Başbakan Erdoğan: Asıl İhanet Çözümü Engelleyerek Millete Yapılan İhanettir
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP ve MHP muhalefeti ile medyayı terör sorunun çözümüne karşı olduklarından dolayı 'gayri milli olmakla' suçladı.
Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, CHP ve MHP'nin çözüm sürecini ısrarla inatla sorumsuzca bir boyun eğme bir taviz bir geri adım süreci gibi lanse etmenin peşinde olduğunu belirterek, "Bu tavırları milli bir tavır değildir, sorumlu bir tavır değildir, kanı ve gözyaşını durdurmaya yönelik bir tavır asla değildir." dedi.
Medyaya da aynı ithamda bulunan Erdoğan, "Türkiye’nin aleyhine olacak sürecin aleyhine olacak istismarcılara koz verecek böyle bir yayın yapmak asla ve asla milli bir tavır değildir" diye konuştu.
Erdoğan, kendilerini çözüm sürecinden dolayı ihanet içinde olmakla suçlayanlara da "Siz terör karşısında 30 yıl milli bir duruş sergilemediniz, bugün de milli bir duruş sergileyemiyorsunuz. Eğer ortada bir ihanet varsa o ihanet gençlere olan ihanettir, annelere olan ihanettir, bu terörün çözülmesini engelleyerek millete yapılan ihanettir." diye cevap verdi.Başbakan Erdoğan, konuşmasında terör meselesinin çözümü için yeni adım attıkları son süreçte doğuda, ortada ve batıda kendilerine karşı muhabbetin daha da arttığını, umutların çoğaldığını müşahede ettiklerini söyledi.
Kayseri ve Balıkesir ziyaretlerinde bazı şehit yakını ve gazilerin nezaket dairesi içerisinde sürece yönelik soruları olduğunu aktaran Erdoğan, "Ben bunu bir muhalefet olarak görmüyorum. Bu muhalefeti veya farklı düşünceyi bize aktaranlar oldu. Şehit yakınlarımızla da gazilerimizle de tam iletişim içerisindeyiz. Onların tereddüt ve kaygılarını gidermek için de samimiyetle açıklamalarımızı sabırla yapıyoruz. Şehit yakınları ve gazilerimiz yaşadıkları acıdan dolayı maalesef art niyetli çevrelerin istismarına çok açık durumda bulunuyorlar. Bunu da tüm şehit yakınları ve gaziler için değil, gerçekten bunlar içinde çok az bir kısmı için söylemek durumundayım. Muhalefetin ağır tahrikleri, asılsız iftira ve ithamları özellikle bu kesimlere yönelik istismar yüklü açıklamaları nedeniyle çok az sayıda şehit yakını ve gazinin süreçle ilgili soru işaretleri yaşadığına şahit oluyoruz." dedi.
Şehitlerimizin ruhunu muazzeb edecek, onların kemiklerini sızlatacak, onların hatırasına halel getirecek hiçbir adımı atmalarının, hiçbir girişimin içinde bulunmalarının mümkün olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, "CHP ve MHP çözüm sürecini ısrarla inatla sorumsuzca bir boyun eğme bir taviz bir geri adım süreci gibi lanse etmenin peşinde. MHP ve CHP’nin bu tavırları milli bir tavır değildir, sorumlu bir tavır değildir, kanı ve gözyaşını durdurmaya yönelik bir tavır asla değildir. Şehit yakınlarının gazilerin bize yönelttikleri sorulara bakıyoruz muhalefetin ürettiği aslı astarı olmayan tamamen iftiradan ibaret bir propagandanın etkisini görüyoruz." şeklinde konuştu.
