El Cezire Arapça 1915 Olaylarını Anlatan 'Ortak Acıların Hatırası' Adlı Bir Program Yayınladı
Katar merkezli El Cezire Arapça kanalı, 1915 olaylarının yıldönümü münasebetiyle dün, "Ortak Acıların Hatırası" isimli, yaşananları tarafsız bir gözle yansıtan bir program hazırlandı.
Ermeniler'in Osmanlı devleti içinde yaşayışlarından, İttihak ve Terakki dönemi, Ermeni isyanları ve tehcirin objektif bir değerlendirmeyle ele alındığı programda, Türkler'in "soykırım" yaptığını iddia etmenin çok büyük haksızlık olacağı belirtildi.
Programın başında, Osmanlı dönemi boyunca Ermeniler'in devletin en üst kademelerinde görev yaptığı ve Osmanlı toplumunda en saygın mesleklere sahip olduklarını ifade edildi
"Ermeniler, Doğu Hristiyan toplulukları arasında, örf ve adetleri bakımından, Müslüman Türkler'e en yakın topluluktu" denilen programda, Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te İstanbul'u fethettikten sonra, Anadolu'daki Ermeniler için İstanbul'un kapılarını açtığı ve Ermeni Patrikhanesi inşa edilmesi için talimat verdiği belirtildi.
Ermeniler'in, Osmanlı tebası olarak kişisel tercihlerine uygun şekilde, kendilerine ait konularda kendi yönetim mekanızmalarını kullandıkları ve istedikleri gibi yaşadıkları anlatıldı
Programda, "Ermeniler Anadolu'nun eski halklarından biridir. Türkler Anadolu'ya geldikten sonra Ermeniler'in dinlerini veya kimliklerini değiştirmeleri için onları zorlamadılar. Osmanlılar, Ermenileri İslamlaştırmak veya Türkleştirmek için müdahele etmediler, bunun sebebi İslam dinin prensibleridir" denildi.
Ermeniler'in Osmanlı toplumu içinde ticarette ve mesleki işlerde başarılar sergilediği belirtilen programda, "Osmanlı'daki en muhteşem mimari eserlerin yapımına katkı sağladılar. Tüm devlet kurumlarında, bakan, danışman, sarayda doktor gibi en üst düzey görevlerde bulundular" ifadeleri kullanıldı
Programda ayrıca, Osmanlı devleti ile Ermeniler arasındaki iyi ilişkiler 19. yüzyılın ortalarına kadar devam ettiği için, Ermeniler'e "Ümmet-i Sadıka" denildiği belirtildi
"YÜZYILLARCA OSMANLI TEBASI OLAN ERMENİLER 'SADIK MİLLET' DİYE ANILIRKEN NEDEN TEHCİR EDİLDİ?"
Programda şu Ermeni olaylarının gelişimi şu şekilde anlatıldı: "19. yüzyılın sonlarına doğru milliyetçi akımların giderek güç kazanması, Osmanlı'nın son yüzyılına da damgasını vurdu. 27 Mayıs 1915'te Osmanlı devletinin, Ermeniler'in devletin güney eyaletlerine tehcir edilmesi için genelge yayımlaması, büyük bir insanlık dramının yaşanmasına sebep oldu. Peki bu kadar uzun yıllardan sonra ve Ermeniler için 'Sadık Millet' sıfatı kullanılmasına rağmen, olaylar neden bu şekilde gelişti? Ve bu süreç, Anadolu halkları arasında beraber yaşama fenomeninden ortak acılarfenomenine nasıl dönüştü? Osmanlı devleti siyasi, askeri ve ticari zaafiyete uğrayıp, Batıya karşı askeri cephelerde sürekli hezimete uğramaya başladıktan sonra, Osmanlı devletinde reformlar yapılması için iç baskılar giderek artmaya başladı.
