Davutoğlu, Gündemi Değerlendirdi (5)

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, hükümetin bir hareketi durdurmak veya engellemek için çaba sarfettiği görüntüsünün verilmesinin, Dışişleri Bakanı olarak kendisini yaraladığını belirterek, "Dışarda kim ne düşünürse düşünsün dışarda kalır ama evimizde yangın olduğunda o yangını en derinden hisseden biz oluruz. Bu yangını söndürmenin vakti geldi" dedi.

Davutoğlu, katıldığı Kanal 7 televizyonundaki programda gündeme dair değerlendirilmelerde bulundu. Davoğlu, son günlerde yaşanan gelişmelerin arkasında dış güçlerin olduğu yönündeki iddilarla ilgili "dışgüçler" kavramının sadece devletler veya yönetimler olarak düşünülmemesi gerektiğine dikkati çekerek, bundan uluslararası çıkar grupları, lobiler, medya ve ekonomik çevrelerde olmak üzere çok çeşitli aktörlerin kastedildiğine işaret etti. Davutoğlu, "Yani sadece devletler veya yönetimler diye düşünmemek lazım. Devletler içinde de farklı unsurlar olabilir yani çok çeşitli bir dünya içindeyiz. Aslında bu verilen tepki biz 1-2 yıllık bir iktidar değiliz, 12 yıllık iktidarda elde edilen bir çok tecrübeler var. İlk defada yaşamıyoruz bir krizi" diye konuştu.

Geçmiş yıllarda da benzer olaylar yaşandığına değinen Davutoğlu, "12 yıl içinde yaşadığımız krizlerden bunu farklı kılan, belki toplumsal tabanda AK Parti'ye geçmişte ortak oy veren kesimlerin kendi içlerinde vicdani bir kaygı taşımaları. Onun için bu tartışmaları kesinlikle toplumsal tabana indirmemek lazım. Kesinlikle benzer duygular içinde şimdiye kadar hareket etmiş insanlar arasına fitne girmesine izin vermemek lazım" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, "Kim ne derse desin biz herkesin bu milletin geleceği, bu devletin bekası için dua ettiğini biliyoruz. Kim ne derse desin biz, bütün bu halkın bu bekayı teminat altına alacağını düşünüdüğü bugünkü hükümet için dua ettiğini biliyoruz, Başbakanımız için dua ettiğini biliyoruz. Dün Van'da bunu çok açık gördüm. Ümitvar olmak isteyenler, halkın bu derin vicdanına doğru yönelsinler orada güçlü bir sığınak var."
-"Biz onları biliyoruz"-
Türk askerlerinin Irak'a gönderilmesiyle ilgili Mart 2003'te yaşan tartışmaları hatırlatan Davutoğlu, "2003'ün ilk aylarında kimler korkuyor idiyse kimler bu vicdana ve bu tarihi bilince sahip olan bir kadronun başarılı olmasından çekinyorduysa bu günde çekiniyorlar" sözlerini kullandı.
"Bir kısmı zamanla Türkiye'nin gücüne ikna oldular ve tavır değiştirdiler" diyen Davutoğlu, "Bir kısmı zamanla Türkiye'nin gücünden daha da çok korktular ve daha da şiddetli tarafa geçtiler. 2004 Kıbrıs müzakereleri olduğunda yine elimizde o zaman, ben başdanışmandım ama Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanı olarak, nelerle karşılaştığımızı biz biliyoruz. Vatan hainliğiyle dolaylı ve açık suçlamalar da dahil. O günler de 'Genç subaylar rahatsız' vesaire birçok şeylerin gündeme getirilmesi. İçerde o günlerde kimler rahatsızsa ve onların arkasında kimler vardıysa 2004'te Kıbrıs üzerinden bizim hükümetimizi sarsmaya çalışan, bugün de var onlar. Biz onları biliyoruz. Krizin sizi yönetmesine izin vermeyeceksiniz. Ülkeyi kriz girdabına sokmayacaksınız, her şeyden önce de kendinizi. Yapacağınız şey krizin üstüne çıkmak, çıtayı daha yukarı çekerek daha üste bir pazarlık varsa daha üste bir pazarlığa, stratejik planlama varsa daha üste bir stratejik planlamaya yönelmek. O dönemde AK Parti'ye dönük kapatma davası açıldığında bunu isteyen dış aktörler de vardı, iç aktörler de vardı" diye konuştu.

