Danıştay Başkanı Karakullukcu Açıklaması
ANKARA - Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, Gezi Parkı'na yapılması planlanan proje için referandum önerisine ilişkin, "Referandum olarak bunu algılayamıyorum. Kamunun istek ve arzusunu meydana çıkarmak için yapılan bir oylama. Bu, yargı kararının önüne geçemez. Hukuk devleti deyince yargı kararı esastır" dedi.
Görev süresi dolan Karakullukcu, emekliye ayrılması nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Gezi Parkıyla ilgili bir referandum yapılabilir mi. İdari yargı yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yargıdaki bir konuda referandum yapılması mümkün mü? Referandumda farklı karar çıkarsa idare ve hukuk açısından nasıl sonuç doğurur" sorusu üzerine Karakullukcu, şöyle konuştu:
"Referandumun koşulları belli. Referandumdan çok belki o bölgenin bir kamuoyu yoklaması şeklinde algılıyorum. Yoksa hukuktaki referandum tabiriyle çok oturtamadım. Bazı kanunları, bazı koşulları, referanduma sürüyoruz halk adına yapılan halk tarafından benimseniyor mu diye. Böyle bir yolla ilk defa karşı karşıya geliyoruz. Doğru veya yanlıştır denetleyecek olan yer işte buralar."
Karakullukcu, referandumdan çıkacak sonucun bağlayıcı olup olmayacağı yönündeki soruya şu karşılığı verdi:
"Hayır efendim bir tür oylama o. Referandum olarak bunu algılayamıyorum. Kamunun istek ve arzusunu meydana çıkarmak için yapılan bir oylama. Bu, yargı kararının önüne geçemez. Hukuk devleti deyince yargı kararı esastır. Ben inanıyorum ki demokrasilerde hak aramalar, yetki vermelerin bir karşılığı vardır. Bir idari kararın, yargı kararından ileri, etkin olması söz konusu değil."
Karakullukcu, "Kamuoyu yoklama meselesine bir açıklık getirmek istiyorum. Belediye kanunumuzda bununla ilgili bir hüküm var. Zaman zaman bu şekilde kamuoyu yapma yetkisi var. Referandum ayrı bir şey. Bunun hukuksal bir zemini var" dedi.
-"Hiçbir gelişmiş toplumda böyle bir hak yok"
Gezi Parkı'nda yapılacak projede idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararının anımsatılması üzerine üzerine Karakullukcu, yargı kararlarının hukuk devletlerinde mutlaka uygulanması gerektiğini söyledi.
Söz konusu kararın mutlaka uygulanacağını ifade eden Karakullukcu, yürütme organının bu konuda hassas olduğunu ve kararı uygulamama gibi bir niyeti olacağını düşünmediğini söyledi.
Karakullukcu, "Hukuk devleti içinde hukuki bir çözüm bulunacağından adım gibi eminim. Gezi Parkı ile ilgili demokratik hak ve özgürlükleri, demokratik hakları arama hakkı da bir haktır. Bu da bir hak ama hak aramanın bir şekli, biçimi vardır. 'Benim demokratik hakkımdır, bağırım, çağırırım, şurayı yıkarım, burayı yıkarım' böyle bir hak yok. Ama bunun bir başkasına zarar vermediğiniz, kendi hakkınızı kullandığınız şekli vardır. Bu hakkı kamu düzenini bozmadan ne şekilde kullanacağınız bellidir. Yürümek mi, evet; bağırmak mı, evet; ama belli yerde, belli zamanda, kimseyi rahatsız etmeden, karşı karşıya gelmeden bu sizin en tabii hakkınızdır. Ama bunu bırakıp, gelip camı çerçeveyi indirdiğiniz, kamu malına zarar verdiğiniz zaman işi 'vandalizme' getiriyorsunuz. Bu demokratik bir hak değildir" diye konuştu.
Gezi Parkı'nda ağaçların kesilmesiyle ilgili ilk eylemi yapanların masumane şekilde, fikir bazında düşüncelerini ifade etmelerini olumlu bulduğunu dile getiren Karakullukcu, bu eylemi fırsat bilerek trafiği aksatmanın, polisle karşı karşıya gelmenin, esnafı mağdur etmenin bir hak olamayacağını vurguladı. Karakullukcu, "Böyle bir hak olmaz. Hiçbir gelişmiş toplumda böyle bir hak yok" dedi.
