İnsan Hakları Terör Alt Komisyonu, İhd Genel Başkanı Türkdoğan’ı Dinledi
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde, Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Alt Komisyon, Naci Bostancı başkanlığında toplandı.
Komisyon, İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan'ı dinledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Türkdoğan, komisyona 'Abdullah Öcalan'la müzakerelerin kesilmiş olması umutsuzluk yaratsa da aklın yolu birdir. Silahsızlandırma süreci olacaksa Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması realitedir. ' dedi. 'Çatışma sürecinin bitmesi lazım. Ellerin tetikten çekilmesi, silahların susması gerekiyor. ' diyen Türkdoğan, son 32 yılda karşılarına çıkan en büyük ihlalin, güvenlik görevlileri, silahlı militanlar, köy korucuları, bir şekilde silah taşıyanların şu veya bu nedenle yaşamını yitirmesi olduğunu söyledi.
İnsan Hakları Derneği'nin istatistiki verilerini komisyon üyeleriyle paylaşan Türkdoğan, derneğin 1993-2011 verilerine göre, 22 bin 971 kişinin silahlı çatışmalarda yaşamını yitirdiğini, bunun ciddi bir rakam olduğunu belirtti. Türkdoğan, silahlı çatışma ortamından kaynaklanan süreçte sivillere yönelik eylemlerde 1993-2011 yılları arasında 2 bin 295 kişinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kara mayınları, serbest patlayıcılar sonucunda da 2002-2010 yılları arasında 293 sivilin öldüğünü savundu. Türkdoğan, faili meçhul cinayet vakalarının 1990-2011 döneminde 2 bin 872 kişi olduğunu belirterek, yargısız infaz sonucu 1991-2011 döneminde bin 945 kişi, 12 Eylül 1980'den 2011 sonuna kadar hapishane, gözaltı merkezlerinde ise bin 147 kişinin öldüğünü iddia etti.
'Zorla kaybedilenler' olarak adlandırdıkları 940 kişi bulunduğunu kaydeden Türkdoğan, bu sayının 1980-2004 dönemini kapsadığını ifade etti. Türkdoğan, bu kişiler arasından 455'inin akıbetinin belli olmadığını dile getirerek, 2004'ten bu yana zorla kaybedilme vakasının artık yaşanmamasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.
HAKİKAT KOMİSYONU KURULSUN
Türkdoğan, BM İnsan Hakları Komiserliği bünyesinde 'kayıplar çalışma grubu' oluşturulduğuna işaret ederek, ''Onlarla bu konuları yazışıyoruz, 455 kişi üzerinden daha ayrıntılı bir çalışma yapılacak. Biz de 1979'dan başlayarak 455 kişilik isim listesi var, öncesine ait kayıt yok.'' diye konuştu. İHD Başkanı Türkdoğan, 1990'lı yıllarda yaşananların bir kirlilik süreci olduğunu, bu sürecin Türkiye'ye pahalıya mal olduğunu anlattı. Çözüm için Türkiye'nin o dönemle yüzleşmesi gerektiğini savunan Türkdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''En basitiyle 28 Şubat süreci. Ondan önceki süreçlerin, Özal'ın ölümü, tümünün açığa çıkarılması gerekiyor. Bu kadar yoğun ihlale rağmen o yıllarda yargının hiçbir şey yapmaması da ayrıca sorgulanmalı. Türkiye, 1990'lı yıllarda o kadar ihlale maruz kaldı ki; yeni bir süreçle, yüzleşme süreciyle aşılacak bir konudur. Tek tek bütün vakaları, olayları soruşturmak mümkündür. Ancak şu anda devlet içinde sorumluğu bulunan bazı bürokratlar, bazı siyasetçiler, 1990'lı yıllarda resmi görevli olarak bulunuyordu. Bu nedenle vaka bazında sağlıklı soruşturma, sonra kovuşturma ihtimalini zayıf görüyorum. Toptan yaşanan bu kadar büyük kirlilikten sonra arınmak, temizlenmek gerekiyor. Bunun da yolu 41 ülkenin yaptığı gibi hakikat komisyonu kurulmasıdır. Mağdurların tatmin edilmesi, resmi olarak özür dilenmesi, bir daha bu tip vakaların yaşanmaması için güvence verilmesi gerekiyor. Hakikat komisyonu, 1908'den bu yana bütün olayları mercek altına almalı, alt komisyonlarla bütün olaylar açığa çıkarılmalı.''