-"Artık bazı şeyleri açık ve net görmek lazım"-
AK Parti'nin kapatılmasına yönelik davanın ortaya çıkardığı krizin, bugünkünden küçük olmadığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
"Açın bu kriz döneminde yazılanları kimler Türkiye'de siyasi istikrarı isememişlerse kimler Türkiye nereye giderse gitsin yeterki Tayyip Erdoğan'dan ve bu hükümetten kurtululım demişlerse kimler Türkiye'nin yükselen gücünden korkmuşsa kimler Türkiye'nin yükselen gücünün kendi manevra alanlarını darattığını düşünmüşlerse son 1 yıldır, son 6 aydır Gezi'den sonra bazen Suriye'yi bahane ederek, bazen başka olayları bahane ederek ama son birkaç ayda Sayın Başbakanımıza, MİT Müsteşarımıza, bazen bendenize dönük yürütülen o yoğun kampanyanın arkasındaki sebep budur. Artık bazı şeyleri açık ve net görmek lazım. Burada kafa karıştıran husus böyle bir tablo içerisinde görmek istemediğimiz, böyle bir tablo içende görmeyi hayal etmeyi bile düşünmediğimiz, zihnimizden bile geçirmediğimiz bazı dostlarımızın bu şey içinde var oluyor gibi görünmeleri. Halkubi Türkçe Olimpiyatları'nı düşünün. Ne kadar büyük bir şevkle ben hepsine katılmışımdır. Ödül almışımdır. Sayın Başbakanımız, hükümetimizin neredeyse bütün üyeleri bütün Türkçe Olimpiyatları'nda bu harekete teşekkür etti. Benim hiçbir yurtdışı gezim yok ki ordaki okullarımızı ziyaret etmemiş olayım.
Şundan insan üzülüyor, gerçekten kendi iç muhasebe dedim ya kendime 'nerede hata yaptık? Varsa bir hata biz de bakalım, biz melek değiliz, hele hele siyaset, günlük kararlar aldığınız için hata da içerebilecek şeylerdir' ama şöyle bir şey gelmesi sanki bu hükümetin bir hareketi durdurmak veya engellemek için çaba sarfettiği gibi bir görüntü verilmesi Dışişleri Bakanı olarak beni çok yaralıyor. Bu arkadaşlarımız en iyi şekilde bilirler ki her yerde gittiğimde bu okullarımızı, oradaki vatandaşlarımızı başka cemaatler, hatta ideolojik olarak bize karşı olanlar okul kurmuş olsaydı onları da ziyaret ederdim. Bu, benim Dışişleri Bakanı olarak görevim ama şu çok yıkıcı. Afrika açılımı başlattık. Son 4 yıl içende 35 büyükelçilik açtık Afrika'da. O büyükeleçilik açtığımız ülkelerin çoğunda okullarımız da var. Ne dendi biliyormusunuz o zaman: Bu gün bize Ergenekon veya 28 Şubat mantığı ile saldıranlar ve bazı muhalefet partilerinin sözcüleri 'siz bunları açıyorsunuz burada, büyükelçilikleri çünkü orada cemaate hizmet etmek istiyorsunuz, onun projesinin bir parçası olarak açıyorsunuz' diye itham ettiler."
"O gün Afrika açılımını siz bu hizmetlerin gündeminin parçası olarak yapıyorsunuz diyen yayın organlarıyla aynı çizgide dönüp de bu hükümeti hizmeti durdurmaya çalışıyor frekansına yayın yapıldığı zaman işte yüreğimi yaralıyor" diyen Davutoğlu, "Biz dua ediyoruz, İnşallah ferasetle, bütün bu 10 yılda yaptıklarımız görülür ve dostlarımız, kardeşlerimiz bir iç muhasebe yaparlar" ifadesini kullandı.
-"Bu bir macera değil, kutlu bir yolculuk"-
Türkiye'nin Suriye'de Esed'e karşı verdiği mücadeleyi eleştirmenin anlaşılamaz olduğunu dile getiren Davutoğlu, "MİT Müsteraşımızla alakalı bir yazıda ifade edilmişti hem muhalefe destek vermekle suçlanıyor hem de İran yanlısı olmakla suçlanıyor. Bu yazıyı yazan kişi bilir ki Suriye rejiminin en büyük destekçisi İran, peki nasıl İran'ın oyunun bir parçası oluyoruz da aynı zamanda Suriye'de İran'ın destek verdiği rejime karşı mücadele edenleri destekliyoruz" dedi.

"Bugün Türkiye içinde de bu yayın organlarının çizgisine bakın en sert eleştiriler maalesef bu dostlarımızdan geliyor" diyen davutoğlu, "Suriye politikamızla ilgili ama aynı zamanda da İran'la yakın olma suçlaması da bu çevrelerden geldi. Şimdi bunun bir mantıki tutarlılığı var mı? Baktığımız zaman dışarıda da psikolojik olarak bir algı oluşturulmaya çalışılıyor, 'Türkiye sanki Suriye'de terör örgütlerini destekliyor, bir taraftan da o terör örgütlerinin savaştığı İran'la işbirliği yapıyor.' Birini eğer mutlaka kötülemek isterseniz böyle çelişkili eleştiriler yöneltirsiniz ama eleştiri şudur: Olumlu olan yanları söyleyip doğru olan yanları zikredip bir taraftan da 'şunlar yanlış' demek. Hatta büyük çoğunluğu yanlış dedikten sonra şurası da doğru demek bu dahi eleştiriye girer ama dışarda öyle bir hava estirildiki son bir yıl içinde" diye konuştu.

