Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Selvi Açıklaması
TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu bünyesinde kurulan Hukuk Alt Komisyonu, bilgi almak amacıyla gazetecileri dinledi.
Alt Komisyon, AK Parti Elazığ Milletvekili Şuay Alpay'ın başkanlığında çalışmalarına devam etti.
Yenişafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi komisyonda yaptığı sunumda, dinlemelerin Türkiye'de bir rejim meselesi olduğunu, sadece etik bir sorun olarak izah etmenin doğru olmayacağını ifade ederek, ''Türkiye'nin uzun süre askeri vesayet ve darbelerle yönetilmiş bir ülke olması nedeniyle telefon dinlemeleri, daha çok cuntalar ya da çeteler tarafından sivillere, sivil hükümetlere aydınlara, yazarlara yönelik uygulanmış bir sistem'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yatak odasını dahi ''Ergenekon cuntalarının'' dinlediğinin bilindiğini iddia eden Selvi, ''Gladyo'' adlı kitabında Başbakan Erdoğan'ın evinin, ''vatansever kuvvetler güç birliği çetesi'' tarafından dinlendiğini belgeleriyle yazdığını söyledi.
Selvi, bunun yargı konusu olduğunu ancak beraat ettiğini kaydetti.
Selvi, devletin, sivil hükümetleri, bir dönem solcuları, aydınları, bir dönem sağcıları, dindarları dinlediklerini ancak buna ayırdıkları zamanı terör örgütlerini dinleme, olayları önleme yönünde gösteremediğini ifade etti.
''İğneyi başkasına batırırken, çuvaldızı da basın olarak kendimize batırmak istiyorum'' diyen Selvi, gizli kamera kullanımı, telefon dinlemelerine ilişkin tapelerin yayımlanması konusunda basının yeterince etik kurallara saygı göstermediğini belirtti.
Dinlemelerin zaman zaman siyasiler için tasfiye aracı olarak kullanıldığını ifade eden Selvi, basının da kimi yerlerde buna çanak tuttuğunu söyledi.
Selvi, bu ifadesini, verdiği birkaç örnekle destekledi.
Yenişafak Gazetesi olarak bu sürecin mağduru olduklarını belirten Selvi, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner'in Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde, gazetenin sahibi Ahmet Albayrak'a ilişkin yürütülen soruşturmayla hiç ilgisi olmadığı halde telefonlarının dinlendiğini söyledi.
Bu telefonlar üzerinden yine konuyla hiç ilgisi olmayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, eski Enerji Bakanı ve Başbakan'ın da dinlendiğini belirten Selvi, imha edilmesi gereken belgelerin Aydınlık Dergisi ve T24 haber sitesinde çarşaf çarşaf yayımlandığını kaydetti.
Selvi, Cihaner'e sorulduğunda, ''Başbakan'ın da aralarında bulunduğu iletişim tespit tutanaklarını yayımlasaydım eğer yer yerinden oynardı'' dediğini anımsattı.
1999'da 28 Şubat'ın rüzgarlarının devam ettiği bir süreçte, Ankara Emniyeti'nin 8. katında bir dinleme birimi ortaya çıkarıldığını hatırlatan Selvi, Şener Eruygur'un Jandarma Genel Komutanı, Levent Ersöz'ün Jandarma İstihbarat Daire Başkanı olduğu dönemde de ''örtülü ödenekten dinleme cihazları alındığı, bunun devlette kayıtlarının olmadığı ve bu cihazların kaybolduğu'' şeklinde iddianın ortaya atıldığını ifade etti.
Selvi, ''Bunun bir iddia olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu yargılama ve sorgulama konusu oldu. O dönem jandarma örtülü ödeneğinin 7.5 milyon dolarının kayıp olduğu belirlendi'' dedi.
