SATSO’da Ekonomi Sohbetleri
SATSO Genç Girişimciler Kurulu'nun ev sahipliğinde düzenlenen "Ekonomi Sohbetleri" programının ikincisi, Prof. Dr. Kerem Alkin'in katılımı ile "2012 Beklentileri" başlığı altında Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası'nda gerçekleştirildi.
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Ali Coşkun Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen "2012 Beklentileri" konulu konferansta Prof. Dr. Kerem Alkin, 2012 yılı ekonomik değerlendirmeleri ve beklentileri ile ilgili katılımcılara bilgi verdi.
SATSO Genç Girişimciler Kurulu ev sahipliğinde gerçekleştirilen konferansa SATSO Meclis Başkanı Adnan Borazancıoğlu, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Kösemusul, Adapazarı Belediye Başkanı Süleyman Dişli, SATSO Yönetim Kurulu Eski Başkanı A. Akgün Altuğ, İMO Başkanı Hüsnü Gürpınar, Meclis Üyeleri, Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Tolga Ballık ve Kurul üyeleri iştirak etti.
Konferansın açılış konuşmasını yapan SATSO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Kösemusul konuklara hoş geldiniz derken şunları dile getirdi: “2012 yılı dünya ve Türkiye ekonomisini doğru anlamak ve değerlendirmek amacıyla SATSO Genç Girişimciler Kurulu'nca düzenlenen konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Kerem Alkin'e teşekkür ediyorum.
SATSO Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Tolga Ballık’ı ayrıca kutluyorum. İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB)’in sektöründe başarılı ihracat çalışmalarına verdiği “İhracatın Yıldızları Birincilik Ödülü’’ takdir edilecek bir başarı” dedi.
Kösemusul’un konuşmasının ardından kürsüye gelen Prof Dr. Kerem Alkin geçmiş 10 yılın değerlendirilmesi ve gelecek 10 yıl ile ilgili beklentilere değinerek katılımcılara detaylı bilgiler verdi.
Alkin konuşmasında; “Önümüzdeki 10 yılın gündem maddesi, sürdürülebilir gelecek” diyerek küresel kriz sonrasında dünyanın önde gelen ekonomilerinin liderlerinin sürdürülebilir gelecek kavramına odaklandığını dile getirdi. Prof Dr. Kerem Alkin Sürdürülebilir geleceğin önemine vurgu yaparak “sürdürülebilir gelecek küresel yoksullukla etkin mücadeleyi ve dünya genelinde yaşam standartlarının iyileştirilmesini gerektiriyor. Bu hedefe ulaşmak yeni ekonomik krizlere karşı durulmalı” dedi.
Alkin konuşmasının devamında; “2008 yılından bu yana dünya ekonomisi nereye gidiyor endişesi içindeyiz. Bugün dünyadaki en büyük tartışma sürdürülebilir gelecek konusundadır. Bu durum, ürünü üretirken daha az hammadde ve enerji kullanarak üretim yapma çabasını gerektiriyor. Türkiye olarak bu küresel yarışta nerede olmalıyız konusunu iyi belirlemeliyiz. Bu yarışta gelecek tahminlerine baktığımızda örneğin, Çinliler 15 yıl sonra 1 Amerikalının tükettiği doğal kaynağı tüketmek isterse dünyada Çinlilerden başka kimsenin kalmaması gerekiyor. Sürdürülebilir bir gelecek için dünya nasıl çalışacak bunları bilmeliyiz. 2035’e geldiğimizde dünya kara toprağında yeryüzündeki ısı 6 derece artacak. Bu halde de ne deniz kalıyor ne de buzul. Dünyada gelecekte parayı hangi ülke kazanacak diye düşünmeliyiz. Bu bağlamda daha az enerji ve hammadde arayışına giren ülkeler daha fazla para kazanacaklardır. Enerji üretimini sağlayan ve enerji tüketimini en aza indiren teknolojiye hakim ülke para kazanacak. Dünya kendini beslemek için artık tarıma ağırlık verecek. Açıklanan son teşviklerde de test bölgeleri açıklanıyor. Para kazanıp da bu parayı nereye koyacağını bilmeyen insanlar önümüzdeki 15 yılı hedefliyor. İnsanlar tarım arazisi kapatıyor. Şu anda Çinliler Afrika’da birçok bölgede tarıma elverişli yer kapatıyor ve önümüzdeki 15 yılda bunu hedefliyor. Türkiye buna uyandı bizim o kadar paramız yok. Ama Afrikalılara yaklaşmaya çalışıyoruz. Örneğin, Bahreyn Türkiye’de tarıma elverişli alan kapatıyor. Bu kapattıkları arazi yıllar sonra çok daha değerli hale gelecek” dedi.