Erdoğan ardından Gazi Mustafa Kemal'den ve Kurtuluş Savaşı'ndan örnekler vererek sürece bakışlarını şöyle anlattı: "Gazi Mustafa Kemal Osmanlı'nın bir subayı olarak en zor zamanlarını yaşamış, birçok cephede savaşmış bir asker. Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış, Başkomutanlık yapmış bir asker. İsminin başında gazi ünvanı var. 9 Eylül 1922’de İzmir işgalden kurtuluyor. 10 Eylül’de Gazi Mustafa Kemal Yunanistan'la yeni bir dönemin, barışa dayalı bir dönemin ilk adımlarını atıyor. İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşundan sadece 8 yıl sonra 1930 yılında Yunan Başbakanı Türkiye'ye resmi ziyarette bulunuyor. 1934 yılında da Gazi Kemal'i Nobel Barış Ödülü'ne aday gösteriyor. Sadece Yunanistan değil Osmanlı Devleti son yıllarında Bulgarlar, Sırplar, Makedonlar, Rusya, Gürcistan, İngiltere, Fransa, Romanya, İtalya hatta Japonya hatta Amerika Birleşik Devletleri ile savaş halinde. Güneyde isyancı bazı Arap kabileleri ile doğuda Ermeni çeteleri ile yoğun bir mücadele var. Bütün bu mücadelenin her safhasında Gazi Kemal de var. Ama 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan ediliyor, tüm bu ülkelerle yeni sayfa açılıyor. Bize karşı husumet, düşmanlık sergilemeyen her toplumda yeni bir başlangıç yapmak, yeni sayfa açmak, işbirliğini geliştirmek için Gazi Kemal o zaman adımlar atıyor. Kin gütmüyor. İntikam duygusunun peşinden gitmiyor. Geçmişte yaşanılanlara takılıp geleceği bunun üzerine, geleceği öfkenin, acının, nefretin üzerine inşa etmiyor. Bir başka örnek: Çanakkale Zaferi. Deyim yerindeyse 7 düvel Osmanlı’ya Çanakkale’ye taarruz ediyor. Ta Yeni Zelenda’dan, Avustralya’dan Senegal'den, Hindistan'dan boğaza asker taşınıyor. O savaşta kanlı çatışmalarda düşman askerinin bizim askerimize bizim Mehmetçiğimizin de düşman askerine siperden sipere gönderdiğini..Ama ne biliyor musunuz? Gıda gönderdiği, hediyeler attığını hepimiz biliyoruz. Çok enteresan, Senegal’den gelenler arasında Müslümanlar da var. Müslümanlar aldatılarak geliyor. Kime karşı? Müslümanlara karşı savaşacak diye değil. Ve ne zaman ki Çanakkale'ye geliyorlar, orada ezan sesini duyuyorlar. Duydukları anda silahlarını bırakıyorlar. Mehmetçikle düşman askerlerinin bir araya gelip birbirlerine kahve ikram ettiklerini biliyoruz. Mehmetçiğin düşman askerlerinin yaralılarına nasıl merhamet gösterdiğini ölülerine nasıl hürmet gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Gazi Kemal'in Çanakkale'de yatan düşman ölülerinin ailelerine söylediği şu söz son derece manidardır: 'Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlarınız burada dost ülkenin toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar; gözyaşlarını dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızda huzur içindeler ve huzur içinde uyuyacaklar. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuştur.' Bunu Gazi Mustafa Kemal söylüyor. Kime söylüyor? Mehmetçiği şehit etmek, boğazı geçmek İstanbul'u işgal etmek amacıyla gelmiş ama bunu başaramamış bu topraklarda ölmüş yabancı askerlere, onların annelerine söylüyor. Benim Mehmetçiğim Çanakkale'de topraklarını işgal etmek için gelen belki de birazdan kendisini şehit edecek düşman askerine kahve ikram edecek kadar cesur ve kahraman bir Mehmetçiktir. Çünkü bu millet söyleyeceğini savaş meydanında söyler. Eğer intikam diye bir şey varsa eğer kin gütmek diye bir şey varsa Mehmetçik savaş meydanında zaferini kazanır ve sonra o defteri tamamen kapatır. Zafer kazanmış bir millet bir ordu için yenilmişler karşısında mağrur olma yoktur. Aksine yenilmiş olanlara şefkat vardır merhamet vardır. Benim askerim benim Mehmetçiğim dağda yakaladığı teröriste üşümesin diye parkasını verecek kadar kahraman bir Mehmetçiktir. Bizim komutanımız mağaradan teröristi ‘seni annene götüreceğiz’ diyerek çıkaracak kadar alicenap bir komutandır. Şehit aileleri ve gaziler tereddüt etmesin. Bizim şehitlerimiz hangi yoldaysa biz de o yoldayız. Gazilerimiz düşmanlarına nasıl davrandıysa biz de aynen o şekilde davranacağız, aynı istikametteyiz. Biz yenilginin jargonuyla konuşan millet değiliz. Hiçbir zaman da olmayız." ŞEHİT CENAZELERİNDE SLOGAN ATMAK MİLLİYETÇİLİK OLAMAZ"Bizim muhayyilemizdeki Türkiye çok büyük bir Türkiye. Biz MHP Genel Başkanı’nın CHP Genel Başkanı’nın muhayyilesindeki ürkek ve küçük Türkiye’yi tanımadık ve tanımıyoruz." diye konuşmasını sürdüren Erdoğan, muhalefet partilerinin milliyetçilik anlayışını da eleştirdi.
