Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Açıklaması

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, şu anda Kuzey Afrika ile Orta Doğu'nun, dünyada bölge içi ticaretin en düşük olduğu bölge olduğunu belirterek, ''Bizi öyle birbirimizden ayırmışlar ki, öyle fitne fesat sokmuşlar ki ülkelerin aralarına, zaten suni olan sınırlar bir bakıma katılaşmış zaman içerisinde ama artık bu dönem bitiyor. Türkiye, hem demokrasisiyle hem güçlü ekonomisiyle tüm bu coğrafyanın çok doğal bir şekilde örnek aldığı bir ülke, bir bakıma izlediği bir ülke haline geldi'' dedi.

Altınpark ANFA'da düzenlenen AK Parti İl Danışma Kurulu Toplantısı'na katılan Babacan, burada yaptığı konuşmada, Suriye'de yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bu konuya ilişkin Türkiye'nin kurallarını baştan koyduğunu ve hep haktan, mazlumdan yana olduklarını dile getiren Babacan, şunları kaydetti:

''Bu zulüm rejiminin er yada geç gideceğini söyledik. Bunu başta da söyledik, bugün de söylüyoruz. Bu noktada yine dimdik duruyoruz. Bakın ne oldu en son- Katar'da yapılan Arap Ligi Bakanlar Toplantısı'nda, Suriye tabelasının arkasına Şam'daki rejim değil, muhalif oluşumun hükümetinin başkanı oturdu. 22 ülke var Arap Ligi'nde, Suriye dahil. Diğer 21 ülkenin tamamı artık Esad Rejimi'ni tanımıyor. Suriye halkının gerçek temsilcisi olarak oradaki muhalefeti ve onun oluşturduğu liderliği tanıyor. Artık Arap dünyasının kendi içinde de meşruiyetini tamamen kaybetmiş bir rejimden bahsediyoruz. Birkaç ülkenin desteği var ve o ülkelerin desteğiyle belki bugün rejim hala varlığını sürdürüyor ama halktan güç almayan, halkın güvenini kazanmamış, uluslararası siyasi meşruiyeti olmayan ve hukuki meşruiyeti artık kalmamış bir rejimin dayanması mümkün değil, er yada geç inşallah o da sona erecek ve Suriye, hak ettiği huzura kavuşacak.''

-Çözüm süreci-

Türkiye'nin içinden geçtiği çok önemli bir çözüm süreci olduğuna da değinen Babacan, bunun, ülkenin 30 yılı aşkın süredir büyük bedeller ödemesini beraberinde getiren bir mesele olduğunu söyledi.

Ali Babacan, zamanında Marksist-Leninist ideolojiyle kurulan terör örgütünün, Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle beraber kendisine etnik unsurları istismar ederek var olma zemini oluşturduğunu ifade etti.

Buna karşılık, Türkiye'de AK Parti iktidarı döneminde atılan adımlarla, söz konusu istismar zemininin tamamen yok olduğunu vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:

''Sonuçta sayın Başbakanımızın bizzat yönettiği, çok dar bir ekiple yönettiği bir süreçle, hamdolsun gayet güzel gelişmeler yaşamaya başladık. Biz bu konuda sayın Başbakanımız başta olmak üzere dikkat ederseniz fazla konuşmuyoruz, işin özüne bakıyoruz ama burada temel prensipler de çok açık. Biz parti programımıza 2001 yılında bu meseleyle alakalı ne yazdıysak açın bugün o sayfaları, o satırları okuyun. Bu meseleyle ilgili tespitlerimiz ve çözüme yönelik atılması gereken adımlar neyse bakın 2013 yılına geldik, tam 12 yıl sonra satır satır, cümle cümle, paragraf paragraf aynen onları uyguluyoruz.

Bu gelişmeler, 12 yıllık tutarlı, ısrarlı, ve doğru politikanın nihayet sonucunun alınması ve nihayet artık güzel gelişmelerin yaşanmasını da beraberinde getirdi. Temel ilkeler çok basit. Biz hep şunu söylüyoruz. 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes bu ülkede evrensel standartlarda temel haklarını sonuna kadar kullanabilmeli. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes uluslararası standartlardaki özgürlüklerini doyasıya yaşayabilmeli. Devlet her bir vatandaşın etnik kökeni ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, hangi kültürü benimsemiş olursa olsun, devlet her vatandaşımızı aynı samimiyetle kucaklamalı.''

-''Devlet, millet içindir''-

Devletin millet için olduğuna işaret eden Babacan, çözüm sürecinin aslında devletle milletin kaynaştığı, kucaklaştığı bir süreç olduğunu söyledi.

Türkiye'nin mutlaka hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir ülke olması gerektiğini belirten Babacan, keyfi uygulamaların bulunmaması gerektiğini vurguladı.