-"Millet olarak kurallara uymuyoruz, uyamayız da daralma geliyor"
Hüseyin Karakullukcu, polisin zorlu çalışma koşullarına dikkati çekerek, yine de orantılı güç kullanmanın esas olduğunu ifade etti.
Karakullukcu "Hukuk devleti içerisinde devletin mutlaka polisi, hakimi, savcısı vardır ama devletin kendisi polis devleti olamaz, hakim devleti olamaz, hukuk devleti olur" değerlendirmesinde bulundu.
Özgürlüklerin bir başkasının özgürlüğüyle sınırlı olduğuna işaret eden Karakullukcu, hakkın başkalarının hakkına tecavüz etmeden kullanılması gerektiğini vurguladı.
Karakullukcu, "Nerede yürüyeceğini, nasıl yürüyeceğini kamu düzeni belirliyor, polis demiyor, vali demiyor. Zaten millet olarak kurallara uymuyoruz, uyamayız da daralma geliyor. En başta bana geliyor" dedi.
-"Orantısız güce kesinlikle karşıyım"
Gösteriler sırasında 3 kişinin öldüğünün anımsatılarak, polisin tutumunu orantılı bulup bulmadığı sorulan Karakullukcu, şunları söyledi.
"Orantısız bir güce kesinlikle karşıyım. Polisin böyle bir yetkisi yok ki. Demek ki bir hata var. Varsa yine yargı kararını verecek. Silah kullanmanın, gaz kullanmanın şekil ve şartlarını, ihlal etti diyelim. Öyle ağır ki disiplin tüzükleri, meslekten ihraç edilir. 63 saat, 70 saat uyumayan insan kendine zarar verdiği gibi etrafına da zarar veriyor. Orantısız güce kesinlikle karşıyım, onun adı polis devleti olur. İlk eylemlerde kamu gücünün gösterilmesi çok şık ve etik değil. Çünkü orada vatandaş güç kullanmıyor, kendini göstermek istiyor. Müsaade et, açıklasın. Kamu gücünün orada gösterilmesi doğru değil, bunun kullanılma şekli var. Vatandaş rahatsız oldu ve marjinal gruplar çıktı. Kendi iradesiyle veya baskılar veya belli koşullar altında kalmış, kullanmıştır. Yasalarda karşılığı vardır. İzmir'de 3 tane vatandaş oturuyor, gel saçından tut, sürükle, var mı böyle şey. Olmaz. Herkes hakkını hukukunu bilecek."
-"Bu arkadaşlarımızın icrai sanat etmesinde ne mahsur var"
Danıştay'ın avukatların duruşmalara başörtülü girebilmesine olanak tanıyan düzenlemesine bazı mahkemelerde uygulanmamasına yönelik soru üzerine Karakullukcu, başörtü meselesinin yeni olmadığını söyledi.
İşin çıkış noktasının bir avukatın kimlik için yaptığı başvuru olduğunu anlatan Karakullukcu, baronun başörtülü resimli kimik vermemesi üzerine Danıştay'a başvuru yapıldığını aktardı.Karakullukcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim burada verdiğimiz karar, esas itibarıyla 'hayır başörtülü de olsa avukatlık kimliğini vereceksin '.Her idari işlemin kendisine göre bir konusu vardır. Bunun gerekçesini okuduğumuz zaman çok ileri noktalara geliyor. Bu arkadaşlarımız mesleklerini icra ederlerken de kimliğini aldığına göre mahkemelerde de bu kullanılabilir anlamını çıkarabiliyor bir kesim. Aslında bizim avukatlar mahkemelerde gider diye bir kararımız yok. Ama kararın tümünün gerekçesi itibarıyla bundan bu sonuç çıkıyor. Diyoruz ki bu arkadaşlarımız kimlik sahibi olduğuna göre mesleklerini de böyle ifa eder. Bu çok önemli değil. Her şeyi kendimize sanki demokrasi elden gidiyor, sanki irtica hortluyor, sanki biz bilmem ne devleti oluyoruz. Ben inanmıyorum arkadaşlar. İnsanları özgür bırakın. Nasıl kendini ifade edebiliyorsa etsin ama belli bir şey içinde. Değerli hakimimiz buralara bu şekilde girebilirsin diye kimlikle ilgili bir kararın var ama gelip burada bu şekilde savunma yapmana ben izin vermiyorum demiştir. O olabilir, böyle ama işin bu boyutuna baktığımızda bu tartışmanın kesinlikle ortadan kalkması lazım. Bırakın savunsun. Buna gerek kalmaksızın, bu arkadaşlarımızın icrai sanat etmesinde ne mahsur var. Düşüncelerinin veya savunmalarının alınmasında ben bir mahsur görmüyorum."
