Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan 9 Maddelik Yoksulluk Açıklaması
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bazı basın yayın organlarında yer alan "Yoksulluk artıyor" yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını açıkladı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bazı basın yayın organlarında "Yoksulluk artıyor" başlığı altında gerçeği yansıtmayan haberlere yer verildiği ve sosyal yardım istatistiklerinin yanlış yorumlandığı belirtildi. Haberlerde yer verilen 23.5 milyon vatandaşın yardım aldığı bilgisinin gerçeği yansıtmadığına dikkat çekilen açıklamada, söz konusu rakamın bütünleşik sosyal yardım bilgi sistemine kayıtlı kişi sayısını ifade ettiği vurgulandı. Bu kişilerin tamamının yardım alan kişiler olmadığına işaret edilen açıklamada, başvuru yapmış veya başvurusu reddedilmiş kişilerin de bu rakamın içinde yer aldığı kaydedildi.
Başvuru yapan kişinin hanesindeki kişilere ilişkin bilgilerin de sisteme kaydedildiği vurgulanan açıklamaya göre, haberlerde yer verilen rakamlar, Türkiye'de yoksulluğun arttığının değil sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak ulaşılan toplum kesiminin arttığının bir göstergesi. Ayrıca sosyal harcamalar adı altında yapılan harcamaların çoğunluğu yoksulluk nedeniyle değil engellilik, yaşlılık gibi nedenlerle veriliyor.
Genel Sağlık Sigortası gelir testine ilişkin rakamların da yanlış değerlendirildiği belirtilen açıklamada, "Genel Sağlık Sigortası uygulamasında, hane içinde kişi başına düşen geliri asgari ücretin brüt tutarının 1/3'ünden az olan kişilerin primleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Sağlık hizmetlerinin karşılanması olması nedeniyle uygulamadaki gelir kriteri yüksek tutulmuştur. Gelir testi sonucu G0 çıkan kişilerin tamamının primlerinin devlet tarafından karşılanması söz konusu değil. G0 çıkan kişiler içerisinde başka bir kapsamda sağlık müstehaklığı olmayan kişilerin primleri de devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu kapsamda 7. 4 milyon G0'lı, 1.3 milyon yaşlı ve engelli maaşı alan, 200.000 kişi de diğer kapsamlarda olmak üzere toplam 8.9 milyon vatandaşımızın primleri devlet tarafından karşılanmaktadır. 2011 yılında bahse konu rakam 9.6 milyondu" ifadelerine yer verdildi.
Türkiye'de yoksulluğun tüm dünyada kabul görmüş bilimsel yöntemler kullanılarak hesaplandığına dikkat çekilen açıklamaya göre, bu çerçevede başta Dünya Bankası olmak üzere birçok uluslararası kuruluş tarafından yoksulluk, satınalma gücü paritesine göre 1 dolar, 2.15 dolar, 4.3 dolar sınırlarına göre ölçülüyor. Türkiye'de TÜİK tarafından açıklanan rakamlara göre, günlük 4.3 doların altında gelirle yaşayanların oranı 2002'de yüzde 30.3 iken 2010'da yüzde 3.66'ya, 2011'de yüzde 2.79'a düştü.
