Başbakan Erdoğan 'pazarlık' iddialarını yalanladı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecine yönelik eleştiri ve iddialar karşısında, ''Bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum: Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu, güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, canlı yayınlanan CNN Türk-Kanal D ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Terörün son bulması için yürütülen çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, ''Türkiye'de herkesin gözü, kulağı çözüm sürecinde. Süreç nasıl gidiyor'' sorusu üzerine, süreci ''başarılı bir süreç'' olarak değerlendirdiğini ifade etti.
Medyanın da olumlu yaklaşımıyla sürecin isabetli gittiğini ve bundan sonra da böyle devam edeceğine inandığını söyleyen Erdoğan, ''Geçmişte yapılmış bazı yanlışlar eğer yapılmazsa inanıyorum ki bu işten başarılı bir şekilde çıkacağız'' dedi.
Dolaştığı illerde vatandaşlarla yaptığı görüşmelerde de çözüm sürecine desteğin yüksek olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bu durumu ''geleceği satın almak'' olarak nitelendirdi. Kamuoyu araştırmalarında da çözüm sürecine desteğin yüksek olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şehit ailelerinin kurduğu derneklerin de ''ne olur artık bu işi bitirin çünkü yüreği yanan biziz. Bitsin bu iş'' dediğini vurguladı.
-''Şimdi geleceği satın almaya başladılar''-
Çözüm sürecine desteğin yüzde 58 civarında olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, çözüm sürecinin halka daha doğru anlatılması durumunda bu desteğin daha da artacağına inandığını kaydetti.
Yaptırdıkları kamuoyu araştırmasında çözüm sürecine desteğin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 77, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise yüzde 80'den fazla olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Canı yanan bölge orası. Maddi ve manevi kayıplar var, yıllar yılı'' dedi.
Son 10 yılda bölgeye eski TL hesabına göre 36-37 katrilyon civarında kamu yatırımı yapılmasına rağmen, terör sebebiyle manevi rahatsızlığı bulunduğunu; bu durumun da bölge halkının huzuru için yeterli olmadığını belirten Erdoğan, ''Ama bakın şu anda son olarak Milli Eğitim Bakanım Hakkari'ye gitti. Döndükten sonra, 'hava Hakkari'de ciddi manada değişmiş' dedi.
Okullarla ilgili talebin olduğunu ve aynı tablonun Şırnak için de geçerli olduğunu söyledi'' diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde Silopi'de termik santrali açılışına katıldığını hatırlatan Erdoğan, ''Diyarbakır'la ilgili şirket kurma noktasında bire on talep var. Demek ki şimdi geleceği satın almaya başladılar. Bire on çok enteresan rakam'' değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, ''Bu örgüt ne istedi ve ne elde etmeyi umuyor ki bu süreçte uyum gösteriyor'' sorusu üzerine şunları söyledi:
''Çok açık net herşeyi samimi değerlendirerek halkıma bu mesajı vermemiz lazım. Ben halkıma inanıyorum. Halkımın da bize şahsımda inandığına inanıyorum. Zira zaman herşeyin şahidi olacaktır ve şu 10 yılda da şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başı nerdeydi malum, bilinen bir şey. O günden bugüne gelinen süreçte ortada ama biz bazı şeyleri herşeye rağmen göğüsledik. Örneğin benim siyasette bir ilkem vardır. 'Siyaset risktir' diye bunu kullanırım. Ekonomi de hayat da risktir. Yaradan bunu bu şekilde tayin etmiş. Risklerle beraber biz hayatı yaşıyoruz. Bu süreç içinde, biz daha önceki MİT Müsteşarım Emre bey döneminde biz ada görüşmelerini başlattık. Bunları niye başlattık. Hepsi bugünlerin belki de bir ön hazırlığıydı, çalışmasıydı ve bütün bunları yaparken, asla bunları biz bir pazarlık konusu yapmadık, yapamazdık.
Zira ne milletimin bana verdiği böyle bir yetki var. Ne de benim, arkadaşlarımın, partimizin, adalet anlayışımızın böyle bir yaklaşımı sözkonusu olabilir. Asla böyle bir şeye bizim yaklaşmamız sözkonusu değildir.''
-''Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz''-
Zaman zaman, ''genel af'' konusunun gündeme getirildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, ''Biz, kendi yargılamalarımızın silsilesi içinde, bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz ama şehitlerimizin veya bir maktülün hakkının affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır ama benim ülkemde inancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir. Böyle bir af varsa, böyle bir yetki varsa o maktülün varislerinindir'' diye konuştu.