-"Hukuki olmayan her şeyi reddediyorum"
"MİT'in PTT ile vatandaşların özel bilgilerinin kullanılmasına dair anlaşma imzaladığı ve bunun Anayasa'ya aykırı olduğu iddiası var. Demokratik devlet açısından MİT'in bu anlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna Karakullukcu, şu yanıtı verdi:
"Birisinin fişlenmesi veya kayda geçirilmesi hepimizi rahatsız eden bir konu. Benim özel hayatım. Beni takip edebilirsin, telefonlarımı dinleyebilirsin, zaten dinleniyor, hepimizinki dinleniyor. Sizinkiler de dinleniyor, merak etmeyin. Bildiğim bir şey var diye mi söylüyorum, hayır yok. Ama doğru değildir. Böyle bir tedirginlik oluştu. Simitçi bile ben de dinleniyorum diyor. Böyle bir şey olmaz. Varsa hukuksuzdur, mesnetsizdir, kişi hak ve özgürlüklerine saygısızlıktır. Böyle fişleme olur mu? Fişlemeden yargılanan bir sürü kamu görevlisi var. Aynı hatanın bir daha yapılması mümkün mü? Konuyla ilgili çok bilgim yok ama böyle bir şey hukuki değil. Hukuki olmayan her şeyi reddediyorum."
Gezi Parkı eylemcilerinin, idarenin özel hayata müdahale ettiği itirazlarına katılıp katılmadığı sorusu üzerine Karakullukcu, "Tabii ki sadece ağaç meselesi değil. Bunu hepimiz biliyoruz. insanların belki hoşuna gitmeyen, yargıya taşıdıkları veya taşımadıkları, taşısa bile sonuçları itibarıyla rahatsız oldukları konular var. Bir birikim var, demek ki bir rahatsızlık var. Ağaç olmaz da bir taş meselesi kavramı altından çıkar. Burada esas ifade etmek istediğim insanların bir şekilde yönetimden veya uygulamadan rahatsızlıklarını masumane şekilde dile getirmesinde bir sakınca yoktur. Bunu demek istiyorum. Bunun da nizam içerisinde olması lazım. Gösterilen mekanda, gösterilen zamanda" diye konuştu.
Karakullukcu, siyasete girip girmeyeceği sorusu üzerine, siyasete girmek gibi bir arzusu olmadığını söyledi.
Emekliliğinde ne yapacağının sorulmasına karşılık Karakullukcu, "Benim gibi yapıda bir insan her şeyi yapar, hiçbir şey yapamazsa balık tutar" dedi.
-"Her şey açık olsun dedik, Gezi Parkı gibi oldu"
Karakullukcu, ayrıca toplantıda başkanlığı döneminde yapılan çalışmaları anlattı.
Danıştayı, "hukuk sisteminde olmazsa olmaz bir kavram" diye niteleyen Karakullukcu, "Hukuk devletinde devletin eylem ve işleminin yargısal denetiminin yapıldığı yerdir. Danıştay, son sözü söyleyen en yüksek yargı makamıdır. Kişi hak ve özgürlüklerinin korunması için bu sistemin bu şekilde korunması gerekir" dedi.
Danıştayda herşeyin açık olmasını istediklerini anlatan Karakullukcu, şunları kaydetti:
"Her şey açık olsun dedik, Gezi Parkı gibi oldu. Bu sefer de gelenden başımızı alamadık. Gelsin tabii. Niye geliyor 'bu davada haklıydım Sayın Başkan' diyor ama olay bitmiş. Çok yaşadım. Bunları paylaşmaya kalksam ne zaman, ne kitap yeter. Karar kesin artık benim de yapacağım bir şey yok. Diyor ki: Şunu ben almadım. Alan adam, bunu bir şekilde bana kadar gelmez. Almayan adam, bize kadar geliyor onun için bizi Allah'a havale ediyor. Nereye havale edecek? Ben şimdi durup dururken niye havale alayım? Bir yargının tepesindeki insan kendi kurumunu eleştirir mi? Eleştirirken, yüceltmeye çalışıyorum. Bunun gibi geçmişte çıkışlarımız oldu."
