En Fazla Patent Başvurusu Makine ve Teçhizat Sektöründen Yapılıyor
KAYSERİ - MUSA ÖZYÜREK - Türk Patent Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, Türkiye'de son yıllarda patent başvurularında büyük artış olduğunu belirterek, en fazla patent başvurusunun makine ve teçhizat sektöründen yapıldığını söyledi.
Asan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, küresel krizin etkisiyle tüm dünyada yerli patent başvuru sayıları azalmasına rağmen, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı sadece birkaç ülkede başvuruların arttığını belirtti.
Patent başvurularının yüzde 43 gibi önemli bir bölümünün makine ve teçhizat sektöründen yapıldığını ifade eden Asan, "Bunu yüzde 19 ile ilaç, yüzde 17 ile elektronik ve optik, yüzde 9 ile mobilya imalatı, yüzde 7 ile motorlu taşıt, ulaşım ve teçhizat, yüzde 2 ile gıda, içecek ve tütün, yine yüzde 2 ile tekstil ve deri sektörü takip ediyor. En az patent başvurusu yapılan sektör ise yüzde 1 ile ağaç ürünleri ve kağıt sektörü" diye konuştu.
Bazı sektörlerde her ne kadar ihracat, ciro, üretim değeri, katma değer gibi ekonomik göstergeler yüksek olsa da bu sektörlerde patent başvurularının, dolayısıyla da gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmaları ve yenilikçilik aktivitelerinin yeteri kadar yüksek olmadığına dikkati çeken Asan, bu durumun firmaların kısa vadede sürdürülebilirliğini etkilemeyecek gibi gözükse de orta ve uzun vadede küresel anlamda rekabet edebilmelerinin zorlaşacağını vurguladı.
-Patent başvuruları artıyor
Bir buluşun patentle korunabilmesi için yeni olması, tekniğin bilinen durumunu aşması ve sanayiye uygulanabilir olması kriterlerini taşıması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Asan, patentlerin sağlamış olduğu faydaların buluşçu açısından daha iyi öğrenilmesiyle son yıllarda patent başvurularında da ciddi manada artışlar yaşandığını söyledi.
Asan, 2011 yılında yerli başvuruların bir önceki seneye göre yüzde 26 artış gösterdiğini, 2012 yılında da bu artışın devam ederek yüzde 12 olarak gerçekleştiğini kaydetti.
TPE Başkanı Asan, 2003 yılında 490 olan yıllık patent başvurusunun 2012 yılının sonunda 4 bin 543'e ulaştığını belirterek, "2013 yılının ilk 6 ayında da 2 bin 82 yerli patent başvurusu yapılarak geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 18'lik bir artış yaşandı. İlk 6 ayda yerli ve yabancı patent başvuru sayısı 5 bin 527'ye ulaştı" dedi.
-En fazla patent başvurusu yapılan il İstanbul
Son 10 yıla bakıldığında en fazla patent başvurusunun yüzde 43'le İstanbul'dan yapıldığını ifade eden Asan, İstanbul'u yüzde 12 ile Ankara, yüzde 7 ile Bursa, yüzde 6 ile İzmir, yüzde 4 ile Kocaeli ve Manisa, yüzde 3 ile Tekirdağ, yüzde 2 ile Kayseri ve yüzde 1 ile Antalya'nın takip ettiğini belirtti.
Sınai mülkiyet verilerinde il bazında belli başlı iller arasında dönemsel yer değişiklikleri dışında sıralamanın çok fazla değişmediğini aktaran Asan, "Bu veriler, sınai mülkiyet verilerinin ekonomik performansla olan ilintisini ortaya koyuyor. Zaman içerisinde iller arasındaki ekonomik farkların azalması ile sınai mülkiyet verilerinde de Türkiye genelinde daha homojen bir dağılım görmek mümkün olabilecek" diye konuştu.
-Yerli patent başvurusuna 3 bin lira teşvik
Patent ve faydalı model ulusal başvuru ücretinin 30 lira olduğunu ancak bu ücretin koruma talep edilen ülke sayısı, araştırma inceleme kapsamı, çeşidi gibi sebeplerle değişebildiğini belirten Asan, şunları söyledi:
"Enstitümüzün 2006 yılında TÜBİTAK ile geliştirdiği iş birliği kapsamında yerli başvuru sahiplerimizin patent başvurularından kaynaklı maliyetleri çok büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Bu teşvik sistemi kapsamında yerli başvuru sahiplerimize her bir patent başvurusu için karşılıksız 3 bin lira teşvik sunulmaktadır."
