Chp'li Gök: 'uludere Olayının Sırrı Fehman Hüseyin’in İsminde Gizlidir”

CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Uludere olayının PKK’nın silahlı grubunun komutanı olan Fehman Hüseyin’in kaçakçıların içinde Türkiye’ye gireceği istihbaratı üzerine gerçekleştiğini söyleyerek, “Risk alınmış, içlerinde Fehman Hüseyin’in olduğu sanılan ve kaçakçı olduğu bilinen gruba bütün riskler alınarak ateş emri verilmiştir.

İşte Uludere olayının ardındaki sır perdesi budur” dedi.

Gök, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt Komisyonu’nun geçtiğimiz hafta kabul ettiği rapora muhalefet şerhini açıkladı.

Gök, bu olayın örtbas edilecek bir olay olmadığını belirterek, “Tam tersine eğer Türkiye Başbakanın iddialarına göre demokratik olacaksa bu olayı çözmekle olacaktır, şeffaf olacaksa bu olayı çözmekle olacaktır. İnsan haklarına saygı duyacaksak, hukukun üstünlüğünü ve adaleti tesis edeceksek Türkiye Uludere ile hesaplaşmadan bir adım ileri gidemez” dedi.

Komisyona gelen belgelere göre olayın nasıl gerçekleştiğini anlatan Gök, olayın yetkililerce öğrenilme zamanının da önemli olduğunu söyledi.

Gök, son bombanın atılmasından 70 saniye önce ailelerin Jandarma Komutanını arayarak vurulanların çocukları olduğunu söylediklerini ve kısa süre içinde ölenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunun tüm yetkililer tarafından öğrenildiğini söyledi.

Son bombanın 28 Aralık 2011 tarihinde saat 22.24’te atıldığını belirten Gök, “Saat 21.39’da ilk bomba atılmıştır. MİT, ‘Bahse konu olaya ilişkin ilk bilgi müsteşarlığımıza 29 Aralık 2011 günü saat 09.35 itibariyle gelmiştir’ diyor. Yani 34 kişi ölmüş, aileler feryat içinde, cenazeler katırlarla getirilmeye çalışılıyor. Bir sürü haber ajansı geçmeye başlamış ama MİT ‘İlk bombadan 12 saat sonra öğrendim’ diyerek sorgulanmasını gerektiren vahim bir yazı göndermiştir bize. Bu olay MİT’i tartışılır bir hale getirir. MİT herkesin bildiği bir olayı 12 saat sonra öğrendiğini iddia ediyorsa bu ciddi bir sorundur ve tartışılmalıdır” diye konuştu.

“HERKES AĞLADI” Heronlar’dan alınan ilk görüntülerin grubun Irak’tan Türkiye’ye gelişi değil, Türkiye’den Irak’a gidişi görüntüleri olduğunu söyleyen Gök, bu görüntüleri komisyonda izleme anlarına da değindi. Gök, görüntüleri izleyen tüm komisyon üyelerinin bombalar patladıktan sonra ağladığını söyledi

Gök, Mülkiye Müfettişi raporuna da değinerek, bu raporun bir ‘soruşturma raporu’ değil, ‘ön inceleme raporu’ olduğunu söyledi.

Gök, “Hiçbir ülkede böyle bir olayda ön inceleme emri verilmez, derhal soruşturma emri verilir. İktidar tarafından bu ön inceleme raporuna izafeten soruşturma emri verilmemiştir hala. Ön inceleme raporu tozlu raflarda beklemektedir. İktidar tarafından başlatılmış bir idare soruşturma henüz yoktur ve bu rapor Nisan ayında bakanlığa sunulduğu halde soruşturma yapılması için komisyon kurulması talimatı verilmemiştir” dedi.

“SIR FEHMAN HÜSEYİN’DE” “Uludere olayının sırrı Fehman Hüseyin’in isminde gizlidir” diyen Gök, asıl adı Bahoz Erdal olan PKK’da silahlı grubun komutanlığını yapan Fehman Hüseyin’in Dağlıca, Aktütün, Gediktepe, Hantepe, Silvan eylemlerinin planlayıcısı ve uygulayıcısı olduğunu söyledi.

Gök, şunları kaydetti: “Kırmızı bültenle aranan Fehman Hüseyin’in yakalanması gerek askeri açıdan ve gerekse siyasi açıdan çok önemli sonuçlar doğuracak niteliktedir. Uludere olayına kadar PKK’ya önemli ölçüde kayıp verdiren TSK açısından Fehman Hüseyin’in yakalanması örgüte ağır bir darbe indirilmesi ve moral motivasyonun çökertilmesi yönünde önemli bir hedeftir. Siyasi iktidar açısından ise, en az Abdullah Öcalan’ın yakalanmasına benzer önemli sonuçlar doğuracak bir siyasal kazanımdır. Siyasal iktidar Fehman Hüseyin’in yakalanmasıyla gerek askeri, gerek siyasi alanda önemli bir koz elde edeceğini düşünmektedir. Özetle Fehman Hüseyin’in ele geçirilmesi askeri açıdan PKK’nın belinin kırılması ve askeri kanadının çökertilmesi, siyasi açıdan ise 1999 yılında Öcalan’ın yakalanmasıyla DSP’nin sağlamış olduğu siyasi kazançla eş anlamlıdır.” İstihbarat bilgileri ve telsiz kestirmeleri ile Fehman Hüseyin’in bu bölgede olduğuna ve Türkiye’ye kaçakçılar içinde gireceğine dair bilgiler olduğunu belirten Gök, bu istihbaratların yerel askeri kuvvetlerde bir teyakkuza dönüştüğünü söyledi.