Selvi, devletin her zaman kendisine tehdit olarak gördüğü unsurları dinlemeye çalıştığını belirterek, AK Parti'nin kuruluş aşamasında genel merkezinin dinlendiği iddialarını, Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda dile getirdiğini, ancak ne ilgili istihbarat kuruluşunun ne de bu iddiaya muhatap olanların herhangi bir işlem yapmadığını söyledi.
-'Ayıplı ürün haline getirilmesi gerek'-
Selvi daha sonra komisyon üyelerinin sorularını yanıtladı. Selvi, yasadışı dinlemeler konusunda sadece etik değerin ortaya konulmasının yeterli olmadığını, bunların ayıplı ürün haline getirilmesi gerektiğini söyledi.
Dinleme sistemlerini üreten gelişmiş ülkelerin bulunduğuna işaret eden Selvi, ABD ve İsrail'in çok gelişmiş yazılımları olan firmaları olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Bu dinlemelerin arkasında istihbarat birimleri var. İktidar değişiklikleri siyaseten birilerinin ön plana çıkıp birilerinin tasfiye edilmesi için bu kullanılıyor. Derin devletin ilk mağduru demokrasi olmuştur. Adnan Menderes olmuştur. Derin devletin mağdurları konusunda hep çifte standart kullandık. Bir kesim Menderes'i bir demokrasi şehidi olarak kabul etmedi. Bir kesim de Deniz Gezmiş'leri kabul etmedi.''
Selvi, bu çifte standardın bir tarafa bırakılarak, ortak bir tavır geliştirilmesi gerektiğinin önemine dikkati çekti.
-CHP'li Cihaner itiraz etti-
CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Selvi'nin sunumu sırasındaki ifadelerine ilişkin, ''Benim yaptığım soruşturmada tek bir sızma olmamıştır. Dinlemeler ilgisiz dinlemeler değildi. Bizim soruşturmanın konusu olan, küçük yaştaki çocuklara cinsel istismar, Kur'an kursuna yardım ve Filistin'e yardım olarak dinlemeye alındı. Bunların tamamı mahkeme kararıyladır. Doğrudan doğruya İstanbul Belediye Başkanı dinlenmedi. Ayrıca bunların hiçbiri de benim elimdeyken yayınlanmadı. Daha sonra Erzurum'a gitti, iddianame orada yazıldı. Ben içerideyken yayımlandı. Keşke sizde o konuşmaların içeriğindeki suçlarla ilgili fikri takip yapsaydınız'' dedi.
Bunun üzerine Selvi, ''Albayrak'ın, Başbakan Erdoğan, Hilmi Güler, Kadir Topbaş ile yaptığı konuşmalar bu tapelerin içinde yer alıyor mu, almıyor mu-'' diye sordu.
Cihaner de o tapelerin bulunduğunu ve suç unsuru içerdiğini iddia ederek, ''ihaleyi falancaya vermeyin, falancaya verin'' ifadelerinin yer aldığını söyledi.
Cihaner, bunun tesadüfü delil olarak soruşturmaya bağlanmasının yasal sorumluluk olduğunu kaydetti.
Cihaner, ''Başka bir suçla ilgili bir soruşturma yapıyorsanız, başka bir suçla ilgili suç da tapelenir'' dedi.
AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ise ''Neden Doğu Perinçek'in gazetesinde yayımlanıyor. Neden Ergenekon'cuların gazetesinde yayımlanıyor'' diye sorması üzerine Cihaner, ''Bahis konusu olan yayınlar ben cezaevindeyken yapıldı, onu Erzurum'a sorun. Soruşturmayı tamamlayan Erzurum, ben değildim. Oraya sorun'' diye konuştu.
-''Devlet sırrı''-
Selvi, yıllardır, ''devlet sırrı'' kavramı altında birçok şeyin tartışılamadığını, devlet sırrının şal gibi pisliklerin üzerinin örtülmesini sağladığını, terörle mücadele sürecinde ''devlet sırrı'' adı altında faili meçhullerin olduğunu iddia ederek, bu kavramın yeniden tartışılması gerektiğini vurguladı.