-Buluşa patent alınmasının faydaları
Bir buluşun patentli olmasının, buluşçu için, patent tesciliyle sağlanan haklar sayesinde elde edeceği kazançları ifade ettiğini dile getiren Asan, şunları kaydetti:
"Gerek koruma boyutuyla gerekse bilgi sağlama boyutuyla bir teşvik sitemi olma özelliğini taşıyan patent sistemi bilginin paylaşılması ve yeniliklerin sürekliliği açısından anlam taşır. Ortaya konulan fikri çalışmaların ve bunun sonucunda elde edilen yeni ürünlerin korunabilir hale gelmesi sınai mülkiyet sistemleri sayesindedir. Teknolojinin bugünkü seviyeye gelmesinde, sınai mülkiyet sistemlerinin çok kritik bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Sınai mülkiyet hakları etkin bir şeklinde kullanıldığında firmalar için, rakiplerin ürün ve hizmetlerinizi kopyalamasını engelleme, risk sermayesi elde etme, yeni pazarlara dahil olma, marka stratejisi üzerinden ortak kimlik oluşturma, yatırımcıları stratejik ortaklık konusunda ikna etme ve müşteri nezdinde olumlu imaj sağlama gibi çok geniş imkanlar sunan bir araç haline gelebiliyor."
-Sanayiciyi patent konusunda bilgilendirme çalışmaları
Enstitü olarak özellikle toplumun her kesiminin sınai mülkiyet hakları konusunda bilgilendirilmesine ve bilinç sahibi olmasına yönelik çalışmalara büyük önem verdiklerini belirten Prof. Dr. Asan, sınai mülkiyetin üretilmesi, korunması ve ticarileştirilmesi alanlarında ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içerisinde çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Sanayi kesimine, sınai mülkiyetin potansiyel kullanıcıları ve yararlanıcıları olan KOBİ'lere ulaşmaya ve onlara sınai mülkiyet bilgisini ulaştırmaya, zaaflarını tespit edip bu eksikliklerini gidermeye yönelik de projeler ürettiklerini ifade eden Asan, "Bu çerçevede, KOBİ'lerimizin inovasyon kapasitelerinin arttırılmasına yönelik olarak 2006 yılında Hollanda Patent Ofisi ve Hollanda'dan bir danışmanlık firması ile Hezarfen Projesini geliştirdik. Projenin ilk uygulamasını Ankara OSTİM Organize Sanayi Bölgesinde gerçekleştirdik. Daha sonra projeyi 2008 yılında ASO Sincan OSB'de, 2009 yılında Konya'da, 2010 yılında Gaziantep'te ve 2011 yılında Kocaeli'de uygulamaya koyduk. Geçtiğimiz günlerde de Kayseri uygulamasını başlattık" şeklinde konuştu.
Kaynak: AA
Patent başvurularının yüzde 43 gibi önemli bir bölümünün makine ve teçhizat sektöründen yapıldığını ifade eden Asan, "Bunu yüzde 19 ile ilaç, yüzde 17 ile elektronik ve optik, yüzde 9 ile mobilya imalatı, yüzde 7 ile motorlu taşıt, ulaşım ve teçhizat, yüzde 2 ile gıda, içecek ve tütün, yine yüzde 2 ile tekstil ve deri sektörü takip ediyor. En az patent başvurusu yapılan sektör ise yüzde 1 ile ağaç ürünleri ve kağıt sektörü" diye konuştu.
Bazı sektörlerde her ne kadar ihracat, ciro, üretim değeri, katma değer gibi ekonomik göstergeler yüksek olsa da bu sektörlerde patent başvurularının, dolayısıyla da gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmaları ve yenilikçilik aktivitelerinin yeteri kadar yüksek olmadığına dikkati çeken Asan, bu durumun firmaların kısa vadede sürdürülebilirliğini etkilemeyecek gibi gözükse de orta ve uzun vadede küresel anlamda rekabet edebilmelerinin zorlaşacağını vurguladı.
-Patent başvuruları artıyor
Bir buluşun patentle korunabilmesi için yeni olması, tekniğin bilinen durumunu aşması ve sanayiye uygulanabilir olması kriterlerini taşıması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Asan, patentlerin sağlamış olduğu faydaların buluşçu açısından daha iyi öğrenilmesiyle son yıllarda patent başvurularında da ciddi manada artışlar yaşandığını söyledi.
Asan, 2011 yılında yerli başvuruların bir önceki seneye göre yüzde 26 artış gösterdiğini, 2012 yılında da bu artışın devam ederek yüzde 12 olarak gerçekleştiğini kaydetti.
TPE Başkanı Asan, 2003 yılında 490 olan yıllık patent başvurusunun 2012 yılının sonunda 4 bin 543'e ulaştığını belirterek, "2013 yılının ilk 6 ayında da 2 bin 82 yerli patent başvurusu yapılarak geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 18'lik bir artış yaşandı. İlk 6 ayda yerli ve yabancı patent başvuru sayısı 5 bin 527'ye ulaştı" dedi.
