Osmanlı'nın Gezi Parkı, "Baba Zünnun" İle "31 Mart'tı"

ANKARA - Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yılmaz Kurt, Taksim'deki Gezi Parkı eylemlerine ilişkin, "Baba Zünnun isyanıyla bugünkü isyan arasında benzerlik kurabiliriz.

Buradaki şey gücü paylaşmak. 31 Mart'ı da buna benzetebiliriz. Orada da 33 yıllık padişaha birikmiş bir öfke, kin, ümitsizlik vardı ve normal yollarla deviremeyeceklerine inanıyorlardı. Burada ise 10 yıldan beri iktidar, her seçimden kuvvetlenerek çıkıyor ve bu da muhalefette olumsuzluk, ümitsizlik yaratıyor" dedi.

Kurt, AA muhabirine, Osmanlı Devleti'ndeki isyanlarla Gezi Parkı kapsamında yaşanan olayları değerlendirdi.

Gezi Parkı olaylarını, yapılmak istenen bir siyasi harekete, ağaçların kesilmesi gibi muazzam bir kılıf bulunması yönünden "Türk tarihinde benzersiz" olarak niteleyen Kurt, küçük bir sebeple başlayıp şaşırtıcı şekilde büyümesi yönünden Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki Baba Zünnun isyanına, iktidara yönelik gücü ele geçirme isteği yönündense 31 Mart isyanıyla benzeşebileceğini belirtti.

Kurt, "Baba Zünnun isyanıyla bugünkü isyan arasında benzerlik kurabiliriz" diyerek, Kahramanmaraş'ta tımar sahibi Baba Zünnun'un kendisine kesilen 200 akçelik vergiyi fazla bulmasıyla başlayan olaylara, Dulkadiroğulları döneminde dirliği olup Osmanlı egemenliğine girince tımarları elinden alınan kişilerin katılmasıyla isyanın on binlerce kişiye ulaştığını anlattı.

Olayın başta 200 akçelik küçük bir nedenle çıktığını ancak zamanla amacından farklı bir yol seyrettiğini belirten Kurt, İbrahim Paşa'nın herkese tımarını iade etmesiyle isyanın bastırıldığını söyledi.

Kurt, Gezi Parkı'nda da olayların başlangıçtaki amacından çıktığına işaret ederek, şunları dile getirdi:

"Buradaki şey gücü paylaşmak. Yürütme gücünü, emretme gücünü, egemenlik gücünü kim elinde tutacak? Cumhuriyetten sonraki kısıma bile baktığınızda bunu çok rahat görebilirsiniz. 31 Mart'ı da buna benzetebiliriz. Orada da 33 yıllık padişaha birikmiş bir öfke, kin, ümitsizlik vardı ve normal yollarla deviremeyeceklerine inanıyorlardı. Burada ise 10 yıldan beri iktidar her seçimden kuvvetlenerek çıkıyor ve bu da muhalefette olumsuzluk, ümitsizlik yaratıyor. Ayrıca ordunun sivilleşmesi de artık ordunun müdahale edebilmesini ortadan kaldırdı. En azından şu an ordunun üst kademesinin devlet bakışı böyle. Bu anlayışın oturması bile bazılarının isyan etmesine neden olabiliyor. Ayışığı, Sarıkız, hepsini toplarsanız, bu olayla sol bence bir yıllık değil en az 17 yıllık bir hareketin sonucunda bu başarıyı sağladı. Ama ben Başbakanın, bu kadar nefreti, kini doğuracak kadar bir şey yaptığı kanaatinde değilim."

-Başbakan'ın ayak divanı-

Kurt, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Gezi Parkı'yla ilgili bazı temsilcilerle görüşmesinin de Osmanlı'daki Ayak Divanı'nı anımsattığını ifade ederek, Osmanlı'da tansiyon yükselip yeniçerinin isyan edince padişahı Bab-üs Saadet'e çağırdığını ve burada tahta oturan padişaha, isyancıların dertlerini anlattıp çözüme varıldığını kaydetti.

Taksim Gezi Parkı olaylarında yabancı basının provake edici yayınlarının nedeninin sorulması üzerine ise Kurt, Avrupa, Amerika ve İran'ın Türkiye'nin yükselişe geçmesiyle müslümanları yeniden bir araya getirmesinden korktuğu cevabını verdi.

Kurt, "Avrupa hala Türk korkusunu üzerinden atamadı. 50 yıl da geçse 100 yıl da geçse atabileceğini sanmıyorum. Bunun altında, yüzlerce yıl haçlı seferlerinden kalan Türk korkusu yatıyor ve onun intikamını, hesabını görmek istiyorlar" dedi.

-İsyanın Osmanlı versiyonu-

Prof. Dr. Yılmaz Kurt'un verdiği bilgiye göre, üç kıtada yaklaşık 600 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti'nde özellikle duraklama devriyle büyüklü küçüklü ayaklanmalar yaşandı.

Bu ayaklanmalarda, devlet adamları veya padişahın değiştirilmesinin de istendiği merkez isyanları ile Anadolu'da yüzde 90'ı Safevilerin kışkırtmalarıyla ve ekonomik sebeplerle başlayan isyanlar görüldü.

Osmanlı tarihindeki isyanların sayısı tam olarak bilinemese de devletin en karışık olduğu 1. Ahmet döneminin 1604-1607 yıllarında "Büyük Kaçgun" denilen Celali isyanında sayısı 300-500 ya da on binlere varan grupların oluşturduğu 40'a yakın ayaklanma yaşandı.

İsyanlarda, kahvehane, tekke ve zaviye, medrese, bekar odaları, meyhane, bozahane, pazar yeri gibi sosyal merkezler de iletişim kanallarını oluşturdu.

Uzak yerlerle haberleşmede en çok posta güvercinleri kullanılılırken, isyanın propagandası için elinde sazıyla köy köy dolaşıp söylediği şarkı türkülerin içine oraya iletilmesi gereken mesajları gizleyen ozanlardan da yararlanıldı.
Kaynak: AA