Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün Açıklaması
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ''Türkiye, artık yarın başına ne geleceğini bekleyen pasif bir ülke değil, yarınını, geleceğini inşa eden aktif bir ülkedir'' dedi.
Ergün, Türkiye Seramik Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, demir, cam ve seramiğin binlerce yıl öncesinde bulunduğunu belirterek, 2050 yılında dünya nüfusunun 9,5 milyara ulaşacağını ve insanların bunları daha fazla kullanacağını kaydetti.
Türkiye'de bazı ürünlerin yakın geçmişine bakıldığında marka isimlerinin üretim maddelerinin genel ismi haline geldiğini ifade eden Ergün, şunları kaydetti:
''Hayatı oluşturan ateş, toprak, su ve hava unsurları vardır. Bu sektör, bu dördünün optimum düzeydeki karışımını ifade eder. Türkiye'nin son 10 yılda gösterdiği başarılar, bu ülkedeki herkes için, her kesim için değerlidir. Ancak ülkemizin çok daha yüksek bir potansiyel taşıdığı da açık bir gerçektir. 2023 yılında ekonomide, demokraside, sosyal hayatta, şehirleşmede, bilim ve teknolojide, hayatın her alanında gelişmiş ülke standartlarını yakalayan bir Türkiye inşa edebiliriz. Bugüne kadar başardıklarımızda olduğu gibi bundan sonra başaracaklarımızda da reel sektörün çok büyük payı ve rolü olacaktır. Bu nedenle, reel sektörün rekabet gücünü artıracak politikalar geliştirmeye büyük önem veriyoruz.''
-''Türkiye artık başına ne geleceğini bekleyen bir ülke değil''-
Ergün, dünyada çetin bir rekabetin olduğunu ve bunun giderek daha da artacağını anlatarak, şunları söyledi:
''Her ülkenin, sektörün, firmanın, hatta her bireyin ülkenin rekabet gücünü artırmaya önem vermesi lazım. Bir güven ve istikrar ülkesi olarak artık orta ve uzun vadeli bir projeksiyonla, perspektifle hareket ediyoruz. Bunun değerini olmadığı zaman anlarız. Bir ülkede istikrar ve güven yoksa, uzun vadeli hesap yapamazsınız. Borç alacak ilişkileri bile öyle değil miydi- Ekonomik ve siyasi istikrarın olmadığı ortamlarda borçlanma vadeleri ne kadar kısaydı, faizler ne kadar yüksekti, miktarlar ne kadar küçüktü. Güven ortamı olmadığı için miktar küçülüyor, vade kısalıyor, faiz büyüyordu. Ama şimdi tersi oldu. Makroekonomik istikrar ve siyasi istikrar geldi. Paralelinde güven ortamı oldu. Şimdi vadeler uzadı, miktarlar büyüdü, faizler küçüldü. Çünkü artık güven var. Şimdi rahat rahat nefes alıyoruz ya o zaman anlaşılmıyor ama bir nefes alamama durumuyla karşılaşınca ne büyük nimet olduğu anlaşılıyor. Türkiye, artık yarın başına ne geleceğini bekleyen pasif bir ülke değil, yarınını, geleceğini inşa eden aktif bir ülkedir. Bu düşüncemizin en somut göstergelerinden birisi de reel sektör için hazırladığımız strateji belgeleridir.''
-''Elektrik elektronik strateji belgesini de paylaşacağız''-
Ergün, şu an sanayi, KOBİ, otomotiv, makine, demir-çelik, kimya stratejilerini başarıyla uyguladığını belirterek, ''Bugün seramik sektör stratejisini sizlere tanıttıktan sonra, önümüzdeki günlerde elektrik-elektronik stratejimizin detaylarını kamuoyu ile paylaşacağız. Tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri, ilaç sektörü ve geri dönüşüm strateji belgelerini de tamamlama aşamasına geldik. Türkiye'de kritik konuların hepsine el atılmış durumdadır'' diye konuştu.
Türkiye'de seramiğin endüstriyel bir boyut kazanması, 20. yüzyılın ortalarına denk geldiğini ve genç sayılabilecek bu sektörde dengelerin henüz oturmadığını, parametrelerin değişmeye devam edeceğini ifade eden Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Seramik sektörü, firmalarımızın üstün başarıları sayesinde ülkemizin en hızlı yükselen sektörlerinden biri olmayı başarmıştır. Sektör, özellikle 1990 yılından sonra yaptığı yatırımlar ile bugün dünya seramik karo üretiminde söz sahibidir. Üretim kapasitesi, modern teknoloji yatırımları ve yüksek kalite avantajları sayesinde artan rekabet gücümüzle bugün 60 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2012 yılı itibariyle, sektörün ihracatı 900 milyon dolar barajını aşmıştır. 1 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Burada çok daha önemli bir husus, ihraç ettiğimiz ürünler içinde yerli katkı oranı yüksek olması önemlidir. Bu yönüyle seramik, yerli kaynakları en çok kullanan ve ithal ürünlere bağımlılığı en az olan sektörlerden birisidir. Dolayısıyla, bu sektörü ileriye taşıyacak adımlar, ekonomi için ayrı bir önem taşımaktadır.''
