TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Fındıklı: “Petrol Kadar Güçlü Bir Enerji Kaynağı Yok”
AK Parti Malatya Milletvekili ve TBMM Enerji Komisyonu Başkanı M.Mücahit Fındıklı, petrolün dünya ilişkilerinde büyük bir aktör olduğunu belirterek, “Petrol kadar dünyanın dizginlerini elinde tutma fonksiyonu yüklenen başka bir enerji kaynağı yok” dedi.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Petroleum İstanbul Fuarı’na katılan AK Parti Malatya Milletvekili ve TBMM Enerji Komisyonu Başkanı M. Mücahit Fındıklı, yaptığı konuşmada petrolün dünya ilişkilerindeki rolüne ve Türkiye’nin enerji konusundaki dış politikasına yönelik değerlendirmelerde bulundu. Fındıklı, “Bu tür organizasyonlara sektörün her yıl artan rağbeti, akaryakıt ve geniş anlamda enerji piyasalarının gücünü ve büyüklüğünü de gösteriyor. Bugün enerji kaynaklarına, bunlar arasında ilk akla gelen petrol, kömür ve gaza duyulan ihtiyacın önemini bilmeyen yok. Petrol hem fiili durumu, hem dünya ekonomisinde ve siyasetindeki ağırlığı hem de bizim onu algılayışımız itibariyle tüm enerji kaynaklarından farklı bir yerde duruyor. Petrol kadar dünyanın dizginlerini elinde tutma fonksiyonu yüklenen başka bir enerji kaynağı yok. Yıllardır çok şey söylendi, yazıldı. Savaşların başlatılıp bitirilmesinde, dünyanın siyasal coğrafyasının şekillenmesinde radikal rejim değişikliklerinde petrol hep bir sebep, bir bahane olarak bilindi” diye konuştu.
Petrolün dünya ilişkilerinde büyük rolü olduğunun altını çizen Fındıklı, “Bugün de fiyatındaki 10 dolarlık bir artış, dünyanın herhangi bir köşesinde yaşayan sıradan bir insanın yaşamını doğrudan etkileyebiliyor. Çünkü artık petrol ve geniş anlamıyla enerji ilişkileri dünya ekonomisinin yaşadığı döngünün en güçlü aktörleri. 70 trilyon reel gelirlere, yani gayri safi yurtiçi hasılaya karşılık bunun iki katından daha fazla paranın dolaşımda olduğu, borcu 190 trilyon doları bulmuş bir dünyada yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
“SİYASET EKONOMİYE AYAR VEREMEZ HALE GELDİ”
“Siyaset ekonomiye ayar veremez hale geldi” diyen Mücahit Fındıklı, siyasetin ekonomik dengeleri düzenlemekte zorlandığını ifade etti.
Fındıklı, “Çok sayıda ülke, başta Avrupa ülkeleri 2008’den beri nasıl başa çıkacağını bilmediği bir krizle baş başa kaldı. Krizleri yönetemiyoruz, krizler bizi yönetiyor. Siyaset artık ekonomiyi yönlendiremiyor, ona ayak uydurmak zorunda kalıyor. Paradigma değişimi dediğimiz şey tam da bu. Yeni bir dünya döngüsüyle karşı karşıyayız. Bugüne kadar edindiğimiz alışkanlıklar, zihniyet kalıplarımız bu dünyayı ne anlatmaya ne de yönetmeye yetmiyor. Bu yüzden değişimi anlamak, uyum sağlamak ve çok hızlı hareket etmekte olan bir treni kaçırmamak zorundayız. Yer altı kaynaklarına sahip olmak pek bir anlam taşımıyor. Önemli olan yer altında ve yer üstünde olan bir kaynağı ekonomik bir değer haline getirebilmek, bu zenginliği refaha dönüştürmek, değişimi okuyarak siyaset üretmek. Türkiye’nin son 10 yıldır yapmaya çalıştığı da bu” dedi.