-En fazla patent başvurusu yapılan il İstanbul
Son 10 yıla bakıldığında en fazla patent başvurusunun yüzde 43'le İstanbul'dan yapıldığını ifade eden Asan, İstanbul'u yüzde 12 ile Ankara, yüzde 7 ile Bursa, yüzde 6 ile İzmir, yüzde 4 ile Kocaeli ve Manisa, yüzde 3 ile Tekirdağ, yüzde 2 ile Kayseri ve yüzde 1 ile Antalya'nın takip ettiğini belirtti.
Sınai mülkiyet verilerinde il bazında belli başlı iller arasında dönemsel yer değişiklikleri dışında sıralamanın çok fazla değişmediğini aktaran Asan, "Bu veriler, sınai mülkiyet verilerinin ekonomik performansla olan ilintisini ortaya koyuyor. Zaman içerisinde iller arasındaki ekonomik farkların azalması ile sınai mülkiyet verilerinde de Türkiye genelinde daha homojen bir dağılım görmek mümkün olabilecek" diye konuştu.
-Yerli patent başvurusuna 3 bin lira teşvik
Patent ve faydalı model ulusal başvuru ücretinin 30 lira olduğunu ancak bu ücretin koruma talep edilen ülke sayısı, araştırma inceleme kapsamı, çeşidi gibi sebeplerle değişebildiğini belirten Asan, şunları söyledi:
"Enstitümüzün 2006 yılında TÜBİTAK ile geliştirdiği iş birliği kapsamında yerli başvuru sahiplerimizin patent başvurularından kaynaklı maliyetleri çok büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Bu teşvik sistemi kapsamında yerli başvuru sahiplerimize her bir patent başvurusu için karşılıksız 3 bin lira teşvik sunulmaktadır."
-Buluşa patent alınmasının faydaları
Bir buluşun patentli olmasının, buluşçu için, patent tesciliyle sağlanan haklar sayesinde elde edeceği kazançları ifade ettiğini dile getiren Asan, şunları kaydetti:
"Gerek koruma boyutuyla gerekse bilgi sağlama boyutuyla bir teşvik sitemi olma özelliğini taşıyan patent sistemi bilginin paylaşılması ve yeniliklerin sürekliliği açısından anlam taşır. Ortaya konulan fikri çalışmaların ve bunun sonucunda elde edilen yeni ürünlerin korunabilir hale gelmesi sınai mülkiyet sistemleri sayesindedir. Teknolojinin bugünkü seviyeye gelmesinde, sınai mülkiyet sistemlerinin çok kritik bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Sınai mülkiyet hakları etkin bir şeklinde kullanıldığında firmalar için, rakiplerin ürün ve hizmetlerinizi kopyalamasını engelleme, risk sermayesi elde etme, yeni pazarlara dahil olma, marka stratejisi üzerinden ortak kimlik oluşturma, yatırımcıları stratejik ortaklık konusunda ikna etme ve müşteri nezdinde olumlu imaj sağlama gibi çok geniş imkanlar sunan bir araç haline gelebiliyor."
-Sanayiciyi patent konusunda bilgilendirme çalışmaları
Enstitü olarak özellikle toplumun her kesiminin sınai mülkiyet hakları konusunda bilgilendirilmesine ve bilinç sahibi olmasına yönelik çalışmalara büyük önem verdiklerini belirten Prof. Dr. Asan, sınai mülkiyetin üretilmesi, korunması ve ticarileştirilmesi alanlarında ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içerisinde çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Sanayi kesimine, sınai mülkiyetin potansiyel kullanıcıları ve yararlanıcıları olan KOBİ'lere ulaşmaya ve onlara sınai mülkiyet bilgisini ulaştırmaya, zaaflarını tespit edip bu eksikliklerini gidermeye yönelik de projeler ürettiklerini ifade eden Asan, "Bu çerçevede, KOBİ'lerimizin inovasyon kapasitelerinin arttırılmasına yönelik olarak 2006 yılında Hollanda Patent Ofisi ve Hollanda'dan bir danışmanlık firması ile Hezarfen Projesini geliştirdik. Projenin ilk uygulamasını Ankara OSTİM Organize Sanayi Bölgesinde gerçekleştirdik. Daha sonra projeyi 2008 yılında ASO Sincan OSB'de, 2009 yılında Konya'da, 2010 yılında Gaziantep'te ve 2011 yılında Kocaeli'de uygulamaya koyduk. Geçtiğimiz günlerde de Kayseri uygulamasını başlattık" şeklinde konuştu.