Kaynak: AA
"Gezi Parkıyla ilgili bir referandum yapılabilir mi. İdari yargı yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yargıdaki bir konuda referandum yapılması mümkün mü? Referandumda farklı karar çıkarsa idare ve hukuk açısından nasıl sonuç doğurur" sorusu üzerine Karakullukcu, şöyle konuştu:
"Referandumun koşulları belli. Referandumdan çok belki o bölgenin bir kamuoyu yoklaması şeklinde algılıyorum. Yoksa hukuktaki referandum tabiriyle çok oturtamadım. Bazı kanunları, bazı koşulları, referanduma sürüyoruz halk adına yapılan halk tarafından benimseniyor mu diye. Böyle bir yolla ilk defa karşı karşıya geliyoruz. Doğru veya yanlıştır denetleyecek olan yer işte buralar."
Karakullukcu, referandumdan çıkacak sonucun bağlayıcı olup olmayacağı yönündeki soruya şu karşılığı verdi:
"Hayır efendim bir tür oylama o. Referandum olarak bunu algılayamıyorum. Kamunun istek ve arzusunu meydana çıkarmak için yapılan bir oylama. Bu, yargı kararının önüne geçemez. Hukuk devleti deyince yargı kararı esastır. Ben inanıyorum ki demokrasilerde hak aramalar, yetki vermelerin bir karşılığı vardır. Bir idari kararın, yargı kararından ileri, etkin olması söz konusu değil."
Karakullukcu, "Kamuoyu yoklama meselesine bir açıklık getirmek istiyorum. Belediye kanunumuzda bununla ilgili bir hüküm var. Zaman zaman bu şekilde kamuoyu yapma yetkisi var. Referandum ayrı bir şey. Bunun hukuksal bir zemini var" dedi.
-"Hiçbir gelişmiş toplumda böyle bir hak yok"
Gezi Parkı'nda yapılacak projede idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararının anımsatılması üzerine üzerine Karakullukcu, yargı kararlarının hukuk devletlerinde mutlaka uygulanması gerektiğini söyledi.
Söz konusu kararın mutlaka uygulanacağını ifade eden Karakullukcu, yürütme organının bu konuda hassas olduğunu ve kararı uygulamama gibi bir niyeti olacağını düşünmediğini söyledi.
Karakullukcu, "Hukuk devleti içinde hukuki bir çözüm bulunacağından adım gibi eminim. Gezi Parkı ile ilgili demokratik hak ve özgürlükleri, demokratik hakları arama hakkı da bir haktır. Bu da bir hak ama hak aramanın bir şekli, biçimi vardır. 'Benim demokratik hakkımdır, bağırım, çağırırım, şurayı yıkarım, burayı yıkarım' böyle bir hak yok. Ama bunun bir başkasına zarar vermediğiniz, kendi hakkınızı kullandığınız şekli vardır. Bu hakkı kamu düzenini bozmadan ne şekilde kullanacağınız bellidir. Yürümek mi, evet; bağırmak mı, evet; ama belli yerde, belli zamanda, kimseyi rahatsız etmeden, karşı karşıya gelmeden bu sizin en tabii hakkınızdır. Ama bunu bırakıp, gelip camı çerçeveyi indirdiğiniz, kamu malına zarar verdiğiniz zaman işi 'vandalizme' getiriyorsunuz. Bu demokratik bir hak değildir" diye konuştu.
Gezi Parkı'nda ağaçların kesilmesiyle ilgili ilk eylemi yapanların masumane şekilde, fikir bazında düşüncelerini ifade etmelerini olumlu bulduğunu dile getiren Karakullukcu, bu eylemi fırsat bilerek trafiği aksatmanın, polisle karşı karşıya gelmenin, esnafı mağdur etmenin bir hak olamayacağını vurguladı. Karakullukcu, "Böyle bir hak olmaz. Hiçbir gelişmiş toplumda böyle bir hak yok" dedi.
-"Millet olarak kurallara uymuyoruz, uyamayız da daralma geliyor"
Hüseyin Karakullukcu, polisin zorlu çalışma koşullarına dikkati çekerek, yine de orantılı güç kullanmanın esas olduğunu ifade etti.
