Bahçeli: Türkiye AKP-PKK Koalisyonuyla Sarılmış ve Kundaklanmış Durumda

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin AKP-PKK koalisyonuyla sarılmış ve kundaklanmış durumda olduğunu söyledi.

Hükümetin bereketsizliği ve bölücü terör örgütüyle anlaşma, uzlaşma ve mütareke arayışlarının Türk milletine büyük bir darbe vurduğunu ifade eden Bahçeli, İmralı; barış adası, Kandil; özgürlük dağı, teröristler ise hakkı ve isteklerinin bu zamana kadar bastırılmış zavallı gerillalar olarak takdim edildiğini kaydetti.

Partisinin Meclis Grup toplantısı'nda konuşan Bahçeli, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ne giderek 26. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ile görüştüğünü hatırlattı. Arkasından da İstanbul Milletvekili Engin Alan'la bir araya geldiklerini ve hasret giderdiklerini belirten Bahçeli, görüşmelerin son derece olumlu bir atmosferde geçtiğini ifade etti.

"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en üst makamında görev almış birisi terörist olmak ve terör örgütü kurmak iftirasına maruz kalmıştır." diyen Bahçeli, "Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yetişmiş, en üst görevlere aşama aşama terfi etme becerisi ve kabiliyeti göstermiş birisi için değişik isnatlar şayet meşru ve haklılık payı var ise elbette yapılabilir. Türk Ordusu'nun içerisinde, diğer meslek grupları gibi sorunlu, ceza-i takibatı gerektiren suçlar işlenmiş de olabilir. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinden hainler, işbirlikçiler ve hele hele teröristler asla çıkmayacaktır. Terörist arayanlar, terörist görmek isteyenler Türk askerine değil, İmralı’ya bakmalı, Kandil’e kilitlenmeli, Barzani’nin yüzüne odaklanmalı ve AKP’nin müzakere ortaklarına yönelmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde terörist bulmaya çalışmak, genelkurmay başkanlarını canilerle aynı kalıba sokmak ve Kandil’deki inleri Peygamber Ocağı'yla çakıştırmak, ancak ve ancak amel defterleri kapkara kesilmiş maskaraların işidir." dedi.

Başbakan Erdoğan gibi dün dediklerini bugün sakatlayacak zihni bir bayağılığın içine hiç düşmediklerini, düşmeye de niyetleri olmadığını belirten Bahçeli, hükümetin PKK’yla küstahça sürdürdüğü temas ve diyaloglarını, alttan alan çürümüşlüklerini görmezden gelenlerin, Başbuğ’la görüşme iradelerini birden bire hedef yapmalarının kuşkusuz lekeli vicdanlarını aklamayacağını kaydetti.

DEMOKRASİYE BAĞLILIĞIMIZ VE MİLLET İRADESİNE SADAKATİMİZ NET
Demokrasiye bağlılıkları, millet iradesine sadakatlerinin net olduğunu vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti: "Kimse bu konularda bizimle boy ölçüşemeyecek ve laf yetiştiremeyecektir. Darbelerin, meşru olmayan silahlı ve silahsız müdahalelerin demokratik kültürümüze ne kadar zarar verdiği bildiğimiz ve benimsediğimiz gerçekler arasındadır. Parlamenter sisteme dışarıdan ve kuralları ihlal eden tecavüzlerin her alanda kötü ve tedavisi güç olan yaralara ve yıkımlara yol açtığı geçmiş deneyimlerimizle sabittir. Türkiye yaklaşık 4 yıl 2 aydır yürüyen darbe davalarına şahit olmaktadır. Darbe heveslilerinin, darbeci isimlerin ve darbe hedefinde olanların Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayıklanması ve arındırılması pek tabidir ki sağlanmalıdır. Ancak bu yapılırken, peşin hükümlerle, aceleci ve önyargılı yaklaşımlarla, gerçek adaletin onaylamadığı yöntemlerle hiç kimsenin hakkı ve insanlık gururu çiğnenmemelidir. Aksi ispat edilesiye kadar herkesin masum olduğu, yargı aşamaları kesinleşmeden hiç kimsenin suçlu gösterilemeyeceği bildik hukuk normlarındandır. Şüpheli sıfatıyla mahkeme önüne çıkarılan birisinin, kabul edilebilir ve objektif delillerle desteklenmesi gereken hukuki neticeyi beklemeden suçlanması en başta insan haklarına, insanlık onuruna aykırı bir durumdur. Ne var ki yürüyen sözde darbe davalarında bir çok skandal yaşanmış, zorlama yorumlarla insanların özgürlüğü çalınmış ve vesayetle hesaplaşma adına Türk Silahlı Kuvvetleri çok cepheli bir saldırının altında tutulmuştur. En son olarak İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin açıkladığı Balyoz Darbe Davası’yla ilgili gerekçeli kararı adaletin ne hale geldiğini tüm yönleriyle gözler önüne sermiştir."