Reform için baskı yapanlar arasında Ermeniler de bulunuyordu. Bunun sebebi, tüm Osmanlı tebası için geçerli olan ve giderek zayıflayan asayiş ve güvenlik sorunlarıydı." Programda ayrıca o döneme ilişkin Ermeni tanıkların görüşlerine de yer verildi
"Onlara göre doğu Ermeni halkı, Türk ve Kürt toprak ağalarının zulmünden kurtulmak istiyordu. Zira bu konuda merkezi hükümetin bu konuya el atmasını bekliyorlardı ancak maalesef bu gerçekleşmedi" denilen programda, Osmanlı devletinin 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda yenilgiye uğradığı, Rusya ile Ayastefanos Antlaşması'nı imzalayarak, Balkanlardaki topraklarından feragat ettiği, ayrıca antlaşmanın 16ıncı bendinde Ermeniler'e yönelik ıslahat yapma sözü verdiği belirtildi
"YABANCI GÜÇLERİN MESELEYE KARIŞMASIYLA SORUNLAR YAŞANMAYA BAŞLADI"
Ayastafenos Anlaşması'nın ardından bölgede Rus istilasından endişe eden İngiltere'nin de, Berlin'de düzenlediği konferansta anlaşmanın bazı maddelerinin değiştirilmesine karşılık Ermeniler'in korunmasını talebi yenilediği belirtilen programda şu görüşlere yer verildi: "İşte bu dönemde Türkler ile Ermeniler arasında sorunlar yaşanmaya başladı.
Öncesinde Ermeniler silahlanma ve kendini savunma amacı ile siyasi partiler kurmuşlardı. Ancak Ermeniler Osmanlı halkları arasında milliyetçilik akımını benimseyen son halk olmuştu.Doğu eyaletlerinde isyan hareketleri başlamıştı. Belli ki Rusya düğmeye basmış ve İngiltere de rol oyanmıştı.
Buna karşılık Sultan ikinci Abdulhamit doğu eyaletlerde asayişin sağlanması için Kürtler'den oluşan 'Hamidiye Alayları' kurmuş ama bu alaylar görevlerini suistimal etmişlerdi."
"ERMENİLER, SULTAN ABDÜLHAMİT'E KARŞI İTTİHATÇILARI DESTEKLEMİŞTİ"
Sultan Abdulhamit'e meşrutiyeti kabul ettiren İttihatçılar'ın en büyük destekçilerinden birinin de Ermeniler olduğu vurgulanan prgoramda, "1909 yılında Adana'da Ermeniler ile Müslümanlar arasında cereyan eden olaylara rağmen, Ermeniler ile İttihatçılar 1912 yılı seçimlerinde ittifak yaptılar. Ermeniler, yeni dönemde Osmanlı Türkiyesi'nin azınlıklara karşı daha açık poltiklar uygulayacağını düşündükleri için ittihatçılar ile ittifak kurdular" denildi
1914'de Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile Rusya'nın Osmanlı devletine karşı savaş ilan ettiği belirtilen programda, "Savaş sırasında Ermeniler'in tutumunu öğrenmek için, Osmanlı Devletini temsil eden bir heyet, Ermeni Taşnak Partisi heyeti ile görüşüp, Ermeniler'den savaşta tarafsız kalma sözü aldı. Zira Erivaniçin genelge yayımlaması,'da Ermeni Kilisesi, Rusya ile anlaşma yapmış ve Ermeniler'i koruma sözü almıştı. Bunun üzerine Ermeni gönüllülerden oluşan çeteler kurup, Kafkaslar'dakonuşlandırdılar. Osmanlı devleti ise doğu hudutları için endişe ediyordu. Bundan dolayı Ermenileri tehcir kararı aldı" görüşü dile getirildi
Aynı dönemde 10 binden fazla Müslümanın Ermeni çeteleri tarafından öldürüldüğü kaydedilen programda, "Ermeni isyan hareketleri Van'da başlayıp Erzurum, Doğu Beyazıt, Bayburt ve Bitlis'e yayıldı. 24 Nisan 1915'de Osmanlı devleti İstanbul ve tüm eyaletlerde gizli Ermeni cemiyet ve faaliyetleri hedef alan bir genelge yayımladı. Bu genelge gizli faaliyetlerde bulunan tüm Ermeni aydınları hedef aldı. Bunun sonucu, İstanbul'un önde gelen 250 Ermeni aydını tutuklandı. 27 Nisan 1915 tarihinde ise tehcir kanunuyürürlüğe girdi. Ama bu kanun özel olarak Ermeniler'e yönelik değildi. Öyle ki bu kanunun kurbanları arasında Müslümanlar bile vardı. Kanun, ayrılılıkçı faaliyetlerde bulunanları tehcire tabii tuttu.
