Chp Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç:
CHP Sözcüsü Haluk Koç, “İmralı hapşırırsa Ankara’da grip olma modası çıktı.Şimdi yeni moda bu konuşmamak için” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanan CHP MYK toplantısı devam ettiği esnada düzenlediği basın toplantısına, “Siyaset oldukça yoğun esas aktörlerin bir kısmı hastalık dolayısıyla bu haftanın siyaset sahnesinden biraz uzaktalar, kendilerine şifa deliyoruz soğuk algınlıklarının geçmesi için” diyerek başlayan CHP Sözcüsü Haluk Koç, PKK tarafından kaçırılan kamu görevlilerinin serbest bırakıldığı haberlerini aldıklarını belirterek, “Bunca yıldır PKK’nın elinde zor koşullarda tutulan bu kişiler için memnuniyetimizi ifade ediyoruz. Ailelerine göz aydınlığı veriyoruz evlatlarına kavuştukları için” diye konuştu.
“DARBELERDEN EN BÜYÜK ACIYI CHP GÖRDÜ”
12 Mart’ın önemine dikkat çeken ve olmamış darbeler antolojisi üzerinde çalışan bir siyaset gündemi olduğunu belirten Haluk Koç, 12 Mart’ın darbeler tarihinde önemli bir kilometre taşı olduğunu söyledi.
12 Mart dönemini anlatan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmacı’nın ‘Türkiye’de sosyal uyanış ekonomik kalkınmanın önüne geçmişti’ sözüne dikkat çeken Haluk Koç, Türkiye’nin solun siyasette güçlü olmasına giden bir dönemde olduğunu ifade etti.
‘CHP’nin darbelerin yanındadır’ diye cevap veren Haluk Koç, “Yakın dönem siyaset tarihini analiz etmekten yoksun olanlar, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de en büyük acıyı bu ülkenin devrimcileri, demokratları, yurtseverleri ve siyasal parti olarak CHP görmüştür” ifadelerini kullandı.
Darbeler dönemini neden konuştuğunu söyleyen Haluk Koç, “12 Eylül darbe hukukunun arkasına saklanarak o darbenin getirdiği yasaları tedavülde tutarak Türkiye’de gerçekleşmiş darbelerle uğraşmayı bir kenara bırakmış, gerçekleşmiş darbelerin mağdurları ile uğraşmayı bir kenara bırakmış, gerçekleşmemiş, olmamış darbelerin peşinde intikam için koşan bugünkü iktidar için söylüyorum. Hiçbir mağduriyetleri olmamıştır bu süreçlerde. Bilakis önleri açılmıştır, onların yetişecekleri tarlalara bilinçli olarak tohumlar ekilmiştir” diye konuştu.
“SURİYE’DEKİ HER KESİMLE TEMASIMIZ VAR” Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na “sulardan sorumlu bakan” diyen Haluk Koç, Suriye’nin hakkında herkesin konuştuğunu belirterek, “Sulardan sorumlu bakan bile konuşuyor, Veysel Eroğlu, CHP için ‘şöyledir, böyledir.’ CHP’nin ulusal çıkarlarımız için göze alamayacağı hiçbir şey yoktur. Bunu Başbakan ve yanındaki koro ve kendine sulardan sorumluluk yanında böyle bir konuda konuşmayı da vazife edinmiş Veysel Eroğlu isimli Sayın Bakan da çok iyi dinlesin. Uluslararası ilişkilerden zaman zaman gerginlikler olabilir, başka ülkelerle sorunlar yaşanabilir, bu sorunlar ileri boyutlara taşınabilir. Fakat komşunuz olan bir ülke ile doğrudan ya da dolaylı ilişkiler hiçbir zaman sıfırlanamaz. Bu durum kendi ülkenizin çıkarlarına bir ihanettir. Bir temas kapısını sürekli olarak açık tutmak gerekir. Bütün dünya hala ya