KESK’e Bağlı Sendikaların Üyeleri Hükümet Konağı Önünde Toplandı
Eğitim-Sen Nevşehir Şube Başkanı Ahmet Çelik, hükümetin önerdiği zam teklifi ile, kamu çalışanlarına verdiği desteği gösterdiğini söyledi.
Toplu sözleşme görüşmelerinde istedikleri zam teklifini alamayan KESK’e bağlı Eğitim-Sen ve SES üyeleri, iş bırakma eylemi ile birlikte Nevşehir Hükümet Konağı önünde toplanarak basın açıklaması yaptı. Burada hükümet aleyhine sloganlar atan Eğitim-Sen ve SES üyeleri davul zurna eşliğinde halay çekti.
Eğitim-Sen Şube Başkanı Ahmet Çelik burada yaptığı basın açıklamasında, kamu emekçileri ile hükümetin dalga geçtiğini belirterek, buna cevap vermek için grev haklarını kullandıklarını söyledi.
12 Eylül 2010 referandumu öncesinde kamu emekçilerine toplu sözleşme sözü veren hükümetin, sözünde durmadığını ifade eden Çelik, hükümet yetkililerinin kamu çalışanlarından özür dilemesi gerektiğini savundu.
Grev hakkının olmadığı bir toplu pazarlık sisteminin mümkün olamayacağını, işverenin, çalışanına hangi konularda talepte bulanabileceğini belirlediği, son kararı kendisinin verdiği bir toplu pazarlık sisteminin dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığını belirten Eğitim-Sen Şube Başkanı Ahmet Çelik, “İşveren sadece sizi dinleyecek, hatta dinliyor gibi gözükecek. Sonra da 'Sana verdiğimle yetin daha fazlasını istemeye hakkın yok. Grev yapmaya da hakkın yok' diyecek. Uluslar arası hukuktan doğan anayasal hakkımız, grev hakkımız, yasal güvence altına alınmayacak. Son söz 11 üyesinin 6'sı hükümet tarafından atanan Hakem Kurulu'na verilecek. Buna da toplu pazarlık denilecek. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir toplu pazarlık? İşte sendikaları, kamu emekçilerini yok sayan bu sistemde başlatılan görüşmelerde hükümet dalga geçercesine 4 buçuk milyon kamu emekçisine ve emekliye 2012 yılı için önce yüzde 3+3, 2013 yılı için yüzde 2+3 maaş zammı teklif etmiştir. Üstelik komisyon toplantılarında gündeme getirdiğimiz ekonomik, sosyal, özlük ve demokratik sorunlara ilişkin hiçbir öneri sunmamış, sendikaların tüm taleplerini görmezden gelmiştir. Görüşmelerin son gününde sadaka teklifine birkaç kuruş daha ekleyen hükümet 2012 teklifini yüzde 3,5 + 4, 2013 teklifini de yüzde 3+3 olarak yenilemiştir. Günde ancak bir simit parasına denk gelen, maaşlarımızda aylık olarak ortalama 45-50 TL artış öngören teklifleriyle kamu emekçilerine, emeklilere verdikleri değeri bir kez daha göstermişlerdir.” dedi.