Medyanın da bu konuda çok temiz olmadığını ifade eden Selvi, ''Kirli çamaşırlarımız var. 28 Şubat sürecinde Müslüm Gündüz ile Fadime Şahin'in yatak odasına girmek bir başarı olarak sunuldu. Bunu, 'ayıplı bir ürün' diye ortaya koymamız lazım'' dedi.
Selvi, kaynaklarıyla her zaman yazmak üzere konuştuğunu vurgulayarak, '' diye bir çaba içerisinde oldum. 100'ü aşkın soruşturma, 4 tazminat davası açıldı. Birinden ceza aldım. Kaynaklarımla konuşurken haber yapmak üzere, yazmak üzere aradığımı belirtiyorum'' diye konuştu.
Darbe süreçlerinin hazırlanmasında, kamuoyunda meşrulaştırılmasında Türk basınının iyi bir sınav vermediğini, 28 Şubat'ın paydaşı olduğunu, askeri vesayetin sorgulanmasının, basının her zaman önüne geçtiğini, bu anlamda Türk basınının militer bir sınır çizdiğini savundu.
-''Hiçbir devrin önünde eğilmedim''-
CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Selvi'nin ''Geçmişin hesabını değerlendirmek içerisinde olduğunu'' ileri sürmesi üzerine Selvi, ''Böyle birşeyi reddediyorum. Böyle bir konuşmayı da Komisyonun mehabetine yakıştıramıyorum'' dedi.
CHP'li Siyamoğlu'nun sorularına devam etmesi üzerine Selvi, şunları kaydetti:
''Ben bu sorulara çok ayrıntılı olarak cevap verebilirim, cevap da vermek isterim. Çünkü burası benim için milli iradenin tecelli ettiği Meclis'in oluşturduğu bir komisyon. Fakat sayın milletvekilinin şahsımla ilgili sözleri, patronumun bana daha yüksek bir koltuk verebilir yaklaşımından dolayı rahatsız oldum. Ben şimdiye kadar hiçbir devrin önünde eğilmeden, bükülmeden kalemini koruyan bir gazeteciyim. Bu nedenle eğer komisyonunuz kabul ederse kendisine cevap vermeyeceğim.''
-''Önüme yasadışı dinleme kaydı gelmedi''-
Habertürk Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdal Şen de yasadışı dinlemelerin Türkiye'nin önemli sorunlarından biri olduğunu belirtti.
Daha sonra komisyon üyelerinin sorularını yanıtlayan Şen, 20 yıllık gazetecilik yaşamında önüne gelen bir yaşadışı dinleme kaydı olmadığını ifade ederek, ''Farklı gazetelere gelmiştir. Yayımlayanlar olmuştur. Ama bana gelmedi. Bana böyle bir belge gelseydi adı üzerinde yasadışı. Bu uygunsuz bulduğum, yayınlatılmasının da manipülasyona yol açacağı bir konu. Gelen kaydın hangi manaya geldiğini bilebilecek insanlarız. Bu konular bir manipülasyon aracı bilinci ile davranmak gerekir'' dedi.
Türkiye'de bu konuda da mesafe alındığını, fütursuzca yapılan yayınların azaldığını ifade eden Şen, Habertürk olarak böyle bir şeye aracı olmadıklarını, duyarlı bir yayın politikaları olduğunu kaydetti.
Şen, ''Kimsenin manipülatif çıkarlarının yayınlamasına izin vermeyiz. Temel düşüncemiz verilmemesi. Ama spontane gelişen konularda, 'bu haberi atlamayayım' saikiyle yapılıyor da olabilir. Haberin maksatlı olmaması önemli'' diye konuştu.
Bunun bilinç, anlayış ve ahlak meselesi olduğunu vurgulayan Şen, ''Kanunlarla daraltılmasının bir takım sıkıntılara yol açacağını düşünüyorum. Tümüyle katı bir yorum mesleki daralmaya götürür. Doğruyu, eğriyi göstermekte yasal sınır konulduğunda tümüyle köreltme durumu olur'' şeklinde konuştu.
