Keçeciler: Mesut Yılmaz, Güvenoyu Almasaydı Darbe Olacaktı

ANAP Eski Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler, meclisin milli irade olduğunu, aldığı kararların eleştirilmemesi gerektiğini belirterek, "28 Şubat postmodern darbesi yasal mercilerde makes bularak yapıldı.

Mesut Yılmaz hükumeti meclisten güvenoyu almıştır. Yılmaz, güvenoyu almasaydı darbe olacaktı." dedi.

Derin devletin darbelerin faili olduğunu vurgulayan Keçeciler, "Ben, derin devleti bana yaptıklarımdan tanırım. Ama kim diye sorarsanız bilmem." ifadelerini kullandı. Demirel’in 28 Şubat döneminin ardından hükumeti kurma görevini Mesut Yılmaz’a verdiğini hatırlatan Keçeciler, hiç kimsenin meclisin aldığı kararları eleştirmemesi gerektiğini söyledi.

Meclis milli irade olduğunu kaydeden Keçeciler, 28 Şubat döneminde Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz gibi dönemin aktörlerinin, derin devletin elemanları olduğunu söyledi.

Derin devletin mağdurlarından birisinin de kendisinin olduğunu dile getiren Keçeciler, kurucusu olduğu ANAP'ta milletvekili olmasının derin devlet tarafından engellendiğini öne sürdü. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından, askerin bizzat mağdur ettiği kişilerden biri olduğunun altını da çizen Keçeciler, “Konya Belediye başkanıyken görevimden alındım. ANAP'ın kurucusuyum. Kuruculuğum engellendi. Turgut Özal beni bakan yapmak istedi. Ancak Kenan Evren kararır imzalamayarak bakanlığımı engelledi. Siyasi görüşüm bu vetoları almamda etkili oldu. Ben, derin devleti bana yaptıklarımdan tanırım. Ama kim diye sorarsanız bilmem." diye konuştu.

"TÜRKİYE’DE VESAYETÇİ REJİMİN SON BULMASI İÇİN İLK YOLU BİZ AÇTIK"Keçeciler, bugün MGK’nın aldığı kararların hiç birinin geçerliliğinin olmadığını anlatırken, AK Parti tarafından uygulanan politikaların vesayet rejimini bitirdiğine dikkat çekti: "Sadece, MGK’da alınan 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili karara bakalım. Bu gün artık, 4+4+4 sistemi devreye girdi. Türkiye çok önemli mesafeler kat etti. Her şeyden evvel AK Parti tek parti iktidardır. Türkiye askerin yeri ve görevi değişmiştir. Türkiye vesayetçi rejimden sıyrılmıştır. Kararlar daha rahat alınıyor. Bunda bizim büyük rolümüz vardır. Bu yolu biz açtık.1960’dan 1989’a kadar, seçilen cumhur başkanları asker kökenlidir. İlk seçilen sivil Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dır. Turgut Özal’ı biz seçtik. Seçtiğimiz için biz çok mağdur olduk. ANAP'ta en çok mağdur olanlardan birisi de benim. Ben, epeyi bir mücadele verdim. Gelinen seviye iyidir."

"İSRAİL’LE SAVUNMA ANLAŞMALARINI RP İMZALADI"

Keçeciler, post modern darbe öncesinde mecliste yaptığı bir konuşmada Refah Partisi’ nin İsrail’le savunma anlaşmaları imzaladığı yönündeki iddialarını ise savunmaya devam etti. Söz konusu bu açıklamalar, Fazilet Partisi çevresinde hala eleştiriyor. Bu eleştirilere anlamadığını ifade eden Keçeciler, "Kayıtlar devletin arşivinde bulunuyor. Biz rahmetli Özal döneminde Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini sadece iyileştirdik. Maslahatgüzar seviyesinden büyük elçi seviyesine çıkardık. Onun dışında anlaşmalar, RP Hükumeti döneminde imzalanmıştır. Tansu Çiller, başbakan yardımcısıydı. Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’di imzayı atan. Arşivlerde bulunuyor. bu belgeler, bakabilirsiniz. Ben, bunu mecliste söylediğimde hiçbiri karşı çıkmadı. Şimdi yazıyorlar, ‘Böyle bir anlaşmaya biz imza atmadık.’ diye, ancak arşivler ortada. Bizim, o gün söylediğimiz ne ise bu gün de arkasındayız." diye konuştu.

