Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu'nun Raporu Tamamlandı
TBMM - TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu'nun taslak raporunda, yurt dışı kaynaklı olarak 'Facebook' ve 'Twitter' gibi sosyal paylaşım, 'Youtube' gibi video paylaşım ve 'Google' gibi arama motoru hizmeti sunan firmaların Türkiye'de temsilcilik kurmalarının, hukuka aykırı içeriklerin kısa sürede kaldırılabilmesine, elde ettikleri gelirin vergilendirilmesine imkan sağlayacağı belirtildi.
Raporda, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 137/3 maddesinde yer alan "iletişimin tespitine dair kayıtların imhasına" dair hükümlerin beraat veya mahkumiyet durumunda nasıl davranılacağını da içerecek biçimde daha geniş şekilde düzenlenmesinin yararlı olacağı belirtildi.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesiyle ilgili talepte bulunan, karar veren, verilen kararları uygulayan ve tüm sıralanan safahatta rol üstlenen kamu görevlilerinin periyodik olarak eğitilmelerinin daha isabetli karar ve işlemlere vesile olacağı ifade edilen raporda, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin teknik ve hukuksal boyutları konusunda hakim ve Cumhuriyet savcılarının eğitilmesi gerektiği kaydedildi.
Raporda, iletişim ortamına girilmesinin, iletişimin okunmasının, izlenmesinin veya herhangi bir şekilde elde edilmesinin de telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetimi kapsamında düzenlenmesi istendi.
Türkiye'nin dünyada siber güvenliği tehdit altında bulunan ilk 10 ülke içinde olduğu hatırlatılan raporda, siber güvenlik uygulama eylem planının hazırlanmasının, bir yandan da siber güvenlik ile ilgili yasal düzenlemenin bitirilerek devlete ait verilerin tek bir veri merkezinde toplanmasının sağlanmasının önemine işaret edildi.
Raporda, yurt dışında bulunan içerik ve yer sağlayıcıların Türkiye'de temsilcilik ve irtibat bürolarının oluşturulması gerektiği kaydedildi. Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerine "hukuka aykırı olarak ifşa edilmiş olan haberleşme içeriklerinin basın ve yayın yoluyla yayımlanması" halinde cezalandırılmasına imkan tanıyan cümlenin eklendiği anımsatılan raporda, ancak bu düzenlemenin yurtdışı kaynaklı sitelerin bu tarz suçları işlemesi konusunda caydırıcı olamadığı, cezalandırma yoluna gidilmesinin uzun zaman aldığı veya bazı durumlarda yurt dışında suç olmaması nedeniyle cezalandırılamadığı vurgulandı.
Bu tarz yayınların sadece suç unsuru içeren içeriklerine erişimin engellenmesinin de teknik olarak mümkün olmadığına dikkati çekilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Bunun önüne geçilmesi amacıyla yurt dışı kaynaklı olarak 'Facebook' ve 'Twitter' gibi sosyal paylaşım, 'YouTube' gibi video paylaşım ve 'Google' gibi arama motoru hizmeti sunan firmaların ülkemizde sunucuları bulunmadığından Türkiye'deki faaliyetleri nedeniyle IP adreslerinin paylaşımı ve kişilik haklarının korunmasını teminen içeriğin çıkarılması gibi konularda işbirliğinin sağlanması, bunların Türkiye'de yetkili temsilcilik ve irtibat bürolarının oluşturulması ve bu amaçla uluslararası girişimlerde bulunulması gerekmektedir.
Söz konusu uluslararası şirketlerin ülkemizde yapmış olduğu faaliyetler nedeniyle çok büyük gelir elde etmelerine karşılık vermiş oldukları hizmetlerin kötüye kullanımı nedeniyle oluşan toplumsal zararlar ile ülkemiz karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca bu firmaların ülkemizde temsilciliklerinin bulunmaması, elde ettikleri gelirlerin vergilendirilememesi sonucunu doğurmakta ve ülkemiz açısından büyük bir vergi kaybına neden olmaktadır. Sonuç olarak bu firmaların ülkemizde yetkili temsilcilik kurmaları, hukuka aykırı içeriklerin kısa sürede kaldırılabilmesine imkan sağlayacak aynı zamanda da vergi kayıplarının önüne geçilerek ekonomik olarak ülkemize katkı sağlayacaktır."