Tehcir kanunu yürürlüğe girdikten sonra, Ermeniler'in mal varlıklarını korumak için üç üyeden oluşan bir komisyon kurulup, bunların mal varlıklarında meydana gelebilecek yağmalamaya karşı sert tedbirler alındı. Tehcire tabii tutulan Ermeniler, yolculuk sırasında hırsızlık ve hastalık gibi çeşitli tehlikler ile karşı karşıya kaldılar ve bunun sonucu olarak yüzbinlerce insan hayatını kaybetti" denildi
"TÜRKLER'İN ERMENİLER'E SOYKIRIM YAPTIĞINI İDDİA ETMEK BÜYÜK HAKSIZLIK"
"Soykırım" kavramının 1945-47 yıllarında ortaya atıldığı belirtilen programda, "Ancak bu kavram, Türkiye açısından gayet sert bir tanımlamadır. Türkiye hiçbir zaman bunu kabul edemeyecektir" denildi. Programda, ayrıca tehcir sırasında Anadolu'da resmi yetkililer ve halk tarafından Ermenileri korumak için yapılanlardan çeşitli örnekler verildi.
Bununla birlikte tehcir kanununun tüm Ermenileri kapsamadığı, tehcirden muaf tutulanlar arasında Katolik ve Protestan Ermeniler, yaşlı ve hastalar, dul ve yetimler, devlet memurları ve meslek sahiplerinin bulunduğu kaydedildi
Programın sonunda, çok sayıda Kürt ve Türk'ün, Ermeni çeteler tarafından öldürülmüş olmasına rağmen, "Osmanlı devletin Ermeniler'e soykırım yaptığını iddia etmenin büyük haksızlık" olacağı" ifade edildi ve konunun incelenmesi için Osmanlı arşivlerinin herkese açık olduğunun altı çizildi
Bununla birlikte tehciri, kişisel çıkar uğruna kullananlar ve kötü fiilde bulunanların devlet tarafından cezalandırıldığı ve bunun sonucu olarak bin 673 kişi yargılandığı, bunlardan 524 kişinin hapse mahkum edildiği ve 2'si infazı gerçekleştirilen 67 kişinin idama mahkum edildiği belirtildi
Programın sonuç bölümünde, Ermeni diasporasının 2.5 milyon Ermeni'nin soykırıma maruz kalıp öldüğünü iddia ettiği, Türkiye'nin ise en fazla 300 bin Ermeni'nin hayatını kaybettiğini söylediği ve 1915 olaylarının ortak acıların yıldönümü olarak hatırlanması gerektiği belirtildi
Kaynak: İHA
Programın başında, Osmanlı dönemi boyunca Ermeniler'in devletin en üst kademelerinde görev yaptığı ve Osmanlı toplumunda en saygın mesleklere sahip olduklarını ifade edildi
"Ermeniler, Doğu Hristiyan toplulukları arasında, örf ve adetleri bakımından, Müslüman Türkler'e en yakın topluluktu" denilen programda, Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te İstanbul'u fethettikten sonra, Anadolu'daki Ermeniler için İstanbul'un kapılarını açtığı ve Ermeni Patrikhanesi inşa edilmesi için talimat verdiği belirtildi.
Ermeniler'in, Osmanlı tebası olarak kişisel tercihlerine uygun şekilde, kendilerine ait konularda kendi yönetim mekanızmalarını kullandıkları ve istedikleri gibi yaşadıkları anlatıldı
Programda, "Ermeniler Anadolu'nun eski halklarından biridir. Türkler Anadolu'ya geldikten sonra Ermeniler'in dinlerini veya kimliklerini değiştirmeleri için onları zorlamadılar. Osmanlılar, Ermenileri İslamlaştırmak veya Türkleştirmek için müdahele etmediler, bunun sebebi İslam dinin prensibleridir" denildi.
Ermeniler'in Osmanlı toplumu içinde ticarette ve mesleki işlerde başarılar sergilediği belirtilen programda, "Osmanlı'daki en muhteşem mimari eserlerin yapımına katkı sağladılar. Tüm devlet kurumlarında, bakan, danışman, sarayda doktor gibi en üst düzey görevlerde bulundular" ifadeleri kullanıldı
Programda ayrıca, Osmanlı devleti ile Ermeniler arasındaki iyi ilişkiler 19. yüzyılın ortalarına kadar devam ettiği için, Ermeniler'e "Ümmet-i Sadıka" denildiği belirtildi
"YÜZYILLARCA OSMANLI TEBASI OLAN ERMENİLER 'SADIK MİLLET' DİYE ANILIRKEN NEDEN TEHCİR EDİLDİ?"