GÖRÜŞMELER TÜRK MİLLETİNE BÜYÜK DARBE VURMUŞTUR
"Üzüntü ve öfkeyle söylemek isterim ki, Türkiye AKP-PKK koalisyonuyla sarılmış ve kundaklanmış durumdadır." diyen Bahçeli, hükümetin bereketsizliği ve bölücü terör örgütüyle anlaşma, uzlaşma ve mütareke arayışlarının Türk milletine büyük bir darbe vurduğunu ifade etti.

İmralı; barış adası, Kandil; özgürlük dağı, teröristler ise hakkı ve isteklerinin bu zamana kadar bastırılmış zavallı gerillalar olarak takdim edildiğini anlatan Bahçeli, "Sözde Kürt sorununun çözülebilmesi, sözüm ona PKK’nın tasfiye edilebilmesi maksadına matuf olduğu öne sürülen ihanet adımları pervasızca atılmıştır. Muhataplarına sormak isterim ki, bugün sorun olarak görülen konu başlıkları nelerdir? Demokrasi ise sorun, şu an demokratik haklardan mahrum, kanunlarda gösterilen bazı haller dışında, bir kişi veya grup göstermek mümkün müdür? Özgürlük ise eğer sorun; kim ya da kimler özgürlüğünü kullanmaktan ve özgürce yaşamaktan muaf ve uzaktır? Türk milletine ve Türk devletine hakaretlerin bini bir para iken ve önüne gelenin her milli değerimize küfürler yağdırdığı biliniyorken, söyler misinin bana, özgürlük eksikliğinden nasıl bahsedilebilmektedir? Bu kadar edepsizlik, haramzadelik ve lanetlenmesi gereken pişkinlik dünyanın neresinde özgürlük kapsamındadır? Sözün kısası, barış ise sorun, terör taraftarları, bölücülük soytarıları, kirli kalemler, uşak ruhlular ve yabancılaşmış siyasi zihniyetler haricinde; barış diye gürültü çıkaran, savaş boyaları sürüp ortalığı yüzsüzce ayağa kaldıran kim ya da kimler vardır? Bölücü terörün bir tek şekilde halli ve tedavülden kaldırılması mümkündür: O da tümüyle mücadeleye, bölücü terörün insan kaynaklarının kurutulmasına, propaganda zeminlerinin ve finansman kanallarının işlemez hale getirilmesine bağlıdır. Anlaşılan; İmralı, Kandil ve AKP’den oluşan sacayak Türkiye’yi bitişe ve imhaya doğru hızla sürüklemektedir. Oslo görüşmeleriyle deşifre edilen AKP-PKK-İmralı paslaşması ve derin ilişkisi, Silvan saldırısından sonra zedelense de, geçtiğimiz yıl ki açlık grevleri esnasında bir kez daha güven ve nikah tazelemiştir. Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla İmralı ve Kandil arasında mekik dokuyan ve üstelik de başında millilik sıfatı bulunan istihbarat teşkilatı, Türkiye’yi girdaba çekmek için hiç olmadığı kadar performans sergilemiş, mesaisini maalesef Türkiye’yi çöküşe götürmeye harcamış ve harcamaya da devam etmektedir. Oslo’da Başbakan’ın özel temsilcisi olarak bulunan MİT Müsteşarı, İmralı’ya adeta kamp kurarak, denize nazır bir şekilde bebek katiliyle birlikte müzakere balonunu şişirmektedir. İmralı canisinin ayağında deva arayan AKP’nin hiçbir korku ve endişeye kapılmadan müzakereleri sürdürmesi gerçekten de anlaşılır ve izah edilebilir gibi değildir." diye konuştu.

