Bbp Başkanı Mustafa Destici Açıklaması
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, ocak ayında yaşanacak birkaç gelişmeye bağlı olarak yerel seçimlerin hemen ardından genel seçim olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söyledi.
Bursa'da, Bahçeşehir Üniversitesi’nin siyaset okuluna konuşmacı olarak katılan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, toplantı öncesi basın mensuplarına gündemi değerlendirdi. Şu anda yayınlanan anketlerin tamamını gerçekçi bulmadığını ileri süren Destici, “Seçimde çok farklı bir tabloyla karşı karşıya kalacak. Ve bu yerel seçimler şu andan itibaren bir genel seçim provası olarak yapılacak. Ocak ayını iyi izlemek gerekir. Eğer ocak ayında meydana gelecek bir iki gelişme ile Türkiye yerel seçimlerden hemen sonra bir genel seçim havasına girebilir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Türkiye'nin bir genel seçim yaşama ihtimali çok yüksektir. Yerel adaylar burada önemli bir faktördür. Ama yine de seçmenin tercihi daha ziyade bu gelişen olaylara göre şekillenecek. Bu olaylar mutlaka sandığa yansıyacaktır. İktidar partisi 2009 yerel seçimlerine hemen hemen problemsiz girdi. Çok büyük avantajları vardı. Buna rağmen aldığı oy yüzde 38. Bu kadar problemli bir seçimde aynı oyu alacağını kimse iddia edemez. Burada oy dağılımı olacaktır. Türkiye'de bu yerel seçimlerle birlikte yeni bir siyasi atmosfer başlayacaktır. BBP olarak burada biz de belki de ilk defa kendi amblemimiz ve adaylarımızla seçime katılacağız. Ve bu seçimler bizim açımızdan da yeniden bir başlangıç seçimi olacak. Bu seçimlerin tek galibi BBP olacaktır. Anketlerin ortaya koyduğu tablodan çok farklı bir durum var ortada. Ben her şeyin hayırlı olmasını istiyorum. Türkiye sadece 75 milyonun ümit beklediği bir ülke değil. Tüm İslam coğrafyası Türkiye’den ümit bekliyor. O yüzden Türkiye istikrarını korumalı. Türkiye Cumhuriyeti hiçbir partinin ebedi iktidarı olsun diye kurulmadı. Elbette başbakanlar, hükümetler, iktidarlar değişir, önemli olan Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletidir. Bizim milletimizin hayrı neyi gerektiriyorsa onu aramamız lazım. Hukuktan kaçmamalı ve güvenmeliyiz” dedi.
Türkiye’nin çok kırılgan bir ekonomiye sahip olduğunu kaydeden Destici, “Hükümet hep ekonominin olumlu tarafını gösteriyor. İhracat rakamlarını söylüyor. Ama ithalat rakamlarını duyamıyorsunuz. 2002-2013 yılına baktığınızda ihracat 4 kat artmış. 35 milyardan 150 milyara gelmiş, ama ithalat 50 milyardan 250 milyara gelmiş, 5 kat artmış. Şu anda Türkiye bir kriz yaşıyor. Bir hafta içinde yüzde 10 devalüasyon yaşandı. Dolar, altın, Euro yükseldi. Bu açık bir devalüasyon var. Enerji bakanı dövizdeki 10 kuruşluk artışın bize 4 milyar yıllık faturası olduğunu söyledi.
Türkiye şu an bir ekonomik krize doğru gidiyor. Türkiye’nin bu krizleri yaşamaması adına herkesin sağduyulu hareket etmesi lazım. Birlik ve bütünlük mesajları vermesi lazım. Ayrıştırmadan, kamplaşmadan uzak durması. Birleştirici, bütünleştirici bir barış dili kullanması lazım. Bir kesimi, özellikle hizmet cemaatini hedef göstermek, tamamen bu işlerin müsebbibi gibi göstermek haksızlıktır. Hırsızın hiç mi suçu yok? Herkesin buradan ders çıkartıp bir daha bu hataları tekrarlamaması lazım” diye konuştu.
