Çocuklarda İştahsızlık
Trabzon Özel Yıldızlıgüven Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yılmaz Kanber, çocuklarda iştahsızlık sorununun önüne geçilmesi ile ilgili önerilerde bulundu.
Çocuğun yemeğe karşı isteksiz olmasının yeterli ve dengeli beslenmesini zorlaştırdığını kaydeden Dr. Kanber, "İştah; bir yemeğin zevkle, neşeyle ve arzu edilerek yenmesidir. İştahsızlık ise yemek yeme isteğinin azalması ya da kaybolmasıdır. Bu isteksizlik nedeniyle çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesi zorlaşır. İştahsızlık, çocukluk yaş grubunda anne-babalar tarafından en çok dile getirilen ve doktorların en sık karşılaştıkları bir durumdur. Ek gıdaların başlanmasından okul çağına kadar, çocuklarının iştahsızlığından şikayet etmeyen anne-baba hemen hemen yok gibidir. Özellikle anneler kendilerinin uygun gördüğü miktarda yiyecek tüketmeyen çocukları için çok kolay 'iştahsız' kararını verebilmektedirler. Burada önemli olan dile getirilen bu şikayetin göreceli mi yoksa gerçek mi olduğunun ortaya konmasıdır. Bu amaçla kullanılabilecek en iyi yöntem, çocuğun sağlıklı sınırlarda büyümesini sürdürüp sürdürmediğinin kontrol edilmesidir. Ancak iştahsızlıkla beraber kilo alımında duraklama ve yetersiz gelişme gösteren çocukta sebebin ortaya çıkarılması için doktor kontrolünden geçirilmelidir. Muayene ile çocuğun büyüme ve gelişme ölçülerinin yaşına uygun olup olmadığı değerlendirilmeli ve gerekirse birtakım tetkiklerin yapılması gerekmektedir" diye konuştu.
"İLK 1 YIL BÜYÜMENİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMDİR" Hayatın ilk bir yılı büyümenin en hızlı dönemi olduğu ve çocuğun kaloriye daha fazla ihtiyacı olduğunu belirten Dr. Kanber, "Çocukların büyüme ve gelişmeleri dönemsel farklılıklar gösterir. Hayatın ilk bir yılı büyümenin en hızlı olduğu dönemdir ve tabii ki kalori ihtiyacı da fazladır. Bir yaşından sonra bu hızlı büyüme artık yavaşlar, buna paralel olarak kalori gereksinimi de azalır. Dolayısıyla eskiye oranla belirgin iştahsızlık gözlenir. Özellikle 15 - 20. aylar iştahsızlığın en belirgin olduğu dönemdir. Büyüme; beslenmenin dışında yaş, cinsiyet, metabolizma hızı, aktivite durumu, genetik, psikolojik ve çevresel faktörlerden etkilenmekte ve her çocukta farklı olabilmektedir. En sık karşılaşılan durum ise anne ve babalar çocukları ne kadar yerse yesin aldıkları gıdaları yetersiz bulmakta ve çocuklarının yediklerini başka çocukların aldıkları gıdalarla kıyaslamaktadırlar. Bilinmelidir ki çocukların aldığı gıdanın miktarı kadar içeriği de önemlidir. Yüksek kalorili bisküvi, çikolata gibi besinler, düzensiz atıştırmalar, fast food türü beslenme tarzı, öğünlerdeki yemek miktarını etkiler ve yeterli kalori aldığı halde iştahsız görüntüye neden olabilir. Yaşına uygun büyüme gösteren çocuk size iştahsız gibi gelse de ihtiyacı olan gıdaları alıyor demektir. Her çocuk her şeyi yemeyebilir. Çocukların da sofrada hazırlanan yemekler arasından seçme özgürlükleri olmalıdır. Süt içmiyor ama yoğurt, peynir tüketiyorsa sorun yoktur ya da meyveleri seviyor, sebze sevmiyorsa bu da kabul edilebilir. Hatta öğün atlaması bile normal kabul edilmelidir. Anne ve babaya iştahsız gibi gelen çocuklar aslında yanlış beslenme alışkanlığı olan çocuklardır. Çocukların iç dünyalarında yaşadıkları duygular iştahlarını etkileyen önemli faktörlerdendir. Bilinçaltına yerleşmiş herhangi bir endişe, üzüntü, nefret veya kıskançlığın baskısı onun iştahını kesebilir. Bu nedenle iştahsız çocukta organik nedenler araştırılırken mutlaka çocuğun ruhsal durumu da değerlendirilmelidir" dedi.