Programda şu Ermeni olaylarının gelişimi şu şekilde anlatıldı: "19. yüzyılın sonlarına doğru milliyetçi akımların giderek güç kazanması, Osmanlı'nın son yüzyılına da damgasını vurdu. 27 Mayıs 1915'te Osmanlı devletinin, Ermeniler'in devletin güney eyaletlerine tehcir edilmesi için genelge yayımlaması, büyük bir insanlık dramının yaşanmasına sebep oldu. Peki bu kadar uzun yıllardan sonra ve Ermeniler için 'Sadık Millet' sıfatı kullanılmasına rağmen, olaylar neden bu şekilde gelişti? Ve bu süreç, Anadolu halkları arasında beraber yaşama fenomeninden ortak acılarfenomenine nasıl dönüştü? Osmanlı devleti siyasi, askeri ve ticari zaafiyete uğrayıp, Batıya karşı askeri cephelerde sürekli hezimete uğramaya başladıktan sonra, Osmanlı devletinde reformlar yapılması için iç baskılar giderek artmaya başladı.
Reform için baskı yapanlar arasında Ermeniler de bulunuyordu. Bunun sebebi, tüm Osmanlı tebası için geçerli olan ve giderek zayıflayan asayiş ve güvenlik sorunlarıydı." Programda ayrıca o döneme ilişkin Ermeni tanıkların görüşlerine de yer verildi
"Onlara göre doğu Ermeni halkı, Türk ve Kürt toprak ağalarının zulmünden kurtulmak istiyordu. Zira bu konuda merkezi hükümetin bu konuya el atmasını bekliyorlardı ancak maalesef bu gerçekleşmedi" denilen programda, Osmanlı devletinin 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda yenilgiye uğradığı, Rusya ile Ayastefanos Antlaşması'nı imzalayarak, Balkanlardaki topraklarından feragat ettiği, ayrıca antlaşmanın 16ıncı bendinde Ermeniler'e yönelik ıslahat yapma sözü verdiği belirtildi
"YABANCI GÜÇLERİN MESELEYE KARIŞMASIYLA SORUNLAR YAŞANMAYA BAŞLADI"
Ayastafenos Anlaşması'nın ardından bölgede Rus istilasından endişe eden İngiltere'nin de, Berlin'de düzenlediği konferansta anlaşmanın bazı maddelerinin değiştirilmesine karşılık Ermeniler'in korunmasını talebi yenilediği belirtilen programda şu görüşlere yer verildi: "İşte bu dönemde Türkler ile Ermeniler arasında sorunlar yaşanmaya başladı.
Öncesinde Ermeniler silahlanma ve kendini savunma amacı ile siyasi partiler kurmuşlardı. Ancak Ermeniler Osmanlı halkları arasında milliyetçilik akımını benimseyen son halk olmuştu.Doğu eyaletlerinde isyan hareketleri başlamıştı. Belli ki Rusya düğmeye basmış ve İngiltere de rol oyanmıştı.
Buna karşılık Sultan ikinci Abdulhamit doğu eyaletlerde asayişin sağlanması için Kürtler'den oluşan 'Hamidiye Alayları' kurmuş ama bu alaylar görevlerini suistimal etmişlerdi."