Genelkurmay Başkanlığı’nın bir emir vererek herkesin teyakkuz halinde olmasını istediğini belirten Gök, “Genelkurmay’ın en üst kademesinden başlayarak, sınır birliklerindeki en düşük rütbedeki askere kadar herkeste Fehman Hüseyin’in o gün ya da o günlerde ülkemize girip karakollara saldıracağı yönünde çok ciddi bir algılama yaratılmıştır. Herkesin kafası Fehman Hüseyin’le doludur. Genelkurmay Başkanının kafasında Fehman Hüseyin vardır, 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanının kafasında Fehman Hüseyin vardır, tugay komutanının kafasında o vardır. Askerlerde o vardır, eller tetiktedir. Herkes kaçakçıların içinde Fehman Hüseyin’in geleceğini beklemektedir” diye konuştu.

Bu duygu ve düşüncenin bölgedeki askeri birliklerin tümünü etkilediğini belirten Gök, “TSK’nın Uludere olayından önceki aylarda PKK’ya karşı yaptığı operasyonlarda önemli sonuçlar alması ve PKK’nın önemli kayıplar vermesi komuta kademesinde büyük bir özgüven yaratmıştır. Bu özgüven nedeniyle harekat dar bir çerçevede yürütülmüştür. Kaçakçı olma ihtimali çok yüksek olan bu grubun kaçakçı niteliğinin komuta kademesince değerlendirilmemiş olması düşünülemez. Karar mercilerini etkileyen husus Fehman Hüseyin’in kaçakçıların arasına sızıp, askeri üslere saldıracağı hususudur. Oldukça uzun süre izlenen grubun niteliği hakkında karar mercileri kritik riskli bir karar almıştır. Bu riskli karar Fehman Hüseyin’in ne pahasına olursa olsun yok edilmesi kararıdır. Alınan bilgi ve duyumlara o denli güvenilmiştir ki, harekat kaçakçı grubunun içine sızmış olduğu düşünülen Fehman Hüseyin’in ortadan kaldırılmasına dönük olarak gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla risk alınmış, içlerinde Fehman Hüseyin’in olduğu sanılan ve kaçakçı olduğu bilinen gruba bütün riskler alınarak ateş emri verilmiştir. İşte Uludere olayının ardındaki sır perdesi budur. Fehman Hüseyin’e yönelik her türlü ve istihbarat ve yapılacak harekatın Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcıları, Adalet Bakanı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvveleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanından oluşan Milli Güvenlik Kurulu’nda da değerlendirildiği muhakkaktır. İşte Uludere olayında devletin bütün üst kademesi kader birliği içindedir ve Uludere olayının bugüne kadar aydınlatılmamasının tek sebebi de budur.” ASKERİ SORUMLULUK VE SİYASİ SORUMLULUK Muhalefet şerhinin sonuç bölümünü de aktaran Gök, şunları kaydetti: “28 Aralık 2011 tarihinde düzenlenen hava harekatı sonucu 34 sivil yurttaşımızın F-16’larla bombalanarak öldürülmesi yaşam hakkının en ağır biçimde ihlalidir. Devletin özür dilemesi gerekmekte olup, bu konuda çok geç kalınmıştır. Olayın askeri sorumluları olay tarihinde görevde olan Genelkurmay Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, Genelkurmay 2. Başkanı, Genelkurmay 1. Başkanı, Genelkurmay Harekat Merkezi Başkanı, 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanıdır. Siyasi sorumluluk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan üzerinde olmak üzere müştereken ve müteselsilendir. Bombalama sonrası ölen ve yaralananlara müdahale etmeleri gerekirken, bu görevden kaçınan 22. Jandarma Sınır Tugay Komutanı ve 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı acil müdahale ve kurtarma görevlerini yapmamaları nedeniyle ayrıca sorumludur.” “ASELSAN RAPORU TAHRİF EDİLDİ” Gök, Uludere Alt Komisyonu’nun AK Parti’li üyelerinin bir montaj oyunuyla ASELSAN raporunu tahrif ettiklerini da iddia etti. Gök, Heron görüntülerinin değerlendirilmesine ilişkin ASELSAN raporunun 00.26 saat diliminden itibaren verilerek en son atılan 4. bombanın bulunduğu yerin güneyinde 3 yük hayvanı ve 2 insanın 4. bomba bölgesine doğru yaklaştığını belirterek, başka şahısların da bombalama sırasında olay yerinde olduğunu kanıtlamaya çalıştıklarını ileri sürdü. Gök, “Bu montaj oyunuyla ASELSAN’ın raporu da tahrif edilmiştir. Oysa, ASELSAN raporunda görüleceği üzere son bombanın atıldığı 22.24’ten sonra 22.45 itibarıyla köyden bombalama alanına giden kişilerin görüldüğü, 23.02 itibarıyla çok sayıda insanın bombalama yerine ulaştığı, ölüleri taşıdığı, 00.10’da 20 kişinin 4. bomba bölgesine gittiği, 00.12’de 6 kişilik bir grubun daha aynı istikamete gittiği, 00.21’de 4. bomba bölgesinde kalabalık bir grubun oluştuğu, 00.24’de 4. bomba bölgesinden bir grubun güney istikametine gittiği, 00.25’te bir kişinin patika üzerinde başıboş bir yük hayvanı bulduğu belirtilmiştir. ASELSAN raporunda, İnsansız Hava Aracı’na ilişkin bu değerlendirmelerde belirtilen kişiler hava bombardımanından sonra köyden çocuklarının yardımına giden köy halkıdır” diye konuştu

Kaynak: İHA