doğrudan ya da dolaylı olarak Suriye ile konuşabiliyor. Buna ABD’de dahil. Kendi devletlerinin, kuruluşlarının, halklarının çıkarlarını koruma imkanını kaybetmemek için. Dünyada bir tek AK Parti hükümetinin Suriye ile teması yok. Bütün kapıları kapatmış durumda. Bırakın büyük devletleri, yeni kurulmuş adacık devletlerinde bile böyle bir dış politika yürütülmüyor. Bizim CHP olarak Suriye’deki her kesimle temasımız var. Diyalog kapısını hiç kimseye kapatmadık. Hiçbir zaman doğrudan Esad’ı destekleyen bir açıklamamız olmamıştır, hiçbir CHP’li bir yetkili Esad’a ‘kardeşim’ dememiştir. Hiçbir CHP’li Esad ailesi ile birlikte tatil yapmamış, ortak bakanlar kurulu toplantısı düzenlememiştir. CHP ‘Suriye’nin yaşadığı sorunları Suriye halkı çözmelidir’ demiştir. Dış politika başka ülkelerin çıkarları üzerine hiçbir zaman inşa edilemez. Türk siyasi geleneğinde böyle bir tavır olmamıştır. Dış politikada duygusallık yoktur, ülkelerin çıkarları vardır. Ortadoğu’da dış politika din ve mezhep eksenli yürütülemez. Dış politikada Başbakan’ı kastederek söylüyorum, kişisel hırslar, çıkarlar, beklentiler ülkenin politikasına yön veremez, vermemelidir” şeklinde konuştu.
Koç, CHP olarak hiçbir zaman tek boyutlu bakmadıklarını, Suriye muhalefeti ile görüştüklerini ifade etti.
“EŞ SORUMLULUĞU OLANLARIN EŞ HASTALIKLARI” Bu haftanın ilginç hastalıklar haftası olduğunu belirten Haluk Koç, “Eş zamanda eş sorumluluğu olan kişilerin eş hastalıkları. Aynı anda bir hastalık olayı siyasette bir konuşmama tablosunu ortaya çıkarttı. Başbakan, hükümet belli gelişmelerde sır küpü, şimdi her söylediğinde keramet aranan Başbakan Yardımcısı, canlı yayında ‘bu konuda konuşamıyoruz, bu konuda bilgimiz yok’ diyor. ‘Kapat, konuşma, sorgulama, yazma, yazdırtma, üstüne gitme’ sloganlar bunlar. Bir Uludere faciası yaşandı, ‘Uludere boşlukta kalmayacak’ diye kükreyen bir başbakan vardı. O raporların içi doldu mu? 34 yurttaşımız nasıl öldürüldü cevap yok. Suriye’de bir uçağımız düştü, Suriye’de mi düştü, nerede düştü, görev için mi gitti? bütün bunlar tartışıldı, var mı kamuoyunu tatmin eden bir açılama? sır. Afyon’da cephanelik patladı, 25 evladımız şehit oldu, inceleme, sorgulama, üstüne gitme, CHP Genel Başkanı’na dava açma girişimleri, sonuç, afet kurbanı ilan edildiler. Bu süreçlerin hepsinin üzeri örtülüyor” dedi.
“HİÇBİR MAZERET HUKUK DIŞINA ÇIKMANIN GEREKÇESİ OLAMAZ” Kürtlerin demokratik talepleri olduğunu ifade eden ve demokratikleşme sorunu olduğunu, insan hakları ihlallerinin yaşandığını belirten ve hukuk devleti algısında bozukluklar olduğunu söyleyen Haluk Koç, “Hukuk devleti sınırlarına çıkarak bir çözüm arayışı içinde olanlar tarihten ders almayanlardır. Bugün hukuk dışına çıkarak sorunların çözülebileceğini savunanlarla, geçmişte faili meçhullerle dolu karanlık dönemi ‘devlet zaman zaman hukuk dışına çıkma hakkı vardır’ diyerek meşrulaştıran zihniyetler vardı. O zaman aynı çizgiye düşüyorsunuz. Hiçbir mazeret hukuk dışına çıkmanın gerekçesi olamaz. Hukuk yoksa orada devlet tartışmalıdır” diye konuştu.
