Soylu: Parlamenter Sistem, Yargıya Müdahale Etme İmkanı Veriyor
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, parlamenter sistemin yargıya müdahale etme imkanı veren bir sistem olduğunu söyledi.
AK Parti Siyaset Akademisi'nin Konya'da düzenlediği 'Lider Ülke Türkiye; Yerel Yönetimler Programı 2' etkinliğinde konuşan Süleyman Soylu, başkanlık sisteminin gerekliliği ve parlamenter sistemin olumsuz yönleri hakkında bilgi verdi. Türkiye'nin 1982 Anayasası’nın kalıntılarıyla gidemeyeceğini dile getiren Soylu, Türkiye’deki parlamenter sistemin iki şoförlü bir arabaya benzediğini belirtti.
“Parlamenter sistem, yürütmenin iki başlı olduğu bir sistemdir” diyen Soylu, “Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı olursa, tam sen gaza basıp gitmek istediğinde o frene basar. Sen hafif bir durmak isteyeceksin o, belki de gaza basacak. Bu arabayla istikrarlı bir şekilde yol almak mümkün değil. Her zaman sayın Abdullah Gül ile sayın Tayyip Erdoğan o centilmenliği, o uyumu beraber gösterecek diye bir şey yok. Bizler 40 yıl öncekilerin ayrılığını tartışıyoruz da bizden 40 yıl sonrakiler bizim hayatımızı tartışmayacak mı? Biz yarına iyi bir sistem bırakmakla mükellefiz” dedi.
"TÜRKİYE KRİZLERİ KOALİSYONLAR NEDENİYLE YAŞADI"
Soylu, "1961’de sistemi kuranların bu sistemi bürokrasiye teslim ettiğini ve sistemin canına okuduğunu" anlattı. Parlamenter sistemde yaşanan koalisyonların ülkeye verdiği zararlar hakkında bilgi veren Soylu, “Türkiye’de 1970 - 1980 arası parlamenter sistem var. Bu dönemde 13 tane koalisyon hükümeti kuruldu. Neler oldu peki? Çocuklarımız sağcı-solcu diye birbirlerine katlettirildi mi? Türkiye büyük ekonomik krizlere girdi mi? Bu ülkede Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşlığı seçmek için 114 defa tur yaptı. Peki 1990 ile 2000 arası tam 11 koalisyon. Ekonomik krizler, yüzde 7 – 8 bin faizler. 1990 ile 2000 arasında Türkiye büyük krizleri bu koalisyonlar sayesinde yaşadı. Peki bu son 10 yılda neden böyle büyük bir gelişme var? Türkiye’ye Cumhuriyet tarihi boyunca 2002 yılına kadar toplam 14.5 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım sermayesi geldi. 2002’den 2012’nin sonuna kadar ise 124.5 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım sermayesi geldi. Bu yatırım işte istikrara geldi” diye konuştu.
"PARLAMENTER SİSTEM KRİZLERE ÇARE BULAMADI"
Türkiye’de yaşanan ekonomik bunalımların, ihtilalların ve muhtıraların parlamenter sistemin doğurduğu koalisyon hükümetleri nedeniyle yaşandığını savunan Soylu, şunları söyledi: “Peki madem 1961’de kurulan anayasa iyiydi, parlamenter sistem iyiydi, peki 1971 muhtırası niye oldu? 1980 darbesi niye oldu? O sistem, krizlere niye bir çare bulamadı? Bir yöneticisiniz, kurallar dizisi oluşturmuşsunuz, her gün sistem bir yerden patlıyor. Bunu sürdürülebilir kılabilir misiniz? Demek ki bir yerde bir arıza var. Efendim, eğer başkanlık sistemi gelirse diktatörlük olur. Peki başkanı seçen kim; halk. Bugün başbakanı seçen kim? Cumhurbaşkanı isterse Tayyip Erdoğan’a görev vermezdi. 28 Şubat sürecinden sonra Refah Partisi, Doğru Yol Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin oluşturduğu koalisyonda bir tek milletvekili bile olmayan Mesut Yılmaz’a görev verdiler. Yetmedi Mesut Yılmaz düştü. Peki hangi sistem daha doğru? Halkın tek dereceden seçtiği ve ona anayasaya göre direkt sorumlu olan başkan mı, yoksa hiçbirimizin öngöremediği ‘Yarın ya Cumhurbaşkanı ya bize yanlış yaparsa’ dediği sistem mi? Bu sistemi biz kurmadık. Sistemi kuranlar bize oligarşik bürokrasiyi miras bıraktılar. Türkiye’nin başbakanı, 10 yıldır oligarşik bürokrasiden Türkiye’yi kurtarmak istediğini söylüyor. Çünkü bu sistemi kuranlar, parlamenter sistemi oligarşik bürokrasi ile kendi tekellerine almayı amaçladı.”