Kayıp vakalarının bazılarının toplu mezarlarda olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu savunan Türkdoğan, 253 toplu mezarda, 3 bin 248 kişinin gömülü olduğunu düşündüklerini söyledi. Türkdoğan, gerekirse Adalet Bakanlığı'nın merkezi bir birim oluşturarak, bütçe, uzman tahsis etmesi, Bosna'da nasıl yapılıyorsa, Türkiye'de aynı şekilde yapılmasını önerdi.
''Şeyh Said dönemi, Ermenilere yapılan muameleler, Kürt isyanları, Dersim dönemlerinden kalan toplu mezarların da er ya da geç gündeme geleceğini'' ileri süren Türkdoğan, ''Dersim katliamından kalma iki ya da üç mezar yeri var, birisinde 240, diğerinde 180 kişi gömülü.'' görüşünü savundu.
Türkiye'nin terörle mücadele adı altında uluslararası insancıl hukuk kurallarını ve kendi kanunlarını uygulamadığını öne süren Türkdoğan şunları söyledi: 'Yaşanan tüm bu süreç, terörle mücadele olarak adlandırıldı. Hep güvenlik ekseninden bakıldı. Ortada hukuksuzluk ve kanunsuzluk var. Hukuk kurallarına uyulsaydı, bu kadar büyük maliyetlerle karşılaşılmazdı. Bunun adı terörle mücadele olarak adlandırılamaz. Kürt politikası 2009'a kadar Kürtleri tanımamak ve inkar etmekti. Bu tarihten sonra ise ötekileştirme politikası uygulanıyor. Bir sorun varsa; ben bilirim, ben çözerim anlayışı var. Ancak sorunun muhatapları bellidir. '
PKK BİZİM MUHATABIMIZ DEĞİL
Toplantı sonrası komisyon üyelerinin sorularını cevaplayan Türkdoğan, AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat'ın 'Terör örgütü eylemlerini ve PKK'yı eleştiren bir açıklamanız oldu mu? ' sorusunu şu sözlerle cevapladı: 'Uygulanan her şiddet eylemine karşıyız. Yasa dışı bir örgüt bizim muhatabımız değil. Meşru ve hukuksal anlamda PKK bizim muhatabımız değil. PKK'nın elinde şu an 5 kişi var ve bizim dışımızda ilgilenen yok. '
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ise Dersim'de yaşananların 6 aşiret ile gerçekleştiğini ve çatışmanın bu aşiretlerle yapıldığını vurguladığı konuşmasında, İnsan Hakları Derneği Başkanı'nın 'Dersim Soykırımı' dediğini hatırlattı.
İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, Halaçoğlu'nun 'Bir bölgedeki insanların imha edilmesi soykırımdır oysa orada 6 aşiret söz konusudur. Neden katliam dediniz? ' sorusunu şöyle cevapladı: 'Soykırım tanımına baktığımızda hukuksal süreç bağlamında Dersim'de yaşananlara tıpatıp uyan bir tanım vardır. Dersim katliamı teknik tanım olarak buna uyan bir süreçtir. '
Türkdoğan, Halaçoğlu'nun 'Terörle mücadelede kimi muhatap alacağız? ' sorusuna ise şu karşılığı verdi: 'Bu süreç, silahsızlandırma süreci olacaksa Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması realitedir. İktidar BDP ile bu süreci yürütecektir. AK Parti ve BDP bir müzakere süreci yaşamalı. Muhatap alınması gereken kişinin Abdullah Öcalan olduğunu düşünüyorum. Muhataplık ilişkisine hukuksal bir zemin de oluşturulmalı. '
Komisyon Başkanı Naci Bostancı ise Kürt meselesinde Parlamento'nun bir bütün olarak sürece katılması ve iç siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini ifade etti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Türkdoğan, komisyona 'Abdullah Öcalan'la müzakerelerin kesilmiş olması umutsuzluk yaratsa da aklın yolu birdir. Silahsızlandırma süreci olacaksa Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması realitedir. ' dedi. 'Çatışma sürecinin bitmesi lazım. Ellerin tetikten çekilmesi, silahların susması gerekiyor. ' diyen Türkdoğan, son 32 yılda karşılarına çıkan en büyük ihlalin, güvenlik görevlileri, silahlı militanlar, köy korucuları, bir şekilde silah taşıyanların şu veya bu nedenle yaşamını yitirmesi olduğunu söyledi.