Geçmişte, Uşak'ta bir konuşmasında bu konuyu gündeme getirdiğinde kendisine 'Yoksa şeriatı mı getireceksin' denildiğini hatırlatan Erdoğan, ''Böyle bir yetkim olamaz. Şimdi bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum : Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu, güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil'' diye konuştu.
-''Bunu söyleyen bizi iyi anlamamış''-
Başbakan Erdoğan, muhalefet tarafından gündeme getirilen, ''al başkanlığı ver özerkliği veya Öcalan'a af değil ama ev hapsi'' iddialarının hatırlatılması üzerine şunları söyledi :
''Bunu geçmişte de söyledim. Ev hapsi falan böyle bir şey asla sözkonusu değildir. Onu da geçelim biz İmralı'da niye bu kadar bedel ödüyoruz. Çünkü normal bir f tipi cezaevine alsak her gün orada toplu mitingler mi izleyeceğiz veya bu toplu mitinglerle mi uğraşacağız ve bu huzursuzluğumuzu daha da artıracağı için biz bu bedeli millet olarak karşılıyoruz. Bu bedeli ödemenin ne kadar ağır olduğunu bile bile buna katlanıyoruz. Burada da risk alıyoruz. 'Al başkanlığı ver şunu...' haşa. Bunu söyleyen bir defa bizi iyi anlamamış.
Eğer bizim böyle bir derdimiz olsa biz kalkıp da tüzüğüne '3 dönem arka arkaya milletvekilliği yapan dördüncü dönem ayrılmak durumundadır' ilkesini getirmez. Biz bu ilkeyi getirmişiz. Bu ilkeyi getirmek ne demek. Bir diğeri de bu ülkede biz, cumhurbaşkanını millet seçsin diye milletin talebine cevap veren partiyiz.''
Başkanlık sisteminin, Süleyman Demirel ve Turgut Özal ve Alparslan Türkeş tarafından da gündeme getirildiği hatırlatan Erdoğan, merhum Türkeş'in kitabında, ''Osmanlı'nın varisleri olarak bizlere yakışan budur'' ifadeleriyle Başkanlık Sistemi'ni desteklediğine dikkati çekti.
-''Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını kimse istemiyor''-
Başbakan Erdoğan, ''Geçmişteki yanlışlar yapılmazsa sürecin iyi gideceğini söylediniz. Geçmişteki yanlışlar derken, çekilirken çekilenlerin vurulması mı- Bunu önlemek için ne yapacaksınız-'' sorusu üzerine ise şunları kaydetti:
Burada iki başlık çok önemli. Bir, bu işi provoke etmek isteyen içerde bazı mahfiller olabilir. İki, dışardan bazı mahfiller olabilir çünkü Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını açık söylüyorum kimse istemiyor. Güçlü bir Türkiye'nin, nelere muktedir olabileceğini görüyorlar. Türkiye'nin kişi başı milli gelirde 11 bin dolar seviyesine ulaşması bile bazı mahfilleri rahatsız ediyor. Çünkü güçlü bir Türkiye, kenar köşe, garip gureba, milli geliri çok düşük olan yerlere eli uzanacaktır. Geçmişte biz alan eldik ama şimdi veren el olduk. Güçlendikçe daha fazla vereceğiz. Burada bunların bütün sıkıntısı, içerden bizi nasıl provoke ederler. Benim endişem orada. Biz bütün askerimizle, polisimizle, istihbarat teşkilatlarımızla buna karşı bütün tedbirlerimizi alacağız. Dikkat ederseniz ben sık sık, 'silahların bırakılması' diyorum çünkü bırakılmaması, sıkıntı doğurabilir çünkü silahlı olan birisinin geçtiğini olur ya görmeleri halinde, 'ha bu silahlı olduğuna göre acaba.''
-''Bırak, silahsız olarak geçişini yap''-
Erdoğan, silahıyla birlikte çekilme sırasında hukuki meselelerin de çıkabileceği yönündeki bir hatırlatma üzerine ise ''O da çıkabilir. 'Sen buna nasıl bir müsaade edebilirsin'' dedi.
Başbakan Erdoğan, askerlere bu yönde bir talimat verilip verilmediğinin sorulması üzerine ise şöyle devam etti:
''Bunlar kalkıp, hukuk devletinin içindeyiz her şeyden önce. Hukuk devletinin içinde hukuk devletinde yol geçen hanına çevirmek diye bir şey tabi ki olmaz. Bunlar, o geliş gidiş yollarını gayet iyi bilirler.
Suriye'yle 910, Irak'la 380-400 kilometre hududumuz var. İran hududu var. Buralar devasa bir sınır.
