Ak Parti Tbmm Grup Toplantısı
TBMM - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çocuklara sadece bilgisayar, ücretsiz kitap vererek, teknoloji sınıfları kurarak, eğitimi teşvik ederek yeni Mimar Sinanlar, yeni Itriler yetiştiremeyeceklerini belirterek, " Biz çocuklarımıza ufuk vermek, hedefler göstermek zorundayız" dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Necip Fazıl Kısakürek'in, 30 yıl önce, 26 Mayıs'ta vefat ettiğini anımsattı.
Kısakürek'in ömrünün yazmak, nesiller yetiştirmek, nesillere istikamet çizmekle geçtiğini dile getiren Erdoğan, Kısakürek'in, sadece teoriyle meşgul olmadığını, eğilmeden, bükülmeden, dik ve asil duruşuyla, eserleri kadar hayat öyküsünü de kendilerine miras olarak devrettiğini anlattı.
Erdoğan, Kısakürek'in çok zor zamanlarda yaşadığını, tüm tehdit, baskılara, hapiste geçen ömre rağmen hak bildiği yoldan asla dönmediğini, hakkı söylemekte bir an bile tereddüt göstermediğini belirtti.
Kısakürek'in yaşadığı hayat ve bıraktığı eserlerin, kendi nesilleri ve kendilerinden sonra gelen nesiller için rehber olduğunu, yollarına ışık tuttuğunu kaydeden Erdoğan, Kısakürek'ten, ''Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan/ Secde yerine çarpa çarpa alnım aşınsa/Göklerin kamçısıyle yediğim dayaklardan/ Erisem de tabutum boşmuş gibi taşınsa/ Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye;/ Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez./ Karanlığı, yoğursam nura döndüresiye./ Tırmansam o ana ki yekparedir ve bitmez" mısralarını okudu.
Erdoğan, "Bundan 30 yıl önce, üstadı, çok arzuladığı o yekpare ve bitmeyen sonsuzluğa uğurladık. Kendisiyle tanışma, yol yürüme bahtiyarlığına eriştiğim, bununla da her daim şeref duyduğum üstat Necip Fazıl Kısakürek'i, vefatının 30. yılında rahmetle yad ediyorum. Eserlerini, fikirlerini, dik duruşunu yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Mekanı cennet olsun, Allah ondan razı olsun" dedi.
-"İlk yasakladığı fetih kutlamaları oldu"-
Başbakan Erdoğan, 27 Mayıs müdahalesinin ardından tertip bir mahkeme süreciyle idama mahkum edilen, infaz edilen Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'yu da rahmet ve minnetle andığını dile getirdi.
Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı ordusunun, 29 Mayıs 1453'te İstanbul'u fethederek, tarihin akışını köklü şekilde değiştirdiğini kaydeden Erdoğan, köhnemiş, çürümüş, miadını doldurmuş Roma İmparotorluğu'nun, Fatih Sultan Mehmet'in dokunuşuyla tarihe gömüldüğünü söyledi.
Erdoğan, İstanbul'un fethiyle, bir karanlık çağın kapanıp, yeni bir çağın açıldığına işaret ederek, bu yıl İstanbul'un fethinin 560. yıldönümünü milletçe kutladıklarını vurguladı. Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet'i, ordusunun komutanlarını, neferlerini rahmetle andığını dile getirdi.
Menderes'in, 1950'de milletten yetkiyi aldığında ilk icratlerinden birinin, İstanbul'un fetih yıldönümlerini kutlamak olduğunu anımsatan Erdoğan, 27 Mayıs 1960 müdahalesinin ilk yasakladığı kutlamanın da 29 Mayıs fetih kutlamaları olduğunu söyledi.
Erdoğan, "53 yılık süreç içinde 27 Mayıs'ın hemen her eseri gibi, bu yasağı da millet tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Devletin ve hükümetlerin mesafeli duruşlarına rağmen 29 Mayıs'ı biz, siyasi tarihimiz boyunca, hep büyük bir coşku, heyecanla idrak ettik" diye konuştu.
-"2,5 yılda tamamlayacağız"-
Erdoğan, İstanbul'da, fetih yıldönümünü yarın iki önemli etkinlikle kutlayacaklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile birlikte 3. Boğaz Köprüsü'nün temelini atacaklarını dile getiren Erdoğan, bunun İstanbul'un ulaşımına yeni bir kolaylık, zenginlik katacağını belirtti.
Başbakan Erdoğan, 2x5 şeritli köprünün, karadaki bölümüyle birlikte 2 bin 164 metre uzunluğunda olacağını ifade ederek, projenin, bağlantı yollarıyla birlikte 2x4 şerit olmak üzere 60 kilometreden meydana geldiğini söyledi.
Erdoğan, asma köprü, bağlantı yolları dahil tüm otoyolun yatırım tutarının yaklaşık 4,5 milyar lira olacağını kaydetti.
Erdoğan, "İnşallah 2,5 yılda bu köprüyü, otoyolu tamamlayacak, hem İstanbul hem Türkiye hem de dünyanın hizmetine sunacağız" dedi.
Başka bir adım daha atacaklarını ifade eden Erdoğan, "Yine İstanbul'da çocukluğumun geçtiği bölge, eskiden özellikle okçuluğun yaygınlaştırıldığı, aynı zamanda ordugah tipi bir caminin olduğu mahalli ele almak suretiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyemiz oluşturduğu vakıfla orayı yeniden asli işlevine döndürdü. Gayet güzel mekan haline geldi. Oranın da açılış törenini yapacağız" dedi
-"Manevi ihtiyaçları da sunmak zorundayız"-
Başbakan Erdoğan, Hükümeti'nin, Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılını bir hedef olarak tepsit ettiğini ve bu hedeflere kararlılıkla yürüdüklerini söyledi.
Türkiye için, yeni doğan ve doğacak çocuklar için Alparslan'ın ordusuyla Anadolu'ya girişinin bininci yıldönümü olan 2071 yılını da hedef tarih ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2053 yılını, yani İstanbul'un fethinin 600. yıldönümünü de gençlerimiz, çocuklarımız için hedef tarih ilan ettik.
Tarih boyunca çeşitli fikir akımları, insana dair çok farklı nitelendirmelerde bulundular. Kimileri insanı, -haşa- düşünen hayvan, kimileri sadece emekten ibaret, kimileri tükeciden ibaret görmüşlerdir. İnsanı makinaya benzeten, canlı, kanlı robot, olarak, aygıt, eşya olarak, vicdanı, ruhu olmayan, akıl olarak gören akımlar da oldu. Biz, muhafazakar, demokrat parti olarak insana yönelik tüm bu nitelendirmelerin tamamen karşısındayız. Bizim insana bakışımız son derece net, sarih, açıktır. Bizim için insan Allah'ın yeryüzündeki halifesidir; eşrefi mahlukat yani yaradılmışların en şereflisidir. Yunus Emre diyor ya; 'Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm' Hem insanı tanımlamak hem de tevazunun bu kadar güzel bir şekilde anlatımı olamaz. İnsan bu kadar mütevazı olmalı ama insan bilinmeli ki et ve kemiktir. Bizim için insan bedeni, iradesi, ruhu, aklı, fıtratıyla bir bütündür. Biz insanı, asla sadece maddi ihtiyaçları olan varlık olarak göremeyiz. İnsan, maddi olandan çok daha fazla manevi ihtiyaçları olan ancak bu şekilde huzura erişebilen, mutlu olabilen, huzur ve emniyet içinde varlığını idame ettirebilen bir varlıktır. Yollar, konutlar, köprüler inşa etmek elbette önemlidir ama yetmez. Derslikler yapmak, okullar, hastaneler inşa etmek, çocuklara kitaplar, bilgisayarlar vermek elbette önemlidir ama yetmez. Herkese çalışabileceği, kazanabileceği, kazandığını harcayabileceği bir ortamı tesis etmek, yani ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak elbette önemlidir ama tek başına bu da yetmez. Muhafazakar, demokrat parti olarak, biz insana maddi ihtiyaçları kadar manevi ihtiyaçlarını da sunmak, bunları tercih edebilecek özgür ortamı tesis etmek, bu manevi ihtiyaçları karşılayacak özgür atmosferi oluşturmakla da biz mükellefiz. Aynı zamanda biz eşrefi mahlukat olarak gördüğümüz insana, tarihimizi, kendi öz kültürümüzü, geleneklerimizi, öz değerlerimizi de tanıtmak, özgür bir şekilde gençleri bu istikamette yönlendirmekle mükellefiz."
-"Formatlanmak istenmiştir"-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "2053'e giderken biz, bu ülkede bir değil, yüz değil, binlerce Fatih Mehmet, binlerce Ulubatlı Hasan, yüzbinlerce Akşemsettin Molla Gürani yetişsin istiyoruz'' dedi.
Tarihte kalmış, tek bir Mimar Sinan ile yetinemeyeceklerini, bununla övünüp, kendilerini teselli edemeyeceklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bugün de yarın da bizim Mimar Sinan'ın izinden yürüyen, onun mirasını, estetik dünyasını ruhunda, kalbinde hisseden binlerce yeni mimara, yüzlerce Mimar Sinan'a ihtiyacımız var. Biz bir tek Itri ile de avunamayız. Itri'nin izinden giden, onun ruh dünyasını anlayan, onun yetiştiği medeniyetin iklimini teneffüs edebilen yüzlerce Itri yetiştirmek zorundayız. Çocuklara sadece bilgisayar, ücretsiz kitap vererek, teknoloji sınıfları kurarak, eğitimi teşvik ederek yeni Mimar Sinanlar, yeni Itriler yetiştiremeyiz. Biz çocuklarımıza ufuk vermek, hedefler göstermek zorundayız. Tarihten aldığımız misyonu genç nesillere bir tercih olarak sunmak, bir istikamet olarak göstermek zorundayız. Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştaki çocuklarımıza, gençlerimize Fatih ruhunu, o ideali, o anlayışı, o iklimi teneffüs ettirmek zorundayız. Ama bu sadece devletin yapacaklarıyla olacak bir iş değil. Bütün sivil toplum örgütleri, medyasıyla hep birlikte el ele vererek, üniversitelerimiz, liselerimiz, orta, ilk, anaokulları, hepsi dayanışma içinde bunu yapmak zorundayız. Fakat bir taraftan bu adımlar atılırken diğer tarafta medya farklı dünyayı yaşayacak olursa, medya dizi film, filmleriyle özellikle gençliğimize, düşünmeyi, okumayı değil çok daha farklı şekilde uygulamaları getirecek anlayışı telkin ederse, o zaman biz bu aradığımız nesli bulamayız.
Maalesef son iki yüzyıldır gençlerimiz kendi özdeğerlerinden koparılmış, kendi medeniyetine, toprağına yabancılaştırılmış, özgüveni olmayan, ithalci, taklitçi bir anlayışla yoğrulmuştur. Üstelik bu süreç kendi tabii mecrasında ilerleyen bir süreç olmamıştır. Gençlere dayatma yapılmıştır, çocuklar formatlanmak istenmiştir, insanların tercih özgürlükleri ellerinden alınmıştır. Bugün bizim her alanda yaptığımız; dayatmalara son vermek, tercih özgürlüğü sağlamak, istikamet ve ufuk çizmekten ibarettir. Bunu hiçkimse farklı yerlere çekmesin. Bu ülkede on yıllardır insanlara dayatmalar yapıldı hem dayatma yapıldı hem de insanların tercih özgürlüğü ellerinden alındı. Biz hiçbir dayatmanın içinde değiliz ama hiçbir zaman da dayatmaya müsamaha göstermeyiz. Biz ortaya tercihler koyarız. Tercih özgürlüğünü tesis eder, bunu sonuna kadar savunuruz. Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine karşı çıkarız ama aynı oranda azınlığın çoğunluğa dayatmalar yapmasının da önünde dururuz."
Kaynak: AA
Kısakürek'in ömrünün yazmak, nesiller yetiştirmek, nesillere istikamet çizmekle geçtiğini dile getiren Erdoğan, Kısakürek'in, sadece teoriyle meşgul olmadığını, eğilmeden, bükülmeden, dik ve asil duruşuyla, eserleri kadar hayat öyküsünü de kendilerine miras olarak devrettiğini anlattı.
Erdoğan, Kısakürek'in çok zor zamanlarda yaşadığını, tüm tehdit, baskılara, hapiste geçen ömre rağmen hak bildiği yoldan asla dönmediğini, hakkı söylemekte bir an bile tereddüt göstermediğini belirtti.
Kısakürek'in yaşadığı hayat ve bıraktığı eserlerin, kendi nesilleri ve kendilerinden sonra gelen nesiller için rehber olduğunu, yollarına ışık tuttuğunu kaydeden Erdoğan, Kısakürek'ten, ''Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan/ Secde yerine çarpa çarpa alnım aşınsa/Göklerin kamçısıyle yediğim dayaklardan/ Erisem de tabutum boşmuş gibi taşınsa/ Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye;/ Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez./ Karanlığı, yoğursam nura döndüresiye./ Tırmansam o ana ki yekparedir ve bitmez" mısralarını okudu.
Erdoğan, "Bundan 30 yıl önce, üstadı, çok arzuladığı o yekpare ve bitmeyen sonsuzluğa uğurladık. Kendisiyle tanışma, yol yürüme bahtiyarlığına eriştiğim, bununla da her daim şeref duyduğum üstat Necip Fazıl Kısakürek'i, vefatının 30. yılında rahmetle yad ediyorum. Eserlerini, fikirlerini, dik duruşunu yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Mekanı cennet olsun, Allah ondan razı olsun" dedi.
-"İlk yasakladığı fetih kutlamaları oldu"-
Başbakan Erdoğan, 27 Mayıs müdahalesinin ardından tertip bir mahkeme süreciyle idama mahkum edilen, infaz edilen Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'yu da rahmet ve minnetle andığını dile getirdi.
Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı ordusunun, 29 Mayıs 1453'te İstanbul'u fethederek, tarihin akışını köklü şekilde değiştirdiğini kaydeden Erdoğan, köhnemiş, çürümüş, miadını doldurmuş Roma İmparotorluğu'nun, Fatih Sultan Mehmet'in dokunuşuyla tarihe gömüldüğünü söyledi.
Erdoğan, İstanbul'un fethiyle, bir karanlık çağın kapanıp, yeni bir çağın açıldığına işaret ederek, bu yıl İstanbul'un fethinin 560. yıldönümünü milletçe kutladıklarını vurguladı. Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet'i, ordusunun komutanlarını, neferlerini rahmetle andığını dile getirdi.
Menderes'in, 1950'de milletten yetkiyi aldığında ilk icratlerinden birinin, İstanbul'un fetih yıldönümlerini kutlamak olduğunu anımsatan Erdoğan, 27 Mayıs 1960 müdahalesinin ilk yasakladığı kutlamanın da 29 Mayıs fetih kutlamaları olduğunu söyledi.
Erdoğan, "53 yılık süreç içinde 27 Mayıs'ın hemen her eseri gibi, bu yasağı da millet tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Devletin ve hükümetlerin mesafeli duruşlarına rağmen 29 Mayıs'ı biz, siyasi tarihimiz boyunca, hep büyük bir coşku, heyecanla idrak ettik" diye konuştu.
-"2,5 yılda tamamlayacağız"-
Erdoğan, İstanbul'da, fetih yıldönümünü yarın iki önemli etkinlikle kutlayacaklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile birlikte 3. Boğaz Köprüsü'nün temelini atacaklarını dile getiren Erdoğan, bunun İstanbul'un ulaşımına yeni bir kolaylık, zenginlik katacağını belirtti.
Başbakan Erdoğan, 2x5 şeritli köprünün, karadaki bölümüyle birlikte 2 bin 164 metre uzunluğunda olacağını ifade ederek, projenin, bağlantı yollarıyla birlikte 2x4 şerit olmak üzere 60 kilometreden meydana geldiğini söyledi.
Erdoğan, asma köprü, bağlantı yolları dahil tüm otoyolun yatırım tutarının yaklaşık 4,5 milyar lira olacağını kaydetti.
Erdoğan, "İnşallah 2,5 yılda bu köprüyü, otoyolu tamamlayacak, hem İstanbul hem Türkiye hem de dünyanın hizmetine sunacağız" dedi.
Başka bir adım daha atacaklarını ifade eden Erdoğan, "Yine İstanbul'da çocukluğumun geçtiği bölge, eskiden özellikle okçuluğun yaygınlaştırıldığı, aynı zamanda ordugah tipi bir caminin olduğu mahalli ele almak suretiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyemiz oluşturduğu vakıfla orayı yeniden asli işlevine döndürdü. Gayet güzel mekan haline geldi. Oranın da açılış törenini yapacağız" dedi
-"Manevi ihtiyaçları da sunmak zorundayız"-
Başbakan Erdoğan, Hükümeti'nin, Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılını bir hedef olarak tepsit ettiğini ve bu hedeflere kararlılıkla yürüdüklerini söyledi.
Türkiye için, yeni doğan ve doğacak çocuklar için Alparslan'ın ordusuyla Anadolu'ya girişinin bininci yıldönümü olan 2071 yılını da hedef tarih ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2053 yılını, yani İstanbul'un fethinin 600. yıldönümünü de gençlerimiz, çocuklarımız için hedef tarih ilan ettik.
Tarih boyunca çeşitli fikir akımları, insana dair çok farklı nitelendirmelerde bulundular. Kimileri insanı, -haşa- düşünen hayvan, kimileri sadece emekten ibaret, kimileri tükeciden ibaret görmüşlerdir. İnsanı makinaya benzeten, canlı, kanlı robot, olarak, aygıt, eşya olarak, vicdanı, ruhu olmayan, akıl olarak gören akımlar da oldu. Biz, muhafazakar, demokrat parti olarak insana yönelik tüm bu nitelendirmelerin tamamen karşısındayız. Bizim insana bakışımız son derece net, sarih, açıktır. Bizim için insan Allah'ın yeryüzündeki halifesidir; eşrefi mahlukat yani yaradılmışların en şereflisidir. Yunus Emre diyor ya; 'Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm' Hem insanı tanımlamak hem de tevazunun bu kadar güzel bir şekilde anlatımı olamaz. İnsan bu kadar mütevazı olmalı ama insan bilinmeli ki et ve kemiktir. Bizim için insan bedeni, iradesi, ruhu, aklı, fıtratıyla bir bütündür. Biz insanı, asla sadece maddi ihtiyaçları olan varlık olarak göremeyiz. İnsan, maddi olandan çok daha fazla manevi ihtiyaçları olan ancak bu şekilde huzura erişebilen, mutlu olabilen, huzur ve emniyet içinde varlığını idame ettirebilen bir varlıktır. Yollar, konutlar, köprüler inşa etmek elbette önemlidir ama yetmez. Derslikler yapmak, okullar, hastaneler inşa etmek, çocuklara kitaplar, bilgisayarlar vermek elbette önemlidir ama yetmez. Herkese çalışabileceği, kazanabileceği, kazandığını harcayabileceği bir ortamı tesis etmek, yani ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak elbette önemlidir ama tek başına bu da yetmez. Muhafazakar, demokrat parti olarak, biz insana maddi ihtiyaçları kadar manevi ihtiyaçlarını da sunmak, bunları tercih edebilecek özgür ortamı tesis etmek, bu manevi ihtiyaçları karşılayacak özgür atmosferi oluşturmakla da biz mükellefiz. Aynı zamanda biz eşrefi mahlukat olarak gördüğümüz insana, tarihimizi, kendi öz kültürümüzü, geleneklerimizi, öz değerlerimizi de tanıtmak, özgür bir şekilde gençleri bu istikamette yönlendirmekle mükellefiz."