Zam teklifi konusunda hükümetin ileri sürdüğü hiçbir gerekçenin kesinlikle gerçeği yansıtmadığını savunan Çelik, hükümetin tercihini kamu emekçilerinden, emeklilerden yana değil, sermayeden yana kullandığını vurguladı. Son teşvik paketinde iş patronlarına bir seferde 3 milyar TL teşvik paketi açıklanmasının bunun ispatı olduğunu kaydeden Ahmet Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “AK Parti hükümeti, her zaman olduğu gibi, patronlara gelince bonkör, kamu emekçilerine gelince cimri olmayı sürdürmektedir. Her fırsatta ekonomik büyüme rakamları ile övünenlerin bu büyümden pay istediğimizde birden küçülmeleri bu yüzdendir. Biz yıllardır emekçilerin, işçilerin talepleri karşısında 'Hepimiz aynı gemideyiz. Sizin taleplerinizi karşılarsak halk mağdur olur, gemi batar' masallarını duymaktan artık bıktık. Evet bazılarının gemicikleri olsa da aynı gemideyiz. Ancak bu gemide birileri özel kamaralarda lüks bir hayat sürerken, emekçilerin kazan dairesine kapatılmasına artık yeter diyoruz. Geminin yol almasını sağlayan, kazan dairesinde canhıraş çalışan emekçilerin geminin batmasıyla tehdit edilmesini kabul etmiyoruz. Ya taleplerimizin karşılanması halinde halkın mağdur olacağını söylemelerine ne demek gerekir? Kimdir bu halk? Halk, bu ülkenin açlık sınırına yakın yoksulluk sınırına uzak bir yaşama mahkum edilen kamu emekçileri değil midir? Halk, yıllarca emeği sömürdükten sonra unutulan, sefalete itilen emekliler değil midir? Halk, kar hırsı yüzünden gerekli önlemler alınmadan çalışmaya zorlandığı için binlercesi iş cinayetlerine kurban edilen, kıdem tazminatlarına bile göz konan işçiler değil midir? Halk, açlık sınırının bin 50 TL olduğu koşullarda 751 TL’ik kölelik ücretinin reva görüldüğü milyonlarca asgari ücretli değil midir? Halk, yaşam alanları HES’lerle talan edilen, gübre, mazot parası bulamadığı için tarım yapamaz hale getirilen köylüler değil midir? Halk, sırtına binen vergi yüküyle can çekişen küçük esnaf değil midir? Bizce halk toplumun yüzde 99’unu oluşturan bu kesimlerdir. Umuttan korkuyorlar dostlar umuttan, Korkuyorlar, türkülerimizden korkuyorlar. Şafaktan, sevmekten, türkülerimizden ve her şeyden önce umuttan korkanların bu korkusuna defalarca şahit olduk. Grevli toplu sözleşme, insanca bir yaşam talebiyle gerçekleştirdiğimiz 21 Aralık grevimizde o korkuyu gördük gözlerinde. Temel eğitimi bile paralı hale getiren, ekonomiye ucuz işgücü sağlamak için çocuk işçiliğinin önünü açan, kız çocuklarını eve hapsetmeyi amaçlayan 4+4+4 yasasına karşı 28-29 Mart eylemlerimizde ortalığı savaş alanına çevirenlerin gözünde aynı korku vardı”
Kaynak: İHA
Eğitim-Sen Şube Başkanı Ahmet Çelik burada yaptığı basın açıklamasında, kamu emekçileri ile hükümetin dalga geçtiğini belirterek, buna cevap vermek için grev haklarını kullandıklarını söyledi.
12 Eylül 2010 referandumu öncesinde kamu emekçilerine toplu sözleşme sözü veren hükümetin, sözünde durmadığını ifade eden Çelik, hükümet yetkililerinin kamu çalışanlarından özür dilemesi gerektiğini savundu.
Grev hakkının olmadığı bir toplu pazarlık sisteminin mümkün olamayacağını, işverenin, çalışanına hangi konularda talepte bulanabileceğini belirlediği, son kararı kendisinin verdiği bir toplu pazarlık sisteminin dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığını belirten Eğitim-Sen Şube Başkanı Ahmet Çelik, “İşveren sadece sizi dinleyecek, hatta dinliyor gibi gözükecek. Sonra da 'Sana verdiğimle yetin daha fazlasını istemeye hakkın yok. Grev yapmaya da hakkın yok' diyecek. Uluslar arası hukuktan doğan anayasal hakkımız, grev hakkımız, yasal güvence altına alınmayacak. Son söz 11 üyesinin 6'sı hükümet tarafından atanan Hakem Kurulu'na verilecek. Buna da toplu pazarlık denilecek. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir toplu pazarlık? İşte sendikaları, kamu emekçilerini yok sayan bu sistemde başlatılan görüşmelerde hükümet dalga geçercesine 4 buçuk milyon kamu emekçisine ve emekliye 2012 yılı için önce yüzde 3+3, 2013 yılı için yüzde 2+3 maaş zammı teklif etmiştir. Üstelik komisyon toplantılarında gündeme getirdiğimiz ekonomik, sosyal, özlük ve demokratik sorunlara ilişkin hiçbir öneri sunmamış, sendikaların tüm taleplerini görmezden gelmiştir. Görüşmelerin son gününde sadaka teklifine birkaç kuruş daha ekleyen hükümet 2012 teklifini yüzde 3,5 + 4, 2013 teklifini de yüzde 3+3 olarak yenilemiştir. Günde ancak bir simit parasına denk gelen, maaşlarımızda aylık olarak ortalama 45-50 TL artış öngören teklifleriyle kamu emekçilerine, emeklilere verdikleri değeri bir kez daha göstermişlerdir.” dedi.