Raporda, ulusal bilgi güvenliğinin sağlanmasına dair çalışmaların hızlandırılması gerektiği ifade edildi.
-"KGYS-MOBESE ile ilgili yasal altyapı ve standartlar getirilmesi gerek"
Raporda, suçla mücadelede suç işlemeye yönelik motivasyonu etkili biçimde azaltarak katkı sağlayan alarm izleme merkezleri ve Kent Güvenliği Yönetim Sistemi ile ilgili yasal altyapı ve standartlar getirilmesi gerektiği belirtildi.
Türkiye'de elektronik güvenlik sistemleri sektöründe yasal düzenleme bulunmadığı için, alarm sistemleri haricinde kamera kayıt sistemlerinin kurulmasının ve satışının herhangi bir izin belgesine gerek olmadan yapılabildiği, özellikle alışveriş merkezleri, metrolar, otobüs terminalleri ve garlar gibi kamuya açık alanlarda kamera kayıt sistemlerinin kurulması, kaydedilen verilerin saklanması ve daha sonra imhası konularında bir düzenleme olmaması kişi hak ve özgürlükleri açısından ciddi endişelere neden olduğu vurgulandı.
Taslak raporda, bu konuda yurtdışından getirilen cihazlar konusunda da belirlenmiş bir standart olmadığı için her türlü cihazın ithalatının yapılabildiği kaydedildi.
Öncelikle elektronik güvenlik sistemleriyle ilgili tanımlama yapılması, çıkarılacak düzenlemeyle bu cihazların üretimi, ithalatı ve satışı ile sistemlerinin kurulması konularında bir standardizasyon getirilmesi istendi. Raporda, TSE'nin bu sistemlere ilişkin mutlaka yeni standartlar belirlemesi ve bu standartlar dışındaki ürünlerin Türkiye'ye girmesini önlemesi, buna paralel, bu tür cihazların yurda girişi sırasında daha etkin denetim yapılabilmesi için "ihtisas gümrükleri" kurulması önerildi.
KGYS sisteminin yasal bir çerçeveye oturtulmasının gerekliliği vurgulanan raporda, şu ifadeler kullanıldı:
"Birçok olayın önlenmesi ve adli olaylarda faillerin yakalanmasında çok önemli bir role sahip MOBESE ve Alarm İzleme Merkezleri için bir kanun hazırlanmalı ve hazırlanacak olan özel kanunda, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliği taşıyabilecek konularında kanuni bir düzenleme gerekmektedir. Kanunun, bu kayıtların kötüye kullanılmaması için yeterli koruyucu düzenlemeler içermesi gerekir.
Bu kanuni düzenleme tutulan kayıtların ancak belirli bir süre tutulmasını öngörmeli. Bu süreler sonunda kayıtların yok edilmesi gerektiği belirtilmeli, kayıtların bir suçu aydınlatmada kullanılmak istenmesi halinde, kanunun öngöreceği merciden yazılı talep istenmesi sağlanmalıdır.
Yapılacak kanuni düzenlemede ayrıca izlenen caddelerde herkesin görebileceği yerlerde kayıt yapıldığına dair okunaklı bir levha bulundurulması gerektiğine işaret edilmeli, kamuya açık alanlarda izleme yapılacak yerler, o yerin en büyük mülki amirinin onayı ile tespit ve ilan olunmalıdır. Kayıtların medyayla veya başka bir merci ile paylaşılması durumunda ilgisi olmayan üçüncü şahısların yüzlerinin mozaiklenmesi sağlanmalıdır. MOBESE kameralarında ses kayıt özelliği olmamalı, hareketli kameraların pencere gibi özel alanlara karşılık gelen yerlerde görüntü perdelemesi yapılmalı, ayrıca MOBESE sistem odasında gerekli güvenlik tedbirleri alınmalı, giriş çıkışlar kameralar ve kapı kontrol sistemleriyle sürekli denetim altında tutulmalıdır. İlgisiz kişilerin sistem odasına ve bilgisayarlara giriş yapması engellenmelidir."