"PARLAMENTER SİSTEM YARGIYA MÜDAHALE ETME HAKKI VERİR"
Parlamenter sistemin özünde çok kötü bir sistem olmadığını anlatan Süleyman Soylu, ancak Türkiye’deki sistemin tarumar olduğunu ve rehabilite edilme şansının olmadığını öne sürdü. Parlamenter sistemin bir şekilde yargıya müdahale etme hakkını da doğurduğunu anlatan Soylu, “Peki bugün yürütme, yasama yargıyı milletvekilleri mi kontrol ediyor; yoksa bakanlar mı milletvekilleri üzerinde taahküm sahibi? Bakanlar tabiî ki. Bu, yürütme ve yasamayı bir şekilde blokaj altına alma demektir. Hani güçler ayrılığı? Hani kuvvetler ayrılığı? Hiç alakası yok” diye konuştu.
“CHP, yasama, yürütme ve yargının ayrı olmasını savunmuyor mu?" diye soran Soylu, "CHP bundan 3 yıl önce ‘Siz yargıya müdahale ediyorsunuz’ diyordu. Ama bir yıldır ‘Efendim içerideki adamları dışarı çıkarsanıza’ demeye başladı.
Şimdi biz onlara uysak AK Parti yargıya müdahale edecek. Demek ki parlamenter sistem bir şekilde yargıya müdahale etme hakkı da ortaya koyan bir sistem. Ama başkanlık sisteminde böyle bir şey yok” ifadelerini kullandı .
“Parlamenter sistem, yürütmenin iki başlı olduğu bir sistemdir” diyen Soylu, “Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı olursa, tam sen gaza basıp gitmek istediğinde o frene basar. Sen hafif bir durmak isteyeceksin o, belki de gaza basacak. Bu arabayla istikrarlı bir şekilde yol almak mümkün değil. Her zaman sayın Abdullah Gül ile sayın Tayyip Erdoğan o centilmenliği, o uyumu beraber gösterecek diye bir şey yok. Bizler 40 yıl öncekilerin ayrılığını tartışıyoruz da bizden 40 yıl sonrakiler bizim hayatımızı tartışmayacak mı? Biz yarına iyi bir sistem bırakmakla mükellefiz” dedi.
"TÜRKİYE KRİZLERİ KOALİSYONLAR NEDENİYLE YAŞADI"
Soylu, "1961’de sistemi kuranların bu sistemi bürokrasiye teslim ettiğini ve sistemin canına okuduğunu" anlattı. Parlamenter sistemde yaşanan koalisyonların ülkeye verdiği zararlar hakkında bilgi veren Soylu, “Türkiye’de 1970 - 1980 arası parlamenter sistem var. Bu dönemde 13 tane koalisyon hükümeti kuruldu. Neler oldu peki? Çocuklarımız sağcı-solcu diye birbirlerine katlettirildi mi? Türkiye büyük ekonomik krizlere girdi mi? Bu ülkede Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşlığı seçmek için 114 defa tur yaptı. Peki 1990 ile 2000 arası tam 11 koalisyon. Ekonomik krizler, yüzde 7 – 8 bin faizler. 1990 ile 2000 arasında Türkiye büyük krizleri bu koalisyonlar sayesinde yaşadı. Peki bu son 10 yılda neden böyle büyük bir gelişme var? Türkiye’ye Cumhuriyet tarihi boyunca 2002 yılına kadar toplam 14.5 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım sermayesi geldi. 2002’den 2012’nin sonuna kadar ise 124.5 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım sermayesi geldi. Bu yatırım işte istikrara geldi” diye konuştu.
