Balıkesir Milletvekili Gümüş, Meclis Genel Kurulunda Edremit Körfezindeki Sel Felaketine Dikkat Çekti
CHP Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş, geçtiğimiz haftalarda Balıkesir'in Edremit körfezinde yaşanan sel felaketiyle ilgili TBMM Genel Kurulunda bir konuşma yaparak bölgedeki sıkıntıyı dile getirdi, sel felaketinin yol açtığı hasarların devlet tarafından karşılanması gerektiğini söyledi.
Meclis genel kurulunda Enerji Piyasası Kanun Tasarısının Geçici 12. Maddesi hakkında bir konuşma yapan CHP Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş sözlerine, "Ateş düştüğü yeri yakar" diyerek başlayıp Edremit İlçesi ve beldelerinde yaşanan sel felaketine dikkat çekerek burada sel sonucu binlerce kişinin, esnaf ve üreticinin zarara uğradığını belirtti.
Geçmiş olysun dileğinde bulunan Gümüş, Edremit körfesinde son 6 yılda altıncı sel felaketi yaşandığını kaydetti.
Haluk Ahmet Gümüş, "Art arda gelen bu felaketler bu bölgenin afet bölgesi kapsamına sokulabileceği doğrultusundaki talepleri yükseltmiştir. Artık, konutların, iş yerlerinin, üreticinin zararları devletçe karşılanmalıdır. Ne yazık ki 2010 yılında yaşanan sel felaketinden dolayı bölgeye ayrılan ödenekler ödenmemiş, Maliye Bakanlığı’na takılı kalmıştır. Biz buradan sesleniyoruz; siz yabancı ülkelerdeki mağdur insanlara elbette yardım edin, ama öncelikle vatandaşımızı görün. Ve acilen bölgedeki derelerin ıslah çalışmalarını yeterli hale getirin ve yetersiz menfezleri yeniden ele alarak Edremit - Küçükkuyu arasındaki karayolunu sel ve felaketin nedenleri arasından çıkartınız" dedi.
GEÇİCİ 12. MADDE CHP Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş, özellikle son dönemde her geçen yıl enerji kullanımında yerli kaynaklar azalırken yabancı kaynakların miktar ve oranının hızla arttığını, enerjide eskisinden çok daha fazla dışa bağımlı hale gelindiğini söyledi.
Meclis Genel Kuruluna enerji politikası ile ilgili bir düzenleme beklerken Enerji Piyasası Kanunu hakkında bir tasarı geldiğini belirten milletvekili Gümüş, şunları söyledi; "Bunun nedenlerini analiz ederek ve gerekli önlemleri alarak ülkemizin kalkınmasını hızlandırıp, istikrarlı hale getirecek politikalara ihtiyacımız varken, önümüze enerji politikası ile değil de enerji piyasası ile ilgili bu kanun tasarısı geldi. Enerjide bu kadar dışa bağımlı olunca ne oluyor? Olan şudur; Türkiye varlığının önemli bir kısmı dışarıya gitmektedir. Ancak ne yazık ki bununla sınırlı değil, değerli arkadaşlarım. Enerjide bu kadar dışa bağımlı olmamız sonucu elektrik fiyatları katlanıyor, üreticiye yüksek fiyatlarla ulaşan elektrik, sanayimizin rekabet yeteneğini azaltıyor. Ucuz, çevre dostu ve yerli enerji alternatifleri, gelişmiş bir sanayi için şarttır. Ancak, ne yazık ki hükümet bu konuya yoğunlaşacağına, çabalarını piyasanın ihtiyaçlarını karşılamaya uğraşmakla sınırlı tutmaktadır. Görüşülmekte olan bu tasarının geneline baktığımızda kamu yararı gözetilmediği çok açıktır. Ülkemizin kalkınması, üretim sanayimizin ya da alım gücünün artması veya vatandaşımızın çıkarları için değil, kimi özel şirketlerin rantı gözetilerek hazırlanmış bu tasarı, kanunlaştığı durumda, lisansları çeşitli nedenlerle iptal edilen elektrik üretim tesislerinin lisans iptallerinin ortadan kalkması sağlanacaktır. Bir başka deyişle; çevreye verdiği zararlardan ötürü yapımı durdurulan kimi santrallerin inşaatları bu tasarı ile kaldıkları yerden devam edecektir. Üstelik şu anki haliyle benzer durumu söz konusu olabilecek yeni tesisleri de adeta teşvik edecektir. Nasıl mı? Tesisin inşaatı hızla başlatılarak dava süreçlerinin uzunluğundan istifade edilerek inşaat belli bir aşamaya getirilecek, sonrasında mahkemeden ne karar çıktığı önemsiz olacak ve tesisler tamamlanarak işletilebilecektir. Bu durum vicdanları yaralar niteliktedir. Hükumet tarafından, ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanması bahane edilerek doğamız, ormanlarımız, sularımız yok edilecek ve çıkarılmak istenen kanun bu duruma kılıf olacaktır.