-TİB'in itiraz yetkisi
Raporda, müdafi ile gerçekleştirilen iletişimin denetlenmesiyle ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 136. maddesinin, "şüpheli veya sanığın müdafii ile kurduğu iletişimin, kullanılan telekomünikasyon aracına bağlı olmaksızın dinlenemeyeceği, kayıt altına alınamayacağı ve sinyal bilgilerinin değerlendirilemeyeceği" esasına göre yeniden düzenlenmesinin uygun olacağı belirtildi.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın kuruluş ve görevlerini düzenleyen Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nun ilgili maddesine "Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının itiraz yetkisine" dair bir hüküm konulması gerektiği kaydedildi.
TİB'in itiraz yoluna başvurma yetkisinin açık bir yasal dayanağının bulunmadığına, itiraz başvurularının yönetmelik hükümlerine dayalı olarak uygulandığına işaret edilerek, "TİB'in açık bir yasal düzenleme olmaksızın yönetmelik hükümlerine dayanarak hakim kararlarına karşı itiraz yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, uygulamada bazı mahkemelerin TİB tarafından yapılan itirazları reddettikleri görülmektedir" denildi.
TİB'de görev yapan Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin statüleri, bağlılık ve disiplin ilişkilerinin mevzuatta açık bir şekilde düzenlenmediği ve çalışma ilişkileri bakımından belirsizlik olduğu ifade edilen raporda, bu temsilcilerin çalışma ilişkisinin ikincil mevzuatta açıkça düzenlenmesinin sağlanması önerildi.
Raporda, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat birimlerinin İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu, Milli İstihbarat Teşkilatı birimlerinin de Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından denetiminin sağlanması gerektiği kaydedildi.
Raporda, önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanmasında görev alan kurumların çalışma esaslarını düzenleyen kanunların çağın gereklerine uygun olarak yenilenmesi gerektiği belirtildi.
Kaynak: AA
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesiyle ilgili talepte bulunan, karar veren, verilen kararları uygulayan ve tüm sıralanan safahatta rol üstlenen kamu görevlilerinin periyodik olarak eğitilmelerinin daha isabetli karar ve işlemlere vesile olacağı ifade edilen raporda, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin teknik ve hukuksal boyutları konusunda hakim ve Cumhuriyet savcılarının eğitilmesi gerektiği kaydedildi.
Raporda, iletişim ortamına girilmesinin, iletişimin okunmasının, izlenmesinin veya herhangi bir şekilde elde edilmesinin de telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetimi kapsamında düzenlenmesi istendi.
Türkiye'nin dünyada siber güvenliği tehdit altında bulunan ilk 10 ülke içinde olduğu hatırlatılan raporda, siber güvenlik uygulama eylem planının hazırlanmasının, bir yandan da siber güvenlik ile ilgili yasal düzenlemenin bitirilerek devlete ait verilerin tek bir veri merkezinde toplanmasının sağlanmasının önemine işaret edildi.
Raporda, yurt dışında bulunan içerik ve yer sağlayıcıların Türkiye'de temsilcilik ve irtibat bürolarının oluşturulması gerektiği kaydedildi. Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerine "hukuka aykırı olarak ifşa edilmiş olan haberleşme içeriklerinin basın ve yayın yoluyla yayımlanması" halinde cezalandırılmasına imkan tanıyan cümlenin eklendiği anımsatılan raporda, ancak bu düzenlemenin yurtdışı kaynaklı sitelerin bu tarz suçları işlemesi konusunda caydırıcı olamadığı, cezalandırma yoluna gidilmesinin uzun zaman aldığı veya bazı durumlarda yurt dışında suç olmaması nedeniyle cezalandırılamadığı vurgulandı.