İMRALI CANİSİNİN BAŞBAKAN İLE GECELERİ SOHBETE BAŞLAMASI MUCİZE OLMAYACAK
Başbakan'ın İmralı canisine yeni yıl hediyesi ve teselli ikramiyesi olarak televizyon bile hediye ettiğini dile getiren Bahçeli, peşi sıra, facebook, twitter veya skype üzerinden eski cinayet ortaklarıyla haberleşebilmesi için teröristbaşına demirbaştan düşmüş bir bilgisayar tahsis edilmesi ve arkasından da Başbakan’la geceleri sohbete başlamasını mucize ve olmayacak bir şey olarak görülmemesini istedi. "Nasıl olsa her şey Başbakan Erdoğan’ın iki dudağının arasındadır." diyen Bahçeli, şunları söyledi: "Senegal’de köleler evinin bulunduğu adayı gezen, buradaki dönüşü olmayan kapıya gelince şaşkınlığa bürünen Başbakan Erdoğan, İmralı’yı fiili özgürlüğüne kavuştururken, son yurdumuzu Senegal’deki kölelerin adasına çoktan dönüştürmüştür. Aziz milletim ve AKP’ye oy veren değerli vatandaşlarım bu rezilliklere daha ne kadar suskun kalacaktır? Adalet ve Kalkınma Partisi her şeye ve tüm olup bitenlere rağmen gücünü muhafaza edecek midir? Başbakan Erdoğan ve partisi; Şehide 'kelle' katile 'sayın' demiş, yüzde 34,2 oy almıştır. Çiftçiye 'ananı da al git' demiş, askeri yan gelip yatmakla itham etmiş, BOP eşbaşkanlığını kabul etmiş yüzde 46,5 oy almıştır. Habur’da teröristleri karşılamış, Oslo’da PKK’ya yanaşmış, yıkım projesini başlatmış, KCK’nın kuruluşunda teşvik edici olmuş ve İmralı’yla gizli görüşmeler yapmış, yüzde 49,8 oy almıştır. Şimdi de PKK’yla açık açık görüşmekte, İmralı canisiyle cüretkar bir şekilde pazarlıklar yapmaktadır. Herhalde bundan sonraki seçimlerde, AKP’nin yüzde 70 oy alması, Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni sürüm diktatör olması sürpriz olmayacaktır."

HABUR'DA BAŞLAYAN SÜREÇ AYNEN SÜRÜYOR
"Türkiye nereye gitmektedir?" diyen soran Bahçeli, "Millet evlatlarını topluca öldüren, vahşilikte sınır tanımayan bir terör örgütüyle görüşmeleri resmileştiren ve MGK icazeti aldığı dahi söylenen AKP iktidarının ayakta kalması nasıl açıklanacak ve nasıl tanımlanacaktır? Gelişmelerden Habur’da başlayan sürecin aynen sürdüğü anlaşılmaktadır. Gerçekten de Başbakan Erdoğan’ın son beyanları bunu teyit etmektedir. AKP hem İmralı canisiyle hem de Kandil’le eşzamanlı olarak görüşmeler ve müzakereler yapmaktadır. Yandaş basından sızdırıldığı kadarıyla, İmralı canisinin ayrı devlet talebinin olmadığı, demokratik özerklikten vazgeçtiği yalanları sürdürülen psikolojik operasyon kapsamında kamuoyuna servis edilmektedir. AKP’nin borazanlığını yapan çevrelere göre, İmralı canisinin istekleri arasında; Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın 4 ve 5’nci maddelerinin kabul edilmesinin ve anayasadaki vatandaşlık tanımının Türklüğün aleyhine olacak şekilde yeniden düzeltilmesinin yanı sıra, geçiş dönemi diye yutturulmaya çalışılan sürecin bitimine kadar sayıları 50’yi bulan Kandil’deki elebaşların yabancı bir ülkeye gönderilmeleri, ve kalan diğerlerinin de Türkiye’ye dönüp siyasete dâhil edilmeleri bulunmuştur. Ek olarak, oluşturulacak yeni bir yapılanmanın PKK’ların yurt dışına çıkmalarını güven içinde gerçekleştirmelerini temin edeceği ifade edilmiştir. Bunlar sadece Aysberg'in görünen veya gösterilen yüzüdür. PKK’nın silah bırakmaya niyeti olmadığı tümüyle meydandadır. Nihayetinde bölgesel bir aktöre ve uluslararası bir çeteye evrilen kanlı örgüt, Türkiye’yi bölmeye, federasyonu sağlamaya ve bağımsız Kürdistan’ı kurmaya kadar işi götürecektir. Başbakan Erdoğan ve partisi ise buna hazırdır. Zaten hükümetin caniyle ve dağ kadrosuyla görüşmesi başka türlü izah edilemeyecektir. AKP’nin, PKK ve çete başıyla birlikte ilerlediği yıkım yolunda; ABD yanındadır, AB arkasındadır, BDP sevinçle destekçisidir, CHP faizsiz ve geri ödemesiz kredi açmakla safındadır, bunlardan oluşan ve üst üste binen 'İmralı Mızıkacıları' da uygun adımlarla yürüyüş halindedir. Ayrıca 12 kötü adam devrede, sözde barış yanlıları kademede, iblis denetimde, Barzani gözetimde ve topu aynı karededir. Türkiye içten oyulmakta, bütünlüğü lime lime koparılmaktadır. Barış sözleri mermi, demokratikleşme sözleri kimyasal silah, özgürlük sloganları öldürücü ve salgın virüs gibi kullanılmaktadır." şeklinde konuştu.