Muhabir: Esin Işık
Yayıncı: Kudret Topçu
Kaynak: AA
Yenişafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi komisyonda yaptığı sunumda, dinlemelerin Türkiye'de bir rejim meselesi olduğunu, sadece etik bir sorun olarak izah etmenin doğru olmayacağını ifade ederek, ''Türkiye'nin uzun süre askeri vesayet ve darbelerle yönetilmiş bir ülke olması nedeniyle telefon dinlemeleri, daha çok cuntalar ya da çeteler tarafından sivillere, sivil hükümetlere aydınlara, yazarlara yönelik uygulanmış bir sistem'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yatak odasını dahi ''Ergenekon cuntalarının'' dinlediğinin bilindiğini iddia eden Selvi, ''Gladyo'' adlı kitabında Başbakan Erdoğan'ın evinin, ''vatansever kuvvetler güç birliği çetesi'' tarafından dinlendiğini belgeleriyle yazdığını söyledi.
Selvi, bunun yargı konusu olduğunu ancak beraat ettiğini kaydetti.
Selvi, devletin, sivil hükümetleri, bir dönem solcuları, aydınları, bir dönem sağcıları, dindarları dinlediklerini ancak buna ayırdıkları zamanı terör örgütlerini dinleme, olayları önleme yönünde gösteremediğini ifade etti.
''İğneyi başkasına batırırken, çuvaldızı da basın olarak kendimize batırmak istiyorum'' diyen Selvi, gizli kamera kullanımı, telefon dinlemelerine ilişkin tapelerin yayımlanması konusunda basının yeterince etik kurallara saygı göstermediğini belirtti.
Dinlemelerin zaman zaman siyasiler için tasfiye aracı olarak kullanıldığını ifade eden Selvi, basının da kimi yerlerde buna çanak tuttuğunu söyledi.
Selvi, bu ifadesini, verdiği birkaç örnekle destekledi.
Yenişafak Gazetesi olarak bu sürecin mağduru olduklarını belirten Selvi, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner'in Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde, gazetenin sahibi Ahmet Albayrak'a ilişkin yürütülen soruşturmayla hiç ilgisi olmadığı halde telefonlarının dinlendiğini söyledi.
Bu telefonlar üzerinden yine konuyla hiç ilgisi olmayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, eski Enerji Bakanı ve Başbakan'ın da dinlendiğini belirten Selvi, imha edilmesi gereken belgelerin Aydınlık Dergisi ve T24 haber sitesinde çarşaf çarşaf yayımlandığını kaydetti.
Selvi, Cihaner'e sorulduğunda, ''Başbakan'ın da aralarında bulunduğu iletişim tespit tutanaklarını yayımlasaydım eğer yer yerinden oynardı'' dediğini anımsattı.
1999'da 28 Şubat'ın rüzgarlarının devam ettiği bir süreçte, Ankara Emniyeti'nin 8. katında bir dinleme birimi ortaya çıkarıldığını hatırlatan Selvi, Şener Eruygur'un Jandarma Genel Komutanı, Levent Ersöz'ün Jandarma İstihbarat Daire Başkanı olduğu dönemde de ''örtülü ödenekten dinleme cihazları alındığı, bunun devlette kayıtlarının olmadığı ve bu cihazların kaybolduğu'' şeklinde iddianın ortaya atıldığını ifade etti.
Selvi, ''Bunun bir iddia olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu yargılama ve sorgulama konusu oldu. O dönem jandarma örtülü ödeneğinin 7.5 milyon dolarının kayıp olduğu belirlendi'' dedi.
Selvi, devletin her zaman kendisine tehdit olarak gördüğü unsurları dinlemeye çalıştığını belirterek, AK Parti'nin kuruluş aşamasında genel merkezinin dinlendiği iddialarını, Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda dile getirdiğini, ancak ne ilgili istihbarat kuruluşunun ne de bu iddiaya muhatap olanların herhangi bir işlem yapmadığını söyledi.