"PARLAMENTER SİSTEM KRİZLERE ÇARE BULAMADI"
Türkiye’de yaşanan ekonomik bunalımların, ihtilalların ve muhtıraların parlamenter sistemin doğurduğu koalisyon hükümetleri nedeniyle yaşandığını savunan Soylu, şunları söyledi: “Peki madem 1961’de kurulan anayasa iyiydi, parlamenter sistem iyiydi, peki 1971 muhtırası niye oldu? 1980 darbesi niye oldu? O sistem, krizlere niye bir çare bulamadı? Bir yöneticisiniz, kurallar dizisi oluşturmuşsunuz, her gün sistem bir yerden patlıyor. Bunu sürdürülebilir kılabilir misiniz? Demek ki bir yerde bir arıza var. Efendim, eğer başkanlık sistemi gelirse diktatörlük olur. Peki başkanı seçen kim; halk. Bugün başbakanı seçen kim? Cumhurbaşkanı isterse Tayyip Erdoğan’a görev vermezdi. 28 Şubat sürecinden sonra Refah Partisi, Doğru Yol Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin oluşturduğu koalisyonda bir tek milletvekili bile olmayan Mesut Yılmaz’a görev verdiler. Yetmedi Mesut Yılmaz düştü. Peki hangi sistem daha doğru? Halkın tek dereceden seçtiği ve ona anayasaya göre direkt sorumlu olan başkan mı, yoksa hiçbirimizin öngöremediği ‘Yarın ya Cumhurbaşkanı ya bize yanlış yaparsa’ dediği sistem mi? Bu sistemi biz kurmadık. Sistemi kuranlar bize oligarşik bürokrasiyi miras bıraktılar. Türkiye’nin başbakanı, 10 yıldır oligarşik bürokrasiden Türkiye’yi kurtarmak istediğini söylüyor. Çünkü bu sistemi kuranlar, parlamenter sistemi oligarşik bürokrasi ile kendi tekellerine almayı amaçladı.”
"PARLAMENTER SİSTEM YARGIYA MÜDAHALE ETME HAKKI VERİR"
Parlamenter sistemin özünde çok kötü bir sistem olmadığını anlatan Süleyman Soylu, ancak Türkiye’deki sistemin tarumar olduğunu ve rehabilite edilme şansının olmadığını öne sürdü. Parlamenter sistemin bir şekilde yargıya müdahale etme hakkını da doğurduğunu anlatan Soylu, “Peki bugün yürütme, yasama yargıyı milletvekilleri mi kontrol ediyor; yoksa bakanlar mı milletvekilleri üzerinde taahküm sahibi? Bakanlar tabiî ki. Bu, yürütme ve yasamayı bir şekilde blokaj altına alma demektir. Hani güçler ayrılığı? Hani kuvvetler ayrılığı? Hiç alakası yok” diye konuştu.
“CHP, yasama, yürütme ve yargının ayrı olmasını savunmuyor mu?" diye soran Soylu, "CHP bundan 3 yıl önce ‘Siz yargıya müdahale ediyorsunuz’ diyordu. Ama bir yıldır ‘Efendim içerideki adamları dışarı çıkarsanıza’ demeye başladı.
Şimdi biz onlara uysak AK Parti yargıya müdahale edecek. Demek ki parlamenter sistem bir şekilde yargıya müdahale etme hakkı da ortaya koyan bir sistem. Ama başkanlık sisteminde böyle bir şey yok” ifadelerini kullandı .