Kurtulmuş, ''Önce Demokratikleşme, Sonra Başkanlık Sistemi''

Has Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Uludere'de yaşanan olayla ilgili, ''Bu istihbaratı Amerika verse ne olur, İsrail verse ne olur, bizim yerli kaynaklarımızdan bu istihbaratı alsak ne olur? Sonuç değişiyor mu? 34 tane masum insan ölmüş ve bunun üzerine hiçbir şey yapmamışız'' dedi.

Kurtulmuş, ''Önce Demokratikleşme, Sonra Başkanlık Sistemi''
Partisinin Beykoz İlçe Kongresi'ne katılan Numan Kurtulmuş yaptığı konuşmada, '' Son günlerde 'Uludere ile ilgili istihbaratı kim verdi?' tartışması gündemde. 28 Aralık'ta 34 kişinin öldüğü olay ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, belki yakın dönemde, ilk defa göz göre göre sivil vatandaşların devlet uçakları tarafından vuruldu'' diye konuştu.

Olayın ardından yaptıkları açıklamada, meselenin üzerine gidilmesi gerektiğini ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini söylediklerini ifade eden Kurtulmuş, ''Soruşturma ne oldu? Hala Uludere'de ne olduğunu bilmiyoruz. 6 maddelik bir eylem planı ortaya koymuşuz. TBMM İnceleme Komisyonu, Has Parti heyetinden bir ay sonra Uludere'ye gitti. İktidar ve muhalefet partileri, Uludere meselesi ile ilgili bir sürü söylediler. Ama maalesef Uludere'de hakikat ortaya çıkmadığı gibi ne noktaya gelindiğini bilmiyoruz'' şeklinde konuştu.

Olay yaşanmadan önce dost ve müttefik ülkelerin neden istihbarat vermediğini sorgulamak gerektiğini kaydeden Kurtulmuş sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu olaylardaki istihbaratı, uçan kuşun kanadını, rengini bilen dost ve müteffik ülkelerden bu istihbaratı niçin almadı, o zaman niye bu istihbarat verilmedi? O gün o istihbaratı vermeyenler şimdi Uludere'de niçin yanlış verdiler diye ilk günden beri soruyoruz. O zaman kimse bu konuda birşey demedi. En son bir Amerikan gazetesinde, 'Türkiye'deki istihbaratı Amerikan kaynakları verdi' deyince tekrar ortalık hareketlendi. Bu Amerikan seçimlerine dönük medya yanıltması mıdır, değil midir, o bizi ilgilendirmez. Şu soruyu sormak gerekir; bu istihbaratı Amerika verse ne olur, İsrail verse ne olur, bizim yerli kaynaklarımızdan bu istihbaratı alsak ne olur? Sonuç değişiyor mu? 34 tane masum insan ölmüş ve bunun üzerine hiçbir şey yapmamışız. Türkiye'de devlete bağlı olan Kürt kökenli yurttaşlarımızın büyük bir kısmı ne zaman ki Uludere saldırısı dolayısıyla devlete düşman hale getirilmiş. Uludere'de terör örgütünün ekmeğine yağ sürülmüş. Hala somut bir adım atılmamış.'' Mecliste bulunana partilere seslenen Kurtulmuş,''Eğer bir tartışma yapacaksanız, parlamentoda bir tartışma yapacaksanız, Uludere'nin sonuçları ne oldu, bunu tartışın ve milletin karşısına sonuçlarıyla çıkın. Eğer bizim dediğimiz yapılmış olsaydı, bugün 'bu istihbaratı Amerika mı? verdi, bu istihbarat bizim istihbaratımız mı?' tartışması olmayacak ve bu ülkede insanlar 'evet, yanlış yapılabilir, yanlış bir istihbarat olabilir ama bedeli ödetilirse, yanlış yapanın yanına kar kalmazsa herkes kendisini emniyet içerisinde hisseder'' ifadelerinin kullandı

Suriye meselesine değinen Numan Kurtulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nun şu anda komşu ülkelerin tamamıyla sorunlu hale geldiğini, Suriye meselesinde de çok ciddi ön gürü zaaflarıyla bu şekilde işin içerisinde olunmaması gereken bir meselede Türkiye'nin başına ciddi sıkıntılar örülmeye başlandığını söyledi