Bunlar ne kadar iyi gerçekleştirilirse, devlet millet kucaklaşmasının da o noktada yakalanabileceğini dile getiren Babacan, şöyle konuştu:

''Aslında zaten bu milletin hak ettiği politikalar bunlar. Bir bakıma biz özümüze, aslımıza dönüyoruz. Bugün Türkiye topraklarının tam 11-12 misli bir coğrafyayı yüzlerce yıl istikrarla, güvenle, ekonomik refahla yönetebilen bir kültürden geliyoruz biz ama o kültürün özünde birlik, beraberlik, kardeşlik vardır ve yaratılanı, yaratandan ötürü severim bakışı vardır. İşte Türkiye aslında o özünü tekrar yakalıyor. Tarihinin kendine verdiği o büyük misyonu, görevi bir bakıma yeniden yerine getirmeye başlıyor. Bizi bir cihan devleti yapan etnik milliyetçilik anlayışı değil, bir bölgesel milliyetçilik anlayışı da değil, farklı kategorilerdeki milliyetçilik anlayışı da değil. Biz hep söylüyoruz; milliyetçilik bu milleti çok sevmektir. Bu millet derken etnik kökeni ne olursa olsun, hangi bölgeden olursa olsun. Herkesi çok sevmektir. Milliyetçilik bu millet için çalışmaktır ve inşallah Türkiye'de bunu gerçekleştiriyoruz.

Halkımız da gayet iyi farkında. Bakın bu sürece ne kadar sabotaj girişimleri var. Sadece kendi içimizde değil. Fransa'da, Rusya'da neler neler oluyor. İçeriden, dışarıdan akamete uğratmak isteyen çok çevreler var. Türkiye'nin kendi özünü yakalamasından, kendi aslına dönmesinden ve Türkiye'nin gittikçe bir küresel aktör olmasından rahatsız olan çok çevreler var. Kendi içimizde de var maalesef ama Avrupa'da da var, daha yakın coğrafyada da var. Bunların hepsinin farkında olacağız ama artık milletimiz provokasyonlara kapalı. Artık aldanan olmayacağız ve bu hedef doğrultusunda hep beraber yürüyeceğiz ve bunları aştığımız zaman sadece Türkiye'de değil, bunun etkilerini çok geniş bir coğrafyada hissedeceğiz.''

-''Sınırlar anlamını yitirmeye başlayacak''-

Günümüzde Kuzey Afrika'da ve Orta Doğu'da sıkıntılı bir dönemin yaşandığını ancak bu dönemin aslında bir demokrasi, bir özgürlük arayışı olduğunu belirten Babacan, bu arayışlardaki ülkelerin desteğe ihtiyacı olduğunu, Türkiye'nin de bu ülkelere gereken desteği verdiğini bildirdi.

''Tüm bu ülkelerde eğer demokrasi başarılı olursa ve bu demokrasi başarısı yanında güçlü bir ekonomiyi de eş zamanlı olarak gerçekleştirirse, işte o zaman Türkiye'den başlayıp Suriye'den, Kuzey Afrika'nın öbür ucuna kadar olan coğrafyada, Orta Doğu'daki coğrafyada artık yavaş yavaş sınırlar anlamını yitirmeye başlayacak'' görüşünü dile getiren Babacan, bu sınırların çoğunun suni sınırlar olduğunu söyledi.

Ali Babacan, bu ülkelerin bir çoğunun dilinin, dininin, tarihinin ortak olduğuna işaret ederek, vizeleri kaldırarak, serbest ticaret anlaşmaları yaparak, paranın, enerjinin tüm bu coğrafyada serbestçe dolaşmasını sağlayarak, çok daha farklı, yepyeni bir jeopolitik ortamın bu coğrafyada olabileceğine kuvvetle inandıklarını vurguladı.

Şu anda Kuzey Afrika ile Orta Doğu'nun, dünyada bölge içi ticaretin en düşük olduğu bölge olduğunu anlatan Babacan, ''Bizi öyle birbirimizden ayırmışlar ki, öyle fitne fesat sokmuşlar ki ülkelerin aralarına, bu zaten suni olan sınırlar bir bakıma katılaşmış zaman içerisinde ama artık bu dönem bitiyor ve böyle bir noktaya vardığımızda Türkiye, hem demokrasisiyle hem güçlü ekonomisiyle tüm bu coğrafyanın çok doğal bir şekilde örnek aldığı bir ülke, bir bakıma izlediği bir ülke haline geldi, geliyor ve bundan sonra bu özelliğimiz daha da ön plana çıkacak'' diye konuştu.

-''Hibe şeklindeki dış yardımlar geçen yıl 1,3 milyar dolara çıktı''-

Babacan, Türkiye'nin sadece Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da değil, dünyanın birçok ülkesinde artık daha da aktif olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin geçen yılki hibe şeklindeki dış yardımlarının 1 milyar 300 milyon dolara çıktığını bildirdi.

Türkiye'nin 2002 yılında ''yardım alan ülkeler'' grubunda yer aldığına ancak bugün ''yükselen, yardım eden ülkeler'' listesi içinde olduğuna vurgu yapan Babacan, devletin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının da yurt dışında artık daha aktif olduğunu kaydetti.

Muhabir: Recep Demir

Yayıncı: Zülal Eser
Kaynak: AA