Bu tarz yayınların sadece suç unsuru içeren içeriklerine erişimin engellenmesinin de teknik olarak mümkün olmadığına dikkati çekilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Bunun önüne geçilmesi amacıyla yurt dışı kaynaklı olarak 'Facebook' ve 'Twitter' gibi sosyal paylaşım, 'YouTube' gibi video paylaşım ve 'Google' gibi arama motoru hizmeti sunan firmaların ülkemizde sunucuları bulunmadığından Türkiye'deki faaliyetleri nedeniyle IP adreslerinin paylaşımı ve kişilik haklarının korunmasını teminen içeriğin çıkarılması gibi konularda işbirliğinin sağlanması, bunların Türkiye'de yetkili temsilcilik ve irtibat bürolarının oluşturulması ve bu amaçla uluslararası girişimlerde bulunulması gerekmektedir.
Söz konusu uluslararası şirketlerin ülkemizde yapmış olduğu faaliyetler nedeniyle çok büyük gelir elde etmelerine karşılık vermiş oldukları hizmetlerin kötüye kullanımı nedeniyle oluşan toplumsal zararlar ile ülkemiz karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca bu firmaların ülkemizde temsilciliklerinin bulunmaması, elde ettikleri gelirlerin vergilendirilememesi sonucunu doğurmakta ve ülkemiz açısından büyük bir vergi kaybına neden olmaktadır. Sonuç olarak bu firmaların ülkemizde yetkili temsilcilik kurmaları, hukuka aykırı içeriklerin kısa sürede kaldırılabilmesine imkan sağlayacak aynı zamanda da vergi kayıplarının önüne geçilerek ekonomik olarak ülkemize katkı sağlayacaktır."
Raporda, ulusal bilgi güvenliğinin sağlanmasına dair çalışmaların hızlandırılması gerektiği ifade edildi.
-"KGYS-MOBESE ile ilgili yasal altyapı ve standartlar getirilmesi gerek"
Raporda, suçla mücadelede suç işlemeye yönelik motivasyonu etkili biçimde azaltarak katkı sağlayan alarm izleme merkezleri ve Kent Güvenliği Yönetim Sistemi ile ilgili yasal altyapı ve standartlar getirilmesi gerektiği belirtildi.
Türkiye'de elektronik güvenlik sistemleri sektöründe yasal düzenleme bulunmadığı için, alarm sistemleri haricinde kamera kayıt sistemlerinin kurulmasının ve satışının herhangi bir izin belgesine gerek olmadan yapılabildiği, özellikle alışveriş merkezleri, metrolar, otobüs terminalleri ve garlar gibi kamuya açık alanlarda kamera kayıt sistemlerinin kurulması, kaydedilen verilerin saklanması ve daha sonra imhası konularında bir düzenleme olmaması kişi hak ve özgürlükleri açısından ciddi endişelere neden olduğu vurgulandı.
Taslak raporda, bu konuda yurtdışından getirilen cihazlar konusunda da belirlenmiş bir standart olmadığı için her türlü cihazın ithalatının yapılabildiği kaydedildi.
Öncelikle elektronik güvenlik sistemleriyle ilgili tanımlama yapılması, çıkarılacak düzenlemeyle bu cihazların üretimi, ithalatı ve satışı ile sistemlerinin kurulması konularında bir standardizasyon getirilmesi istendi. Raporda, TSE'nin bu sistemlere ilişkin mutlaka yeni standartlar belirlemesi ve bu standartlar dışındaki ürünlerin Türkiye'ye girmesini önlemesi, buna paralel, bu tür cihazların yurda girişi sırasında daha etkin denetim yapılabilmesi için "ihtisas gümrükleri" kurulması önerildi.