Enerji ilişkileri açısından Türkiye’nin bakış açısının değiştirmesiyle önemli adımlar attığını dile getiren Fındıklı, “Biz, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip değiliz. Ama bu kaynakların transferi noktasında bölgenin en önemli ülkesiyiz. Bu başarı, eski zihniyet kalıplarının kapılarını yakın coğrafyasına kapatmış, düşman algısından öteye gidemeyen dış politika anlayışının coğrafyasındaki gelişmeleri uzaktan seyreden bir enerji politikasının terk edilmesi ile kazanıldı. Yaşadığımız coğrafyayı değiştirip başka bir yere gitmedik. Sadece bakış açımızı değiştirdik” diye konuştu.
Meclis Enerji Komisyonu ile ilgili bilgi veren Fındıklı, “Komisyonumuzda, elektrik piyasası kanunu görüşüldü ve kanunlaştı. Bor madenleri ile ilgili bir değişiklik tasarısı kabul edildi, geçtiğimiz günlerde Türk Petrol Kanunu Tasarısı görüşüldü. Bu kanun tasarıları görüşülürken, devletin kurumlarını özelleştirmek, satmak ve amiyane tabirle peşkeş çekmekle suçlandık. Ülkemizde böyle bir anlayış hala canlı. Tekelleşmenin terk edilmesini, rekabet ortamının yaratılmasını kabul edemeyen bir zihniyet var” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, AKARYAKIT PİYASASINDA DÜNYADA GÜÇLÜ BİR PAZAR”
Mücahit Fındıklı, Türkiye’nin akaryakıtta güçlü bir pazar olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nı petrol arama faaliyetlerinde uluslararası bir güç haline getirmenin yolu onu ulusal tekel haline getirip, petrol arama faaliyetlerini rekabete kapatmak değildir. Bu basit kuralı izah etmekte zorlandığımız, kalıplarını kıramayan zihniyeti siyasetin her alanında görüyoruz. Böyle bir ortamda elektrikte ve akaryakıtta hepimizin ideali olan ister kamudan, ister özel sektörden kaynaklansın, piyasa yoğunlaşmasının kırıldığı rekabetçi ve öngörülebilir bir piyasa inşasına çalışıyoruz. Ama bugünden yarına gerçekleşecek bir şey değil. Yavaş olsa da, zaman zaman bizi yorsa da gerek sektör, gerekse kamu tarafı şu konuda birleşiyoruz. Sağlıklı işleyen bir piyasa yapısına sahip olmalıyız. Nihai tüketicinin, üreticinin ve dağıtımı sağlayanın beklenti ve faydalarını dengelediği bir piyasa ortak amacımız. Akaryakıtta üretimden dağıtıma güçlü bir pazarız. LPG’de dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biriyiz. Petrol piyasası sadece rafineriler, dağıtıcılar ve bayilerden teşekkülden bir pazar değil. İstasyon kurulumundan depolamaya, nakliyeden otomasyona kadar teknolojik gelişime açık bir alan söz konusu. Bu teknolojilerin üretimi, petrol ürünlerinin üretimi kadar önemlidir. Petrol fiyatlarının artışı ekonomiler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Ancak petrol tüketiminin fiyat artışına tepki vermede çok esnek olmadığını da biliyoruz. Çünkü petrol ürünlerini en çok ulaşım sektöründe kullanıyoruz.”
“TÜM DÜNYADA 100 KİŞİDEN 12,6’SININ TAŞITI VAR”
Dünyada taşıt kullanımındaki oranlara dikkat çeken Fındıklı, “2011 yılında Amerika’da her 100 kişiden 72’sinin, İtalya’da 60’ının, Almanya’da 50’sinin, Türkiye’de 9’unun otomobili var. Tüm dünyada 100 kişiden 12,6’sının taşıtı var. Kişi başına düşen otomobil sayısı artarken, motor teknolojilerine bağlı olarak taşıt başına düşen tüketim yılda ortalama yüzde 1 azalıyor. Ancak bu petrolü vazgeçilebilir olacağı anlamına gelmiyor. Petrole alternatif yakıt türlerinin kullanıldığı elektrikli hibrit ve benzeri seçenekler için araştırma, geliştirme çalışmaları son hızla devam ediyor. Ama tüm dünyada henüz ekonomik olmaktan uzak. 2020’de petrolün yüzde 54’ünün karayolu taşımacılığında, yüzde 10’unun petrokimyada, yüzde 9’unun evsel ticari alanda tüketilmesi bekleniyor. Elektrik tüketimindeki payının ise, eksi yüzde 1 olması öngörülüyor” diye konuştu.