“ACI TABLODAN DERS ALMAK GEREKİR” Bu dönemin 10-15 yıl sonra çok inceden inceye değerlendirileceğini ifade eden Koç, “Bu dönemin hükümet-medya ilişkileri, Başbakanlık basınla ilişkili bölümler, iktidar partisinin basınla ilgili tavrı, bütün bunlar belgelenecek. Türkiye’de bugün medyada görev yapan ve bu iklimin yaratılmasına olanak sağlayan sorumlular büyük vebal altında. Bir kesim daha var, bir dönem bize ‘statükocu’ diyerek, yüklenerek, AK Parti ile demokratikleşebileceğini savunarak, pembe diziler şeklinde Başbakan’dan demokrat yaratmaya çalışarak kalemlerini kullananlar, köşelerini kullananlar, köşelerini kullananlar, vicdanlarını karartarak buna inananlar, ‘yetmez ama evet’ diyerek kampanya yapanlar, şimdi özeleştiri yapıyorlar. Yazıları sansürleniyor, engelleniyorlar. Başbakan şimdi ‘yetti, yeter artık’ diyor. Acı bir tablodur, ders almak gerekir. Bir diktatör imal eden bir süreçteyiz. Baskıcı devlet yapısını, sorumsuz, her dediğini yapmak isteyen bir diktatör üretme sürecinde Türkiye” şeklinde konuştu.
“TUTUKLU VEKİLLER İÇİN BİR DEĞİŞİKLİK YOK” 4. Yargı Paketi ile ilgili “Dağ fare doğurdu” diyen Haluk Koç, kamuoyuna mal olmuş siyasi davalarda uzun tutukluluk süreleri ile içeride tutulan kişilerin durumuna ilişkin bir çözüm olmadığını belirterek, “çünkü silahlı terör örgütüne üye olmaktan tutuklular. 76 yaşında Mehmet Haberal silahlı terör örgütüne üye, Mustafa Balbay terör örgütüne üye, Engin Paşa terör örgütüne üye. Onlara hiçbir şey getirmiyor. Uzun tutukluluk sürelerine ait bir düzenleme yok. Örneğin Balbay’ın hukuki durumu bu pakette değişmiyor. Tutuklu vekiller için bir değişiklik yok. Bu paketin tek olumlu yanı, işkence suçlarında zaman aşımının kalkması” ifadelerini kullandı.
“KİM BU SENDİKACILAR” Büyük işçi sendikalarının başkanlarına seslenen Haluk Koç, “Başbakan, ‘taşeronlaşmayı bize sendikacılar önerdi’ dedi.
Soruyoruz; bu ülkede 3 tane büyük işçi konfederasyonu var, Türk-İş, DİSK, Hak-İş, sendika başkanları söylesin, içinizden Başbakan’a taşeronlaşma müessesini uygulayın önerisini yapan var mı, yok mu? Hangi sendikacı emeğin sömürülmesini, satılmasını, sosyal haklardan mahrum bırakılmasını hangi sendikacı söyledi.
CHP adına soruyoruz kim bu sendikacı ya da sendikacılar. Emek ve emekçinin üzerinden Başbakan ile iş tutan sendikacılar kimler. Ya siz söyleyin ya da Başbakan açıklasın” dedi.