Karakullukcu "Hukuk devleti içerisinde devletin mutlaka polisi, hakimi, savcısı vardır ama devletin kendisi polis devleti olamaz, hakim devleti olamaz, hukuk devleti olur" değerlendirmesinde bulundu.
Özgürlüklerin bir başkasının özgürlüğüyle sınırlı olduğuna işaret eden Karakullukcu, hakkın başkalarının hakkına tecavüz etmeden kullanılması gerektiğini vurguladı.
Karakullukcu, "Nerede yürüyeceğini, nasıl yürüyeceğini kamu düzeni belirliyor, polis demiyor, vali demiyor. Zaten millet olarak kurallara uymuyoruz, uyamayız da daralma geliyor. En başta bana geliyor" dedi.
-"Orantısız güce kesinlikle karşıyım"
Gösteriler sırasında 3 kişinin öldüğünün anımsatılarak, polisin tutumunu orantılı bulup bulmadığı sorulan Karakullukcu, şunları söyledi.
"Orantısız bir güce kesinlikle karşıyım. Polisin böyle bir yetkisi yok ki. Demek ki bir hata var. Varsa yine yargı kararını verecek. Silah kullanmanın, gaz kullanmanın şekil ve şartlarını, ihlal etti diyelim. Öyle ağır ki disiplin tüzükleri, meslekten ihraç edilir. 63 saat, 70 saat uyumayan insan kendine zarar verdiği gibi etrafına da zarar veriyor. Orantısız güce kesinlikle karşıyım, onun adı polis devleti olur. İlk eylemlerde kamu gücünün gösterilmesi çok şık ve etik değil. Çünkü orada vatandaş güç kullanmıyor, kendini göstermek istiyor. Müsaade et, açıklasın. Kamu gücünün orada gösterilmesi doğru değil, bunun kullanılma şekli var. Vatandaş rahatsız oldu ve marjinal gruplar çıktı. Kendi iradesiyle veya baskılar veya belli koşullar altında kalmış, kullanmıştır. Yasalarda karşılığı vardır. İzmir'de 3 tane vatandaş oturuyor, gel saçından tut, sürükle, var mı böyle şey. Olmaz. Herkes hakkını hukukunu bilecek."
-"Bu arkadaşlarımızın icrai sanat etmesinde ne mahsur var"
Danıştay'ın avukatların duruşmalara başörtülü girebilmesine olanak tanıyan düzenlemesine bazı mahkemelerde uygulanmamasına yönelik soru üzerine Karakullukcu, başörtü meselesinin yeni olmadığını söyledi.
İşin çıkış noktasının bir avukatın kimlik için yaptığı başvuru olduğunu anlatan Karakullukcu, baronun başörtülü resimli kimik vermemesi üzerine Danıştay'a başvuru yapıldığını aktardı.Karakullukcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim burada verdiğimiz karar, esas itibarıyla 'hayır başörtülü de olsa avukatlık kimliğini vereceksin '.Her idari işlemin kendisine göre bir konusu vardır. Bunun gerekçesini okuduğumuz zaman çok ileri noktalara geliyor. Bu arkadaşlarımız mesleklerini icra ederlerken de kimliğini aldığına göre mahkemelerde de bu kullanılabilir anlamını çıkarabiliyor bir kesim. Aslında bizim avukatlar mahkemelerde gider diye bir kararımız yok. Ama kararın tümünün gerekçesi itibarıyla bundan bu sonuç çıkıyor. Diyoruz ki bu arkadaşlarımız kimlik sahibi olduğuna göre mesleklerini de böyle ifa eder. Bu çok önemli değil. Her şeyi kendimize sanki demokrasi elden gidiyor, sanki irtica hortluyor, sanki biz bilmem ne devleti oluyoruz. Ben inanmıyorum arkadaşlar. İnsanları özgür bırakın. Nasıl kendini ifade edebiliyorsa etsin ama belli bir şey içinde. Değerli hakimimiz buralara bu şekilde girebilirsin diye kimlikle ilgili bir kararın var ama gelip burada bu şekilde savunma yapmana ben izin vermiyorum demiştir. O olabilir, böyle ama işin bu boyutuna baktığımızda bu tartışmanın kesinlikle ortadan kalkması lazım. Bırakın savunsun. Buna gerek kalmaksızın, bu arkadaşlarımızın icrai sanat etmesinde ne mahsur var. Düşüncelerinin veya savunmalarının alınmasında ben bir mahsur görmüyorum."