"İŞTAHSIZ BİR ÇOCUKTA NELER YAPILABİLİR" İştahsız çocukta yapılabilecekler hakkında bilgi veren Dr. Kanber, "Aile çocuğun yemek alışkanlıklarının geliştirilmesinde en etkili ortamdır. Öncelikle çocuk sofraya aile ile birlikte oturmalıdır. Çocuklarda ilk öğrenme yakın çevresindeki bireyleri taklit etme biçimindedir. Anne, baba ve kardeşler onlar için en iyi modellerdir. Yemek yeme alışkanlıkları aile sofrasında edinilir. Anne ve babanın sevdiği yiyeceklere karşı istek oluşurken; onların sevmediği yiyeceklere tepki gelişebilir. Besinler mevsimine göre, çeşitlerine özen gösterilerek hazırlanmalı ve çocuğa her besinin yararları anlatılarak onunla birlikte tüketilmelidir. Düzenli saatlerde öğüne alışması sağlanmalıdır. Öğün aralarında ve yemek öncesinde düzensiz olarak gıdaların alınması, “ne yerse kar” düşüncesi ile çocuğun arkasında gezerek kaşık kaşık bir şeyler yedirme ve midede sürekli besin bulunması acıkma duygusunun gelişmesini engeller. Sofrada yemediğinde ikinci öğüne kadar aç kalacağını bilen çocukta beslenme düzeni daha çabuk yerleşecektir" ANNELERE ÖNERİLER Annelere bir takım önerilerde bulunan Dr. Kanber, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yemeğin sofrada yenmesini alışkanlık haline getirin. Besin değeri yüksek, çocuğun severek yediği gıdalar tercih edilmeli, kesinlikle miktar yönünde zorlama yapılmamalıdır. 'Kardeşin bitirdi, sen hala yemedin' gibi kıyaslamalar yapılmamalıdır. Yemesi karşılığında takdir edilmeli, fakat ödüle alıştırılmamalıdır. Fazla miktarda inek sütü veya meyve suyu alan çocuklar tok olduklarından diğer gıdalara direnç gösterirler. Ayrıca aşırı süt tüketiminin sonunda oluşabilen kansızlık da yine iştahsızlık nedeni olabilir. Tabağına yiyebileceği kadar yemek koyulmalı, hatta azar azar yemek koyarak tabaktaki yemeğini bitirdikçe takdir edilmelidir. Çocuğun bireysel gelişimi desteklenmeli, sofrada özgür bırakarak kendi kaşığı ile beslenmesine fırsat verilmelidir. Açık havada gezinti yapılmalı ve yemeklerini buralarda yemeleri sağlanmalıdır. "
Kaynak: İHA
"İLK 1 YIL BÜYÜMENİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMDİR" Hayatın ilk bir yılı büyümenin en hızlı dönemi olduğu ve çocuğun kaloriye daha fazla ihtiyacı olduğunu belirten Dr. Kanber, "Çocukların büyüme ve gelişmeleri dönemsel farklılıklar gösterir. Hayatın ilk bir yılı büyümenin en hızlı olduğu dönemdir ve tabii ki kalori ihtiyacı da fazladır. Bir yaşından sonra bu hızlı büyüme artık yavaşlar, buna paralel olarak kalori gereksinimi de azalır. Dolayısıyla eskiye oranla belirgin iştahsızlık gözlenir. Özellikle 15 - 20. aylar iştahsızlığın en belirgin olduğu dönemdir. Büyüme; beslenmenin dışında yaş, cinsiyet, metabolizma hızı, aktivite durumu, genetik, psikolojik ve çevresel faktörlerden etkilenmekte ve her çocukta farklı olabilmektedir. En sık karşılaşılan durum ise anne ve babalar çocukları ne kadar yerse yesin aldıkları gıdaları yetersiz bulmakta ve çocuklarının yediklerini başka çocukların aldıkları gıdalarla kıyaslamaktadırlar. Bilinmelidir ki çocukların aldığı gıdanın miktarı kadar