Erdoğan, "Bu nasıl bir milliyetçiliktir? Kendi ülkesini bu kadar küçük bu kadar ürkek ve korkak gören, kendi ülkesini sürekli yenilgiyle anan birisi nasıl milliyetçi olabilir? Bu ülkenin şehitleri en son şehit kendileri olsun umuduyla canlarını verdiler. Kendileri annelerinden sonra hiçbir anne ağlamasın diye canlarını ortaya koydular. Bu şehitler bu toprakların huzuru, birliği, kardeşliği için canlarını ortaya koydular. Şehitleri istismar edip şehit ailelerini istismar edip bu ülkeye korkaklıklık ürkekli bunun yanında fitne salmak, milliyetçilik değildir ve olamaz. Şehit cenazeleri başında slogan atmak şehit ailelerini gazileri kendi siyasi çıkarları uğruna sömürmeye kalkışmak milliyetçilik değildir ve olamaz." dedi.
"MHP VE CHP TERÖRÜ ÇÖZMEK İÇİN NE YAPTI"Erdoğan, ardından salonda kendisini dinleyenlerden ve milletten şu ricada bulundu:
"Şöyle geriye doğru 30 yılı gözünüzde canlandırın, terörle mücadele ettiğimiz 30 yılı hatırlayalım. BDP’nin farklı isimlerler altında 30 yıl boyunca nerede durduğunu herkes biliyor. Ama ben özellikle MHP ve CHP'nin nerede durduğuna dikkatle bakmanızı rica ediyorum. 30 yıl içinde CHP’nin de MHP’nin de iktidar ortağı olduğu dönemler oldu. Peki terörü çözmek için ne yaptılar? Koca bir hiç. Ötuz yıl boyunca muhalefette oldukları dönemler oldu. Peki çözüme katkı sağlamak için ne yaptılar? Koca bir hiç. CHP’nin bu süreçte tek yaptığı birkaç rapor hazırlamak. Şu anda geçmişte hazırladıkları o raporların dahi gerisindeler. MHP bu süreçte küfretmekten hakaret etmekten öfke ve nefreti büyütmekten bir de şehit cenazelerini istismar etmekten başka hiçbir şey ama hiç bir şey yapmıyor. Her salı Bahçeli'yi dinleyin; nefret, kin, öfke, küfür ne ararsanız var. İktidarda oldukları dönemlerde çözüme yaklaşmadılar, muhalefetteki dönemlerde de çözdürmediler. 'Biz çözmüyoruz hiç kimsenin de çözmesine müsaade etmeyiz' dediler. 30 yıl boyunca nasıl direttilerse bugün de aynı şekilde diretiyorlar. 30 yıl boyunca çözümün önünde nasıl engel oldularsa bugün de aynı şekilde engel oluyorlar. Hiçbir tasarıları tasavvurları önerileri önerileri yok hatta neyi eleştirdiklerini neye karşı çıktıklarını dahi bilmez haldeler. Bizi ihanetle suçlayacak kadar izanlarını yitirmiş olanlara açık söylüyorum: Siz terör karşısında 30 yıl milli bir duruş sergilemediniz, bugün de milli bir duruş sergileyemiyorsunuz. Eğer ortada bir ihanet varsa o ihanet gençlere olan ihanettir annelere olan ihanettir bu terörün çözülmesini engelleyerek millete yapılan ihanettir. Kemal Kılıçdaroğlu çıkmış sürekli şunu söylüyor; 'yalan söyleyenden başbakan olmaz' diyor. Bu süreçte CHP Genel Başkanı'nın söylediği tek söz işte budur. Evet, yalan söyleyenden başbakan olmaz, doğrudur. Bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu bu ülkede başbakan olamadı ve yalan söylemeye devam ettiği sürece de başbakan olamayacak."Daha sonra Ardından CHP'nin terör konusunda çözüm maksatlı kendilerini ziyarete gelmesini hatırlatan Erdoğan, "Güya terör meselesini çözme konusunda istekli gibi yaparak kalktılar AK Parti'ye ziyarete geldiler. Biz süreci başlattığımızda bize kredi vermekten bahsettiler. Şu anda geldikleri noktada ulusalcılar CHP'yi tamamen ele geçirmiş, CHP'yi eski günlerine kuyunun dibine yeniden çekmiş durumdalar. 