Türkiye'nin hem içerde, hem de dışarda yolsuzlukla anılan bir ülke haline geldiğini ve bundan süratle kurtulması gerektiğini söyleyen Destici, “Temel problemlerimizden biri kötü yönetimdir. Bugünkü yaşadığımız süreç, dünün de bir sonucu ya da yarının da bir göstergesidir. Türkiye, sivil, demokratik yeni bir anayasaya kavuşmadığı sürece, demokratik bir siyasi partiler yasasına kavuşmadığı sürece, demokratik bir seçim sistemine kavuşmadığı sürece bunları yaşayacaktır. Türkiye, her şeyden önemlisi, denetim ve teftiş kurullarını işletmediği sürece, bunları by-pass ettiği sürece, bu süreçleri yaşayacaktır. Yine Türkiye, hükümetlere göre, iktidarlara göre, darbelere göre, yani zamana ve zemine, kişilere, olaylara göre yargı kuralları koymaya devam ettiği sürece, bu süreçleri yaşamaya devam edecektir. İleri ülkelerin hiç birisinde hukuk kurulları zamana, zemine, adama, hükümete göre değişmez. Kural bir kere yapılır ve herkes o kurala uyar. Özellikle hukuk kurallarıyla asla oynanmaz. Şimdi asıl olan, herkesin hukuk önünde eşit olmasıdır. Türkiye’de bu lafta böyledir. İş icraata gelince maalesef hiçbir dönemde hukukun önünde herkes eşit olamamıştır” dedi.
Savcılar tarafından bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapıldığını ifade eden Destici, “Burada muhatap olanlar gözaltına alınmış. Bunun Türkiye’de duyulmasıyla bir siyasi kriz yaşanmaya başlanmıştır. Normalde herkesin hukuka güvenmesi, müdahale etmemesi ve sabırla sonucunu beklemesi gerekirdi. Eğer hükümetseniz, içinizdeki kötüleri ayıklamanız gerekirdi. Eğer iftiraya uğrayanlar varsa, soruşturma sonunda aklanıp dönerler. Ama Türkiye’de bu böyle olmadı. Soruşturmalar nasıl kesilirin yolları aranmaya başlandı. Ve hemen polis müdürleri değiştirildi ve değiştirilmeye devam ediyor. Onun peşinden yeni savcılar atandı. Bir savcı çıktı, soruşturmasının elinden alındığını söyledi.
Yani doğrudan doğruya yargıya ve soruşturmaya müdahale edilmiş oldu. Hangi müdahaleleri yaparsanız yapın. Bundan sonraki soruşturmaları engelleyebilirsiniz. Belki bazı şeylerin üstünü kapatabilirsiniz. Ama bu milletin hafızasına yerleşen bu görüntüleri ilelebet silmek mümkün değildir. Ülke ve milletin hayrına hemen cesursa bir temizlik yapılması lazım. Hem de bunun üzerine gidilmesi lazım. Hadiseye objektif bakabilmek lazım. Eğer bu bir dış operasyon ise, bunun içerideki işbirlikçileri varsa, bu dış operasyonları yapanların net bir şekilde ortaya konması lazım. Amerika ile ilgili iddialar ortaya atıldı. Bunun net bir şekilde ortaya konması lazım. Söylentilerle bu işin üstünün örtülmesine fırsat verilmemesi lazım. Bir takım siyasi açıklamalarla bu sürecin geçiştirilmemesi lazım. Derin bir şekilde araştırma yapılması gerekir” diye konuştu.
Destici, BBP olarak endişelerini ise şöyle açıkladı:
“Burada hükümetler, şahıslar kaybedebilir. Önemli olan ülke ve millet kaybetmesin. Biz bu endişeyi taşıyoruz. Ülke ve milletimiz zarar görmeden, ülkemizin birliğine ve dirliğine zarar vermeden bu süreci hukuk içinde atlatmalıyız. Bunun yolunu aramak gerekir. Türkiye iç kavgalardan çok çekti, bedellerini ağır ödedi.
Şu anda hiç akılda olmayan bir kavgayla karşı karşıya. Daha önce birçok kavgalar oldu, ama ilk defa cemaat-hükümet kavgasıyla bu millet karşılaşıyor. Bu kavgadan bir an önce dönülmesi gerektiğini düşünüyorum. Herkesin doğru bir yerde durması lazım. Kendi şahsi ve parti menfaatini geriye atarak, ülke ve millet menfaatini öne koyup, buradan bir hayır çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Tabii yolsuzluk ve hırsızlıkların asla üstünün örtülmemesi lazım. Sonuna kadar araştırılması lazım. Ucu kime dokunuyorsa, hukuk önünde herkesin hesap vermesi gerekir. Bir kere kimseyi bu hesaptan kaçırmamak, korumamak, kollamamak lazım. Millette koruma mantığı oluşmaya başladı.
Bu sürecin derhal terk edilmesi lazım. Herkesin yargıya yardımcı olması gerekir. Ama bakıyorsun, iktidar partisi ‘Ben buradan nasıl az yarayla çıkıp yerel seçimlere girerim’in hesabını yapıyor. Ana muhalefet ellerine ovuşturmamalı. İktidara giden her yol benim için mubah dememelidir. Belki burada geçici menfaatler elde edilebilir, ama milletimiz, ülkemiz kaybettiğinde onlar da kaybeder.”