-"Hukuki olmayan her şeyi reddediyorum"
"MİT'in PTT ile vatandaşların özel bilgilerinin kullanılmasına dair anlaşma imzaladığı ve bunun Anayasa'ya aykırı olduğu iddiası var. Demokratik devlet açısından MİT'in bu anlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna Karakullukcu, şu yanıtı verdi:
"Birisinin fişlenmesi veya kayda geçirilmesi hepimizi rahatsız eden bir konu. Benim özel hayatım. Beni takip edebilirsin, telefonlarımı dinleyebilirsin, zaten dinleniyor, hepimizinki dinleniyor. Sizinkiler de dinleniyor, merak etmeyin. Bildiğim bir şey var diye mi söylüyorum, hayır yok. Ama doğru değildir. Böyle bir tedirginlik oluştu. Simitçi bile ben de dinleniyorum diyor. Böyle bir şey olmaz. Varsa hukuksuzdur, mesnetsizdir, kişi hak ve özgürlüklerine saygısızlıktır. Böyle fişleme olur mu? Fişlemeden yargılanan bir sürü kamu görevlisi var. Aynı hatanın bir daha yapılması mümkün mü? Konuyla ilgili çok bilgim yok ama böyle bir şey hukuki değil. Hukuki olmayan her şeyi reddediyorum."
Gezi Parkı eylemcilerinin, idarenin özel hayata müdahale ettiği itirazlarına katılıp katılmadığı sorusu üzerine Karakullukcu, "Tabii ki sadece ağaç meselesi değil. Bunu hepimiz biliyoruz. insanların belki hoşuna gitmeyen, yargıya taşıdıkları veya taşımadıkları, taşısa bile sonuçları itibarıyla rahatsız oldukları konular var. Bir birikim var, demek ki bir rahatsızlık var. Ağaç olmaz da bir taş meselesi kavramı altından çıkar. Burada esas ifade etmek istediğim insanların bir şekilde yönetimden veya uygulamadan rahatsızlıklarını masumane şekilde dile getirmesinde bir sakınca yoktur. Bunu demek istiyorum. Bunun da nizam içerisinde olması lazım. Gösterilen mekanda, gösterilen zamanda" diye konuştu.
Karakullukcu, siyasete girip girmeyeceği sorusu üzerine, siyasete girmek gibi bir arzusu olmadığını söyledi.
Emekliliğinde ne yapacağının sorulmasına karşılık Karakullukcu, "Benim gibi yapıda bir insan her şeyi yapar, hiçbir şey yapamazsa balık tutar" dedi.
-"Her şey açık olsun dedik, Gezi Parkı gibi oldu"
Karakullukcu, ayrıca toplantıda başkanlığı döneminde yapılan çalışmaları anlattı.
Danıştayı, "hukuk sisteminde olmazsa olmaz bir kavram" diye niteleyen Karakullukcu, "Hukuk devletinde devletin eylem ve işleminin yargısal denetiminin yapıldığı yerdir. Danıştay, son sözü söyleyen en yüksek yargı makamıdır. Kişi hak ve özgürlüklerinin korunması için bu sistemin bu şekilde korunması gerekir" dedi.
Danıştayda herşeyin açık olmasını istediklerini anlatan Karakullukcu, şunları kaydetti:
"Her şey açık olsun dedik, Gezi Parkı gibi oldu. Bu sefer de gelenden başımızı alamadık. Gelsin tabii. Niye geliyor 'bu davada haklıydım Sayın Başkan' diyor ama olay bitmiş. Çok yaşadım. Bunları paylaşmaya kalksam ne zaman, ne kitap yeter. Karar kesin artık benim de yapacağım bir şey yok. Diyor ki: Şunu ben almadım. Alan adam, bunu bir şekilde bana kadar gelmez. Almayan adam, bize kadar geliyor onun için bizi Allah'a havale ediyor. Nereye havale edecek? Ben şimdi durup dururken niye havale alayım? Bir yargının tepesindeki insan kendi kurumunu eleştirir mi? Eleştirirken, yüceltmeye çalışıyorum. Bunun gibi geçmişte çıkışlarımız oldu."