“Geçmişte ve Günümüzde Paylaştığımız Avrupa' ve 'Dünya Seyyahı Evliya Çelebi' Paneli Düzenlendi
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, British Council, Diyarbakır AB Bilgi Merkezi ve Dicle Üniversitesi işbirliğiyle, Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” sergisinin açılışı ve “Geçmişte ve Günümüzde Paylaştığımız Avrupa” isimli panel düzenlendi.
Dicle Üniversitesi ile Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası AB Bilgi Merkezi’nin ev sahipliğinde Dicle Üniversitesi kongre merkezinde gerçekleştirilen panele, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Kaan Ökten, Ege Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Yahya Kemal Taştan, İZ TV yapımcı ve programcılarından Yiğit Alpman ve Eren Arpacık katıldı.
Panel öncesinde, serginin açılışı Dicle Üniversitesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Sabri Eyigün, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Vekili Diyaeddin Gezer ve katılımcılar tarafından gerçekleştirildi.
“Seyahatname” sergisinde; Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi tarafından kurgulanıp, dünyanın değişik yerlerine ve kültürlerine yaptığı fiziksel, entelektüel ve ruhani seyahatleri içermekle beraber; Lady Mary Montagu, Jeande Thevenot, Thomas Coryate gibi maceraperestlerin farklı zamanlar, yerler ve fikirler etrafındaki izlenimlerini ve notlarını içeren geçişlere yer veriliyor.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ve Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı Evliya Çelebi belgeselinin ardından, Evliya Çelebi’nin gördüğü rüyadan yola çıkarak, seyahatnamesinden söz eden Yrd. Doç. Dr. Yahya Kemal Daştan, “Değişme ve dönüşüm dönemi Osmanlının duraklama ve gerileme dönemi dediğimiz dönemde, hiç Anadolu’yu bilmeyen Enderun’da yetişmiş, İstanbullu soylu bir aileye mensup bir kişi atına atlar, seyahat ya resurullah der ve bilmediği toprakları gezer” dedi.
Bugün için komik gelebileceğini ama o dönemde Müslümanlar için dünyanın merkezinin; tek merkezin Darül İslam olduğunu kaydeden Yahya Kemal Daştan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğer dünya karanlık dünyadır ve bunun da merkezi Halifenin bulunduğu yerdir. İstanbul’da yaşamak bir itibardır. Bunun dışındaki dünyayı merak eder. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi bize şunu açıyor; merkezin çevreye bakışı, çevrenin merkeze bakışı. Bu açıdan Evliya Çelebi çok çok incelenmeyi bekliyor” Evliya Çelebi’nin 1655’te Diyarbakır’a geldiğini ve buradaki anlatılarının çoğunun doğru olduğunu söyleyen Daştan, “Çünkü Diyarbakır valilerinden Melek Ahmet paşa, Evliya Çelebi’nin dayısıdır. Dolayısıyla buradaki tahrir defterlerini, kayıtları kolaylıkla inceleyebiliyor. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Diyarbakır’ın kanunnamesi vardır. Kanunnameyi görmek her babayiğidin harcı değildir. Burada Diyarbakır’ın ağzı üzerine ilginç örnekler veriyor. Burada Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların, Acemlerin, Rumların ve Ermenilerin birlikte barış içinde yaşadıklarından bahsediyor. Buradaki insanların havasından ve suyundan dolayı yakışıklı, güzel, namuslu ve Rüstem gibi pehlivan olduklarını söylüyor” diye ifade etti.
İnsanoğlunun yolda oluşunu, güzergah üzerinde gidişini Evliya çelebi konusuyla bağdaştırarak yansıtan Prof. Dr. Harun Kaan Ökten “Biz insanlar galiba yolda olan varlıklarız. Menzilimiz, hedefimiz, varacağımız nokta, çokta belirli değilse ölüm hariç tabi; ölüm belirli bir nokta ama oraya giden yol nasıl bir yol bilinmiyor. Bu bilinmezlik, biz insanları, sonraya dair, sonrasallığa dair önemli bir merak içerisine sokuyor. Biz insanlar sonrasallığın, dolayısıyla şimdinin değil yarının nasıl olacağına ilişkin merak ve hayretimiz, şaşkınlığımız dolayısıyla gezip görmeyi sadece başka yerleri görmek olarak değil kendi içimizde de gezip görme, çevremizi bilme olarak ve yaşadığım dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlamak şeklinde yorumlayabileceğimiz bir gezme görme, bir güzergah üzerinde olma, bir yolda olma, heves, merak, şaşkınlık ve hayret içerisindeyiz. Biz insanoğlu, böyle bir hamura sahibiz galiba. Bu bizi iki şekilde etkiliyor. Birincisi kişisel olarak etkiliyor. İkincisi de toplumsal olarak etkiliyor. Kişiselde hem kendi geçmişimi merak ediyorum. Hem de şahsi geleceğimi merak ediyorum; nasıl bir hayat kuracağım kendime şeklinde. Bir grup insan olarak ta geçmişimizin ve geleceğimizin merakı içerisinde oluyoruz ve onu kurgulamaya çalışıyoruz. Yani biz insanlar, şimdi içerisinde yaşamayan varlıklarız” diye insanoğlunun yolda olma olgusunu paylaştı.