"ÖZAL’IN ÖLÜMÜ İLE İLGİLİ İDDİALAR SONUCA BAĞLANMALI"

Mehmet Keçeciler, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Keçeciler, kendisinin farklı düşündüğünü ve Özal’ın eceliyle öldüğüne inandığını kaydetti.

Özal’ı yakinen tanıyanlardan biri olduğunu ifade eden Keçeciler, "Özal, büyük bir kalp ameliyatı oldu. 3 damarı değiştirildi. Prostat ameliyatı oldu. Alınan parçadan kanser olduğu anlaşıldı. Göz ameliyatı oldu. Çok sağlam bir insan değildi. Öldüğü zamanda kimsenin aklına bir şey gelmedi. Bisiklet sürerken kalp krizi geçirdi. Öldüğüne ilişkin Doktorların raporları var. Bunların başında da bizim Ali Bozer’in kardeşi Yüksel Bozer vardı. Onlar öyle deyince, biz başka bir ihtimal düşünmedik. Ne oldu ise sonradan bir bilgi geldi Semra Hanım’a. Sonra, Turgut Bey öldürülmüş olabilir, iddiasında bulundu. Onlar bizden daha iyi bilirler. Nitekim bu iddianın araştırılıp bir sonuca bağlanması gerekir. Nitekim araştırılıyor. Ankara savcılığı araştırma yapıyor. Bizde gittik ifade verdik. Şimdi bir de çağrıda bulunuyorum: Bilen biri varsa, gitsin savcılara gerekenleri anlatsın. Ya diyecek mezarı açacak soruşturmayı genişletebilir ya da ailesinin Neticede savcılık bir karar verecek. Ama bu kararı biz vermeyeceğiz." şeklinde konuştu.

"ÖZAL’IN YAŞAMASINI İSTEMEYEN BİRİLERİ VARDI"

Turgut Özal’ın vefat ettiği gün kendilerinin daha çok Özal’a yarışır bir merasimle uğraştıklarını anlatan Keçeciler, şöyle konuştu: "Biz teşkilatları aradık haber verdik. Rahmetli Özal’ın hayatında yaptıkları ile mütenasip bir merasim olsun istedik. Ama rahmetli Özal’ı öldürmek için bizim 1989’daki kongrede ateş edilmişti. Demek ki, Özal’ın yaşamasını istemeyen birileri vardı. Biz iktidardık. Çok uğraştık. Tetikçi Kartal Demirağ’ın arkasındaki kişiyi biz bulamadık. Daha doğrusu biz ispat edemedik. O olayın aydınlatılmasını biz çok isteriz."


"KÖŞKTEKİ AMBULANSI DEMİREL HÜKUMETİ KALDIRDI"

Köşkte, ANAP hükumetinin verdiği tam teşekküllü ambulansı, Demirel hükumetinin geri çektiğini kaydeden Keçeciler, "Asıl bunu sormak ve araştırmak lazım. ‘Ambulansı, sen neden çektin?’ diye. Rahmetli Özal vefat ediyor, köşkteyken. Rapor öyle diyordu. Yıldırım Öztun’a zamanında ambulans köşkten çekildi. O ambulans, yurt dışından özel olarak ithal edilmişti. Ameliyat bile yapılabilirdi. Doktorlar, zaten gelmeden önce müdahale edilmesi gerektiğini geç kalındığını söyledi.

Bu derece ehemmiyeti olan ambulansın neden çekildiğini ben de anlamadım.Bunu soruşturmak gerekir." ifadelerini kullandı

."PARLAMENTER SİSTEM TARTIŞILMALIDIR''

Keçeciler, başkanlık sistemi ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Başkanlık sistemini de ilk kendilerinin savunduğunu ifade eden Keçeciler, Türkiye’de koalisyonlardan dolayı siyasi dağılmaların olduğunu, istikrarı ve yürütmenin işlevini yerine getirmek için en iyi yönetim şeklinin başkanlık sistemi olduğunu ifade etti.

"Yürütmenin işlevini sağladıktan sonra parlamentonu istediği kadar dağınık olmasının önemi yoktur. Bu sistemde parlamento denetleme görevi yapar. Ancak, yürütme organı halk tarafından yüzde 50 artı bir oyla seçildiği için hükumet icraatlarında herhangi bir problem çıkmaz. Ama parlamenter sistemde bile yüzde 50 oy alındığına göre, bir müddet daha bu konu düşünülebilir. Bu gün de durum değerlendirilebilir. Her ülke kendi tarihine uygun bir sistemi tercih eder.Bu günde üzerinde durulması ve düşünülmesi gerekir." değerlendirmesinde bulundu .