3 kişi ile birlikte geldi sayın Kılıçdaorğlu. Dedim ki ‘MHP randevu verdi mi size?’ ‘Hayır vermedi.’ ‘Umudunuz var mı?’ ‘Yok.’ ‘Peki ona ihtiyacımız var mı?’ ‘Yok.’ ‘Beraber yeni bir yasa, yeni bir anayasa hazırlayabilir miyiz?’ ‘Hazırlayabiliriz’ 'Tamam ben şu anda yanımdaki 3 arkadaşımı hemen görevlendiriyorum, siz de 3 arkadaşı hemen görevlendirin vakit kaybetmeyelim.' Sayın Hamzaçebi hemen söz istedi; 'bu hemen şu anda olmaz' 'Ne zaman olur?' 'Bir iki ay.' Nice 2 aylar geride kaldı. Niye çünkü hazırlıkları yok, böyle bir de dertleri, böyle bir sıkıntıları yok. Sadece dostlar alışverişte görsün. 10 tane maddeyle karşımıza çıktılar. 10 tane madde öneri paketi değil. 'Öneri mi?' diye sordum kendisine. 'Hayır bir tespit teşhis.' Medyada her zaman okuduğumuz şeyler. 'Var mı önerin? 'Yok' 'E çalışsınlar.' 'Yok.' Şimdi hala 'Bu işin çözüm yeri parlamentodur' diyorlar. Parlamentoda kapalı oturumlarda da çok konuştuk, açığında da konuştuk. Samimiysen dürüstsen o 3 arkadaşını görevlendir, benim 3 arkadaşım da belli. Otursunlar bir araya gelinler ne gerekiyorsa yapalım. Hazırım." diye kaydetti.
Erdoğan CHP'ye eleştirilerini şöyle sürdürdü: "CHP’de Meclis kürsüsünden ırkçılık yapan milletvekili kazandı, CHP ise böylece aslına rücu etti. CHP 30 yıl boyunca çözüm için nasıl ayak diretti ise bugün de ayak direniyor. MHP bu meselenin çözümünü nasıl engellediyse meselenin devamından nasıl çıkar sağladıysa bugün de aynısını yapıyor. "
Medyaya da aynı ithamda bulunan Erdoğan, "Türkiye’nin aleyhine olacak sürecin aleyhine olacak istismarcılara koz verecek böyle bir yayın yapmak asla ve asla milli bir tavır değildir" diye konuştu.
Erdoğan, kendilerini çözüm sürecinden dolayı ihanet içinde olmakla suçlayanlara da "Siz terör karşısında 30 yıl milli bir duruş sergilemediniz, bugün de milli bir duruş sergileyemiyorsunuz. Eğer ortada bir ihanet varsa o ihanet gençlere olan ihanettir, annelere olan ihanettir, bu terörün çözülmesini engelleyerek millete yapılan ihanettir." diye cevap verdi.Başbakan Erdoğan, konuşmasında terör meselesinin çözümü için yeni adım attıkları son süreçte doğuda, ortada ve batıda kendilerine karşı muhabbetin daha da arttığını, umutların çoğaldığını müşahede ettiklerini söyledi.
Kayseri ve Balıkesir ziyaretlerinde bazı şehit yakını ve gazilerin nezaket dairesi içerisinde sürece yönelik soruları olduğunu aktaran Erdoğan, "Ben bunu bir muhalefet olarak görmüyorum. Bu muhalefeti veya farklı düşünceyi bize aktaranlar oldu. Şehit yakınlarımızla da gazilerimizle de tam iletişim içerisindeyiz. Onların tereddüt ve kaygılarını gidermek için de samimiyetle açıklamalarımızı sabırla yapıyoruz. Şehit yakınları ve gazilerimiz yaşadıkları acıdan dolayı maalesef art niyetli çevrelerin istismarına çok açık durumda bulunuyorlar. Bunu da tüm şehit yakınları ve gaziler için değil, gerçekten bunlar içinde çok az bir kısmı için söylemek durumundayım. Muhalefetin ağır tahrikleri, asılsız iftira ve ithamları özellikle bu kesimlere yönelik istismar yüklü açıklamaları nedeniyle çok az sayıda şehit yakını ve gazinin süreçle ilgili soru işaretleri yaşadığına şahit oluyoruz." dedi.