Şu ana kadar 400 küsur şehir gördüklerini belirten “Yolda” belgeselinin programcıları Yiğit Alpman ve Eren Arpacık yaptıkları belgesellerin, diğerlerinden farkına değindi. Gerçeğe dayalı eğlenceli bir temayla yola çıktıklarını söyleyen Alpman ve Arpacık, “Bizi diğer belgesel programlardan ayıran, tarihi mekanları aktarırken, burada ansiklopedik bilgi vermek yerine gittiğimiz yerlerdeki insanlarla konuşuyoruz. Onlardan da bilgi alıyoruz böylece o ülkenin ruhunu da yansıtmış oluyoruz. Gittiğimiz yerlerin yemeğini yemeye özen gösteriyoruz ve gezip görmenin yanı sıra yediklerimizi de anlatıyoruz” diye konuştu.
Bu seyahatler sonucunda birtakım gerçeklerle karşılaştıklarına dikkat çeken Alpman ve Arpacık, “Bunlardan ilki hepimizin içinde olan keşfetme aşkı. Bu keşfetme aşkı kiminde bilim alanında çıkıyor, kiminde sanat alanında çıkıyor ve aslında hepimizin kendi içine yaptığı bir keşif yolculuğu var. Orada kendisini keşfediyor. İyi ve kötü yanları buluyor. Biz de bunun yanı sıra neleri bulabiliriz dedik. Hiç gitmediğimiz yerleri keşfedebiliriz dedik ve bu amaçla yola çıktık. Bu, bir anlamda aşk aslında, çünkü insan bir kez yola çıktığı zaman, artık devamlı yolcu olmak istiyor” dedi.
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi etrafında kurgulanan serginin, Dicle Üniversitesi kongre merkezi fuaye salonunda bir hafta süre ile sergileneceği bildirildi.
Kaynak: İHA
Panel öncesinde, serginin açılışı Dicle Üniversitesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Sabri Eyigün, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Vekili Diyaeddin Gezer ve katılımcılar tarafından gerçekleştirildi.
“Seyahatname” sergisinde; Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi tarafından kurgulanıp, dünyanın değişik yerlerine ve kültürlerine yaptığı fiziksel, entelektüel ve ruhani seyahatleri içermekle beraber; Lady Mary Montagu, Jeande Thevenot, Thomas Coryate gibi maceraperestlerin farklı zamanlar, yerler ve fikirler etrafındaki izlenimlerini ve notlarını içeren geçişlere yer veriliyor.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ve Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı Evliya Çelebi belgeselinin ardından, Evliya Çelebi’nin gördüğü rüyadan yola çıkarak, seyahatnamesinden söz eden Yrd. Doç. Dr. Yahya Kemal Daştan, “Değişme ve dönüşüm dönemi Osmanlının duraklama ve gerileme dönemi dediğimiz dönemde, hiç Anadolu’yu bilmeyen Enderun’da yetişmiş, İstanbullu soylu bir aileye mensup bir kişi atına atlar, seyahat ya resurullah der ve bilmediği toprakları gezer” dedi.