içeriği de önemlidir. Yüksek kalorili bisküvi, çikolata gibi besinler, düzensiz atıştırmalar, fast food türü beslenme tarzı, öğünlerdeki yemek miktarını etkiler ve yeterli kalori aldığı halde iştahsız görüntüye neden olabilir. Yaşına uygun büyüme gösteren çocuk size iştahsız gibi gelse de ihtiyacı olan gıdaları alıyor demektir. Her çocuk her şeyi yemeyebilir. Çocukların da sofrada hazırlanan yemekler arasından seçme özgürlükleri olmalıdır. Süt içmiyor ama yoğurt, peynir tüketiyorsa sorun yoktur ya da meyveleri seviyor, sebze sevmiyorsa bu da kabul edilebilir. Hatta öğün atlaması bile normal kabul edilmelidir. Anne ve babaya iştahsız gibi gelen çocuklar aslında yanlış beslenme alışkanlığı olan çocuklardır. Çocukların iç dünyalarında yaşadıkları duygular iştahlarını etkileyen önemli faktörlerdendir. Bilinçaltına yerleşmiş herhangi bir endişe, üzüntü, nefret veya kıskançlığın baskısı onun iştahını kesebilir. Bu nedenle iştahsız çocukta organik nedenler araştırılırken mutlaka çocuğun ruhsal durumu da değerlendirilmelidir" dedi.
"İŞTAHSIZ BİR ÇOCUKTA NELER YAPILABİLİR" İştahsız çocukta yapılabilecekler hakkında bilgi veren Dr. Kanber, "Aile çocuğun yemek alışkanlıklarının geliştirilmesinde en etkili ortamdır. Öncelikle çocuk sofraya aile ile birlikte oturmalıdır. Çocuklarda ilk öğrenme yakın çevresindeki bireyleri taklit etme biçimindedir. Anne, baba ve kardeşler onlar için en iyi modellerdir. Yemek yeme alışkanlıkları aile sofrasında edinilir. Anne ve babanın sevdiği yiyeceklere karşı istek oluşurken; onların sevmediği yiyeceklere tepki gelişebilir. Besinler mevsimine göre, çeşitlerine özen gösterilerek hazırlanmalı ve çocuğa her besinin yararları anlatılarak onunla birlikte tüketilmelidir. Düzenli saatlerde öğüne alışması sağlanmalıdır. Öğün aralarında ve yemek öncesinde düzensiz olarak gıdaların alınması, “ne yerse kar” düşüncesi ile çocuğun arkasında gezerek kaşık kaşık bir şeyler yedirme ve midede sürekli besin bulunması acıkma duygusunun gelişmesini engeller. Sofrada yemediğinde ikinci öğüne kadar aç kalacağını bilen çocukta beslenme düzeni daha çabuk yerleşecektir" ANNELERE ÖNERİLER Annelere bir takım önerilerde bulunan Dr. Kanber, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yemeğin sofrada yenmesini alışkanlık haline getirin. Besin değeri yüksek, çocuğun severek yediği gıdalar tercih edilmeli, kesinlikle miktar yönünde zorlama yapılmamalıdır. 'Kardeşin bitirdi, sen hala yemedin' gibi kıyaslamalar yapılmamalıdır. Yemesi karşılığında takdir edilmeli, fakat ödüle alıştırılmamalıdır. Fazla miktarda inek sütü veya meyve suyu alan çocuklar tok olduklarından diğer gıdalara direnç gösterirler. Ayrıca aşırı süt tüketiminin sonunda oluşabilen kansızlık da yine iştahsızlık nedeni olabilir. Tabağına yiyebileceği kadar yemek koyulmalı, hatta azar azar yemek koyarak tabaktaki yemeğini bitirdikçe takdir edilmelidir. Çocuğun bireysel gelişimi desteklenmeli, sofrada özgür bırakarak kendi kaşığı ile beslenmesine fırsat verilmelidir. Açık havada gezinti yapılmalı ve yemeklerini buralarda yemeleri sağlanmalıdır. "