-'Ayıplı ürün haline getirilmesi gerek'-
Selvi daha sonra komisyon üyelerinin sorularını yanıtladı. Selvi, yasadışı dinlemeler konusunda sadece etik değerin ortaya konulmasının yeterli olmadığını, bunların ayıplı ürün haline getirilmesi gerektiğini söyledi.
Dinleme sistemlerini üreten gelişmiş ülkelerin bulunduğuna işaret eden Selvi, ABD ve İsrail'in çok gelişmiş yazılımları olan firmaları olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Bu dinlemelerin arkasında istihbarat birimleri var. İktidar değişiklikleri siyaseten birilerinin ön plana çıkıp birilerinin tasfiye edilmesi için bu kullanılıyor. Derin devletin ilk mağduru demokrasi olmuştur. Adnan Menderes olmuştur. Derin devletin mağdurları konusunda hep çifte standart kullandık. Bir kesim Menderes'i bir demokrasi şehidi olarak kabul etmedi. Bir kesim de Deniz Gezmiş'leri kabul etmedi.''
Selvi, bu çifte standardın bir tarafa bırakılarak, ortak bir tavır geliştirilmesi gerektiğinin önemine dikkati çekti.
-CHP'li Cihaner itiraz etti-
CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Selvi'nin sunumu sırasındaki ifadelerine ilişkin, ''Benim yaptığım soruşturmada tek bir sızma olmamıştır. Dinlemeler ilgisiz dinlemeler değildi. Bizim soruşturmanın konusu olan, küçük yaştaki çocuklara cinsel istismar, Kur'an kursuna yardım ve Filistin'e yardım olarak dinlemeye alındı. Bunların tamamı mahkeme kararıyladır. Doğrudan doğruya İstanbul Belediye Başkanı dinlenmedi. Ayrıca bunların hiçbiri de benim elimdeyken yayınlanmadı. Daha sonra Erzurum'a gitti, iddianame orada yazıldı. Ben içerideyken yayımlandı. Keşke sizde o konuşmaların içeriğindeki suçlarla ilgili fikri takip yapsaydınız'' dedi.
Bunun üzerine Selvi, ''Albayrak'ın, Başbakan Erdoğan, Hilmi Güler, Kadir Topbaş ile yaptığı konuşmalar bu tapelerin içinde yer alıyor mu, almıyor mu-'' diye sordu.
Cihaner de o tapelerin bulunduğunu ve suç unsuru içerdiğini iddia ederek, ''ihaleyi falancaya vermeyin, falancaya verin'' ifadelerinin yer aldığını söyledi.
Cihaner, bunun tesadüfü delil olarak soruşturmaya bağlanmasının yasal sorumluluk olduğunu kaydetti.
Cihaner, ''Başka bir suçla ilgili bir soruşturma yapıyorsanız, başka bir suçla ilgili suç da tapelenir'' dedi.
AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ise ''Neden Doğu Perinçek'in gazetesinde yayımlanıyor. Neden Ergenekon'cuların gazetesinde yayımlanıyor'' diye sorması üzerine Cihaner, ''Bahis konusu olan yayınlar ben cezaevindeyken yapıldı, onu Erzurum'a sorun. Soruşturmayı tamamlayan Erzurum, ben değildim. Oraya sorun'' diye konuştu.
-''Devlet sırrı''-
Selvi, yıllardır, ''devlet sırrı'' kavramı altında birçok şeyin tartışılamadığını, devlet sırrının şal gibi pisliklerin üzerinin örtülmesini sağladığını, terörle mücadele sürecinde ''devlet sırrı'' adı altında faili meçhullerin olduğunu iddia ederek, bu kavramın yeniden tartışılması gerektiğini vurguladı.