ABD ve Türkiye'nin, Esed'in 1-2 hafta içerisinde yıkılacağını zannettiğini, oysa Suriye ve Esed yönetiminin ne Kaddafi'ye ne Mübarek'in yönetimine benzediğini, orada herşeye hakim olan, ekonomiye, istihbarata, siyasete, orduya, emniyete, milletin bütün kılcal damarlarına hakim olan bir iktidar bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, ''Ne yazık ki bu iktidar, milletine senelerdir nefes aldırmıyor. Bu iktidarın karşısında da örgütlü bir muhalafet yok. Siz Esed yönetimi orada dururken, 2-3 hafta içerisinde dış baskı ile düşer zannederseniz bu çok büyük bir yanılgı, öngörü zaafiyetidir. Siz bu bölgede bir sorun çözecekseniz Rusya'nın işin içinde olmadığı bir şekilde bu sorunu barışcıl bir şekilde nasıl çözeceksiniz? Rusya, Suriye'nin arkasında duracak. Bu bölgede savaşı, karışıklık isteyenler iki alanda büyük karışıklıklar istiyor; bunlardan birisi İran bir tarafta, Türkiye bir tarafta... Bu bir mezhep kavgasının başlangıcı olmasın. İran, Suriye mezhep kaygısıyla bu işte hareket etmiş olabilir. Ama 'Osmanlı'nın irasçısı olan Türkiye'ye mezhep kaygısıyla hareket etmek yakışmaz' diye başından beri söylüyoruz'' dedi.

İran'ın önceliğinin kendisine Lübnan'a geçiş kolaylığını sağlayacak bir yönetimin bulunması olduğunu belirten Kurtulmuş, Türkiye'de iktidarda olanların, ABD ve Batı'nın gerçekten Suriye'de yönetim değişikliği istediğini zanettiğini, ancak onların Suriye'de yönetimi değiştirmek istemediklerini, Batılılar'ın Esed yönetiminin bir an evvel düşmesinide arzu etmediğini söyledi.

Türkiye'nin Anayasa meselesini 2009'den beri yoğun şekilde tartıştığını ifade eden Numan Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti: ''Yeni bir anayasa şarttır. Siyasi partiler yasası, seçim yasası, Meclis iç tüzüğü, ve Türkiye'deki antidemokratik yasaların değiştirilmesi lazım. Bunun için önce anayasadan başlamamız gerekiyor. Millletin, Türkiye'nin eski yapısından kurtulmak için yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Milletin egemen olduğu bin anayasaya ihtiyaç var. Bunu yapabilecek irade millette var ama maalesef parlamento partileri, bu iradeyi ortaya koymuyor. Korkarım ki 'efendim iklim müsait edğil, anlaşma sağlanamadı, uzlaşma olamadı' diyerek anayasa meselesinde bir kere daha top taca atılacaktır. 'Efendim uzlaşamadık, CHP ile MHP'yi uzlaştıramadık, AK Parti ile CHP'yi, BDP'yi uzlaştıramadık. Onun için ne yapalım, anayasada uzlaştığımız maddeler çıksın, yani rötüş yapalım, eski Türkiye olduğu gibi dursun. Şu anda parlamentoya anayasa değişikliğini sunmuş olan tek partiyiz. İsterlerse bu değişikliği yapsınlar, isterlerse yapmasınlar. Türkiye, Has Parti'nin öngördüğü anayasa değişikliği çevresini eğer şimdi yapmazsa önümüzdeki 4-5 yıl içinde mutlaka yapacaktır, yapmak zorundadır.''

Başkanlık sistemi tartışmalarına da değinen Numan Kurtulmuş, “Biz ideal bir demokraside işlerin daha süratli olabilmesi için başkanlık sisteminin konuşulabileceğini ifade ettik. Ancak Türkiye'nin bugünkü yapısıyla, bugünkü seçim barajları, bugünkü Meclis iç tüzüğü, bugünkü anayasası, bugünkü siyasi partiler yasası, bugünkü siyasi partilerin antidemokratik yapısıyla Türkiye, başkanlık sistemini konuşursa buradan demokrasi falan çıkmaz. Burada çok daha fazla demokrasinin kısıtlandığı bir düzen ortaya çıkar. Başkanlık sistemini sonuna kadar destekleyelim. Ama önce gelin adam gibi bir anayasa, adam gibi bir siyasi partiler yasası, adam gibi Meclis iç tüzüğü, adam gibi bir seçim yasası, adam gibi bir sendikalar yasası yapalım, ondan sonra başkanlık sistemi, ondan sonra yarı başkanlık sistemini konuşalım. Önce demokratikleşme, sonra başkanlık sistemi. Demokratikleşme olmadan olacak olan bir başkanlık sistemi, Türkiye'de demokrasiyi ileri götürmez, Türkiye'de demokrasinin daha fazla kısıtlandığı bir sistemi ortaya çıkartabilir'' şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA