“akil İnsanların” Kilis Ziyaretinin Ardından

Güneydoğu Anadolu Grubu Başkanı Yılmaz Ensaroğlu ve beraberindeki heyetin İlim Yardımlaşma ve İrfan Derneği (İYİDER), Hicret Vakıf ve kanat önderlerinden Ali Uğur Özkeleş’i ziyaret etti.

“akil İnsanların” Kilis Ziyaretinin Ardından
Güneydoğu Anadolu Grubu Başkanı Yılmaz Ensaroğlu beraberinde Başkan Vekili Kezban Hatemi, Fazıl Hüsnü Erdem, Etyen Mahçupyan, Ahmet Faruk Ünsal ile Raportör Murat Çiçek ile birlikte İYİDER’i ziyaret ettiği toplantıda Hicret Vakfı yöneticileri ve Kilis’te kanat önderinden Ali Uğur Özkeleş’e yaptığı ziyarette, Ensaroğlu, heyetin çalışmalarındaki temel amacın; barış sürecinin topluma intikali, kardeşliğin geliştirilmesi ve sürecin sağlıklı toplumsal bir zemine kavuşturulması olduğunu söyledi.

Kanaat önderi ve ilim adamı Ali Uğur Özkeleş, sürecin önemine ve hassasiyetine dikkat çekerek kalıcı bir barışın temin edilebilmesi ve sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için heyet üyelerine bazı tespit ve tavsiyelerini iletti.

Özkeleş, “Sadece Türk ve Kürt vatandaşlarımız arasında değil, Türkiye’de yaşayan bütün vatandaşlar arasında azami ortak değerlerde azami birliktelik sağlanmalıdır. Azami birlikteliğin en temel ölçütü kardeşler arasındaki sıkıntıların çözümü için adalet ilkesini işaret eden İslam kardeşliğidir.İslam’ın kardeşlik olgusu ile Osmanlı Devletinin farklı unsurları yüzyıllardır çatıştırmadan bir arada barındıran karakteristik yapısı iyi incelenmeli, konuya eşitlik yerine kardeşlik ve adalet açısından bakılmalıdır. İnsanımızın bir kısmı bu sürecin sonunun nereye varacağını bilmemekten kaynaklanan bir endişe taşıyorlar. Bu çok doğal bir durumdur. İnsan bilmediğinden korkar. Bu nedenle bu süreçteki yol haritası netleşmeli, sürecin nereye varacağı veya nereye varacağının planlandığı şeffaf bir şekilde anlatılmalıdır. Kürt vatandaşlarımızı temsil yetkisinin BDP ve PKK’ya ait olmadığı Başbakan ve hükümet üyeleri tarafından yüksek sesle dillendirilmeli, bu süreçte Kürt vatandaşlarımız daha çok sahiplenilerek örgüt marjinal hale getirilmelidir. Kürtlere haklarını kazandıran bir PKK-BDP algısı yerine Kürt vatandaşlarına haklarını veren adil, müşfik ve güçlü bir devlet imajının altı çizilmelidir. Sürecin ve insanların hassasiyeti göz önünde bulundurularak her sözcük, her sembol,her vurgu özenle seçilmelidir.Örneğin devletin eşkıyayla pazarlık yaptığı hissini veren ‘müzakere’ vurgusu, yerini ‘vatandaşa özgürlük’ vurgusuna bırakmalıdır.’Acaba karşı tarafa bir şeyler mi verildi’ algısı oluşturabilecek her duruş,her söylem,her cümle terk edilmelidir. Milliyetçiliğe değil ırkçılığa karşı çıkılmalı,aralarındaki fark halka iyi anlatılmalı,müspet milliyetçilik algısı zarar görmemelidir. Bölünme endişesi taşıyan insanların endişeleri ciddiye alınarak ülkenin bölünmeyeceği vurgusu, ortak dil ve bayrak vurguları biraz daha yüksek sesle,daha kuvvetli bir tonda ve hükümetin bütün üyeleri tarafından dillendirilmeli, insanımıza endişelerinin aksine, barışın ülkemizi kalkındıracağı ve büyüteceği anlatılmalıdır. Türkiye siyasetine yön verenler özgürlükçü muhafazakarlık söyleminin altını çizmeli, muhafazakarlığın ve müspet milliyetçiliğin özgürlükçülüğe engel olmadığını, haklarda özgür, değerlerde ise muhafazakar olmanın mümkün olduğunu vurgulamalıdır. İnsanların milli ve manevi değerlerine saygı duymak, özgürlükçülükle çelişen bir tutum değildir.”
Kaynak: İHA