2002 yılından bu yana bir yandan ekonomide sağlanan gelişmeler çerçevesinde ortaya çıkan refah artışı, sosyal desteğe ihtiyacı olan toplum kesimlerine yoğun bir şekilde yansıtıldı. 2002 yılında sosyal harcamaların tutarı sadece 1.3 milyar lirayken bu tutar 2012 yılında yaklaşık 20 milyar liraya yükseltildi.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir ölçüsü olan Gini katsayısının incelendiğinde 2006-2010 döneminde düşüş yaşandığının gözlemlendiğine işaret edilen açıklamada şunlar kaydedildi: "2006 yılında Gini katsayısı 0,428 iken bu oran 2011 yılında 0,404'e düşmüştür. Gini katsayısında yaşanılan düşüş gelir dağılımındaki iyileşmeyi ifade etmektedir. Uygulanan sosyal politikalar ile Gini katsayısının daha fazla düşürülmesi hedeflenmektedir. Öte yandan Temmuz 2012 de yapılan kanun değişikliği ile sosyal yardımların kapsamı genişletilmiştir. Bu çerçevede daha önce hanede sosyal güvenceli birey olmaması şartına bağlı olan yardımlardan hane içinde kişi başına düşen geliri net asgari ücretin 1/3 ünden az geliri olma şartına geçilmiştir. Bu durum belirli bir düzeyde sosyal yardımların hedef kitlesini genişletmiştir. Sosyal yardım ve hizmetlere esas oluşturmak üzere yapılan gelir tespitlerinde kişinin öz gelirlerine bakılmakta, sosyal transferler bunun dışında tutulmaktadır. Yoksulluk tespiti ise sosyal transferlerde dahil kişinin ya da hanenin tüm gelirleri dikkate alınarak yapılmak durumundadır. Nitekim Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerde yoksulluk ve sosyal transferlerle ilgili rakamlar incelendiğinde sosyal transferler öncesinde yoksulluk oranı yüzde 40 iken, sosyal transferler sonrasında yüzde 16'ya düştüğü görülmektedir. Aksi takdirde söz gelimi Avrupa ülkelerinde yoksulluğun yüzde 40 seviyesinde olduğu gibi bir anlam çıkarmak gerekirdi. Haberde yoksulluk oranı olarak gösterilmeye çalışılan rakamlar sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden yararlanmaya ilişkin gelir tespitlerinden ibarettir. Yani sosyal transferler öncesi durumu ifade etmektedir. Sosyal transferler yoksullukla mücadelenin en önemli araçlarındandır. Sosyal transferlere ayrılan kaynağın artması yoksulluk oranlarının artması anlamına gelmez aksine yoksulluk oranlarını düşürür. Hükümetlerimiz dönemlerinde sosyal devlet ilkesi hayata geçirilmiştir. Ekonomik gelişmelerden toplumun en dezavantajlı kesimlerinin yararlanması sağlanmıştır. Bu nedenle sosyal harcamalara daha fazla kaynak aktarılmış ve kapsayıcı sosyal yardım programları uygulanarak yoksulluk oranları düşürülmüştür."
Kaynak: İHA
Başvuru yapan kişinin hanesindeki kişilere ilişkin bilgilerin de sisteme kaydedildiği vurgulanan açıklamaya göre, haberlerde yer verilen rakamlar, Türkiye'de yoksulluğun arttığının değil sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak ulaşılan toplum kesiminin arttığının bir göstergesi. Ayrıca sosyal harcamalar adı altında yapılan harcamaların çoğunluğu yoksulluk nedeniyle değil engellilik, yaşlılık gibi nedenlerle veriliyor.
Genel Sağlık Sigortası gelir testine ilişkin rakamların da yanlış değerlendirildiği belirtilen açıklamada, "Genel Sağlık Sigortası uygulamasında, hane içinde kişi başına düşen geliri asgari ücretin brüt tutarının 1/3'ünden az olan kişilerin primleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Sağlık hizmetlerinin karşılanması olması nedeniyle uygulamadaki gelir kriteri yüksek tutulmuştur. Gelir testi sonucu G0 çıkan kişilerin tamamının primlerinin devlet tarafından karşılanması söz konusu değil. G0 çıkan kişiler içerisinde başka bir kapsamda sağlık müstehaklığı olmayan kişilerin primleri de devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu kapsamda 7. 4 milyon G0'lı, 1.3 milyon yaşlı ve engelli maaşı alan, 200.000 kişi de diğer kapsamlarda olmak üzere toplam 8.9 milyon vatandaşımızın primleri devlet tarafından karşılanmaktadır. 2011 yılında bahse konu rakam 9.6 milyondu" ifadelerine yer verdildi.
Türkiye'de yoksulluğun tüm dünyada kabul görmüş bilimsel yöntemler kullanılarak hesaplandığına dikkat çekilen açıklamaya göre, bu çerçevede başta Dünya Bankası olmak üzere birçok uluslararası kuruluş tarafından yoksulluk, satınalma gücü paritesine göre 1 dolar, 2.15 dolar, 4.3 dolar sınırlarına göre ölçülüyor. Türkiye'de TÜİK tarafından açıklanan rakamlara göre, günlük 4.3 doların altında gelirle yaşayanların oranı 2002'de yüzde 30.3 iken 2010'da yüzde 3.66'ya, 2011'de yüzde 2.79'a düştü.
2002 yılından bu yana bir yandan ekonomide sağlanan gelişmeler çerçevesinde ortaya çıkan refah artışı, sosyal desteğe ihtiyacı olan toplum kesimlerine yoğun bir şekilde yansıtıldı. 2002 yılında sosyal harcamaların tutarı sadece 1.3 milyar lirayken bu tutar 2012 yılında yaklaşık 20 milyar liraya yükseltildi.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir ölçüsü olan Gini katsayısının incelendiğinde 2006-2010 döneminde düşüş yaşandığının gözlemlendiğine işaret edilen açıklamada şunlar kaydedildi: "2006 yılında Gini katsayısı 0,428 iken bu oran 2011 yılında 0,404'e düşmüştür. Gini katsayısında yaşanılan düşüş gelir dağılımındaki iyileşmeyi ifade etmektedir. Uygulanan sosyal politikalar ile Gini katsayısının daha fazla düşürülmesi hedeflenmektedir. Öte yandan Temmuz 2012 de yapılan kanun değişikliği ile sosyal yardımların kapsamı genişletilmiştir. Bu çerçevede daha önce hanede sosyal güvenceli birey olmaması şartına bağlı olan yardımlardan hane içinde kişi başına düşen geliri net asgari ücretin 1/3 ünden az geliri olma şartına geçilmiştir. Bu durum belirli bir düzeyde sosyal yardımların hedef kitlesini genişletmiştir. Sosyal yardım ve hizmetlere esas oluşturmak üzere yapılan gelir tespitlerinde kişinin öz gelirlerine bakılmakta, sosyal transferler bunun dışında tutulmaktadır. Yoksulluk tespiti ise sosyal transferlerde dahil kişinin ya da hanenin tüm gelirleri dikkate alınarak yapılmak durumundadır. Nitekim Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerde yoksulluk ve sosyal transferlerle ilgili rakamlar incelendiğinde sosyal transferler öncesinde yoksulluk oranı yüzde 40 iken, sosyal transferler sonrasında yüzde 16'ya düştüğü görülmektedir. Aksi takdirde söz gelimi Avrupa ülkelerinde yoksulluğun yüzde 40 seviyesinde olduğu gibi bir anlam çıkarmak gerekirdi. Haberde yoksulluk oranı olarak gösterilmeye çalışılan rakamlar sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden yararlanmaya ilişkin gelir tespitlerinden ibarettir. Yani sosyal transferler öncesi durumu ifade etmektedir. Sosyal transferler yoksullukla mücadelenin en önemli araçlarındandır. Sosyal transferlere ayrılan kaynağın artması yoksulluk oranlarının artması anlamına gelmez aksine yoksulluk oranlarını düşürür. Hükümetlerimiz dönemlerinde sosyal devlet ilkesi hayata geçirilmiştir. Ekonomik gelişmelerden toplumun en dezavantajlı kesimlerinin yararlanması sağlanmıştır. Bu nedenle sosyal harcamalara daha fazla kaynak aktarılmış ve kapsayıcı sosyal yardım programları uygulanarak yoksulluk oranları düşürülmüştür."