Bakan Avcı, Aa Editör Masası'nda

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Andımız'ın okunmasına son verilmesiyle ilgili, "O günün dünyasında bu yadırganmamış olabilir ama bugünün dünyasında artık söyleyenler de söyletenler de neyi, niçin söylediklerini çok fazla düşünmez hale gelmişlerdi zaten. Dolayısıyla anakronik bir uygulamaydı. Günün şartlarına uydurulmuş oldu bu yönetmelikle''


Bakan Avcı, AA Editör Masası'na konuk olarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Bakan Avcı'ya, AA Editör Masası ve gündem toplantılarına ilişkin bilgi verdi. AA'nın Türkiye gündemi haricinde bir de dünya gündemi hazırlamaya başladığını belirten Öztürk, Ajansın şu anda, Türkçe, İngilizce, Arapça, Boşnakça, Rusça ve Kürtçe olmak üzere 6 dilde yayın yaptığını anlattı.

1 Eylül itibarıyla Kırmançi ve Sorani lehçesinde Kürtçe yayına başlandığını anımsatan Öztürk, Bakan Avcı'nın Zazaki lehçesini sorması üzerine "O da bir süre sonra inşallah" karşılığını verdi.

Sorani lehçesinin Arap harfleriyle, Kırmançi lehçesinin Latin harfleriyle yazıldığını belirten Öztürk, bu açıdan bakıldığında bunun iki dil olarak sayılabileceğini söyledi.

Ajansın 15 ayrı uyruktan bine yakın çalışanı olduğunu ifade eden Öztürk, "Bazen yemekhanede İngilizce konuşana denk gelebiliyorsunuz bazen Arapça, Kürtçe konuşana denk gelebiliyorsunuz. Aslında Türkiye'nin mirasına uygun bir kültürel yapımız gittikçe oluşuyor" dedi.

Bakan Avcı da epeydir böyle bir yayın kurulu masasında bulunmadığını belirterek, bu davetin kendisi için çok güzel bir hediye olduğunu söyledi.

Anadolu Ajansının atılımlarını, özellikle çok dilli olma yönündeki atılımlarını kıvançla izlediğini belirten Avcı, "Hayırlı olmasını diliyorum. Sizin de söylediğiniz gibi tarih ve coğrafya bizi Kapıkule'nin, Habur'un ötesine de bakmaya oraları da dinlemeye oralarla da konuşmaya,sözümüzü oralara da ulaştırmaya oraların sözlerini buralara yansıtmaya mecbur ediyor. Anadolu Ajansı bu tarihi ve coğrafi şartları çok iyi değerlendirdi. O bakımdan bu açılımların AA'ya da çalışanlarına da hayırlı olmasını diliyorum. Dünyanın dört bir tarafındaki arkadaşlarımıza başarılar diliyorum."

-''Picasso'nun meşhur hikayesindeki gibi bir genelge bu''

Demokratikleşme paketi kapsamında kamuda başörtüsüne özgürlük sağlayan düzenlemenin, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesine ilişkin değerlendirilmesi sorulan Bakan Avcı, sözlerine ''Hayırlı olsun. Gerçekten çok büyük bir kesimi, özellikle kadın çalışanları rahatlatan, onların yıllardır yaşadığı sıkıntıları ortadan kaldıran bir düzenleme oldu'' diyerek başladı.

Görünüşte bir genelgeyle bu değişikliğin olduğunu belirten Avcı, şöyle devam etti:

''Ama Picasso'nun meşhur hikayesindeki gibi bir genelge bu. Picasso'ya zengin biri gelmiş 'Bana bir şeyler çizermisin' diye. O da eline almış birkaç şey çizmiş ve vermiş, Adam 'Borcum ne' demiş. Diyelim 10 bin frank. '15 saniyede çizdin 10 bin frank istiyorsun. 15 saniyelik iş için çok fazla değil mi' demiş. Picasso 'Hayır 15 saniyede çizmedim, 30 sene artı 15 saniye. Şimdi bu da bir genelge ama arkasında yılların mücadelesi, acıları, sıkıntıları, tüm bunlar var. Ama başından beri AK Parti Hükümeti bildiğiniz gibi bu tür sorunları olabildiğince toplumsal uzlaşmayla bir konsensusla, kırıp dökmeden, toplumun farklı duyarlılıkları olan kesimleri rencide etmeden onların meseleyi doğru anlamalarını sağlayarak çözmeyi hedefliyordu. Bu da öyle. Belli bir toplumsal duyarlılık, toplumun her kesimiyle paylaşılır hale geldikten sonra bir genelgeyle çözmek kolaylaşıyor.''

-''Zaten böyle bir sorun yoktu''

Bakan Avcı, düzenlemenin çalışanlara, kamuda çalışmak isteyip de çalışamayanlara hayırlı olması temennisinde bulundu.

''Muhalefetten de çok tepki olmadı'' değerlendirmesi üzerine Bakan Avcı, ''Toplumsal uzlaşma oluştu. Dolayısıyla muhalefetin de Türkiye'nin genel şartları, çarşıda, pazarda, mahallede, beşeri ilişkilerde, komşuluk ilişkilerinde hiç sorun oluşturmayan şeylerin bazı kavramsal icatlarla, 'kamusal alan' gibi tanımlamalarla zorlaştırılması zaten kamu vicdanını çok genel anlamda rahatsız ediyordu'' dedi.

''Artık başörtüsü sorunu bitti diyebilir miyiz'' sorusuna ise Avcı, ''Zaten yoktu böyle bir sorun. Sadece belli kesimler bunu artık böyle slogan düzeyine de indirgemeye başlamışlardı'' dedi.

Avcı, bunun da böylece Türkiye'ye yakışan bir şekilde, toplumsal barışa uygun bir uslup içerisinde halledilmiş olduğunu söyledi.

-''Olumlu, olumsuz her türlü gelişme en çok bize yansıyor''

Bakan Avcı, 28 Şubat sürecinde çok sayıda öğrenci ve öğretmenin mağduriyet yaşadığı hatırlatılarak, ''Bu süreçte görevlerine son verilen öğretmenler için bir düzenleme var mı'' sorusu üzerine, bu tür uygulamaları, yasakları "çağ dışı" olarak tanımladı.

Bu durumun en çok Milli Eğitim Bakanlığını etkilediğini belirten Avcı, ''Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı en büyük kamu kuruluşu, kamuda çalışan her üç kişiden biri bizde çalışıyor. Öğretmenler, eğitim çalışanları çok büyük bir kitle. Topladığınız zaman aşağı yukarı 1 milyon çalışanımız var. Dolayısıyla oradaki her türlü olumlu ya da olumsuz gelişme en çok bize yansıyor. Geçmişte bu olumsuz uygulamalar da en çok bize yansıyordu'' diye konuştu.

Pek çok öğretmenin bu yüzden mağdur edildiğini, işini bırakmak zorunda kaldığını belirteren Avcı, 28 Şubat uygulamalarından özellikle öğretmenlerin mağdur olduğunu söyledi.

Bu düzenlemeden önce de konuyla ilgili Danıştay kararları olduğunu hatırlatan Avcı, ''Başörtüsü takmanın, hanım öğretmenler için söylüyorum, görevden uzaklaştırılma nedeni olamayacağına, bunun hukuksuz bir uygulama olduğuna dair Danıştay kararı var. Biliyorsunuz 3 ay önce bu konuyla ilglii basına da intikal eden bazı örnek olaylar da var. Dolayısıyla yasal olarak zaten bir dayanağı olmayan bu yasaklamalar en son Danıştay kararıyla, yargı yoluyla da kaldırılmaya başlanmıştı. Biz de o doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığında bu dönemde mağdur edilen öğretmen ve çalışanlarımızın tekrar istemeleri halinde göreve dönmeleri için uygulama başlatmıştık. Daha önce Ömer Bey zamanında da bu durumda olan pek çok durumdaki öğretmenimiz ve çalışanımız göreve iade edilmişti.''

