Tanrıkulu, İzmir’in Expo 2020 Adaylığında Birlik-beraberlik Çağrısı Yaptı
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, ‘İzmir EXPO Alanı Kanun Tasarısı’ görüşmelerinde yaptığı konuşmada, “İzmir, ‘dünya kenti’ olma vizyonunu sağlayacak nüfusa, entelektüel ve ticari yapıya, altyapı ve kaynaklara sahiptir” diyerek İzmir'in EXPO 2020 adaylığı sürecinde birlik ve beraberlik çağrısı yaptı.
TBMM Genel Kurulu'nda dün kabul edilen ‘İzmir EXPO Alanı Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada EXPO ile ilgili görüşlerini ve İzmir’in çözüm bekleyen sorunlarını dile getiren MHP İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, 2015 EXPO adaylığı sürecinde partisinin o dönemde çok olumlu katkılar sunduğunu, EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulu'nun Tüzel Kişilik Kazanması, Gelir ve Harcamaları ile Denetimi ve Tasfiyesi Hakkında Kanun Teklifi”ni vererek yasalaşmasını sağladıklarını, ayrıca MHP İzmir milletvekilleri olarak İzmir’in adaylığı için oy kullanacak ülkelerin TBMM’de bulunan dostluk grupları başkanlarına birer mektup göndererek, konu hakkında destek olmaları ve kulis faaliyetleri yürütmeleri konusunda yardımcı olmalarını istediklerini ifade etti.
Tanrıkulu, şöyle konuştu: “Teması sağlık olan EXPO alanında yeni bir ‘Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ kurulması hakkında kanun teklifini hazırlayıp, TBMM’ye sunduk. Bu teklifimiz halen komisyonda görüşülmeyi beklemektedir. Teklifimiz ile kurulacak sağlık bilimleri üniversitesinin hemen yanına medikal ürünlerin üretilmesinden tutun da, ilaç sanayi ve benzeri konularda ülkemizde ilk kez Sağlık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi İzmir’e kazandırılabilecektir. Teklifimizin yasalaşması durumunda kazanan İzmir ve ülke ekonomisi olacaktır.” MHP ilçe teşkilatlarının da her türlü etkinliğe gönülden katılım sağladığını ve sağlamaya devam edeceğini, daha önce yaşanan İzmir’in EXPO’ya adaylığı sürecinin bir kez daha yaşandığını ve İzmir’in adaylık sürecine sadece EXPO ile ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde bakmanın sağlıksız olacağını söyleyen Tanrıkulu, “Zira son günlerde EXPO sürecinde bir koordinasyon ve yönetim sorunu görülmektedir. EXPO yönetiminin birbirleri arasında sağlayamadığı koordinasyon, genel olarak sürece de zarar vermektedir. Oysa EXPO yönetiminin ve aldıkları kararların daha şeffaf, paylaşımcı olması İzmir’i bu konuda başarıya taşıyacaktır. Bu bağlamda İzmir’in marka şehir olmasını perçinleyecek bir adım olarak gördüğümüz EXPO 2020 adaylığı sürecinde tüm merciler İzmir’e gereken desteği azami şekilde vermelidir. Bu konuda daha önce çok ciddi adımlar atmış İzmir şehri, bir önceki adaylık sürecinde olduğu gibi Milliyetçi Hareket Partisi tarafından tüm gücüyle desteklenecektir. Pek çok uygarlığa beşiklik yapmış, adeta yaşayan bir tarih ve kültür hazinesi olan İzmir’in Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında da öncü bir rolü olduğuna inanmaktayız” diye konuştu.