Alkin ayrıca uluslar arası ilişkiler ve dünya ekonomisinde önümüzdeki 40 yılın beklentilerine de değinerek “2050’ye doğru nüfusunu arttıran ülke değil, çalışan nüfusunu arttıran ülke önem kazanacaktır. Çalışan nüfusunu arttıran nüfus demek para kazanan, harcayan ülke demektir. Gelecekte hangi ülkelerin çalışan nüfusunun fazla olduğuna dikkat edilecek. Bu doğrultuda yapılan tahminlere göre Türkiye 2050 yılında çalışan nüfusunu arttıran ülkeler arasında 9. sıradadır.
Rusya, Almanya, Japonya, Polonya çalışan nüfusu azalan ülkeler arasında yer alırken; Endonezya, Brezilya, Hindistan, Çin çalışan nüfusunu arttıran ülkeler arasında yer alacak. 2050 tahminleri için hazırlanan iki farklı rapora göre ve bugün ki gidişata göre Türkiye dünyanın en büyük 12. Ekonomisi arasında yer alacak. 2025 yılında Asya, Avrupa ülkelerine göre daha ileride olacak. Biz 1923 yılından 2011 yılına kadar %4,3 büyümedeyiz. Var olan potansiyeli ortaya çıkarmalıyız. Türkiye’nin 88 yıllık Cumhuriyet tarihinde 4,3’lük büyümeyi 7.5’e çıkarmalıyız. 4,3’lik büyüme dünya ekonomisi ve rekabetinde yer almak için yeterli değil. İddialı hedefler koymalı ve onlara ulaşmak için çalışmalıyız. Geçen sene Türkiye ekonomisi büyüme oranı açısından uçuşa geçtiği bir yıl oldu. Bu sene biraz keyifsiz ve karlılığın az olduğu bir yıl. Bu sene canı sıkılacak olan sektör ise inşaat sektörüdür. Türk ekonomisin bazı imkânları kendi kendisine oluşturması lazım” dedi.
Kaynak: İHA
SATSO Genç Girişimciler Kurulu ev sahipliğinde gerçekleştirilen konferansa SATSO Meclis Başkanı Adnan Borazancıoğlu, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Kösemusul, Adapazarı Belediye Başkanı Süleyman Dişli, SATSO Yönetim Kurulu Eski Başkanı A. Akgün Altuğ, İMO Başkanı Hüsnü Gürpınar, Meclis Üyeleri, Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Tolga Ballık ve Kurul üyeleri iştirak etti.
Konferansın açılış konuşmasını yapan SATSO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Kösemusul konuklara hoş geldiniz derken şunları dile getirdi: “2012 yılı dünya ve Türkiye ekonomisini doğru anlamak ve değerlendirmek amacıyla SATSO Genç Girişimciler Kurulu'nca düzenlenen konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Kerem Alkin'e teşekkür ediyorum.
SATSO Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Tolga Ballık’ı ayrıca kutluyorum. İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB)’in sektöründe başarılı ihracat çalışmalarına verdiği “İhracatın Yıldızları Birincilik Ödülü’’ takdir edilecek bir başarı” dedi.
Kösemusul’un konuşmasının ardından kürsüye gelen Prof Dr. Kerem Alkin geçmiş 10 yılın değerlendirilmesi ve gelecek 10 yıl ile ilgili beklentilere değinerek katılımcılara detaylı bilgiler verdi.
Alkin konuşmasında; “Önümüzdeki 10 yılın gündem maddesi, sürdürülebilir gelecek” diyerek küresel kriz sonrasında dünyanın önde gelen ekonomilerinin liderlerinin sürdürülebilir gelecek kavramına odaklandığını dile getirdi. Prof Dr. Kerem Alkin Sürdürülebilir geleceğin önemine vurgu yaparak “sürdürülebilir gelecek küresel yoksullukla etkin mücadeleyi ve dünya genelinde yaşam standartlarının iyileştirilmesini gerektiriyor. Bu hedefe ulaşmak yeni ekonomik krizlere karşı durulmalı” dedi.