Şehitlerimizin ruhunu muazzeb edecek, onların kemiklerini sızlatacak, onların hatırasına halel getirecek hiçbir adımı atmalarının, hiçbir girişimin içinde bulunmalarının mümkün olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, "CHP ve MHP çözüm sürecini ısrarla inatla sorumsuzca bir boyun eğme bir taviz bir geri adım süreci gibi lanse etmenin peşinde. MHP ve CHP’nin bu tavırları milli bir tavır değildir, sorumlu bir tavır değildir, kanı ve gözyaşını durdurmaya yönelik bir tavır asla değildir. Şehit yakınlarının gazilerin bize yönelttikleri sorulara bakıyoruz muhalefetin ürettiği aslı astarı olmayan tamamen iftiradan ibaret bir propagandanın etkisini görüyoruz." şeklinde konuştu.
Erdoğan ardından Gazi Mustafa Kemal'den ve Kurtuluş Savaşı'ndan örnekler vererek sürece bakışlarını şöyle anlattı: "Gazi Mustafa Kemal Osmanlı'nın bir subayı olarak en zor zamanlarını yaşamış, birçok cephede savaşmış bir asker. Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış, Başkomutanlık yapmış bir asker. İsminin başında gazi ünvanı var. 9 Eylül 1922’de İzmir işgalden kurtuluyor. 10 Eylül’de Gazi Mustafa Kemal Yunanistan'la yeni bir dönemin, barışa dayalı bir dönemin ilk adımlarını atıyor. İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşundan sadece 8 yıl sonra 1930 yılında Yunan Başbakanı Türkiye'ye resmi ziyarette bulunuyor. 1934 yılında da Gazi Kemal'i Nobel Barış Ödülü'ne aday gösteriyor. Sadece Yunanistan değil Osmanlı Devleti son yıllarında Bulgarlar, Sırplar, Makedonlar, Rusya, Gürcistan, İngiltere, Fransa, Romanya, İtalya hatta Japonya hatta Amerika Birleşik Devletleri ile savaş halinde. Güneyde isyancı bazı Arap kabileleri ile doğuda Ermeni çeteleri ile yoğun bir mücadele var. Bütün bu mücadelenin her safhasında Gazi Kemal de var. Ama 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan ediliyor, tüm bu ülkelerle yeni sayfa açılıyor. Bize karşı husumet, düşmanlık sergilemeyen her toplumda yeni bir başlangıç yapmak, yeni sayfa açmak, işbirliğini geliştirmek için Gazi Kemal o zaman adımlar atıyor. Kin gütmüyor. İntikam duygusunun peşinden gitmiyor. Geçmişte yaşanılanlara takılıp geleceği bunun üzerine, geleceği öfkenin, acının, nefretin üzerine inşa etmiyor. Bir başka örnek: Çanakkale Zaferi. Deyim yerindeyse 7 düvel Osmanlı’ya Çanakkale’ye taarruz ediyor. Ta Yeni Zelenda’dan, Avustralya’dan Senegal'den, Hindistan'dan boğaza asker taşınıyor. O savaşta kanlı çatışmalarda düşman askerinin bizim askerimize bizim Mehmetçiğimizin de düşman askerine siperden sipere gönderdiğini..Ama ne biliyor musunuz? Gıda gönderdiği, hediyeler attığını hepimiz biliyoruz. Çok enteresan, Senegal’den gelenler arasında Müslümanlar da var. Müslümanlar aldatılarak geliyor. Kime karşı? Müslümanlara karşı savaşacak diye değil. Ve ne zaman ki Çanakkale'ye geliyorlar, orada ezan sesini duyuyorlar. Duydukları anda silahlarını bırakıyorlar. Mehmetçikle düşman askerlerinin bir araya gelip