Medyanın da bu konuda çok temiz olmadığını ifade eden Selvi, ''Kirli çamaşırlarımız var. 28 Şubat sürecinde Müslüm Gündüz ile Fadime Şahin'in yatak odasına girmek bir başarı olarak sunuldu. Bunu, 'ayıplı bir ürün' diye ortaya koymamız lazım'' dedi.
Selvi, kaynaklarıyla her zaman yazmak üzere konuştuğunu vurgulayarak, '' diye bir çaba içerisinde oldum. 100'ü aşkın soruşturma, 4 tazminat davası açıldı. Birinden ceza aldım. Kaynaklarımla konuşurken haber yapmak üzere, yazmak üzere aradığımı belirtiyorum'' diye konuştu.
Darbe süreçlerinin hazırlanmasında, kamuoyunda meşrulaştırılmasında Türk basınının iyi bir sınav vermediğini, 28 Şubat'ın paydaşı olduğunu, askeri vesayetin sorgulanmasının, basının her zaman önüne geçtiğini, bu anlamda Türk basınının militer bir sınır çizdiğini savundu.
-''Hiçbir devrin önünde eğilmedim''-
CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Selvi'nin ''Geçmişin hesabını değerlendirmek içerisinde olduğunu'' ileri sürmesi üzerine Selvi, ''Böyle birşeyi reddediyorum. Böyle bir konuşmayı da Komisyonun mehabetine yakıştıramıyorum'' dedi.
CHP'li Siyamoğlu'nun sorularına devam etmesi üzerine Selvi, şunları kaydetti:
''Ben bu sorulara çok ayrıntılı olarak cevap verebilirim, cevap da vermek isterim. Çünkü burası benim için milli iradenin tecelli ettiği Meclis'in oluşturduğu bir komisyon. Fakat sayın milletvekilinin şahsımla ilgili sözleri, patronumun bana daha yüksek bir koltuk verebilir yaklaşımından dolayı rahatsız oldum. Ben şimdiye kadar hiçbir devrin önünde eğilmeden, bükülmeden kalemini koruyan bir gazeteciyim. Bu nedenle eğer komisyonunuz kabul ederse kendisine cevap vermeyeceğim.''
-''Önüme yasadışı dinleme kaydı gelmedi''-
Habertürk Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdal Şen de yasadışı dinlemelerin Türkiye'nin önemli sorunlarından biri olduğunu belirtti.
Daha sonra komisyon üyelerinin sorularını yanıtlayan Şen, 20 yıllık gazetecilik yaşamında önüne gelen bir yaşadışı dinleme kaydı olmadığını ifade ederek, ''Farklı gazetelere gelmiştir. Yayımlayanlar olmuştur. Ama bana gelmedi. Bana böyle bir belge gelseydi adı üzerinde yasadışı. Bu uygunsuz bulduğum, yayınlatılmasının da manipülasyona yol açacağı bir konu. Gelen kaydın hangi manaya geldiğini bilebilecek insanlarız. Bu konular bir manipülasyon aracı bilinci ile davranmak gerekir'' dedi.
Türkiye'de bu konuda da mesafe alındığını, fütursuzca yapılan yayınların azaldığını ifade eden Şen, Habertürk olarak böyle bir şeye aracı olmadıklarını, duyarlı bir yayın politikaları olduğunu kaydetti.
Şen, ''Kimsenin manipülatif çıkarlarının yayınlamasına izin vermeyiz. Temel düşüncemiz verilmemesi. Ama spontane gelişen konularda, 'bu haberi atlamayayım' saikiyle yapılıyor da olabilir. Haberin maksatlı olmaması önemli'' diye konuştu.
Bunun bilinç, anlayış ve ahlak meselesi olduğunu vurgulayan Şen, ''Kanunlarla daraltılmasının bir takım sıkıntılara yol açacağını düşünüyorum. Tümüyle katı bir yorum mesleki daralmaya götürür. Doğruyu, eğriyi göstermekte yasal sınır konulduğunda tümüyle köreltme durumu olur'' şeklinde konuştu.
Muhabir: Esin Işık
Yayıncı: Kudret Topçu