-"Formatlanmak istenmiştir"-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "2053'e giderken biz, bu ülkede bir değil, yüz değil, binlerce Fatih Mehmet, binlerce Ulubatlı Hasan, yüzbinlerce Akşemsettin Molla Gürani yetişsin istiyoruz'' dedi.
Tarihte kalmış, tek bir Mimar Sinan ile yetinemeyeceklerini, bununla övünüp, kendilerini teselli edemeyeceklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bugün de yarın da bizim Mimar Sinan'ın izinden yürüyen, onun mirasını, estetik dünyasını ruhunda, kalbinde hisseden binlerce yeni mimara, yüzlerce Mimar Sinan'a ihtiyacımız var. Biz bir tek Itri ile de avunamayız. Itri'nin izinden giden, onun ruh dünyasını anlayan, onun yetiştiği medeniyetin iklimini teneffüs edebilen yüzlerce Itri yetiştirmek zorundayız. Çocuklara sadece bilgisayar, ücretsiz kitap vererek, teknoloji sınıfları kurarak, eğitimi teşvik ederek yeni Mimar Sinanlar, yeni Itriler yetiştiremeyiz. Biz çocuklarımıza ufuk vermek, hedefler göstermek zorundayız. Tarihten aldığımız misyonu genç nesillere bir tercih olarak sunmak, bir istikamet olarak göstermek zorundayız. Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştaki çocuklarımıza, gençlerimize Fatih ruhunu, o ideali, o anlayışı, o iklimi teneffüs ettirmek zorundayız. Ama bu sadece devletin yapacaklarıyla olacak bir iş değil. Bütün sivil toplum örgütleri, medyasıyla hep birlikte el ele vererek, üniversitelerimiz, liselerimiz, orta, ilk, anaokulları, hepsi dayanışma içinde bunu yapmak zorundayız. Fakat bir taraftan bu adımlar atılırken diğer tarafta medya farklı dünyayı yaşayacak olursa, medya dizi film, filmleriyle özellikle gençliğimize, düşünmeyi, okumayı değil çok daha farklı şekilde uygulamaları getirecek anlayışı telkin ederse, o zaman biz bu aradığımız nesli bulamayız.
Maalesef son iki yüzyıldır gençlerimiz kendi özdeğerlerinden koparılmış, kendi medeniyetine, toprağına yabancılaştırılmış, özgüveni olmayan, ithalci, taklitçi bir anlayışla yoğrulmuştur. Üstelik bu süreç kendi tabii mecrasında ilerleyen bir süreç olmamıştır. Gençlere dayatma yapılmıştır, çocuklar formatlanmak istenmiştir, insanların tercih özgürlükleri ellerinden alınmıştır. Bugün bizim her alanda yaptığımız; dayatmalara son vermek, tercih özgürlüğü sağlamak, istikamet ve ufuk çizmekten ibarettir. Bunu hiçkimse farklı yerlere çekmesin. Bu ülkede on yıllardır insanlara dayatmalar yapıldı hem dayatma yapıldı hem de insanların tercih özgürlüğü ellerinden alındı. Biz hiçbir dayatmanın içinde değiliz ama hiçbir zaman da dayatmaya müsamaha göstermeyiz. Biz ortaya tercihler koyarız. Tercih özgürlüğünü tesis eder, bunu sonuna kadar savunuruz. Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine karşı çıkarız ama aynı oranda azınlığın çoğunluğa dayatmalar yapmasının da önünde dururuz."