“BASIN ATAŞESİNE 12 BİN LİRA MAAŞ” ”İsviçre’nin Bern Büyükelçiliğindeki Basın Ataşesi, müktesebatı ortada, 12 bin lira maaş alıyor, bir tek yabancı dil bilmiyor. Herhalde empati yaparak gazete haberlerini okuyor. 6 bin dolara tercüman tutuluyor. Hanımefendi eşi de bir başka görevle 8 bin dolar alıyor orada. SPK, Turkcell yönetimine eski Enerji Bakanı Hilmi Güler ile eski Kültür Bakanı Atilla Koç’u ve bir başka yandaş kişiyi atıyor. Sayın Atilla Koç herhalde uyumadığı zamanlarda bu yönetim kurulu üyeliğini devredecekler. Üniversitenin durum ortada, alabildiğine bir kadrolaşma. Emekli milletvekili maaşınız yetmiyor mu? Hilmi Güler ile Atilla Koç’un telekomünikasyon konusunda özel bir bilgileri var da biz mi bilmiyoruz? Sadece yandaş olacak orada” diye konuştu.
“İMRALI HAPŞIRIRSA ANKARA’DA GRİP OLMA MODASI ÇIKTI” Haluk Koç, bir gazetecinin “Partinizde çözüm sürecinde bir görüş ayrılığı olduğunu düşünüyor musunuz?” şeklindeki sorusuna, “Bir görüş ayrılığı yok. Malum koroya karşı CHP hukuk çerçevesinde Kürt yurttaşlarımızın değişik taleplerini meşru siyaset zemininde, meşru siyaset aktörleriyle, milletin önünde şeffaf görüşülmesinden yana, bir siyasal mutabakat zemini ve bir toplumsal mutabakat zeminin oluşturulmasından yana. 12 yıldır iktidarda olan bir siyasi yapının, Sayın Atalay Beşir’e de sormak lazım, bu açılımdan ne kastettiğini bir AK Partilinin ağzından duyabildiniz mi? İmralı hapşırırsa Ankara’da grip olma modası çıktı. Şimdi yeni moda bu konuşmamak için” diyerek cevap verdikten sonra, başka bir gazetecinin “PKK’nın elinde tutulan tutsakların tesliminde bir PKK’lının ‘karşılık beklemiyoruz’ ifadeleri var, bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye sorduğu soruya ise, “CHP’nin muhatabı meşru siyasi aktörlerdir. Terör örgütü elemanın söylediği söz CHP’nin cevap vereceği bir husus değildir” şeklinde cevapladı.
Koç, konuşmasını Tevfik Fikret’in “Han-ı Yağma” şiiri ile tamamladı .
Kaynak: İHA
“DARBELERDEN EN BÜYÜK ACIYI CHP GÖRDÜ”
12 Mart’ın önemine dikkat çeken ve olmamış darbeler antolojisi üzerinde çalışan bir siyaset gündemi olduğunu belirten Haluk Koç, 12 Mart’ın darbeler tarihinde önemli bir kilometre taşı olduğunu söyledi.
12 Mart dönemini anlatan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmacı’nın ‘Türkiye’de sosyal uyanış ekonomik kalkınmanın önüne geçmişti’ sözüne dikkat çeken Haluk Koç, Türkiye’nin solun siyasette güçlü olmasına giden bir dönemde olduğunu ifade etti.
‘CHP’nin darbelerin yanındadır’ diye cevap veren Haluk Koç, “Yakın dönem siyaset tarihini analiz etmekten yoksun olanlar, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de en büyük acıyı bu ülkenin devrimcileri, demokratları, yurtseverleri ve siyasal parti olarak CHP görmüştür” ifadelerini kullandı.
Darbeler dönemini neden konuştuğunu söyleyen Haluk Koç, “12 Eylül darbe hukukunun arkasına saklanarak o darbenin getirdiği yasaları tedavülde tutarak Türkiye’de gerçekleşmiş darbelerle uğraşmayı bir kenara bırakmış, gerçekleşmiş darbelerin mağdurları ile uğraşmayı bir kenara bırakmış, gerçekleşmemiş, olmamış darbelerin peşinde intikam için koşan bugünkü iktidar için söylüyorum. Hiçbir mağduriyetleri olmamıştır bu süreçlerde. Bilakis önleri açılmıştır, onların yetişecekleri tarlalara bilinçli olarak tohumlar ekilmiştir” diye konuştu.
