Chp Genel Başkanı Kılıçdaroğlu (2) Açıklaması

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Adı yolsuzluğa bulaşan bir bakan Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde bakan olarak konuşamaz. Ahlaki değerler nedeniyle konuşamaz. Milletvekili olarak gelebilir. Onun prosedürü ayrıdır. Çünkü o, devleti yönetmiyor" dedi.

Kılıçdaroğlu, CNNTürk'te canlı yayımlanan "Tarafsız Bölge" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Operasyonla ilgili bizim bildiğimizden farklı bir şey biliyor musunuz? Gerçekten savcılarla bir ilişkisi var mı Cumhuriyet Halk Partisi'nin? Cumhuriyet Halk Partisine geçmişte dosyalar geliyordu, bu sefer gelen dosyalar var mı? şeklindeki soruya, Kılıçdaroğlu, olayla ilgili bilgilerinin tümüyle medyadan olduğunu ve operasyonu 17 Aralık sabahı öğrendiklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, kendilerine de aşağı yukarı medyanın bilgi aldığı yerlerden bilgi geldiğini belirterek, "Biz de bakıyoruz ama biz daha dikkatli izliyoruz. Birisini suçlamak gibi bir düşüncemiz hiç olmadı. Kızdığımız ve eleştirdiğimiz temel nokta, yolsuzlukların ortaya çıkmasının hükümet tarafından engellenmesi, polislerin görevden alınması, yönetmeliğin değiştirilmesi, daha buna benzer girişimlerde bulunulması. Budur bizim karşı çıktığımız" dedi.

Bakanları suçlamadıklarını, sadece "Neden ayrılmadınız" dediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, demokrasilerde bir bakanın doğal olarak böyle bir suçlamayla karşı karşıya geldiğinde görevinden ayrılması gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, bakanların istifalarına ilişkin olarak, "Yani çok geç. Bu saatten sonra görevden ayrılmalarının hiç bir önemi yok. Yani İçişleri Bakanı polisleri görevden alan kişi. Kendi oğluna operasyon yapan polisleri görevden alıyor. Bunun ahlaki hiç bir temeli yok. Bu doğru değil" diye konuştu.


- "Olaya siyasi müdahale olmamalı"

Kılıçdaroğlu, "Belki de bunların tümü ileride beraat edecek, bilmiyoruz. Olay bütün aydınlığıyla ortaya çıkmalı, buraya siyasi müdahale olmamalı, savcılar, polisler özgürce çalışabilmeli. Varsa birisinin bir kuşkusu, bunu dile getirebilmeli ama siyasal müdahale kesinlikle olmamalı. Bizim istediğimiz bu" dedi.

"Siz bu cümleleri Ergenekon davası sırasında söylemiyordunuz. Bu cümleleri Başbakan Erdoğan söylüyordu. Şimdi roller değişti. Bu rol değişikliğini nasıl görüyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Hayır. Bizim oradaki tavrımız da gayet net ve açıktı. Eğer bir iddia varsa herkes yargılanabilir. Hiç kimsenin dokunulmazlığı yoktur, olmamalıdır da. Biri darbe suçuyla yargılanıyorsa ya da sanık konumundaysa, gider yargılanır. Orada savunduğumuz hukuk ihlal edilmeden, kişilerin hakları ellerinden alınmadan bu yargılanma olmalıdır. Dosyaya gizlilik kararı koyuyorsunuz, haberi yok neyle suçlandığından" diye konuştu.

17 Aralık operasyonunda da aynı hukuk ihlallerinin olup olmadığının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, burada aynı hukuk ihlalleri olursa ona da karşı çıkacaklarını, operasyonda sabahın çok erken saatlerinde baskın yapılmasının doğru olmadığını ve buna da karşı çıktıklarını ifade etti.