-''Sayının binler olduğunu söyleyebilirim''

28 Şubat sürecinde görevine son verilen öğretmenlerden 350'sinin göreve dönmek için Bakanlığa başvurduğunu bildiren Avcı, ''Durumlarını inceliyoruz. Kendi koşullarına uygun bir şekilde onu telafi etmeye çalışıyoruz'' dedi.

''Kaç kişinin mağdur edildiğine ilişkin toplam bir rakam var mı'' sorusu üzerine Avcı, bazı kişilerin müracaat ettiğini, bazılarının ise etmediğini, öğretmenlikten ayrılıp başka kuruma geçen, özel sektörde iş bulan kişiler de olduğunu söyledi.

Bu kişilerin tümünün Milli Eğitim Bakanlığına dönmek için müracaat etmediğine dikkati çeken Avcı, ''Ama sayının binler olduğunu söyleyebilirim'' dedi.

Kılık kıyafetle ilgili genelgenin, kamu çalışanlarını ilgilendirdiğini belirten Avcı, öğrencilerlerle ilgili düzenlemenin Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğince yapıldığını hatırlattı.

-''Anakronik bir uygulamaydı''

''Bugün Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikle Andımız'ın okunmasına son verildiği hatırlatılarak, "Yönetmeliğin detayları ile ilgil bilgi verebilir misiniz? Bununla ilgili muhalefet çevrelerince bazı eylemler oldu, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine, Avcı, yönetmelikle okullarda, eğitim kurumlarında hangi günlerde ne tür törelerin yapılacağının, yürütülmesinden, düzenlemesinden kimlerin sorumlu olacağının tanımlandığını söyledi.

Yönetmeliğin içinde ''Andımız''a ilişkin düzenlemeler de olduğunu hatırlatan Avcı, ''1933 yılında zamanının Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından önce kendi kızları için yazmış, söylendiğine göre öyle bir hikayesi de var, sonra hoşlarına gitmiş okullarda da okunsun bu denmiş. Yönetmelikle de şöyle okunsun, sabah yapılsın gibi düzenlemeye konu edilmiş'' dedi.

Avcı, uygulamanın uzun bir süredir rutinleştiğini ancak kültürde hergün, her sabah belli sloganların tekrarlanması geleneğinin bulunmadığını söyledi.

Bunun daha çok 1930'ların atmosferinden etkilenerek, başlatıdığını ifade eden Avcı, şöyle konuştu:

''1930'ların dünyası totaliter rejimlerin yükseldiği bir dönem. Almanya'da nazizmin, İtalya'da faşizmin, Rusya'da bolşevizmin yükselişte olduğu, bu tür kitlesel bireyi yok sayan veya çok gerilere iten, daha çok ulus ya da sınıf gibi entiteleri öne çıkartan bir dünyanın zihniyeti, o dönemin zihin dünyasında bunların bir yeri var. Biz de tabii Türkiye'nin özel şartları itibarıyla çok dinli, çok dilli çok unsurlu bir imparatorluktan, tek uluslu, tek dilli bir ulus devlet inşası projesinin yürürlükte olduğu bir dönem, o dönemin koşullarında böyle bir söylemin anlaşılabilir tarafları var. O günün dünyasında bu yadırganmamış olabilir ama bugünün dünyasında artık söyleyenler de söyletenler de neyi niçin söylediklerini çok fazla düşünmez hale gelmişlerdi zaten. Dolayısıyla anakronik bir uygulamaydı. Günün şartlarına uydurulmuş oldu bu yönetmelikle.''

Bakan Avcı, 1930'ların dünyasının çocuklara zorla yaşatmanın da manasının olmadığını ifade ederek, öğrenci andı yerine bir şeyin okutulmayacağına da açıklık getirdi.

Kaynak: AA