“SURİYE’DEKİ HER KESİMLE TEMASIMIZ VAR” Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na “sulardan sorumlu bakan” diyen Haluk Koç, Suriye’nin hakkında herkesin konuştuğunu belirterek, “Sulardan sorumlu bakan bile konuşuyor, Veysel Eroğlu, CHP için ‘şöyledir, böyledir.’ CHP’nin ulusal çıkarlarımız için göze alamayacağı hiçbir şey yoktur. Bunu Başbakan ve yanındaki koro ve kendine sulardan sorumluluk yanında böyle bir konuda konuşmayı da vazife edinmiş Veysel Eroğlu isimli Sayın Bakan da çok iyi dinlesin. Uluslararası ilişkilerden zaman zaman gerginlikler olabilir, başka ülkelerle sorunlar yaşanabilir, bu sorunlar ileri boyutlara taşınabilir. Fakat komşunuz olan bir ülke ile doğrudan ya da dolaylı ilişkiler hiçbir zaman sıfırlanamaz. Bu durum kendi ülkenizin çıkarlarına bir ihanettir. Bir temas kapısını sürekli olarak açık tutmak gerekir. Bütün dünya hala ya doğrudan ya da dolaylı olarak Suriye ile konuşabiliyor. Buna ABD’de dahil. Kendi devletlerinin, kuruluşlarının, halklarının çıkarlarını koruma imkanını kaybetmemek için. Dünyada bir tek AK Parti hükümetinin Suriye ile teması yok. Bütün kapıları kapatmış durumda. Bırakın büyük devletleri, yeni kurulmuş adacık devletlerinde bile böyle bir dış politika yürütülmüyor. Bizim CHP olarak Suriye’deki her kesimle temasımız var. Diyalog kapısını hiç kimseye kapatmadık. Hiçbir zaman doğrudan Esad’ı destekleyen bir açıklamamız olmamıştır, hiçbir CHP’li bir yetkili Esad’a ‘kardeşim’ dememiştir. Hiçbir CHP’li Esad ailesi ile birlikte tatil yapmamış, ortak bakanlar kurulu toplantısı düzenlememiştir. CHP ‘Suriye’nin yaşadığı sorunları Suriye halkı çözmelidir’ demiştir. Dış politika başka ülkelerin çıkarları üzerine hiçbir zaman inşa edilemez. Türk siyasi geleneğinde böyle bir tavır olmamıştır. Dış politikada duygusallık yoktur, ülkelerin çıkarları vardır. Ortadoğu’da dış politika din ve mezhep eksenli yürütülemez. Dış politikada Başbakan’ı kastederek söylüyorum, kişisel hırslar, çıkarlar, beklentiler ülkenin politikasına yön veremez, vermemelidir” şeklinde konuştu.
Koç, CHP olarak hiçbir zaman tek boyutlu bakmadıklarını, Suriye muhalefeti ile görüştüklerini ifade etti.