birbirlerine kahve ikram ettiklerini biliyoruz. Mehmetçiğin düşman askerlerinin yaralılarına nasıl merhamet gösterdiğini ölülerine nasıl hürmet gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Gazi Kemal'in Çanakkale'de yatan düşman ölülerinin ailelerine söylediği şu söz son derece manidardır: 'Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlarınız burada dost ülkenin toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar; gözyaşlarını dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızda huzur içindeler ve huzur içinde uyuyacaklar. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuştur.' Bunu Gazi Mustafa Kemal söylüyor. Kime söylüyor? Mehmetçiği şehit etmek, boğazı geçmek İstanbul'u işgal etmek amacıyla gelmiş ama bunu başaramamış bu topraklarda ölmüş yabancı askerlere, onların annelerine söylüyor. Benim Mehmetçiğim Çanakkale'de topraklarını işgal etmek için gelen belki de birazdan kendisini şehit edecek düşman askerine kahve ikram edecek kadar cesur ve kahraman bir Mehmetçiktir. Çünkü bu millet söyleyeceğini savaş meydanında söyler. Eğer intikam diye bir şey varsa eğer kin gütmek diye bir şey varsa Mehmetçik savaş meydanında zaferini kazanır ve sonra o defteri tamamen kapatır. Zafer kazanmış bir millet bir ordu için yenilmişler karşısında mağrur olma yoktur. Aksine yenilmiş olanlara şefkat vardır merhamet vardır. Benim askerim benim Mehmetçiğim dağda yakaladığı teröriste üşümesin diye parkasını verecek kadar kahraman bir Mehmetçiktir. Bizim komutanımız mağaradan teröristi ‘seni annene götüreceğiz’ diyerek çıkaracak kadar alicenap bir komutandır. Şehit aileleri ve gaziler tereddüt etmesin. Bizim şehitlerimiz hangi yoldaysa biz de o yoldayız. Gazilerimiz düşmanlarına nasıl davrandıysa biz de aynen o şekilde davranacağız, aynı istikametteyiz. Biz yenilginin jargonuyla konuşan millet değiliz. Hiçbir zaman da olmayız." ŞEHİT CENAZELERİNDE SLOGAN ATMAK MİLLİYETÇİLİK OLAMAZ"Bizim muhayyilemizdeki Türkiye çok büyük bir Türkiye. Biz MHP Genel Başkanı’nın CHP Genel Başkanı’nın muhayyilesindeki ürkek ve küçük Türkiye’yi tanımadık ve tanımıyoruz." diye konuşmasını sürdüren Erdoğan, muhalefet partilerinin milliyetçilik anlayışını da eleştirdi.
Erdoğan, "Bu nasıl bir milliyetçiliktir? Kendi ülkesini bu kadar küçük bu kadar ürkek ve korkak gören, kendi ülkesini sürekli yenilgiyle anan birisi nasıl milliyetçi olabilir? Bu ülkenin şehitleri en son şehit kendileri olsun umuduyla canlarını verdiler. Kendileri annelerinden sonra hiçbir anne ağlamasın diye canlarını ortaya koydular. Bu şehitler bu toprakların huzuru, birliği, kardeşliği için canlarını ortaya koydular. Şehitleri istismar edip şehit ailelerini istismar edip bu ülkeye korkaklıklık ürkekli bunun yanında fitne salmak, milliyetçilik değildir ve olamaz. Şehit cenazeleri başında slogan atmak şehit ailelerini gazileri kendi siyasi çıkarları uğruna sömürmeye kalkışmak milliyetçilik değildir ve olamaz." dedi.
