Türkiye Kamu-Sen Üyeleri Nevşehir’de Hükümeti Protesto Etti
Türkiye Kamu-Sen Nevşehir İl Temsilcisi Turgay Çetin, hükümet ile memur sendikaları arasında sürdürülen toplu sözleşme görüşmeleri ile ilgili olarak, “Artık bıçak kemiğe dayanmıştır.
Söz bitti, hoş görümüz karşılıksız kaldı, diyalog mekanizması tahrip edildi. Son çare olarak eylemi seçmek zorunda kaldık. Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak.” dedi.
Hükümet’in memurlar için önerdiği zam teklifini kabul etmeyen Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendika üyesi memurlar, Hükümet Konağı önünde toplandı. Yaklaşık bin dolayındaki kamu çalışanı basın açıklaması öncesinde davul zurna eşliğinde hep birlikte halay çekti.
Saygı duruşunda bulunulması ve kamu çalışanlarının hep birlikte İstiklal Marşı’nı okumasının ardından konuşan Türk Eğitim-Sen Nevşehir Şube Başkanı Mustafa Uğur, toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin memurları kandırdığını söyledi.
Uğur “Devlet memurları 6 aydır kandırıyor ve haklarını vermiyor. Başbakan kamu çalışanlarına verdiği sözleri tutmadı ve komik zamlar teklif ederek kamu çalışanlarını enflasyona ezdirdi. İşte bu yüzden bu gün tüm Türkiye’de olduğu gibi Nevşehir’de de yaklaşık 11 bin memur iş bıraktı. Bizler önerilen zam teklifini kabul etmiyoruz. Eğer haklarımızı alamazsak eylemlerimiz devam edecek.” şeklinde konuştu.
Daha sonra konuşan Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Turgay Çetin ise, yıllardır kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerinin ilerletilmesi için mücadele verdiklerini ve bu mücadelenin öncelikli hedefinin kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarını da içeren çağdaş, ILO standartlarında sendikal haklar olduğunu vurguladı. Bu sürede hep toplumun hassasiyetlerini gözettiklerini ve gerginliklerden kaçındıklarını söyleyen Çetin, “Hak mücadelemizde milli ve manevi değerlerimizi ön planda tutarak, “önce ülkem” diyerek yer aldık. Ancak, bu iyi niyetimize karşılık olarak memurlarımız aleyhine yürütülen kampanyalara, memurlarımızın kazanılmış haklarının ellerinden alınma gayretlerine maruz kaldık. İş bilmez iktidarın başarısızlıkları, kötü niyetli yöneticilerin beceriksizlikleri yıllarca sırtımıza yüklendi. Oysa bizler, vatandaşlarımızın doğduğu andan başlayarak, hayatının her anında, her alanında hizmet üretmekteyiz. Hastadan bulaşan virüs nedeniyle can veren doktor; kilometrelerce ötedeki köye ders vermeye giderken soğuktan donan öğretmen; haciz ihbarnamesini borçluya tebliğ ettiği için katledilen postacı; yangın söndürürken hayatını kaybeden itfaiyeci, ormancı; asayişi sağlarken şehit edilen polis, zabıta; raylara döşenen bombanın patlamasıyla şehit düşen makinist de biziz. Ancak yöneticiler tarafından her fırsatta hizmet üretmemekle, yan gelip yatmakla suçlanan da biziz.” dedi.
2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisinin ortalama yıllık yüzde 6,8 oranında büyürken, kamu görevlilerine büyümeden pay verilmediğini kaydeden Turgay Çetin, ekonomik kriz dönemlerinin, çalışanların haklarının budanması için bir fırsat olarak görüldüğünü ve bu dönemlerde çalışanların işsizlikle tehdit edilerek seslerinin kısıldığını ifade etti.
Bir süre öncesine kadar önce 'Yatırım Paketi' adı altında sanayici ve iş adamlarına 2 milyar TL’lik bir kaynak yaratılırken, memurların ve memur emeklilerin 5 aydır zam alamadan yaşamak zorunda kaldıklarını söyleyen Çetin, bütçenin de milli gelirin de milletin ortak kaynağı olduğunu ve 75 milyonun ortak kaynağından; milletin yüzde 99’u için ayrılan payın, milletin geri kalan yüzde1’lik ayrıcalıklı kesimi için ayrılan pay kadar bile olamadığını vurguladı.
