunu'nun mutlaka kaldırılması gerektiğin savunan Uçar, "Silahların susması bir fırsattır ve iyi değerlendirilmeli'' dedi.
-Tartışma
Komisyonda, BDP'li milletvekilleri ile AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner arasında tartışma yaşandı. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, çözüm sürecinin ''kırılgan'' olduğunu belirterek, Komisyon'un tatile girmeden çalışması ve süreç ilerlemesi gerektiğini söyledi.
AK Parti'li Metiner, ''Süreç, bahaneler aramak ve bu bahahelerin arkasına sığınma süreci değil. Güvenmiyosanız süreçten çekilirsiniz. Sizden ricamız yaralayıcı ve kırıcı konuşmayın. 'Talebimizi yerine getirmezseniz süreç bozulur' diyorsunuz. Madem süreç kırılgandır, o zaman bu kırılganlığı gözeterek birbirimizin hassasiyetine özen gösterelim. Suçlama dili sürece zarar verir'' diye konuştu.
BDP İçel Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Metiner'un üslup ve tarzının işleri kolaylaştırmadığını belirterek, sürecin sonuna ulaşması için BDP ile aynı hattı takip ettiklerini ve aralarında görüş ayrılığı olmadığını söyledi.
Sürecin başarıya ulaşması için BDP'nin tüm hedeflerinin askıya alınmasının istendiğini savunan Kürkçü, ''Kürt halkının hizmetindeyiz. Blok milletvekilleri olarak aramıza nifak sokulmasına razı değiliz'' dedi.
Metiner'in kendisine ''heval'' diye hitap etmesine karşılık Tuncel, ''Hevalin farklı anlamı var'' dedi.
Metiner'in ''Arkadaş anlamında kullandım'' demesine, ''Sizinle biz heval olamayız'' karşılığını verdi.
Kaynak: AA
Demokratikleşme konusunda atılması gereken adımlar olduğunu belirten Oruç, ''Kendi dilimizde konuşamıyoruz, yaşadığımız yerlerin isimleri değiştirildi, çocuklarımza istediğimiz isimleri koyamıyoruz. Yapılanlar insanlık onuruna uymuyor. 12 Eyül'de yargılandım ama bugün 12 Eylül yasaları hala geçerli. Kürt sorunu baskıyla çözülemez. Baskı, direnmeyi ve daha fazla özgürlüğü savunmayı getiriyor. İnkarla bu sorun çözülemez. Her halkın kendi değerlerini yaşayabileceği bir ülke istiyoruz'' dedi.
Sorunun ''dağ, zindan ve mezar ayağı olduğunu' ',kendisinin hepsini yaşadığını dile getiren Oruç, cezaevinde işkence yapılarak, vura vura öldürülen insanlar olduğunu kaydetti.
Oruç, Türk ve Kürt halkının ülkeyi birlikte yaşama ve koruma zorunluluğu olduğunu belirterek, ''Kürtler bugüne kadar istiklal mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri, DGM'ler ve özel yetkili mahkemelerde yargılandı. Ben İstiklal Mahkemesi hariç, hepsinde yargılandım. Mahkemeler taş attığı için çocuklara 8-12 yıl ceza verdiler. O hakimler, savcılar gidip yatsınlar bakalım kolay mı? İnsanların hayatları zindanlarda çürüyor. Bu yasaların değişmesi gerekiyor. Ceza alan çocukların aileleri de yanıyor. O öfke ve kinle dağa gidiyor'' diye konuştu.
Oruç'un, cezaevindeyken BDP'li bazı siyasetçilerin konuşmalarını dinleyince, ''Böyle konuşsak bizi idam ederler. Bizim Kandil'de fotoğramız olsaydı mahkeme idam cezası verir'' demesi, Komisyon'da gülüşmelere yol açtı.
Bugüne kadar denenen hiçbir yöntemin sorunu çözmediğini, Kürtler'in ayrılmak istemediğini ve demokrasi istediğini anlatan Oruç, yerel yönetimlerin gelişmesi, Anayasanın değişmesi, seçim barajının değiştirilmesi, inanç ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini, aksi halde ''Gezi Parkı benzeri patmaların olabileceğini'' savundu. Çözüm sürecine dair insanlarda kaygılar olduğunu anlatan Oruç, sorunu çözecek birikim ve iradenin Türkiye'de olduğunu vurguladı.
Oruç, ''Kürt halkını sevdiğim kadar Türk halkını ve diğer tüm halkları da seviyorum. Türk halkına sitemimiz var; bize yapılan işkenceyi, tecavüzü görmedi. Birbirimizin acılarını görelim ve paylaşalım'' dedi.
-''Silahların susması fırsattır''
Komisyon, daha sonra 1993 yılında PKK'ya katılan ve 1999 yılında 7 kişiyle Türkiye'ye gelen Gülten Uçar'ı dinledi. Türkiye'ye döndükten sonra bir sürece cezaevinde kaldığını ve halen Türkiye Barış Meclisi'nde görev yaptığını anlatan Uçar, ''1999 yılında Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla geldim. Gelirken risklerin olduğunu biliyordum, en iyi ihtimal bizim için hapise girmekti. Habur süreciyle gelenlerin akıbetinin bize benzememesini istedim. Ama onların da bir bölümü cezaevine girdi, cezaevine girmek istemeyenler de geri döndü. İnkar karşısında özgürlük arayışı bizi dağlara çıkardı'' diye konuştu.
Yaşanan sorunun nedeninin 1924'ten beri süren tekçi Anayasa ve sistem olduğunu savunan Uçar, sadece silahların susması ve sınırdışına çıkmanın yeterli olmadığını, sorunların doğru tanımı yapılarak çözüm için doğru adımın atılması gerektiğini belirtti.
Demokratikleşme ve Kürt sorunun çözümü için yeni anayasanın önemli oduğunu, Terörle Mücadele Kanunu'nun mutlaka kaldırılması gerektiğin savunan Uçar, "Silahların susması bir fırsattır ve iyi değerlendirilmeli'' dedi.
-Tartışma
Komisyonda, BDP'li milletvekilleri ile AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner arasında tartışma yaşandı. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, çözüm sürecinin ''kırılgan'' olduğunu belirterek, Komisyon'un tatile girmeden çalışması ve süreç ilerlemesi gerektiğini söyledi.
AK Parti'li Metiner, ''Süreç, bahaneler aramak ve bu bahahelerin arkasına sığınma süreci değil. Güvenmiyosanız süreçten çekilirsiniz. Sizden ricamız yaralayıcı ve kırıcı konuşmayın. 'Talebimizi yerine getirmezseniz süreç bozulur' diyorsunuz. Madem süreç kırılgandır, o zaman bu kırılganlığı gözeterek birbirimizin hassasiyetine özen gösterelim. Suçlama dili sürece zarar verir'' diye konuştu.
BDP İçel Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Metiner'un üslup ve tarzının işleri kolaylaştırmadığını belirterek, sürecin sonuna ulaşması için BDP ile aynı hattı takip ettiklerini ve aralarında görüş ayrılığı olmadığını söyledi.
Sürecin başarıya ulaşması için BDP'nin tüm hedeflerinin askıya alınmasının istendiğini savunan Kürkçü, ''Kürt halkının hizmetindeyiz. Blok milletvekilleri olarak aramıza nifak sokulmasına razı değiliz'' dedi.
Metiner'in kendisine ''heval'' diye hitap etmesine karşılık Tuncel, ''Hevalin farklı anlamı var'' dedi.
Metiner'in ''Arkadaş anlamında kullandım'' demesine, ''Sizinle biz heval olamayız'' karşılığını verdi.