Tasarının şu anki haliyle hukuku ayaklar altına aldığı açıktır. Kamu yararı gözetilmesi gerekliliği konusunda işaret etmek istediğimiz nokta tam da burada ortaya çıkmaktadır. Bizler, elektrik üretim tesislerinin artmasını elbette ki istiyoruz. Bu isteğimize rağmen elektrik gibi bir değer üretirken bir coğrafyanın doğal, kültürel, tarihi ve tarımsal değerlerini yok etmek kamu yararına aykırı hareket olacaktır. Bu tasarı ile yaşam alanlarımıza dair kararlar Bakanlığın iki dudağı arasına teslim edilecektir. "
Kaynak: İHA
Geçmiş olysun dileğinde bulunan Gümüş, Edremit körfesinde son 6 yılda altıncı sel felaketi yaşandığını kaydetti.
Haluk Ahmet Gümüş, "Art arda gelen bu felaketler bu bölgenin afet bölgesi kapsamına sokulabileceği doğrultusundaki talepleri yükseltmiştir. Artık, konutların, iş yerlerinin, üreticinin zararları devletçe karşılanmalıdır. Ne yazık ki 2010 yılında yaşanan sel felaketinden dolayı bölgeye ayrılan ödenekler ödenmemiş, Maliye Bakanlığı’na takılı kalmıştır. Biz buradan sesleniyoruz; siz yabancı ülkelerdeki mağdur insanlara elbette yardım edin, ama öncelikle vatandaşımızı görün. Ve acilen bölgedeki derelerin ıslah çalışmalarını yeterli hale getirin ve yetersiz menfezleri yeniden ele alarak Edremit - Küçükkuyu arasındaki karayolunu sel ve felaketin nedenleri arasından çıkartınız" dedi.
GEÇİCİ 12. MADDE CHP Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş, özellikle son dönemde her geçen yıl enerji kullanımında yerli kaynaklar azalırken yabancı kaynakların miktar ve oranının hızla arttığını, enerjide eskisinden çok daha fazla dışa bağımlı hale gelindiğini söyledi.
Meclis Genel Kuruluna enerji politikası ile ilgili bir düzenleme beklerken Enerji Piyasası Kanunu hakkında bir tasarı geldiğini belirten milletvekili Gümüş, şunları söyledi; "Bunun nedenlerini analiz ederek ve gerekli önlemleri alarak ülkemizin kalkınmasını hızlandırıp, istikrarlı hale getirecek politikalara ihtiyacımız varken, önümüze enerji politikası ile değil de enerji piyasası ile ilgili bu kanun tasarısı geldi. Enerjide bu kadar dışa bağımlı olunca ne oluyor? Olan şudur; Türkiye varlığının önemli bir kısmı dışarıya gitmektedir. Ancak ne yazık ki bununla sınırlı değil, değerli arkadaşlarım. Enerjide bu kadar dışa bağımlı olmamız sonucu elektrik fiyatları katlanıyor, üreticiye yüksek fiyatlarla ulaşan elektrik, sanayimizin rekabet yeteneğini azaltıyor. Ucuz, çevre dostu ve yerli enerji alternatifleri, gelişmiş bir sanayi için şarttır. Ancak, ne yazık ki hükümet bu konuya yoğunlaşacağına, çabalarını piyasanın ihtiyaçlarını karşılamaya uğraşmakla sınırlı tutmaktadır. Görüşülmekte olan bu tasarının geneline baktığımızda kamu yararı gözetilmediği çok açıktır. Ülkemizin kalkınması, üretim sanayimizin ya da alım gücünün artması veya vatandaşımızın çıkarları için değil, kimi özel şirketlerin rantı gözetilerek hazırlanmış bu tasarı, kanunlaştığı durumda, lisansları çeşitli nedenlerle iptal edilen elektrik üretim tesislerinin lisans iptallerinin ortadan kalkması sağlanacaktır. Bir başka deyişle; çevreye verdiği zararlardan ötürü yapımı durdurulan kimi santrallerin inşaatları bu tasarı ile kaldıkları yerden devam edecektir. Üstelik şu anki haliyle benzer durumu söz konusu olabilecek yeni tesisleri de adeta teşvik edecektir. Nasıl mı? Tesisin inşaatı hızla başlatılarak dava süreçlerinin uzunluğundan istifade edilerek inşaat belli bir aşamaya getirilecek, sonrasında mahkemeden ne karar çıktığı önemsiz olacak ve tesisler tamamlanarak işletilebilecektir. Bu durum vicdanları yaralar niteliktedir. Hükumet tarafından, ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanması bahane edilerek doğamız, ormanlarımız, sularımız yok edilecek ve çıkarılmak istenen kanun bu duruma kılıf olacaktır.
Tasarının şu anki haliyle hukuku ayaklar altına aldığı açıktır. Kamu yararı gözetilmesi gerekliliği konusunda işaret etmek istediğimiz nokta tam da burada ortaya çıkmaktadır. Bizler, elektrik üretim tesislerinin artmasını elbette ki istiyoruz. Bu isteğimize rağmen elektrik gibi bir değer üretirken bir coğrafyanın doğal, kültürel, tarihi ve tarımsal değerlerini yok etmek kamu yararına aykırı hareket olacaktır. Bu tasarı ile yaşam alanlarımıza dair kararlar Bakanlığın iki dudağı arasına teslim edilecektir. "