"ERMENİLER, SULTAN ABDÜLHAMİT'E KARŞI İTTİHATÇILARI DESTEKLEMİŞTİ"
Sultan Abdulhamit'e meşrutiyeti kabul ettiren İttihatçılar'ın en büyük destekçilerinden birinin de Ermeniler olduğu vurgulanan prgoramda, "1909 yılında Adana'da Ermeniler ile Müslümanlar arasında cereyan eden olaylara rağmen, Ermeniler ile İttihatçılar 1912 yılı seçimlerinde ittifak yaptılar. Ermeniler, yeni dönemde Osmanlı Türkiyesi'nin azınlıklara karşı daha açık poltiklar uygulayacağını düşündükleri için ittihatçılar ile ittifak kurdular" denildi
1914'de Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile Rusya'nın Osmanlı devletine karşı savaş ilan ettiği belirtilen programda, "Savaş sırasında Ermeniler'in tutumunu öğrenmek için, Osmanlı Devletini temsil eden bir heyet, Ermeni Taşnak Partisi heyeti ile görüşüp, Ermeniler'den savaşta tarafsız kalma sözü aldı. Zira Erivaniçin genelge yayımlaması,'da Ermeni Kilisesi, Rusya ile anlaşma yapmış ve Ermeniler'i koruma sözü almıştı. Bunun üzerine Ermeni gönüllülerden oluşan çeteler kurup, Kafkaslar'dakonuşlandırdılar. Osmanlı devleti ise doğu hudutları için endişe ediyordu. Bundan dolayı Ermenileri tehcir kararı aldı" görüşü dile getirildi
Aynı dönemde 10 binden fazla Müslümanın Ermeni çeteleri tarafından öldürüldüğü kaydedilen programda, "Ermeni isyan hareketleri Van'da başlayıp Erzurum, Doğu Beyazıt, Bayburt ve Bitlis'e yayıldı. 24 Nisan 1915'de Osmanlı devleti İstanbul ve tüm eyaletlerde gizli Ermeni cemiyet ve faaliyetleri hedef alan bir genelge yayımladı. Bu genelge gizli faaliyetlerde bulunan tüm Ermeni aydınları hedef aldı. Bunun sonucu, İstanbul'un önde gelen 250 Ermeni aydını tutuklandı. 27 Nisan 1915 tarihinde ise tehcir kanunuyürürlüğe girdi. Ama bu kanun özel olarak Ermeniler'e yönelik değildi. Öyle ki bu kanunun kurbanları arasında Müslümanlar bile vardı. Kanun, ayrılılıkçı faaliyetlerde bulunanları tehcire tabii tuttu.
Tehcir kanunu yürürlüğe girdikten sonra, Ermeniler'in mal varlıklarını korumak için üç üyeden oluşan bir komisyon kurulup, bunların mal varlıklarında meydana gelebilecek yağmalamaya karşı sert tedbirler alındı. Tehcire tabii tutulan Ermeniler, yolculuk sırasında hırsızlık ve hastalık gibi çeşitli tehlikler ile karşı karşıya kaldılar ve bunun sonucu olarak yüzbinlerce insan hayatını kaybetti" denildi
"TÜRKLER'İN ERMENİLER'E SOYKIRIM YAPTIĞINI İDDİA ETMEK BÜYÜK HAKSIZLIK"
"Soykırım" kavramının 1945-47 yıllarında ortaya atıldığı belirtilen programda, "Ancak bu kavram, Türkiye açısından gayet sert bir tanımlamadır. Türkiye hiçbir zaman bunu kabul edemeyecektir" denildi. Programda, ayrıca tehcir sırasında Anadolu'da resmi yetkililer ve halk tarafından Ermenileri korumak için yapılanlardan çeşitli örnekler verildi.
Bununla birlikte tehcir kanununun tüm Ermenileri kapsamadığı, tehcirden muaf tutulanlar arasında Katolik ve Protestan Ermeniler, yaşlı ve hastalar, dul ve yetimler, devlet memurları ve meslek sahiplerinin bulunduğu kaydedildi
Programın sonunda, çok sayıda Kürt ve Türk'ün, Ermeni çeteler tarafından öldürülmüş olmasına rağmen, "Osmanlı devletin Ermeniler'e soykırım yaptığını iddia etmenin büyük haksızlık" olacağı" ifade edildi ve konunun incelenmesi için Osmanlı arşivlerinin herkese açık olduğunun altı çizildi
Bununla birlikte tehciri, kişisel çıkar uğruna kullananlar ve kötü fiilde bulunanların devlet tarafından cezalandırıldığı ve bunun sonucu olarak bin 673 kişi yargılandığı, bunlardan 524 kişinin hapse mahkum edildiği ve 2'si infazı gerçekleştirilen 67 kişinin idama mahkum edildiği belirtildi
Programın sonuç bölümünde, Ermeni diasporasının 2.5 milyon Ermeni'nin soykırıma maruz kalıp öldüğünü iddia ettiği, Türkiye'nin ise en fazla 300 bin Ermeni'nin hayatını kaybettiğini söylediği ve 1915 olaylarının ortak acıların yıldönümü olarak hatırlanması gerektiği belirtildi