Kılıçdaroğlu, "Bütün bunlar hükümete karşı bir sivil darbe girişimi midir?" şeklindeki soruya da şöyle cevap verdi:
"Hükümete karşı birşey yok ki. Yolsuzluk yapanlara karşı bir şeyler yapılıyor. Eğer onlar hükümetteyse kusura bakmasınlar. Hükümetteler diye 'onların doknulmazlığı vardır, her türlü yolsuzluğu yaparlar' diye bir kural yok. Biz işin yolsuzluk kısmındayız. Bu çapta bir yolsuzluk olayını bugün başlayıp ertesi gün sonuçlandıramazsınız. Yani eğer 'Biz bunların hepsini saptayalım, bir yerde tutalım, sonra bir gün vuralım...' Bu olmaz. Bu yanlış."
Kılıçdaroğlu, "Bu olayda yıllarını devlet yönetiminde geçirmiş biri olarak söyleyeyim; bu tür olaylar geldiği zaman önce ihbarın ciddiyetine bakılır. Ön bulgulardan hareket edilir. O bulgulara bakılır. O bulgular gerçekten ciddi olduğunu gösteriyorsa, onun üzerine bir ekip oluşturulur. Bu ekip mahkeme kararıyla telefon dinlemeleri, görüntüler mahkeme kararıyla alınır, deliler sağlıklı bir şekilde elde edildikten sonra bu kez normal bildiğimiz süreç başlar" diye konuştu.


- "İstifa etmek hükümetin bileceği şey"

"Hükümetin istifa etmesini istiyor musunuz?" şeklindeki soruya Kemal Kılıçdaroğlu, "O hükümetin kendi bileceği bir şey ama bu hükümetin artık halka güven vermediğini herkes biliyor" dedi.

Kılıçdaroğlu, seçim telaffuz edilirse herhangi bir itirazlarının olmayacağını dile getirerek, erken seçimin kendi talepleriyle olmayacağını, çünkü Parlamentoda çoğunluğun hükümette olduğunu söyledi.

Adı yolsuzluğa karışan bakanların parlamentoya bakan olarak gelmemeleri gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Onlar kürsüden konuşmamalı bakan olarak. Bakan olarak konuşurlarsa arkadaşlarımız sert tepki gösterirler. Adı yolsuzluğa bulaşan bir bakan Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde bakan olarak konuşamaz. Ahlaki değerler nedeniyle konuşamaz. Milletvekili olarak gelebilir. Onun prosedürü ayrıdır. Çünkü o, devleti yönetmiyor. Yasama organının bir parçasıdır, gelir orada oturur. Ne olduğunu herkes bilir. Fakat siz ona devletin milyarlarını teslim edemezsiniz. Devletin milyarlarını teslim ediyorsunuz bakana. Adı yolsuzluğa bulaşmış bir bakanın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelip, bakan olarak konuşması doğru mu?"
Kılıçdaroğlu, hükümetin çıkardığı bütçenin de gayrimeşru olduğunu söylediklerini ifade ederek, "Sayıştay raporlarının gelmediği bir bütçe mi geçer parlamentodan ? Biz isterdik ki sadece CHP olarak biz değil, vergi ödeyen her yurttaş itiraz etsin buna. Biz bilbord yaptık. Söylediğimiz, 'Vergimi ödüyorsam, hükümet de hesabını verecek.' Bizim bu ilanlarımızın bilbordlarda yayınlanması yasaklandı, kabul edilmedi. Firma hükümetten korkuyor. Firma çekindi koyamadı. İktidardan korku. Çünkü vergi denetimini silah olarak kullanıyor iktidar. Bakın bu Cumhuriyet tarihinde hiç olmamıştır. Başka alanlarda da baskı kuruyor" diye konuştu.