Zam teklifi konusunda hükümetin ileri sürdüğü hiçbir gerekçenin kesinlikle gerçeği yansıtmadığını savunan Çelik, hükümetin tercihini kamu emekçilerinden, emeklilerden yana değil, sermayeden yana kullandığını vurguladı. Son teşvik paketinde iş patronlarına bir seferde 3 milyar TL teşvik paketi açıklanmasının bunun ispatı olduğunu kaydeden Ahmet Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “AK Parti hükümeti, her zaman olduğu gibi, patronlara gelince bonkör, kamu emekçilerine gelince cimri olmayı sürdürmektedir. Her fırsatta ekonomik büyüme rakamları ile övünenlerin bu büyümden pay istediğimizde birden küçülmeleri bu yüzdendir. Biz yıllardır emekçilerin, işçilerin talepleri karşısında 'Hepimiz aynı gemideyiz. Sizin taleplerinizi karşılarsak halk mağdur olur, gemi batar' masallarını duymaktan artık bıktık. Evet bazılarının gemicikleri olsa da aynı gemideyiz. Ancak bu gemide birileri özel kamaralarda lüks bir hayat sürerken, emekçilerin kazan dairesine kapatılmasına artık yeter diyoruz. Geminin yol almasını sağlayan, kazan dairesinde canhıraş çalışan emekçilerin geminin batmasıyla tehdit edilmesini kabul etmiyoruz. Ya taleplerimizin karşılanması halinde halkın mağdur olacağını söylemelerine ne demek gerekir? Kimdir bu halk? Halk, bu ülkenin açlık sınırına yakın yoksulluk sınırına uzak bir yaşama mahkum edilen kamu emekçileri değil midir? Halk, yıllarca emeği sömürdükten sonra unutulan, sefalete itilen emekliler değil midir? Halk, kar hırsı yüzünden gerekli önlemler alınmadan çalışmaya zorlandığı için binlercesi iş cinayetlerine kurban edilen, kıdem tazminatlarına bile göz konan işçiler değil midir? Halk, açlık sınırının bin 50 TL olduğu koşullarda 751 TL’ik kölelik ücretinin reva görüldüğü milyonlarca asgari ücretli değil midir? Halk, yaşam alanları HES’lerle talan edilen, gübre, mazot parası bulamadığı için tarım yapamaz hale getirilen köylüler değil midir? Halk, sırtına binen vergi yüküyle can çekişen küçük esnaf değil midir? Bizce halk toplumun yüzde 99’unu oluşturan bu kesimlerdir. Umuttan korkuyorlar dostlar umuttan, Korkuyorlar, türkülerimizden korkuyorlar. Şafaktan, sevmekten, türkülerimizden ve her şeyden önce umuttan korkanların bu korkusuna defalarca şahit olduk. Grevli toplu sözleşme, insanca bir yaşam talebiyle gerçekleştirdiğimiz 21 Aralık grevimizde o korkuyu gördük gözlerinde. Temel eğitimi bile paralı hale getiren, ekonomiye ucuz işgücü sağlamak için çocuk işçiliğinin önünü açan, kız çocuklarını eve hapsetmeyi amaçlayan 4+4+4 yasasına karşı 28-29 Mart eylemlerimizde ortalığı savaş alanına çevirenlerin gözünde aynı korku vardı”