Çetin sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler 75 milyon vatandaşımızdan ayrı olmaksızın, aynı geminin yolcularıyız. Gidişatın olumlu olmadığı gün gibi aşikârdır. Bu gidişe dur demek hepimizin boynunun borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir. Bizler bugüne kadar diyalogun her yolunu denedik, hoş görünün her türlüsünü gösterdik, sabrımızı sonuna kadar zorladık. Ama yaptığımız her iyi niyetli girişimde, adres olarak sokaklar gösterildi. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Söz bitti, hoş görümüz karşılıksız kaldı, diyalog mekanizması tahrip edildi. Son çare olarak eylemi seçmek zorunda kaldık. Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak, Türkiye’nin demokrasi ile yönetildiğini; demokrasinin temelinde tüm kesimlerin haklarının korunması geldiğini hatırlatmak için; Ülkemizin kaynaklarının adil bir şekilde paylaştırılması için; yalnızca memurların değil, emekli, dul ve yetimlerin de seslerine kulak verilmesi için bugün buradayız. Bugün güzel yurdumun dört köşesinde memurlarımızın ve emeklilerimizin bütün ümitlerini bağladığı toplu sözleşme görüşmeleriyle adeta alay edercesine, memurlara süt, yoğurt verilmesini önerenlere, Türk memuru en güzel cevabı veriyor. Bu cevap, Türk memurunun kim olduğunu ve ne denli önemli görevler yürüttüğünü, bizlerle dalga geçenlere, bizleri yok sayanlara anlatıyor. Şu bilinsin ki; eylemimiz asla devletimize ve bizlerden hizmet alan vatandaşlarımıza karşı değildir. Bizler yıllardır Türk memurunu yok sayan, sorunlarımıza çare üretmeyen, önümüzü tıkayan ve bizlere başka çıkar yol bırakmayanlara karşı demokratik hakkımızı kullanıyoruz. Bizler iş bırakma eylemi yapmaya karar verdiğimizde gördük ki, siyasi ve ekonomik bir cenderenin kıskacında ezilen her kesim, hislerine tercüman olacak bir ses bekliyor. Türkiye Kamu-Sen’in bu eylemi, yıllardır ihmal edilen, kaderiyle baş başa bırakılan işçinin, esnafın, çiftçinin, dar ve sabit gelirli tüm kesimlerin eylemi gibi kabul gördü. Milletimiz, memurlarımıza tanınacak toplu sözleşme ve grev hakkının, memurlarımızın alım gücünün artırılmasının ekonomik hayatın her kesimine olumlu katkı yapacağının farkındadır. Yalnızca siyasi irade bu gerçeğin farkına varamamıştır. Onların gözleri kör, kulakları sağır, konuştuklarında dilleri doğruları söyleyememektedir. Siyasi irade verdiği sözleri tutmamıştır. Toplu sözleşme görüşmelerinde dahi bir gün ak dediğine öteki gün kara demiştir. Bir gün sıcak baktığı konulara, öbür gün soğuk bakmıştır. İktidarda olduğu dönem boyunca kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını geriletmek, yeni haklar vermemek için mücadele etmişlerdir. Seçim meydanlarındaki vaatlerini unutmuşlardır.” Bu arada miting alanına eşleri ve çocukları ile birlikte gelen kamu çalışanları Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Mustafa Uğur ve Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Turgay Çetin’in konuşması sırasında, 'Hükümet İstifa, Memur Hakkını Alacak, İşte Memur İşte Sendika' şeklinde sloganlar attı
Kaynak: İHA
Hükümet’in memurlar için önerdiği zam teklifini kabul etmeyen Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendika üyesi memurlar, Hükümet Konağı önünde toplandı. Yaklaşık bin dolayındaki kamu çalışanı basın açıklaması öncesinde davul zurna eşliğinde hep birlikte halay çekti.
Saygı duruşunda bulunulması ve kamu çalışanlarının hep birlikte İstiklal Marşı’nı okumasının ardından konuşan Türk Eğitim-Sen Nevşehir Şube Başkanı Mustafa Uğur, toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin memurları kandırdığını söyledi.
Uğur “Devlet memurları 6 aydır kandırıyor ve haklarını vermiyor. Başbakan kamu çalışanlarına verdiği sözleri tutmadı ve komik zamlar teklif ederek kamu çalışanlarını enflasyona ezdirdi. İşte bu yüzden bu gün tüm Türkiye’de olduğu gibi Nevşehir’de de yaklaşık 11 bin memur iş bıraktı. Bizler önerilen zam teklifini kabul etmiyoruz. Eğer haklarımızı alamazsak eylemlerimiz devam edecek.” şeklinde konuştu.
Daha sonra konuşan Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Turgay Çetin ise, yıllardır kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerinin ilerletilmesi için mücadele verdiklerini ve bu mücadelenin öncelikli hedefinin kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarını da içeren çağdaş, ILO standartlarında sendikal haklar olduğunu vurguladı. Bu sürede hep toplumun hassasiyetlerini gözettiklerini ve gerginliklerden kaçındıklarını söyleyen Çetin, “Hak mücadelemizde milli ve manevi değerlerimizi ön planda tutarak, “önce ülkem” diyerek yer aldık. Ancak, bu iyi niyetimize karşılık olarak memurlarımız aleyhine yürütülen kampanyalara, memurlarımızın kazanılmış haklarının ellerinden alınma gayretlerine maruz kaldık. İş bilmez iktidarın başarısızlıkları, kötü niyetli yöneticilerin beceriksizlikleri yıllarca sırtımıza yüklendi. Oysa bizler, vatandaşlarımızın doğduğu andan başlayarak, hayatının her anında, her alanında hizmet üretmekteyiz. Hastadan bulaşan virüs nedeniyle can veren doktor; kilometrelerce ötedeki köye ders vermeye giderken soğuktan donan öğretmen; haciz ihbarnamesini borçluya tebliğ ettiği için katledilen postacı; yangın söndürürken hayatını kaybeden itfaiyeci, ormancı; asayişi sağlarken şehit edilen polis, zabıta; raylara döşenen bombanın patlamasıyla şehit düşen makinist de biziz. Ancak yöneticiler tarafından her fırsatta hizmet üretmemekle, yan gelip yatmakla suçlanan da biziz.” dedi.
