'Döviz Kurundaki Artış Fiyatlara Yansıyacak'

İzmir Ekonomi Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Bulmuş, gelecek aylarda döviz kurundaki artışların üretici ve tüketici fiyat endekslerinde yansımasının daha belirgin hissedileceğini söyledi.

'Döviz Kurundaki Artış Fiyatlara Yansıyacak'

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ile Tüketici Fiyat Endeksi’ni (TÜFE) değerlendiren Prof. Dr. Bulmuş, “Üretici Fiyat Endeksi’nde henüz kurlardaki hareketleri göremedik. Döviz kurlarında hazirandan bu yana gelişme oldu. Amerikan Doları 1 lira 80 kuruştan 2 lira 5 kuruşa kadar geldi. Kurlar fiyatlara kademeli yansıyor. Minimum 3 ay ama 6 ile 9 ay arasında bir yansıma süreci var. Dolayısıyla ÜFE’nin bu mütevazı artışı aldatıcı olmamalı. Önümüzdeki aylarda ÜFE’de daha ciddi bir hareketi büyük ölçüde gözlemleyeceğiz” dedi.

Yıllık 12 aylık bazında ÜFE artış oranının 5.67, TÜFE’de de 7.32 olduğunu anımsatan Prof. Dr. Bulmuş, ÜFE’nin daha çok üretim maliyetlerini, TÜFE’nin de perakende fiyatlarını kavradığını söyledi.

TÜFE’nin ÜFE’den ileri olmasının talep baskısını yansıttığını kaydeden Prof. Dr. Bulmuş, “Talepte bir baskı var. Uzun süreden beri Merkez Bankası, bankaların kredi hacmindeki artışı yüzde 20 ile sınırlandırmak istiyor ama maalesef bunu kontrol edemedi ya da yeterince sıkı tutmadı. Geçen yıla kıyasla kredilerdeki artış yüzde 30’ları buldu. Bu bir talep baskısı anlamına geliyor. Bu baskı o kadar çok ki cari açıkla da ilgisi var. Cari açığı da kontrol etmek istiyor. Bunun için de talep üzerinde daha fazla denetleme ihtiyacı duydu. Kredi kartları üzerinde de bir düzenleme ihtiyacı hissedildi. Bunu cari açık ve enflasyon üzerinde olumlu etkisi hissedilsin, diye yapıyor” şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE'DE TASARRUF ORANI DÜŞÜK"
Türkiye’de bankaların yaklaşık 1 milyon Türk Lirası civarında kredi hacmi bulunduğunu, her 4 liralık kredinin bir lirasının tüketicilere gittiğini işaret eden Prof. Dr. Bulmuş, şunları söyledi:
“Bunlar içinde konut, otomobil kredileri, kredi kartları gibi çeşitli kalemler var. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için toplam kredilerin yüzde 25’inin tüketicilere gitmesi çok iyi değil. Türkiye tasarruf oranı çok düşük bir ülke. Bu oran yüzde 11 dolayında. Bu da Türkiye ekonomisinin aşağı yukarı yüzde 1,5 ile 2 arasında bir büyüme potansiyeline işaret ediyor. Bu büyüme hane halkı gelirlerinin yüzde 1 civarında artması ve bir ailenin gelirinin iki katına çıkması için 70 yıl geçmesi anlamına geliyor. Çok uzun ve yavaş bir süreç.”

"YÜZDE 5'İ GEÇMEMELİYİZ"
Merkez Bankası’nın bir numaralı görevinin fiyat istikrar olduğunu, uzun yıllar enflasyon hedeflemesi yaptığına değinen Prof. Dr. Bulmuş, “Hala tahminler var ama bu tahminler bugüne kadar çok tutmadı. Bu durum bir miktar Merkez Bankası’nın güvenirliliğini etkiliyor. Merkez Bankası netice itibariyle beklentileri yönetme durumunda olan bir kurum. Bir miktar böyle davranmak durumunda. Döviz kurlarındaki ciddi artışın önümüzdeki aylarda etkisini daha çok göreceğimizi düşünüyorum. Türkiye 30 yıl boyunca çok yüksek enflasyon altında yaşadı. Enflasyonun tek rakamlara çekilmesi büyük başarıdır. Yine de varmak istediğimiz yere ulaştığımızı söyleyemeyiz. Türkiye için makul enflasyon yıllık yüzde 3 ile 5 arasında olmalı. Yüzde 5’i aşan rakamların ekonomik işleyişi olumsuz etkileyeceğini söyleyebiliriz” diye konuştu.

Kaynak: İHA