Muhabir: Elif Ferhan Durmuş
Yayıncı: Affan Kulunyar
Kaynak: AA
Türkiye'de bazı ürünlerin yakın geçmişine bakıldığında marka isimlerinin üretim maddelerinin genel ismi haline geldiğini ifade eden Ergün, şunları kaydetti:
''Hayatı oluşturan ateş, toprak, su ve hava unsurları vardır. Bu sektör, bu dördünün optimum düzeydeki karışımını ifade eder. Türkiye'nin son 10 yılda gösterdiği başarılar, bu ülkedeki herkes için, her kesim için değerlidir. Ancak ülkemizin çok daha yüksek bir potansiyel taşıdığı da açık bir gerçektir. 2023 yılında ekonomide, demokraside, sosyal hayatta, şehirleşmede, bilim ve teknolojide, hayatın her alanında gelişmiş ülke standartlarını yakalayan bir Türkiye inşa edebiliriz. Bugüne kadar başardıklarımızda olduğu gibi bundan sonra başaracaklarımızda da reel sektörün çok büyük payı ve rolü olacaktır. Bu nedenle, reel sektörün rekabet gücünü artıracak politikalar geliştirmeye büyük önem veriyoruz.''
-''Türkiye artık başına ne geleceğini bekleyen bir ülke değil''-
Ergün, dünyada çetin bir rekabetin olduğunu ve bunun giderek daha da artacağını anlatarak, şunları söyledi:
''Her ülkenin, sektörün, firmanın, hatta her bireyin ülkenin rekabet gücünü artırmaya önem vermesi lazım. Bir güven ve istikrar ülkesi olarak artık orta ve uzun vadeli bir projeksiyonla, perspektifle hareket ediyoruz. Bunun değerini olmadığı zaman anlarız. Bir ülkede istikrar ve güven yoksa, uzun vadeli hesap yapamazsınız. Borç alacak ilişkileri bile öyle değil miydi- Ekonomik ve siyasi istikrarın olmadığı ortamlarda borçlanma vadeleri ne kadar kısaydı, faizler ne kadar yüksekti, miktarlar ne kadar küçüktü. Güven ortamı olmadığı için miktar küçülüyor, vade kısalıyor, faiz büyüyordu. Ama şimdi tersi oldu. Makroekonomik istikrar ve siyasi istikrar geldi. Paralelinde güven ortamı oldu. Şimdi vadeler uzadı, miktarlar büyüdü, faizler küçüldü. Çünkü artık güven var. Şimdi rahat rahat nefes alıyoruz ya o zaman anlaşılmıyor ama bir nefes alamama durumuyla karşılaşınca ne büyük nimet olduğu anlaşılıyor. Türkiye, artık yarın başına ne geleceğini bekleyen pasif bir ülke değil, yarınını, geleceğini inşa eden aktif bir ülkedir. Bu düşüncemizin en somut göstergelerinden birisi de reel sektör için hazırladığımız strateji belgeleridir.''
-''Elektrik elektronik strateji belgesini de paylaşacağız''-
Ergün, şu an sanayi, KOBİ, otomotiv, makine, demir-çelik, kimya stratejilerini başarıyla uyguladığını belirterek, ''Bugün seramik sektör stratejisini sizlere tanıttıktan sonra, önümüzdeki günlerde elektrik-elektronik stratejimizin detaylarını kamuoyu ile paylaşacağız. Tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri, ilaç sektörü ve geri dönüşüm strateji belgelerini de tamamlama aşamasına geldik. Türkiye'de kritik konuların hepsine el atılmış durumdadır'' diye konuştu.
Türkiye'de seramiğin endüstriyel bir boyut kazanması, 20. yüzyılın ortalarına denk geldiğini ve genç sayılabilecek bu sektörde dengelerin henüz oturmadığını, parametrelerin değişmeye devam edeceğini ifade eden Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Seramik sektörü, firmalarımızın üstün başarıları sayesinde ülkemizin en hızlı yükselen sektörlerinden biri olmayı başarmıştır. Sektör, özellikle 1990 yılından sonra yaptığı yatırımlar ile bugün dünya seramik karo üretiminde söz sahibidir. Üretim kapasitesi, modern teknoloji yatırımları ve yüksek kalite avantajları sayesinde artan rekabet gücümüzle bugün 60 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2012 yılı itibariyle, sektörün ihracatı 900 milyon dolar barajını aşmıştır. 1 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Burada çok daha önemli bir husus, ihraç ettiğimiz ürünler içinde yerli katkı oranı yüksek olması önemlidir. Bu yönüyle seramik, yerli kaynakları en çok kullanan ve ithal ürünlere bağımlılığı en az olan sektörlerden birisidir. Dolayısıyla, bu sektörü ileriye taşıyacak adımlar, ekonomi için ayrı bir önem taşımaktadır.''
Muhabir: Elif Ferhan Durmuş
Yayıncı: Affan Kulunyar