- Bakanların istifası

Bakanların istifalarını da değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Sayın Bayraktar Karadenizli biliyorsunuz. Karadenizliler'in bazen delikanlılık damarı tutar. O da öyle bir çıkış yaptı" diyerek, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın istifasının ardından yaptığı açıklamayı anımsattı.
Kılıçdaroğlu, "Bayraktar, 'Ben Başbakanın talimatlarını yerine getirdim. O bana söyledi ben de imzaladım. Eğer öyleyse ben değil, önce onun istifa etmesi lazım. Bir de bana diyor ki; 'benim lehime bir deklerasyon yayınla. Artı istifa dilekçesini gönder' diyor. Bu ne anlama geliyor? Bu şu anlama geliyor; Başbakanın daha önce söylediği dış güçler, CHP, faiz lobisi, büyük devletler bunların tamamını çökertti. Talimatları kim veriyor? Başbakan. Kim söylüyor bunu ? Adı yolsuzluğa bulaşan ve istifa etmek zorunda kalan bakan söylüyor" diye konuştu.

Bugün Türkiye'de bir metrekarelik bir hazine arsası eğer kiralanacaksa, satılacaksa Başbakanlıktan izin alınması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu ülkede Milli Emlak Genel Müdürlüğü yok mu? var. Oradan değil, benden izin alacaksınız diyor. Bir Başbakan danışmanınız da emlaktan sorumlu Başbakan danışmanı. Böyle bir şey olabilir mi? Şimdi bunu dış güçlere bağlıyor Sayın Erdoğan. Senin genelgen var, her şeyi kendine bağlamışsın. Bakan 'Başbakan talimat verdi ben de gereğini yaptım. Varsa bir şey onun da istifa etmesi lazım' diyor. Neden 'sen istifa et beni rahatlat diyor?' Ortada bir şey var. Bir kriz var ama bu kriz neyi çözdü ? Dış güçler olayının tümüyle yapay olduğunu çözdü. Talimatı Erdoğan'dan alıyor. O zaman aklımıza şu soru gelebilir; dış güçler mi Erdoğan'a talimat verdi bunları yap diye? Ve o yeni mi farkına vardı aslında verdiği talimatların dış güçler tarafından kendisine empoze edildiğini. Bu soru akla geliyor. Fakat bunun dışındaki sorular ve Erdoğan'ın ileri sürdüğü tezler tümüyle çökmüş durumda."
Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in AK Parti'den istifasına yönelik bir soruya ise Kılıçdaroğlu, Şahin'in de Karadenizli olduğunu, bölgenin insanlarının yeri geldiğinde haksızlıklara karşı isyan eden bir yapısı olduğunu, dik ve sert olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, bu yolsuzluklara itiraz etmemenin mümkün olmadığını, eski Başbakanlardan Turgut Özal döneminde bir bakanın rüşvet aldığını ve kanıtlandığını belirterek, şöyle devam etti:
"Anavatan Partisinden 40 milletvekilinin imzasıyla Meclis'te soruşturma açıldı ve bu bakan Yüce Divan'a gönderildi. Bu kadar büyük bir operasyonun olduğu ortamda, koskoca AKP grubunda 40 tane yürekli adam çıkacak mı çıkmayacak mı? Bunu beklemek benim hakkım. Bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkı. Her kuruşun hesabını bu ülkenin insanlarına vermek zorunda değil miyiz? Biz siyaset adamıyız, ülkeyi yönetmeye talibiz. Vatandaş vergisini veriyor, siz de hesabını vereceksiniz. Yolsuzluk yapan insanı korumak ne zamandan beri başbakanların görevi oldu. Cumhuriyet tarihinde hiç bir bakan, başbakan, yolsuzluk yapanları bu kadar açık savunmamıştır. Başbakan açıktan yolsuzluk yapanları savunuyor, açıktan yolsuzlukları ortaya çıkaran polisler görevden alınıyor, açıktan savcılar engellenmek isteniyor, açıktan hukuki altyapı oluşturulup, onların soruşturma, arama yapmaları, yolsuzluğun üzerine gitmeleri engelleniyor."
(Sürecek)

Kaynak: AA