Bugün için komik gelebileceğini ama o dönemde Müslümanlar için dünyanın merkezinin; tek merkezin Darül İslam olduğunu kaydeden Yahya Kemal Daştan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğer dünya karanlık dünyadır ve bunun da merkezi Halifenin bulunduğu yerdir. İstanbul’da yaşamak bir itibardır. Bunun dışındaki dünyayı merak eder. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi bize şunu açıyor; merkezin çevreye bakışı, çevrenin merkeze bakışı. Bu açıdan Evliya Çelebi çok çok incelenmeyi bekliyor” Evliya Çelebi’nin 1655’te Diyarbakır’a geldiğini ve buradaki anlatılarının çoğunun doğru olduğunu söyleyen Daştan, “Çünkü Diyarbakır valilerinden Melek Ahmet paşa, Evliya Çelebi’nin dayısıdır. Dolayısıyla buradaki tahrir defterlerini, kayıtları kolaylıkla inceleyebiliyor. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Diyarbakır’ın kanunnamesi vardır. Kanunnameyi görmek her babayiğidin harcı değildir. Burada Diyarbakır’ın ağzı üzerine ilginç örnekler veriyor. Burada Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların, Acemlerin, Rumların ve Ermenilerin birlikte barış içinde yaşadıklarından bahsediyor. Buradaki insanların havasından ve suyundan dolayı yakışıklı, güzel, namuslu ve Rüstem gibi pehlivan olduklarını söylüyor” diye ifade etti.
İnsanoğlunun yolda oluşunu, güzergah üzerinde gidişini Evliya çelebi konusuyla bağdaştırarak yansıtan Prof. Dr. Harun Kaan Ökten “Biz insanlar galiba yolda olan varlıklarız. Menzilimiz, hedefimiz, varacağımız nokta, çokta belirli değilse ölüm hariç tabi; ölüm belirli bir nokta ama oraya giden yol nasıl bir yol bilinmiyor. Bu bilinmezlik, biz insanları, sonraya dair, sonrasallığa dair önemli bir merak içerisine sokuyor. Biz insanlar sonrasallığın, dolayısıyla şimdinin değil yarının nasıl olacağına ilişkin merak ve hayretimiz, şaşkınlığımız dolayısıyla gezip görmeyi sadece başka yerleri görmek olarak değil kendi içimizde de gezip görme, çevremizi bilme olarak ve yaşadığım dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlamak şeklinde yorumlayabileceğimiz bir gezme görme, bir güzergah üzerinde olma, bir yolda olma, heves, merak, şaşkınlık ve hayret içerisindeyiz. Biz insanoğlu, böyle bir hamura sahibiz galiba. Bu bizi iki şekilde etkiliyor. Birincisi kişisel olarak etkiliyor. İkincisi de toplumsal olarak etkiliyor. Kişiselde hem kendi geçmişimi merak ediyorum. Hem de şahsi geleceğimi merak ediyorum; nasıl bir hayat kuracağım kendime şeklinde. Bir grup insan olarak ta geçmişimizin ve geleceğimizin merakı içerisinde oluyoruz ve onu kurgulamaya çalışıyoruz. Yani biz insanlar, şimdi içerisinde yaşamayan varlıklarız” diye insanoğlunun yolda olma olgusunu paylaştı.
Şu ana kadar 400 küsur şehir gördüklerini belirten “Yolda” belgeselinin programcıları Yiğit Alpman ve Eren Arpacık yaptıkları belgesellerin, diğerlerinden farkına değindi. Gerçeğe dayalı eğlenceli bir temayla yola çıktıklarını söyleyen Alpman ve Arpacık, “Bizi diğer belgesel programlardan ayıran, tarihi mekanları aktarırken, burada ansiklopedik bilgi vermek yerine gittiğimiz yerlerdeki insanlarla konuşuyoruz. Onlardan da bilgi alıyoruz böylece o ülkenin ruhunu da yansıtmış oluyoruz. Gittiğimiz yerlerin yemeğini yemeye özen gösteriyoruz ve gezip görmenin yanı sıra yediklerimizi de anlatıyoruz” diye konuştu.
Bu seyahatler sonucunda birtakım gerçeklerle karşılaştıklarına dikkat çeken Alpman ve Arpacık, “Bunlardan ilki hepimizin içinde olan keşfetme aşkı. Bu keşfetme aşkı kiminde bilim alanında çıkıyor, kiminde sanat alanında çıkıyor ve aslında hepimizin kendi içine yaptığı bir keşif yolculuğu var. Orada kendisini keşfediyor. İyi ve kötü yanları buluyor. Biz de bunun yanı sıra neleri bulabiliriz dedik. Hiç gitmediğimiz yerleri keşfedebiliriz dedik ve bu amaçla yola çıktık. Bu, bir anlamda aşk aslında, çünkü insan bir kez yola çıktığı zaman, artık devamlı yolcu olmak istiyor” dedi.
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi etrafında kurgulanan serginin, Dicle Üniversitesi kongre merkezi fuaye salonunda bir hafta süre ile sergileneceği bildirildi.