KGYS sisteminin yasal bir çerçeveye oturtulmasının gerekliliği vurgulanan raporda, şu ifadeler kullanıldı:
"Birçok olayın önlenmesi ve adli olaylarda faillerin yakalanmasında çok önemli bir role sahip MOBESE ve Alarm İzleme Merkezleri için bir kanun hazırlanmalı ve hazırlanacak olan özel kanunda, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliği taşıyabilecek konularında kanuni bir düzenleme gerekmektedir. Kanunun, bu kayıtların kötüye kullanılmaması için yeterli koruyucu düzenlemeler içermesi gerekir.
Bu kanuni düzenleme tutulan kayıtların ancak belirli bir süre tutulmasını öngörmeli. Bu süreler sonunda kayıtların yok edilmesi gerektiği belirtilmeli, kayıtların bir suçu aydınlatmada kullanılmak istenmesi halinde, kanunun öngöreceği merciden yazılı talep istenmesi sağlanmalıdır.
Yapılacak kanuni düzenlemede ayrıca izlenen caddelerde herkesin görebileceği yerlerde kayıt yapıldığına dair okunaklı bir levha bulundurulması gerektiğine işaret edilmeli, kamuya açık alanlarda izleme yapılacak yerler, o yerin en büyük mülki amirinin onayı ile tespit ve ilan olunmalıdır. Kayıtların medyayla veya başka bir merci ile paylaşılması durumunda ilgisi olmayan üçüncü şahısların yüzlerinin mozaiklenmesi sağlanmalıdır. MOBESE kameralarında ses kayıt özelliği olmamalı, hareketli kameraların pencere gibi özel alanlara karşılık gelen yerlerde görüntü perdelemesi yapılmalı, ayrıca MOBESE sistem odasında gerekli güvenlik tedbirleri alınmalı, giriş çıkışlar kameralar ve kapı kontrol sistemleriyle sürekli denetim altında tutulmalıdır. İlgisiz kişilerin sistem odasına ve bilgisayarlara giriş yapması engellenmelidir."
-TİB'in itiraz yetkisi
Raporda, müdafi ile gerçekleştirilen iletişimin denetlenmesiyle ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 136. maddesinin, "şüpheli veya sanığın müdafii ile kurduğu iletişimin, kullanılan telekomünikasyon aracına bağlı olmaksızın dinlenemeyeceği, kayıt altına alınamayacağı ve sinyal bilgilerinin değerlendirilemeyeceği" esasına göre yeniden düzenlenmesinin uygun olacağı belirtildi.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın kuruluş ve görevlerini düzenleyen Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nun ilgili maddesine "Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının itiraz yetkisine" dair bir hüküm konulması gerektiği kaydedildi.
TİB'in itiraz yoluna başvurma yetkisinin açık bir yasal dayanağının bulunmadığına, itiraz başvurularının yönetmelik hükümlerine dayalı olarak uygulandığına işaret edilerek, "TİB'in açık bir yasal düzenleme olmaksızın yönetmelik hükümlerine dayanarak hakim kararlarına karşı itiraz yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, uygulamada bazı mahkemelerin TİB tarafından yapılan itirazları reddettikleri görülmektedir" denildi.
TİB'de görev yapan Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin statüleri, bağlılık ve disiplin ilişkilerinin mevzuatta açık bir şekilde düzenlenmediği ve çalışma ilişkileri bakımından belirsizlik olduğu ifade edilen raporda, bu temsilcilerin çalışma ilişkisinin ikincil mevzuatta açıkça düzenlenmesinin sağlanması önerildi.
Raporda, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat birimlerinin İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu, Milli İstihbarat Teşkilatı birimlerinin de Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından denetiminin sağlanması gerektiği kaydedildi.
Raporda, önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanmasında görev alan kurumların çalışma esaslarını düzenleyen kanunların çağın gereklerine uygun olarak yenilenmesi gerektiği belirtildi.