“İZMİR’LE İLGİLİ ALINAN KARARLAR İZMİR’İN DAHA İLERİYE ATILIM YAPMASINI ENGELLİYOR”
“Türkiye genelinde yaratılan katma değerin yüzde 13,5‘i, istihdamın ise yüzde 9,7'si İzmir'den karşılanmaktadır. İzmir 6 milyar doları aşan ihracatı, vergi tahsilatında yüzde 95’lik oranı, bin 500 yabancı şirketi ve yabancı yatırımcıyı çekmedeki başarısı ile kendini ispatlamış bir ilimizdir” diyen Tanrıkulu, sözlerine şöyle devam etti: “2000 yılında 3,3 milyon nüfusu olan İzmir, bugün 3,9 milyonu aşan nüfusu ile Türkiye ortalamasının üzerinde nüfus artış hızına sahiptir. Türkiye’de nüfus artış hızı yüzde 14,5 iken, İzmir’de yüzde 18,8’dir. Aldığı hızlı göç, İzmir’in kentleşmede ve iş hayatında da sıkıntılarını artırmıştır. İzmir ile ilgili tüm bu rakamlara rağmen İzmir hükümetten beklediği, hak ettiği ilgiyi ve hizmetleri alamamaktadır. Bugün toplanan vergiye kıyasla devletten aldığı pay oranlandığında İzmir ilimiz 10 yıldır dört verip, bir almaktadır. Oysa İzmir bugüne kadar devletten daha fazlasını alabilmeliydi. Zira bugün İzmir ülkemizin üçüncü büyük kenti olmasına rağmen Bursa’nın toplam ihracat payı İzmir’in toplam ihracat payından ve Kocaeli’nin sanayi sektörü ihracat miktarı yine İzmir sanayi sektörü ihracat miktarından daha fazla gözükmektedir. Oysa İzmir, 57. Hükümet döneminde ihracat rakamlarında ikinci sıradaydı. 2003 yılı ve öncesinde dış ticaret fazlası veren İzmir, son 5 yıldır dış ticaret açığı vermektedir. Zengin doğal, tarihi ve kültürel kaynaklara sahip olan, sanayi sektörü gelişmiş bulunan ve eğitim, bilim, teknoloji imkânlarını barındıran İzmir’in Türkiye’nin en gelişmiş ili olması için hiçbir engel yoktur. Ancak bugün baktığımızda; merkezî hükümetin İzmir'e ayırdığı pay 57. Hükümet döneminde (2002) yüzde 2,8 iken, bugün yüzde 1,4'e düşmüştür. Yine 2002'de yüz liralık yatırım yapılırken bugün bu oran 55 liraya düşmüştür. Dolayısıyla böyle bakıldığında İzmir'e yatırım yapılmadığı açıkça görülmektedir. Bu durumu 2012 yılı Ocak ayında TBMM’de 12 icracı bakanlığa vermiş olduğum İzmir’e son 10 yılda yapılan kamu yatırımları hakkında yazılı soru önergelerimle de ispatlamış durumdayım. Bu önergelerime başta Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı gibi birçok bakanlık halen cevap verememektedir. Bugüne kadar İzmir’le ilgili alınan kararlar, İzmir’in daha ileriye atılım yapmasını engellemiştir.”
“FABRİKALAR MANİSA’YA TAŞINIYOR”
Konuşmasının devamında İzmir Vadeli İşlemler Borsası’nın (VOB) elinden alınmak istenmesinin ardından yeni açıklanan teşvik paketiyle de cezalandırıldığını iddia eden Tanrıkulu, “Yasal düzenlemeleri daha öncesinden tasarlanamamış ve bu yüzden uygulamaya bir türlü giremeyen yeni Teşvik Paketinin İzmir açısından eksik yönlerine baktığımızda; Komşu iller arasındaki haksız rekabetin bu pakette de giderilememesi, Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yatırımları bir alt bölge şeklinde teşvik edilse de, tüm OSB’lere yapılacak yatırımların azami teşviklerden faydalandırılmaması, Cari açığın yüzde 70’ini oluşturan enerji ithalatına rağmen, enerji desteğinin sınırlı kalması, Stratejik yatırım başlığının eklenmesiyle, büyük ölçekli yatırımların miktarı düşürülse de, KOBİ’lerin teşviklere ulaşımının kısıtlı kalacak olması, EXPO 2020 sürecinde önem taşıyan sağlık turizminin stratejik yatırımlarda yer almaması ve yüzde 10 bandındaki işsizlik oranı dikkate alınarak, istihdamın artırılmasına ilişkin özel teşviklerin 6. Bölge ile sınırlı kalması olarak görmekteyiz. Bu yüzden Ege Bölgesi Sanayi Odası’na kayıtlı bin 200 kişi istihdam eden 12 üye, 2010 ve 2011 yıllarında bu oda üyeliğinden ayrılarak, fabrikalarını Manisa’ya taşımışlardır. Bunun yanı sıra halen 4 firma da Manisa OSB’den arsa satın alarak, Manisa’ya yatırım planı içerisindedir. Odanın 1 üyesi de yeni tesis yatırımını Manisa’da gerçekleştirmiştir” şeklinde konuştu.