Biz hep şunu söyledik halen de onu söylüyoruz. Silah değil, siyaset buna doğru bir yaklaşımın kesinlikle telkinini biz de yapıyoruz ve bunu da özellikle bekliyoruz. Dolayısıyla niye silah. Bırak, silahsız olarak geçişini yap.''
Kaynak: AA
Medyanın da olumlu yaklaşımıyla sürecin isabetli gittiğini ve bundan sonra da böyle devam edeceğine inandığını söyleyen Erdoğan, ''Geçmişte yapılmış bazı yanlışlar eğer yapılmazsa inanıyorum ki bu işten başarılı bir şekilde çıkacağız'' dedi.
Dolaştığı illerde vatandaşlarla yaptığı görüşmelerde de çözüm sürecine desteğin yüksek olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bu durumu ''geleceği satın almak'' olarak nitelendirdi. Kamuoyu araştırmalarında da çözüm sürecine desteğin yüksek olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şehit ailelerinin kurduğu derneklerin de ''ne olur artık bu işi bitirin çünkü yüreği yanan biziz. Bitsin bu iş'' dediğini vurguladı.
-''Şimdi geleceği satın almaya başladılar''-
Çözüm sürecine desteğin yüzde 58 civarında olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, çözüm sürecinin halka daha doğru anlatılması durumunda bu desteğin daha da artacağına inandığını kaydetti.
Yaptırdıkları kamuoyu araştırmasında çözüm sürecine desteğin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 77, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise yüzde 80'den fazla olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Canı yanan bölge orası. Maddi ve manevi kayıplar var, yıllar yılı'' dedi.
Son 10 yılda bölgeye eski TL hesabına göre 36-37 katrilyon civarında kamu yatırımı yapılmasına rağmen, terör sebebiyle manevi rahatsızlığı bulunduğunu; bu durumun da bölge halkının huzuru için yeterli olmadığını belirten Erdoğan, ''Ama bakın şu anda son olarak Milli Eğitim Bakanım Hakkari'ye gitti. Döndükten sonra, 'hava Hakkari'de ciddi manada değişmiş' dedi.
Okullarla ilgili talebin olduğunu ve aynı tablonun Şırnak için de geçerli olduğunu söyledi'' diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde Silopi'de termik santrali açılışına katıldığını hatırlatan Erdoğan, ''Diyarbakır'la ilgili şirket kurma noktasında bire on talep var. Demek ki şimdi geleceği satın almaya başladılar. Bire on çok enteresan rakam'' değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, ''Bu örgüt ne istedi ve ne elde etmeyi umuyor ki bu süreçte uyum gösteriyor'' sorusu üzerine şunları söyledi:
''Çok açık net herşeyi samimi değerlendirerek halkıma bu mesajı vermemiz lazım. Ben halkıma inanıyorum. Halkımın da bize şahsımda inandığına inanıyorum. Zira zaman herşeyin şahidi olacaktır ve şu 10 yılda da şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başı nerdeydi malum, bilinen bir şey. O günden bugüne gelinen süreçte ortada ama biz bazı şeyleri herşeye rağmen göğüsledik. Örneğin benim siyasette bir ilkem vardır. 'Siyaset risktir' diye bunu kullanırım. Ekonomi de hayat da risktir. Yaradan bunu bu şekilde tayin etmiş. Risklerle beraber biz hayatı yaşıyoruz. Bu süreç içinde, biz daha önceki MİT Müsteşarım Emre bey döneminde biz ada görüşmelerini başlattık. Bunları niye başlattık. Hepsi bugünlerin belki de bir ön hazırlığıydı, çalışmasıydı ve bütün bunları yaparken, asla bunları biz bir pazarlık konusu yapmadık, yapamazdık.
Zira ne milletimin bana verdiği böyle bir yetki var. Ne de benim, arkadaşlarımın, partimizin, adalet anlayışımızın böyle bir yaklaşımı sözkonusu olabilir. Asla böyle bir şeye bizim yaklaşmamız sözkonusu değildir.''
-''Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz''-
Zaman zaman, ''genel af'' konusunun gündeme getirildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, ''Biz, kendi yargılamalarımızın silsilesi içinde, bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz ama şehitlerimizin veya bir maktülün hakkının affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır ama benim ülkemde inancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir. Böyle bir af varsa, böyle bir yetki varsa o maktülün varislerinindir'' diye konuştu.
Geçmişte, Uşak'ta bir konuşmasında bu konuyu gündeme getirdiğinde kendisine 'Yoksa şeriatı mı getireceksin' denildiğini hatırlatan Erdoğan, ''Böyle bir yetkim olamaz. Şimdi bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum : Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu, güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil'' diye konuştu.