AKP EŞİTTİR BDP ARTI CHP ARTI
PKK Bu puslu ortam içinde Paris’te PKK militanlarının infaz edilmesini fırsat bilenlerin bunu Türkiye’de yürütülen müzakereleri hızlandırmak için atlama taşı olarak formüle edeceklerini ve bundan sonra provokasyonlarını hızlandırabileceklerine dikkat çeken Bahçeli, militanların Türkiye’deki defin işlemleri esnasında PKK’nın meydan okuma ve isyan provaları, muhtemeldir ki, sinir ve sabırları iyice gereceğini kaydetti.

AK Parti hükümetinin aksi yönde bir kurgu ve planı yoksa, yine köşeye sıkışacağını, verdiği tavizlerin yine başını ağrıtacağını belirten Bahçeli, Türk milletinin eşkıyanın intikam ve şiddetle özdeş tavırlarına istinasız şahit olacağını ifade etti.

Gelişmeler provokasyonlara, infaz ve cinayetlere ortam açmış, belirsizlikten nemalanan karanlık simalara açık kapı bırakıldığını dile getiren Bahçeli, Paris’teki hadisenin, süren müzakerelere ivme vermek, AK Parti’yle kanlı ve silahlı pazarlıkları kızıştırmak adına bir müdahale olduğu ihtimalinin yabana atılmamasını istedi.

"İmralı canisinin barış elçisi gibi parlatılması AKP’nin bölücü üslubuyla zemin ve hayat bulmaktadır." diyen Bahçeli, şöyle devam etti: "Ayrıca teröristbaşının, silahların durması için elinden geleni her türlü olumsuz ve kontrol dışı unsurlara rağmen yaptığı izlenimi oluşturulmak istenmektedir. Bu, Türk milletine reva görülen çok girdili karanlık bir kampanyanın eseridir. Taraf ve failleri ise tümüyle bilinmektedir. Ne marazi bir tavırdır ki, BDP denen Kandil imalatı, İmralı kuklası, Barzani oyuncağı, Paris’teki olaydan sonra ortalığı ayağa kaldırmış ve tehditvari ifadelerini arkası arkasına sıralamıştır. AKP’li başbakan yardımcısı üzülmüş, CHP’li bir milletvekili taziye turuna çıkmıştır. Tüm yaşananlar bize, AKP eşittir BDP artı CHP artı PKK gerçeğine bir kez daha işaret etmektedir. Son olarak geçtiğimiz hafta cumartesi günü, takındığı üslubuyla nereden ve hangi yabancı kaynaklardan beslendiğini gösteren, eski Marksist, yeni Amerikancı ve vahşi batı varisi bir gazeteci bize yönelik; tıpkı Western filmlerindeki kovboylar gibi “hey sen” diye seslenmiş ve asıl bölücü olarak bizi göstermiştir. Önce şunu ifade etmeliyim ki, Allah bu on iki kişilik kötü adamdan oluşan kadronun en gediklisini ıslah etsin ve kendisini hidayete erdirsin. Bize bölücü diyebilmek için bir insanın Allah korkusundan ve kul utancından uzaklaşması yeterlidir. Geçmişinde devrimci şiddet, cuntacılık, 9 Martçılık, darbecilik, iftiracılık, demokrasi düşmanlığı, özgürlük karşıtlığı bulunan birisinin, bugün bize demokratlık taslaması, özgürlük dersi vermesi zırvayla bile örtüşmeyecektir. Bizim sözlerimizi bölücülük olarak niteleyenler, milletimizin kardeşlik hissiyatına kem gözle bakan içimizdeki yabancı beslemeleri ve arkadan kurma piyonlardır. Doymak bilmeyen iştahlarıyla yıllardır içimizi zehirleyen bunlardır. Bizi birbirimize düşürmeye, fitnenin kök salmasını isteyenler bunlardır. Millet kervanını yağmalamaya çalışanlar bunlardır. Son yurdumuzdaki varlığımızdan bunalan PKK yanaşmaları, Kandil aşıkları, Barzani yoldaşları, manda ve himaye alkışçıları bunlardır. Türklüğe kefen biçen, inançlarımıza diş bileyen kemiksizler bunlardır. İstanbul’da oturup, kuru sıkı atarak demokrasiyi ve barış sözlerini meze yapanlar da bu kafalardır. Bunlar ne yaparsa yapsın, aziz milletimiz bir ve beraber yaşayacaktır. Bu zevat başaramayacak ve emellerine ömürleri boyunca ulaşamayacaklardır. Bu malum gazeteciye Merhum Ömer Seyfettin’in Sivrisinek isimli hikayesini okumasını öneriyor, oradaki Efruz bey karakteriyle kendisini kıyaslamasını temenni ediyor, rüzgara kafa tutan sivrisineğin nasıl çatı aralarına sığınmak zorunda kaldığını öğrenmesini diliyorum. "