Alkin konuşmasının devamında; “2008 yılından bu yana dünya ekonomisi nereye gidiyor endişesi içindeyiz. Bugün dünyadaki en büyük tartışma sürdürülebilir gelecek konusundadır. Bu durum, ürünü üretirken daha az hammadde ve enerji kullanarak üretim yapma çabasını gerektiriyor. Türkiye olarak bu küresel yarışta nerede olmalıyız konusunu iyi belirlemeliyiz. Bu yarışta gelecek tahminlerine baktığımızda örneğin, Çinliler 15 yıl sonra 1 Amerikalının tükettiği doğal kaynağı tüketmek isterse dünyada Çinlilerden başka kimsenin kalmaması gerekiyor. Sürdürülebilir bir gelecek için dünya nasıl çalışacak bunları bilmeliyiz. 2035’e geldiğimizde dünya kara toprağında yeryüzündeki ısı 6 derece artacak. Bu halde de ne deniz kalıyor ne de buzul. Dünyada gelecekte parayı hangi ülke kazanacak diye düşünmeliyiz. Bu bağlamda daha az enerji ve hammadde arayışına giren ülkeler daha fazla para kazanacaklardır. Enerji üretimini sağlayan ve enerji tüketimini en aza indiren teknolojiye hakim ülke para kazanacak. Dünya kendini beslemek için artık tarıma ağırlık verecek. Açıklanan son teşviklerde de test bölgeleri açıklanıyor. Para kazanıp da bu parayı nereye koyacağını bilmeyen insanlar önümüzdeki 15 yılı hedefliyor. İnsanlar tarım arazisi kapatıyor. Şu anda Çinliler Afrika’da birçok bölgede tarıma elverişli yer kapatıyor ve önümüzdeki 15 yılda bunu hedefliyor. Türkiye buna uyandı bizim o kadar paramız yok. Ama Afrikalılara yaklaşmaya çalışıyoruz. Örneğin, Bahreyn Türkiye’de tarıma elverişli alan kapatıyor. Bu kapattıkları arazi yıllar sonra çok daha değerli hale gelecek” dedi.
Alkin ayrıca uluslar arası ilişkiler ve dünya ekonomisinde önümüzdeki 40 yılın beklentilerine de değinerek “2050’ye doğru nüfusunu arttıran ülke değil, çalışan nüfusunu arttıran ülke önem kazanacaktır. Çalışan nüfusunu arttıran nüfus demek para kazanan, harcayan ülke demektir. Gelecekte hangi ülkelerin çalışan nüfusunun fazla olduğuna dikkat edilecek. Bu doğrultuda yapılan tahminlere göre Türkiye 2050 yılında çalışan nüfusunu arttıran ülkeler arasında 9. sıradadır.
Rusya, Almanya, Japonya, Polonya çalışan nüfusu azalan ülkeler arasında yer alırken; Endonezya, Brezilya, Hindistan, Çin çalışan nüfusunu arttıran ülkeler arasında yer alacak. 2050 tahminleri için hazırlanan iki farklı rapora göre ve bugün ki gidişata göre Türkiye dünyanın en büyük 12. Ekonomisi arasında yer alacak. 2025 yılında Asya, Avrupa ülkelerine göre daha ileride olacak. Biz 1923 yılından 2011 yılına kadar %4,3 büyümedeyiz. Var olan potansiyeli ortaya çıkarmalıyız. Türkiye’nin 88 yıllık Cumhuriyet tarihinde 4,3’lük büyümeyi 7.5’e çıkarmalıyız. 4,3’lik büyüme dünya ekonomisi ve rekabetinde yer almak için yeterli değil. İddialı hedefler koymalı ve onlara ulaşmak için çalışmalıyız. Geçen sene Türkiye ekonomisi büyüme oranı açısından uçuşa geçtiği bir yıl oldu. Bu sene biraz keyifsiz ve karlılığın az olduğu bir yıl. Bu sene canı sıkılacak olan sektör ise inşaat sektörüdür. Türk ekonomisin bazı imkânları kendi kendisine oluşturması lazım” dedi.