2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisinin ortalama yıllık yüzde 6,8 oranında büyürken, kamu görevlilerine büyümeden pay verilmediğini kaydeden Turgay Çetin, ekonomik kriz dönemlerinin, çalışanların haklarının budanması için bir fırsat olarak görüldüğünü ve bu dönemlerde çalışanların işsizlikle tehdit edilerek seslerinin kısıldığını ifade etti.
Bir süre öncesine kadar önce 'Yatırım Paketi' adı altında sanayici ve iş adamlarına 2 milyar TL’lik bir kaynak yaratılırken, memurların ve memur emeklilerin 5 aydır zam alamadan yaşamak zorunda kaldıklarını söyleyen Çetin, bütçenin de milli gelirin de milletin ortak kaynağı olduğunu ve 75 milyonun ortak kaynağından; milletin yüzde 99’u için ayrılan payın, milletin geri kalan yüzde1’lik ayrıcalıklı kesimi için ayrılan pay kadar bile olamadığını vurguladı.
Çetin sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler 75 milyon vatandaşımızdan ayrı olmaksızın, aynı geminin yolcularıyız. Gidişatın olumlu olmadığı gün gibi aşikârdır. Bu gidişe dur demek hepimizin boynunun borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir. Bizler bugüne kadar diyalogun her yolunu denedik, hoş görünün her türlüsünü gösterdik, sabrımızı sonuna kadar zorladık. Ama yaptığımız her iyi niyetli girişimde, adres olarak sokaklar gösterildi. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Söz bitti, hoş görümüz karşılıksız kaldı, diyalog mekanizması tahrip edildi. Son çare olarak eylemi seçmek zorunda kaldık. Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak, Türkiye’nin demokrasi ile yönetildiğini; demokrasinin temelinde tüm kesimlerin haklarının korunması geldiğini hatırlatmak için; Ülkemizin kaynaklarının adil bir şekilde paylaştırılması için; yalnızca memurların değil, emekli, dul ve yetimlerin de seslerine kulak verilmesi için bugün buradayız. Bugün güzel yurdumun dört köşesinde memurlarımızın ve emeklilerimizin bütün ümitlerini bağladığı toplu sözleşme görüşmeleriyle adeta alay edercesine, memurlara süt, yoğurt verilmesini önerenlere, Türk memuru en güzel cevabı veriyor. Bu cevap, Türk memurunun kim olduğunu ve ne denli önemli görevler yürüttüğünü, bizlerle dalga geçenlere, bizleri yok sayanlara anlatıyor. Şu bilinsin ki; eylemimiz asla devletimize ve bizlerden hizmet alan vatandaşlarımıza karşı değildir. Bizler yıllardır Türk memurunu yok sayan, sorunlarımıza çare üretmeyen, önümüzü tıkayan ve bizlere başka çıkar yol bırakmayanlara karşı demokratik hakkımızı kullanıyoruz. Bizler iş bırakma eylemi yapmaya karar verdiğimizde gördük ki, siyasi ve ekonomik bir cenderenin kıskacında ezilen her kesim, hislerine tercüman olacak bir ses bekliyor. Türkiye Kamu-Sen’in bu eylemi, yıllardır ihmal edilen, kaderiyle baş başa bırakılan işçinin, esnafın, çiftçinin, dar ve sabit gelirli tüm kesimlerin eylemi gibi kabul gördü. Milletimiz, memurlarımıza tanınacak toplu sözleşme ve grev hakkının, memurlarımızın alım gücünün artırılmasının ekonomik hayatın her kesimine olumlu katkı yapacağının farkındadır. Yalnızca siyasi irade bu gerçeğin farkına varamamıştır. Onların gözleri kör, kulakları sağır, konuştuklarında dilleri doğruları söyleyememektedir. Siyasi irade verdiği sözleri tutmamıştır. Toplu sözleşme görüşmelerinde dahi bir gün ak dediğine öteki gün kara demiştir. Bir gün sıcak baktığı konulara, öbür gün soğuk bakmıştır. İktidarda olduğu dönem boyunca kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını geriletmek, yeni haklar vermemek için mücadele etmişlerdir. Seçim meydanlarındaki vaatlerini unutmuşlardır.” Bu arada miting alanına eşleri ve çocukları ile birlikte gelen kamu çalışanları Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Mustafa Uğur ve Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Turgay Çetin’in konuşması sırasında, 'Hükümet İstifa, Memur Hakkını Alacak, İşte Memur İşte Sendika' şeklinde sloganlar attı