“EŞ SORUMLULUĞU OLANLARIN EŞ HASTALIKLARI” Bu haftanın ilginç hastalıklar haftası olduğunu belirten Haluk Koç, “Eş zamanda eş sorumluluğu olan kişilerin eş hastalıkları. Aynı anda bir hastalık olayı siyasette bir konuşmama tablosunu ortaya çıkarttı. Başbakan, hükümet belli gelişmelerde sır küpü, şimdi her söylediğinde keramet aranan Başbakan Yardımcısı, canlı yayında ‘bu konuda konuşamıyoruz, bu konuda bilgimiz yok’ diyor. ‘Kapat, konuşma, sorgulama, yazma, yazdırtma, üstüne gitme’ sloganlar bunlar. Bir Uludere faciası yaşandı, ‘Uludere boşlukta kalmayacak’ diye kükreyen bir başbakan vardı. O raporların içi doldu mu? 34 yurttaşımız nasıl öldürüldü cevap yok. Suriye’de bir uçağımız düştü, Suriye’de mi düştü, nerede düştü, görev için mi gitti? bütün bunlar tartışıldı, var mı kamuoyunu tatmin eden bir açılama? sır. Afyon’da cephanelik patladı, 25 evladımız şehit oldu, inceleme, sorgulama, üstüne gitme, CHP Genel Başkanı’na dava açma girişimleri, sonuç, afet kurbanı ilan edildiler. Bu süreçlerin hepsinin üzeri örtülüyor” dedi.
“HİÇBİR MAZERET HUKUK DIŞINA ÇIKMANIN GEREKÇESİ OLAMAZ” Kürtlerin demokratik talepleri olduğunu ifade eden ve demokratikleşme sorunu olduğunu, insan hakları ihlallerinin yaşandığını belirten ve hukuk devleti algısında bozukluklar olduğunu söyleyen Haluk Koç, “Hukuk devleti sınırlarına çıkarak bir çözüm arayışı içinde olanlar tarihten ders almayanlardır. Bugün hukuk dışına çıkarak sorunların çözülebileceğini savunanlarla, geçmişte faili meçhullerle dolu karanlık dönemi ‘devlet zaman zaman hukuk dışına çıkma hakkı vardır’ diyerek meşrulaştıran zihniyetler vardı. O zaman aynı çizgiye düşüyorsunuz. Hiçbir mazeret hukuk dışına çıkmanın gerekçesi olamaz. Hukuk yoksa orada devlet tartışmalıdır” diye konuştu.
“ACI TABLODAN DERS ALMAK GEREKİR” Bu dönemin 10-15 yıl sonra çok inceden inceye değerlendirileceğini ifade eden Koç, “Bu dönemin hükümet-medya ilişkileri, Başbakanlık basınla ilişkili bölümler, iktidar partisinin basınla ilgili tavrı, bütün bunlar belgelenecek. Türkiye’de bugün medyada görev yapan ve bu iklimin yaratılmasına olanak sağlayan sorumlular büyük vebal altında. Bir kesim daha var, bir dönem bize ‘statükocu’ diyerek, yüklenerek, AK Parti ile demokratikleşebileceğini savunarak, pembe diziler şeklinde Başbakan’dan demokrat yaratmaya çalışarak kalemlerini kullananlar, köşelerini kullananlar, köşelerini kullananlar, vicdanlarını karartarak buna inananlar, ‘yetmez ama evet’ diyerek kampanya yapanlar, şimdi özeleştiri yapıyorlar. Yazıları sansürleniyor, engelleniyorlar. Başbakan şimdi ‘yetti, yeter artık’ diyor. Acı bir tablodur, ders almak gerekir. Bir diktatör imal eden bir süreçteyiz. Baskıcı devlet yapısını, sorumsuz, her dediğini yapmak isteyen bir diktatör üretme sürecinde Türkiye” şeklinde konuştu.
“TUTUKLU VEKİLLER İÇİN BİR DEĞİŞİKLİK YOK” 4. Yargı Paketi ile ilgili “Dağ fare doğurdu” diyen Haluk Koç, kamuoyuna mal olmuş siyasi davalarda uzun tutukluluk süreleri ile içeride tutulan kişilerin durumuna ilişkin bir çözüm olmadığını belirterek, “çünkü silahlı terör örgütüne üye olmaktan tutuklular. 76 yaşında Mehmet Haberal silahlı terör örgütüne üye, Mustafa Balbay terör örgütüne üye, Engin Paşa terör örgütüne üye. Onlara hiçbir şey getirmiyor. Uzun tutukluluk sürelerine ait bir düzenleme yok. Örneğin Balbay’ın hukuki durumu bu pakette değişmiyor. Tutuklu vekiller için bir değişiklik yok. Bu paketin tek olumlu yanı, işkence suçlarında zaman aşımının kalkması” ifadelerini kullandı.