Petrol sektöründe yapılması gereken çalışmaların olduğunu söyleyen Mücahit Fındıklı, “Türkiye’de serbest piyasa koşullarına uyumlu nihai tüketiciyi gözeten bir sektör için ilk adım 2003 yılında 5015 sayılı kanunla atıldı. Geçtiğimiz günlerde 6455 sayılı kanunla özellikle standartlara uygunluk noktasında petrol piyasası kanununda bir takım revizyonlar yapıldı. Gerek petrol piyasasında, gerek LPG ve doğalgaz piyasalarında sektörün beklentileri doğrultusunda yapılması gereken işler var. Bunlar da zaman içinde tasarı halinde gündemimize geldiğinde hep birlikte değerlendireceğiz” dedi.
Kaynak: İHA
Petrolün dünya ilişkilerinde büyük rolü olduğunun altını çizen Fındıklı, “Bugün de fiyatındaki 10 dolarlık bir artış, dünyanın herhangi bir köşesinde yaşayan sıradan bir insanın yaşamını doğrudan etkileyebiliyor. Çünkü artık petrol ve geniş anlamıyla enerji ilişkileri dünya ekonomisinin yaşadığı döngünün en güçlü aktörleri. 70 trilyon reel gelirlere, yani gayri safi yurtiçi hasılaya karşılık bunun iki katından daha fazla paranın dolaşımda olduğu, borcu 190 trilyon doları bulmuş bir dünyada yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
“SİYASET EKONOMİYE AYAR VEREMEZ HALE GELDİ”
“Siyaset ekonomiye ayar veremez hale geldi” diyen Mücahit Fındıklı, siyasetin ekonomik dengeleri düzenlemekte zorlandığını ifade etti.
Fındıklı, “Çok sayıda ülke, başta Avrupa ülkeleri 2008’den beri nasıl başa çıkacağını bilmediği bir krizle baş başa kaldı. Krizleri yönetemiyoruz, krizler bizi yönetiyor. Siyaset artık ekonomiyi yönlendiremiyor, ona ayak uydurmak zorunda kalıyor. Paradigma değişimi dediğimiz şey tam da bu. Yeni bir dünya döngüsüyle karşı karşıyayız. Bugüne kadar edindiğimiz alışkanlıklar, zihniyet kalıplarımız bu dünyayı ne anlatmaya ne de yönetmeye yetmiyor. Bu yüzden değişimi anlamak, uyum sağlamak ve çok hızlı hareket etmekte olan bir treni kaçırmamak zorundayız. Yer altı kaynaklarına sahip olmak pek bir anlam taşımıyor. Önemli olan yer altında ve yer üstünde olan bir kaynağı ekonomik bir değer haline getirebilmek, bu zenginliği refaha dönüştürmek, değişimi okuyarak siyaset üretmek. Türkiye’nin son 10 yıldır yapmaya çalıştığı da bu” dedi.
Enerji ilişkileri açısından Türkiye’nin bakış açısının değiştirmesiyle önemli adımlar attığını dile getiren Fındıklı, “Biz, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip değiliz. Ama bu kaynakların transferi noktasında bölgenin en önemli ülkesiyiz. Bu başarı, eski zihniyet kalıplarının kapılarını yakın coğrafyasına kapatmış, düşman algısından öteye gidemeyen dış politika anlayışının coğrafyasındaki gelişmeleri uzaktan seyreden bir enerji politikasının terk edilmesi ile kazanıldı. Yaşadığımız coğrafyayı değiştirip başka bir yere gitmedik. Sadece bakış açımızı değiştirdik” diye konuştu.