"MHP VE CHP TERÖRÜ ÇÖZMEK İÇİN NE YAPTI"Erdoğan, ardından salonda kendisini dinleyenlerden ve milletten şu ricada bulundu:
"Şöyle geriye doğru 30 yılı gözünüzde canlandırın, terörle mücadele ettiğimiz 30 yılı hatırlayalım. BDP’nin farklı isimlerler altında 30 yıl boyunca nerede durduğunu herkes biliyor. Ama ben özellikle MHP ve CHP'nin nerede durduğuna dikkatle bakmanızı rica ediyorum. 30 yıl içinde CHP’nin de MHP’nin de iktidar ortağı olduğu dönemler oldu. Peki terörü çözmek için ne yaptılar? Koca bir hiç. Ötuz yıl boyunca muhalefette oldukları dönemler oldu. Peki çözüme katkı sağlamak için ne yaptılar? Koca bir hiç. CHP’nin bu süreçte tek yaptığı birkaç rapor hazırlamak. Şu anda geçmişte hazırladıkları o raporların dahi gerisindeler. MHP bu süreçte küfretmekten hakaret etmekten öfke ve nefreti büyütmekten bir de şehit cenazelerini istismar etmekten başka hiçbir şey ama hiç bir şey yapmıyor. Her salı Bahçeli'yi dinleyin; nefret, kin, öfke, küfür ne ararsanız var. İktidarda oldukları dönemlerde çözüme yaklaşmadılar, muhalefetteki dönemlerde de çözdürmediler. 'Biz çözmüyoruz hiç kimsenin de çözmesine müsaade etmeyiz' dediler. 30 yıl boyunca nasıl direttilerse bugün de aynı şekilde diretiyorlar. 30 yıl boyunca çözümün önünde nasıl engel oldularsa bugün de aynı şekilde engel oluyorlar. Hiçbir tasarıları tasavvurları önerileri önerileri yok hatta neyi eleştirdiklerini neye karşı çıktıklarını dahi bilmez haldeler. Bizi ihanetle suçlayacak kadar izanlarını yitirmiş olanlara açık söylüyorum: Siz terör karşısında 30 yıl milli bir duruş sergilemediniz, bugün de milli bir duruş sergileyemiyorsunuz. Eğer ortada bir ihanet varsa o ihanet gençlere olan ihanettir annelere olan ihanettir bu terörün çözülmesini engelleyerek millete yapılan ihanettir. Kemal Kılıçdaroğlu çıkmış sürekli şunu söylüyor; 'yalan söyleyenden başbakan olmaz' diyor. Bu süreçte CHP Genel Başkanı'nın söylediği tek söz işte budur. Evet, yalan söyleyenden başbakan olmaz, doğrudur. Bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu bu ülkede başbakan olamadı ve yalan söylemeye devam ettiği sürece de başbakan olamayacak."Daha sonra Ardından CHP'nin terör konusunda çözüm maksatlı kendilerini ziyarete gelmesini hatırlatan Erdoğan, "Güya terör meselesini çözme konusunda istekli gibi yaparak kalktılar AK Parti'ye ziyarete geldiler. Biz süreci başlattığımızda bize kredi vermekten bahsettiler. Şu anda geldikleri noktada ulusalcılar CHP'yi tamamen ele geçirmiş, CHP'yi eski günlerine kuyunun dibine yeniden çekmiş durumdalar. 3 kişi ile birlikte geldi sayın Kılıçdaorğlu. Dedim ki ‘MHP randevu verdi mi size?’ ‘Hayır vermedi.’ ‘Umudunuz var mı?’ ‘Yok.’ ‘Peki ona ihtiyacımız var mı?’ ‘Yok.’ ‘Beraber yeni bir yasa, yeni bir anayasa hazırlayabilir miyiz?’ ‘Hazırlayabiliriz’ 'Tamam ben şu anda yanımdaki 3 arkadaşımı hemen görevlendiriyorum, siz de 3 arkadaşı hemen görevlendirin vakit kaybetmeyelim.' Sayın Hamzaçebi hemen söz istedi; 'bu hemen şu anda olmaz' 'Ne zaman olur?' 'Bir iki ay.' Nice 2 aylar geride kaldı. Niye çünkü hazırlıkları yok, böyle bir de dertleri, böyle bir sıkıntıları yok. Sadece dostlar alışverişte görsün. 10 tane maddeyle karşımıza çıktılar. 10 tane madde öneri paketi değil. 'Öneri mi?' diye sordum kendisine. 'Hayır bir tespit teşhis.' Medyada her zaman okuduğumuz şeyler. 'Var mı önerin? 'Yok' 'E çalışsınlar.' 'Yok.' Şimdi hala 'Bu işin çözüm yeri parlamentodur' diyorlar. Parlamentoda kapalı oturumlarda da çok konuştuk, açığında da konuştuk. Samimiysen dürüstsen o 3 arkadaşını görevlendir, benim 3 arkadaşım da belli. Otursunlar bir araya gelinler ne gerekiyorsa yapalım. Hazırım." diye kaydetti.
Erdoğan CHP'ye eleştirilerini şöyle sürdürdü: "CHP’de Meclis kürsüsünden ırkçılık yapan milletvekili kazandı, CHP ise böylece aslına rücu etti. CHP 30 yıl boyunca çözüm için nasıl ayak diretti ise bugün de ayak direniyor. MHP bu meselenin çözümünü nasıl engellediyse meselenin devamından nasıl çıkar sağladıysa bugün de aynısını yapıyor. "