Dışışileri Bakanı Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İkinci şeyi Gezi olaylarında gördük. Şimdi bu olaylarda da dış yayını takip edin, aynı kalemler benzer şekilde 'Evet, bu maceranın sonuna geliniyor' çizgisini sürdürmeye çalışıyor. Yani neydi bu macera olan: 10 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 80 yılda yaptığından çok daha fazla hizmeti yapmış olan, 87 yılda üretilen gayri sarfi milli hasılayı 4 misline çıkaran, dışticareti ile büyükeliçilik sayısıyla yurtdışı temsilciliğiyle neyi alırsanız, hangi kriteri alırsanız alın bu potansiyele ulaşmış bir şey, bu bir macera değil bu bir yolculuk. Kutlu bir yolculuk. Bir sereferinde bir Türkçe Olimpiyatı'nda söylediğim gibi tarihi bir yolculuk. Herkes yol arkadışana bakmak durumunda. Kimlerle bir söylem, bir politika ya da bir strateji çerçevesinde kimlerle yanyana düştüğünü herkes hesap etmek durumunda. Ben bu hesabı hergün yapıyorum ve birçok arkadaşımın yaptığını da biliyorum. Ümit ederim ki herkes bu hesabı yapar.
Dış etki dediğimiz şey. Elimizde başka veriler var. Devlet ciddiyeti içinde komuoyuyla paylaşmayı doğru da görmem. Başka veriler olur. Her dönemde olmuştur. Bunu da yanlış görmem. Şunu da söyleyeyim: Her devlet, Türkiye'nin gücünü de değerlendirip pozitif yönde kullanmak ister, Türkiye'nin zaafını da değerlendirip kendi statejisi, negatif yönde kullanmak ister. Bunlar reel politiğin doğal sonuçları ama bilelimki nihai kertede bu ülke hepimizin. Dışarda kim ne düşünürse düşünsün dışarda kalır ama evimizde yangın olduğunda o yangını en derinden hisseden biz oluruz. Bu yangını söndürmenin vakti geldi. Herkesin, eğer bu kervanın yola devam etmesini istiyorsa bir adım geriye çekilip bir düşünmesi lazım."
-"Her krizin çıkışı mümkün"-
"Hiçbirimizin ne düşünürsek düşünelim bir kriz girdabına girmememiz lazım" diyen Davutoğlu, "Yani öyle bir krizin içindeyiz ki çıkışı mümkün değil. Hayır her krizin çıkışı mümkün hatta her krizden büyük bir nimet ve bereketle çıkmakta mümkündür. Yeterki o krizin liflerini iyi çözüp ayırıp sonrada onların birbirini etkileme şeylerini yok edip tek tek onların üzerine giderek çözmek. Bugün tam da dışarıda iyi niyetle eleştirenler dışında bizim zaafımızı isteyenler, bizim zaafa düşmemizi isteyenler, yeise kapılmamızı istiyorlar. O zaman yapmamız gereken şey, herkes nefsi muhasebesine çekip sonra arkasında yeise kapılmayacağız kim ne olursa olsun çıkışın birinci yolu bu. İkincisi sıdk ile sadakat ve dürüstlük içinde daha çok istişare daha çok yüzyüze konuşma ile. Daiyalog kanallarının açık olması ama psikolojik bariyerlerle konuşmak veya psikolojik bariyerler oluşturmak değil de diyaloğun dürüst ve açık olması" diye konuştu.

"Ben hükümet ve cemaati iki ayrı kategori olarak görmüyorum bunu da söyliyim" diyen Davutoğlu, sözlerini "Hükümet hükümettir ve devlet erkini sadece o kullanır. Bundan da hiç kimse feraget edemez. Bugün biz kullanırız yarın milleten başkası alırsa bu yetkiyi o kullanır. Cemaat ya da sivil toplumda sivil toplumdur. Onun için başta o teroik çerçeveyi çizdim. Herkes alanı içinde faaliyet gösterir ama nihayetinde toplamda bir medeniyet kurmak gibi bir idealimiz varsa orada bütün bu unsurların hepsinin katkısı vardır. Orada ortak gönül dili, ortak akıl, ortak strateji yep yeni ufuklar açar" diyerek tamamladı.
(Bitti)
Kaynak: AA