-''Bunu söyleyen bizi iyi anlamamış''-
Başbakan Erdoğan, muhalefet tarafından gündeme getirilen, ''al başkanlığı ver özerkliği veya Öcalan'a af değil ama ev hapsi'' iddialarının hatırlatılması üzerine şunları söyledi :
''Bunu geçmişte de söyledim. Ev hapsi falan böyle bir şey asla sözkonusu değildir. Onu da geçelim biz İmralı'da niye bu kadar bedel ödüyoruz. Çünkü normal bir f tipi cezaevine alsak her gün orada toplu mitingler mi izleyeceğiz veya bu toplu mitinglerle mi uğraşacağız ve bu huzursuzluğumuzu daha da artıracağı için biz bu bedeli millet olarak karşılıyoruz. Bu bedeli ödemenin ne kadar ağır olduğunu bile bile buna katlanıyoruz. Burada da risk alıyoruz. 'Al başkanlığı ver şunu...' haşa. Bunu söyleyen bir defa bizi iyi anlamamış.
Eğer bizim böyle bir derdimiz olsa biz kalkıp da tüzüğüne '3 dönem arka arkaya milletvekilliği yapan dördüncü dönem ayrılmak durumundadır' ilkesini getirmez. Biz bu ilkeyi getirmişiz. Bu ilkeyi getirmek ne demek. Bir diğeri de bu ülkede biz, cumhurbaşkanını millet seçsin diye milletin talebine cevap veren partiyiz.''
Başkanlık sisteminin, Süleyman Demirel ve Turgut Özal ve Alparslan Türkeş tarafından da gündeme getirildiği hatırlatan Erdoğan, merhum Türkeş'in kitabında, ''Osmanlı'nın varisleri olarak bizlere yakışan budur'' ifadeleriyle Başkanlık Sistemi'ni desteklediğine dikkati çekti.
-''Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını kimse istemiyor''-
Başbakan Erdoğan, ''Geçmişteki yanlışlar yapılmazsa sürecin iyi gideceğini söylediniz. Geçmişteki yanlışlar derken, çekilirken çekilenlerin vurulması mı- Bunu önlemek için ne yapacaksınız-'' sorusu üzerine ise şunları kaydetti:
Burada iki başlık çok önemli. Bir, bu işi provoke etmek isteyen içerde bazı mahfiller olabilir. İki, dışardan bazı mahfiller olabilir çünkü Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını açık söylüyorum kimse istemiyor. Güçlü bir Türkiye'nin, nelere muktedir olabileceğini görüyorlar. Türkiye'nin kişi başı milli gelirde 11 bin dolar seviyesine ulaşması bile bazı mahfilleri rahatsız ediyor. Çünkü güçlü bir Türkiye, kenar köşe, garip gureba, milli geliri çok düşük olan yerlere eli uzanacaktır. Geçmişte biz alan eldik ama şimdi veren el olduk. Güçlendikçe daha fazla vereceğiz. Burada bunların bütün sıkıntısı, içerden bizi nasıl provoke ederler. Benim endişem orada. Biz bütün askerimizle, polisimizle, istihbarat teşkilatlarımızla buna karşı bütün tedbirlerimizi alacağız. Dikkat ederseniz ben sık sık, 'silahların bırakılması' diyorum çünkü bırakılmaması, sıkıntı doğurabilir çünkü silahlı olan birisinin geçtiğini olur ya görmeleri halinde, 'ha bu silahlı olduğuna göre acaba.''
-''Bırak, silahsız olarak geçişini yap''-
Erdoğan, silahıyla birlikte çekilme sırasında hukuki meselelerin de çıkabileceği yönündeki bir hatırlatma üzerine ise ''O da çıkabilir. 'Sen buna nasıl bir müsaade edebilirsin'' dedi.
Başbakan Erdoğan, askerlere bu yönde bir talimat verilip verilmediğinin sorulması üzerine ise şöyle devam etti:
''Bunlar kalkıp, hukuk devletinin içindeyiz her şeyden önce. Hukuk devletinin içinde hukuk devletinde yol geçen hanına çevirmek diye bir şey tabi ki olmaz. Bunlar, o geliş gidiş yollarını gayet iyi bilirler.
Suriye'yle 910, Irak'la 380-400 kilometre hududumuz var. İran hududu var. Buralar devasa bir sınır.
Biz hep şunu söyledik halen de onu söylüyoruz. Silah değil, siyaset buna doğru bir yaklaşımın kesinlikle telkinini biz de yapıyoruz ve bunu da özellikle bekliyoruz. Dolayısıyla niye silah. Bırak, silahsız olarak geçişini yap.''