Meclis Enerji Komisyonu ile ilgili bilgi veren Fındıklı, “Komisyonumuzda, elektrik piyasası kanunu görüşüldü ve kanunlaştı. Bor madenleri ile ilgili bir değişiklik tasarısı kabul edildi, geçtiğimiz günlerde Türk Petrol Kanunu Tasarısı görüşüldü. Bu kanun tasarıları görüşülürken, devletin kurumlarını özelleştirmek, satmak ve amiyane tabirle peşkeş çekmekle suçlandık. Ülkemizde böyle bir anlayış hala canlı. Tekelleşmenin terk edilmesini, rekabet ortamının yaratılmasını kabul edemeyen bir zihniyet var” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, AKARYAKIT PİYASASINDA DÜNYADA GÜÇLÜ BİR PAZAR”
Mücahit Fındıklı, Türkiye’nin akaryakıtta güçlü bir pazar olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nı petrol arama faaliyetlerinde uluslararası bir güç haline getirmenin yolu onu ulusal tekel haline getirip, petrol arama faaliyetlerini rekabete kapatmak değildir. Bu basit kuralı izah etmekte zorlandığımız, kalıplarını kıramayan zihniyeti siyasetin her alanında görüyoruz. Böyle bir ortamda elektrikte ve akaryakıtta hepimizin ideali olan ister kamudan, ister özel sektörden kaynaklansın, piyasa yoğunlaşmasının kırıldığı rekabetçi ve öngörülebilir bir piyasa inşasına çalışıyoruz. Ama bugünden yarına gerçekleşecek bir şey değil. Yavaş olsa da, zaman zaman bizi yorsa da gerek sektör, gerekse kamu tarafı şu konuda birleşiyoruz. Sağlıklı işleyen bir piyasa yapısına sahip olmalıyız. Nihai tüketicinin, üreticinin ve dağıtımı sağlayanın beklenti ve faydalarını dengelediği bir piyasa ortak amacımız. Akaryakıtta üretimden dağıtıma güçlü bir pazarız. LPG’de dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biriyiz. Petrol piyasası sadece rafineriler, dağıtıcılar ve bayilerden teşekkülden bir pazar değil. İstasyon kurulumundan depolamaya, nakliyeden otomasyona kadar teknolojik gelişime açık bir alan söz konusu. Bu teknolojilerin üretimi, petrol ürünlerinin üretimi kadar önemlidir. Petrol fiyatlarının artışı ekonomiler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Ancak petrol tüketiminin fiyat artışına tepki vermede çok esnek olmadığını da biliyoruz. Çünkü petrol ürünlerini en çok ulaşım sektöründe kullanıyoruz.”
“TÜM DÜNYADA 100 KİŞİDEN 12,6’SININ TAŞITI VAR”
Dünyada taşıt kullanımındaki oranlara dikkat çeken Fındıklı, “2011 yılında Amerika’da her 100 kişiden 72’sinin, İtalya’da 60’ının, Almanya’da 50’sinin, Türkiye’de 9’unun otomobili var. Tüm dünyada 100 kişiden 12,6’sının taşıtı var. Kişi başına düşen otomobil sayısı artarken, motor teknolojilerine bağlı olarak taşıt başına düşen tüketim yılda ortalama yüzde 1 azalıyor. Ancak bu petrolü vazgeçilebilir olacağı anlamına gelmiyor. Petrole alternatif yakıt türlerinin kullanıldığı elektrikli hibrit ve benzeri seçenekler için araştırma, geliştirme çalışmaları son hızla devam ediyor. Ama tüm dünyada henüz ekonomik olmaktan uzak. 2020’de petrolün yüzde 54’ünün karayolu taşımacılığında, yüzde 10’unun petrokimyada, yüzde 9’unun evsel ticari alanda tüketilmesi bekleniyor. Elektrik tüketimindeki payının ise, eksi yüzde 1 olması öngörülüyor” diye konuştu.
Petrol sektöründe yapılması gereken çalışmaların olduğunu söyleyen Mücahit Fındıklı, “Türkiye’de serbest piyasa koşullarına uyumlu nihai tüketiciyi gözeten bir sektör için ilk adım 2003 yılında 5015 sayılı kanunla atıldı. Geçtiğimiz günlerde 6455 sayılı kanunla özellikle standartlara uygunluk noktasında petrol piyasası kanununda bir takım revizyonlar yapıldı. Gerek petrol piyasasında, gerek LPG ve doğalgaz piyasalarında sektörün beklentileri doğrultusunda yapılması gereken işler var. Bunlar da zaman içinde tasarı halinde gündemimize geldiğinde hep birlikte değerlendireceğiz” dedi.