“KİM BU SENDİKACILAR” Büyük işçi sendikalarının başkanlarına seslenen Haluk Koç, “Başbakan, ‘taşeronlaşmayı bize sendikacılar önerdi’ dedi.
Soruyoruz; bu ülkede 3 tane büyük işçi konfederasyonu var, Türk-İş, DİSK, Hak-İş, sendika başkanları söylesin, içinizden Başbakan’a taşeronlaşma müessesini uygulayın önerisini yapan var mı, yok mu? Hangi sendikacı emeğin sömürülmesini, satılmasını, sosyal haklardan mahrum bırakılmasını hangi sendikacı söyledi.
CHP adına soruyoruz kim bu sendikacı ya da sendikacılar. Emek ve emekçinin üzerinden Başbakan ile iş tutan sendikacılar kimler. Ya siz söyleyin ya da Başbakan açıklasın” dedi.
“BASIN ATAŞESİNE 12 BİN LİRA MAAŞ” ”İsviçre’nin Bern Büyükelçiliğindeki Basın Ataşesi, müktesebatı ortada, 12 bin lira maaş alıyor, bir tek yabancı dil bilmiyor. Herhalde empati yaparak gazete haberlerini okuyor. 6 bin dolara tercüman tutuluyor. Hanımefendi eşi de bir başka görevle 8 bin dolar alıyor orada. SPK, Turkcell yönetimine eski Enerji Bakanı Hilmi Güler ile eski Kültür Bakanı Atilla Koç’u ve bir başka yandaş kişiyi atıyor. Sayın Atilla Koç herhalde uyumadığı zamanlarda bu yönetim kurulu üyeliğini devredecekler. Üniversitenin durum ortada, alabildiğine bir kadrolaşma. Emekli milletvekili maaşınız yetmiyor mu? Hilmi Güler ile Atilla Koç’un telekomünikasyon konusunda özel bir bilgileri var da biz mi bilmiyoruz? Sadece yandaş olacak orada” diye konuştu.
“İMRALI HAPŞIRIRSA ANKARA’DA GRİP OLMA MODASI ÇIKTI” Haluk Koç, bir gazetecinin “Partinizde çözüm sürecinde bir görüş ayrılığı olduğunu düşünüyor musunuz?” şeklindeki sorusuna, “Bir görüş ayrılığı yok. Malum koroya karşı CHP hukuk çerçevesinde Kürt yurttaşlarımızın değişik taleplerini meşru siyaset zemininde, meşru siyaset aktörleriyle, milletin önünde şeffaf görüşülmesinden yana, bir siyasal mutabakat zemini ve bir toplumsal mutabakat zeminin oluşturulmasından yana. 12 yıldır iktidarda olan bir siyasi yapının, Sayın Atalay Beşir’e de sormak lazım, bu açılımdan ne kastettiğini bir AK Partilinin ağzından duyabildiniz mi? İmralı hapşırırsa Ankara’da grip olma modası çıktı. Şimdi yeni moda bu konuşmamak için” diyerek cevap verdikten sonra, başka bir gazetecinin “PKK’nın elinde tutulan tutsakların tesliminde bir PKK’lının ‘karşılık beklemiyoruz’ ifadeleri var, bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye sorduğu soruya ise, “CHP’nin muhatabı meşru siyasi aktörlerdir. Terör örgütü elemanın söylediği söz CHP’nin cevap vereceği bir husus değildir” şeklinde cevapladı.
Koç, konuşmasını Tevfik Fikret’in “Han-ı Yağma” şiiri ile tamamladı .