“İZMİR’İN DÜNYA KENTİ OLABİLMESİ İÇİN HEPİMİZ VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞMALIYIZ”
İzmir’de kamu kaynakları ile yürütülen Ar-Ge/inovasyon projelerinin teşvik sisteminde asgari yatırım tutarı ve bölge farkı olmaksızın desteklenmesinin önemini vurgulayan Tanrıkulu, “İzmirli girişimcilerimizin rekabet gücünü artıracak teknolojik ve Ar-Ge içeriği yüksek yatırımları içeren teşviklerden KOBİ’lerin de azami şekilde faydalanması sağlanabilmelidir. Öte yandan kamuoyunda 2-B yasası olarak bilinen, geçtiğimiz günlerde kanunlaşan yasa İzmir’de birçok köylümüzü mağdur etmiştir. Kanunun TBMM Genel Kurulu görüşmelerinde bizlerin önerge ve uyarılarını dikkate almayanlar, köylümüzü mağdur eden haksız uygulamaları da bir an önce düzeltmesi gerekmektedir. Büyük projeler hep başarılı bir ekip çalışmasıyla gerçekleşmiştir. Öncelikle bu tespite inanmamız gerekiyor. Tabii bu ekibin görev dağılımını, bilincini ve sorumluluğunu da çok iyi tespit etmek gerekiyor. İzmir’e bugüne kadar birçok vizyon belirlenmiştir. Bunun nedeni İzmir’in kendisinin vizyon sahibi ve niteliği taşımasıdır. İzmir’in tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bir dünya kenti olabilmesi için hepimizin var gücüyle çalışması gerekmektedir. ‘Fuarlar ve kongreler şehri’ olma misyonu olan İzmir’in bu hedefi, geçmiş ve gelecek vizyonuyla örtüşmektedir. Unutulmamalıdır ki İzmir dünya kenti olma vizyonunu sağlayacak nüfusa, entelektüel ve ticari yapıya, altyapı ve kaynaklara sahiptir” diyerek sözlerini noktaladı .
Kaynak: İHA
Tanrıkulu, şöyle konuştu: “Teması sağlık olan EXPO alanında yeni bir ‘Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ kurulması hakkında kanun teklifini hazırlayıp, TBMM’ye sunduk. Bu teklifimiz halen komisyonda görüşülmeyi beklemektedir. Teklifimiz ile kurulacak sağlık bilimleri üniversitesinin hemen yanına medikal ürünlerin üretilmesinden tutun da, ilaç sanayi ve benzeri konularda ülkemizde ilk kez Sağlık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi İzmir’e kazandırılabilecektir. Teklifimizin yasalaşması durumunda kazanan İzmir ve ülke ekonomisi olacaktır.” MHP ilçe teşkilatlarının da her türlü etkinliğe gönülden katılım sağladığını ve sağlamaya devam edeceğini, daha önce yaşanan İzmir’in EXPO’ya adaylığı sürecinin bir kez daha yaşandığını ve İzmir’in adaylık sürecine sadece EXPO ile ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde bakmanın sağlıksız olacağını söyleyen Tanrıkulu, “Zira son günlerde EXPO sürecinde bir koordinasyon ve yönetim sorunu görülmektedir. EXPO yönetiminin birbirleri arasında sağlayamadığı koordinasyon, genel olarak sürece de zarar vermektedir. Oysa EXPO yönetiminin ve aldıkları kararların daha şeffaf, paylaşımcı olması İzmir’i bu konuda başarıya taşıyacaktır. Bu bağlamda İzmir’in marka şehir olmasını perçinleyecek bir adım olarak gördüğümüz EXPO 2020 adaylığı sürecinde tüm merciler İzmir’e gereken desteği azami şekilde vermelidir. Bu konuda daha önce çok ciddi adımlar atmış İzmir şehri, bir önceki adaylık sürecinde olduğu gibi Milliyetçi Hareket Partisi tarafından tüm gücüyle desteklenecektir. Pek çok uygarlığa beşiklik yapmış, adeta yaşayan bir tarih ve kültür hazinesi olan İzmir’in Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında da öncü bir rolü olduğuna inanmaktayız” diye konuştu.
“İZMİR’LE İLGİLİ ALINAN KARARLAR İZMİR’İN DAHA İLERİYE ATILIM YAPMASINI ENGELLİYOR”
“Türkiye genelinde yaratılan katma değerin yüzde 13,5‘i, istihdamın ise yüzde 9,7'si İzmir'den karşılanmaktadır. İzmir 6 milyar doları aşan ihracatı, vergi tahsilatında yüzde 95’lik oranı, bin 500 yabancı şirketi ve yabancı yatırımcıyı çekmedeki başarısı ile kendini ispatlamış bir ilimizdir” diyen Tanrıkulu, sözlerine şöyle devam etti: “2000 yılında 3,3 milyon nüfusu olan İzmir, bugün 3,9 milyonu aşan nüfusu ile Türkiye ortalamasının üzerinde nüfus artış hızına sahiptir. Türkiye’de nüfus artış hızı yüzde 14,5 iken, İzmir’de yüzde 18,8’dir. Aldığı hızlı göç, İzmir’in kentleşmede ve iş hayatında da sıkıntılarını artırmıştır. İzmir ile ilgili tüm bu rakamlara rağmen İzmir hükümetten beklediği, hak ettiği ilgiyi ve hizmetleri alamamaktadır. Bugün toplanan vergiye kıyasla devletten aldığı pay oranlandığında İzmir ilimiz 10 yıldır dört verip, bir almaktadır. Oysa İzmir bugüne kadar devletten daha fazlasını alabilmeliydi. Zira bugün İzmir ülkemizin üçüncü büyük kenti olmasına rağmen Bursa’nın toplam ihracat payı İzmir’in toplam ihracat payından ve Kocaeli’nin sanayi sektörü ihracat miktarı yine İzmir sanayi sektörü ihracat miktarından daha fazla gözükmektedir. Oysa İzmir, 57. Hükümet döneminde ihracat rakamlarında ikinci sıradaydı. 2003 yılı ve öncesinde dış ticaret fazlası veren İzmir, son 5 yıldır dış ticaret açığı vermektedir. Zengin doğal, tarihi ve kültürel kaynaklara sahip olan, sanayi sektörü gelişmiş bulunan ve eğitim, bilim, teknoloji imkânlarını barındıran İzmir’in Türkiye’nin en gelişmiş ili olması için hiçbir engel yoktur. Ancak bugün baktığımızda; merkezî hükümetin İzmir'e ayırdığı pay 57. Hükümet döneminde (2002) yüzde 2,8 iken, bugün yüzde 1,4'e düşmüştür. Yine 2002'de yüz liralık yatırım yapılırken bugün bu oran 55 liraya düşmüştür. Dolayısıyla böyle bakıldığında İzmir'e yatırım yapılmadığı açıkça görülmektedir. Bu durumu 2012 yılı Ocak ayında TBMM’de 12 icracı bakanlığa vermiş olduğum İzmir’e son 10 yılda yapılan kamu yatırımları hakkında yazılı soru önergelerimle de ispatlamış durumdayım. Bu önergelerime başta Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı gibi birçok bakanlık halen cevap verememektedir. Bugüne kadar İzmir’le ilgili alınan kararlar, İzmir’in daha ileriye atılım yapmasını engellemiştir.”
“FABRİKALAR MANİSA’YA TAŞINIYOR”
Konuşmasının devamında İzmir Vadeli İşlemler Borsası’nın (VOB) elinden alınmak istenmesinin ardından yeni açıklanan teşvik paketiyle de cezalandırıldığını iddia eden Tanrıkulu, “Yasal düzenlemeleri daha öncesinden tasarlanamamış ve bu yüzden uygulamaya bir türlü giremeyen yeni Teşvik Paketinin İzmir açısından eksik yönlerine baktığımızda; Komşu iller arasındaki haksız rekabetin bu pakette de giderilememesi, Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yatırımları bir alt bölge şeklinde teşvik edilse de, tüm OSB’lere yapılacak yatırımların azami teşviklerden faydalandırılmaması, Cari açığın yüzde 70’ini oluşturan enerji ithalatına rağmen, enerji desteğinin sınırlı kalması, Stratejik yatırım başlığının eklenmesiyle, büyük ölçekli yatırımların miktarı düşürülse de, KOBİ’lerin teşviklere ulaşımının kısıtlı kalacak olması, EXPO 2020 sürecinde önem taşıyan sağlık turizminin stratejik yatırımlarda yer almaması ve yüzde 10 bandındaki işsizlik oranı dikkate alınarak, istihdamın artırılmasına ilişkin özel teşviklerin 6. Bölge ile sınırlı kalması olarak görmekteyiz. Bu yüzden Ege Bölgesi Sanayi Odası’na kayıtlı bin 200 kişi istihdam eden 12 üye, 2010 ve 2011 yıllarında bu oda üyeliğinden ayrılarak, fabrikalarını Manisa’ya taşımışlardır. Bunun yanı sıra halen 4 firma da Manisa OSB’den arsa satın alarak, Manisa’ya yatırım planı içerisindedir. Odanın 1 üyesi de yeni tesis yatırımını Manisa’da gerçekleştirmiştir” şeklinde konuştu.
“İZMİR’İN DÜNYA KENTİ OLABİLMESİ İÇİN HEPİMİZ VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞMALIYIZ”
İzmir’de kamu kaynakları ile yürütülen Ar-Ge/inovasyon projelerinin teşvik sisteminde asgari yatırım tutarı ve bölge farkı olmaksızın desteklenmesinin önemini vurgulayan Tanrıkulu, “İzmirli girişimcilerimizin rekabet gücünü artıracak teknolojik ve Ar-Ge içeriği yüksek yatırımları içeren teşviklerden KOBİ’lerin de azami şekilde faydalanması sağlanabilmelidir. Öte yandan kamuoyunda 2-B yasası olarak bilinen, geçtiğimiz günlerde kanunlaşan yasa İzmir’de birçok köylümüzü mağdur etmiştir. Kanunun TBMM Genel Kurulu görüşmelerinde bizlerin önerge ve uyarılarını dikkate almayanlar, köylümüzü mağdur eden haksız uygulamaları da bir an önce düzeltmesi gerekmektedir. Büyük projeler hep başarılı bir ekip çalışmasıyla gerçekleşmiştir. Öncelikle bu tespite inanmamız gerekiyor. Tabii bu ekibin görev dağılımını, bilincini ve sorumluluğunu da çok iyi tespit etmek gerekiyor. İzmir’e bugüne kadar birçok vizyon belirlenmiştir. Bunun nedeni İzmir’in kendisinin vizyon sahibi ve niteliği taşımasıdır. İzmir’in tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bir dünya kenti olabilmesi için hepimizin var gücüyle çalışması gerekmektedir. ‘Fuarlar ve kongreler şehri’ olma misyonu olan İzmir’in bu hedefi, geçmiş ve gelecek vizyonuyla örtüşmektedir. Unutulmamalıdır ki İzmir dünya kenti olma vizyonunu sağlayacak nüfusa, entelektüel ve ticari yapıya, altyapı ve kaynaklara sahiptir” diyerek sözlerini noktaladı .