İnsan Hakları Derneği'nin istatistiki verilerini komisyon üyeleriyle paylaşan Türkdoğan, derneğin 1993-2011 verilerine göre, 22 bin 971 kişinin silahlı çatışmalarda yaşamını yitirdiğini, bunun ciddi bir rakam olduğunu belirtti. Türkdoğan, silahlı çatışma ortamından kaynaklanan süreçte sivillere yönelik eylemlerde 1993-2011 yılları arasında 2 bin 295 kişinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kara mayınları, serbest patlayıcılar sonucunda da 2002-2010 yılları arasında 293 sivilin öldüğünü savundu. Türkdoğan, faili meçhul cinayet vakalarının 1990-2011 döneminde 2 bin 872 kişi olduğunu belirterek, yargısız infaz sonucu 1991-2011 döneminde bin 945 kişi, 12 Eylül 1980'den 2011 sonuna kadar hapishane, gözaltı merkezlerinde ise bin 147 kişinin öldüğünü iddia etti.
'Zorla kaybedilenler' olarak adlandırdıkları 940 kişi bulunduğunu kaydeden Türkdoğan, bu sayının 1980-2004 dönemini kapsadığını ifade etti. Türkdoğan, bu kişiler arasından 455'inin akıbetinin belli olmadığını dile getirerek, 2004'ten bu yana zorla kaybedilme vakasının artık yaşanmamasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.
HAKİKAT KOMİSYONU KURULSUN
Türkdoğan, BM İnsan Hakları Komiserliği bünyesinde 'kayıplar çalışma grubu' oluşturulduğuna işaret ederek, ''Onlarla bu konuları yazışıyoruz, 455 kişi üzerinden daha ayrıntılı bir çalışma yapılacak. Biz de 1979'dan başlayarak 455 kişilik isim listesi var, öncesine ait kayıt yok.'' diye konuştu. İHD Başkanı Türkdoğan, 1990'lı yıllarda yaşananların bir kirlilik süreci olduğunu, bu sürecin Türkiye'ye pahalıya mal olduğunu anlattı. Çözüm için Türkiye'nin o dönemle yüzleşmesi gerektiğini savunan Türkdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''En basitiyle 28 Şubat süreci. Ondan önceki süreçlerin, Özal'ın ölümü, tümünün açığa çıkarılması gerekiyor. Bu kadar yoğun ihlale rağmen o yıllarda yargının hiçbir şey yapmaması da ayrıca sorgulanmalı. Türkiye, 1990'lı yıllarda o kadar ihlale maruz kaldı ki; yeni bir süreçle, yüzleşme süreciyle aşılacak bir konudur. Tek tek bütün vakaları, olayları soruşturmak mümkündür. Ancak şu anda devlet içinde sorumluğu bulunan bazı bürokratlar, bazı siyasetçiler, 1990'lı yıllarda resmi görevli olarak bulunuyordu. Bu nedenle vaka bazında sağlıklı soruşturma, sonra kovuşturma ihtimalini zayıf görüyorum. Toptan yaşanan bu kadar büyük kirlilikten sonra arınmak, temizlenmek gerekiyor. Bunun da yolu 41 ülkenin yaptığı gibi hakikat komisyonu kurulmasıdır. Mağdurların tatmin edilmesi, resmi olarak özür dilenmesi, bir daha bu tip vakaların yaşanmaması için güvence verilmesi gerekiyor. Hakikat komisyonu, 1908'den bu yana bütün olayları mercek altına almalı, alt komisyonlarla bütün olaylar açığa çıkarılmalı.''
Kayıp vakalarının bazılarının toplu mezarlarda olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu savunan Türkdoğan, 253 toplu mezarda, 3 bin 248 kişinin gömülü olduğunu düşündüklerini söyledi. Türkdoğan, gerekirse Adalet Bakanlığı'nın merkezi bir birim oluşturarak, bütçe, uzman tahsis etmesi, Bosna'da nasıl yapılıyorsa, Türkiye'de aynı şekilde yapılmasını önerdi.
''Şeyh Said dönemi, Ermenilere yapılan muameleler, Kürt isyanları, Dersim dönemlerinden kalan toplu mezarların da er ya da geç gündeme geleceğini'' ileri süren Türkdoğan, ''Dersim katliamından kalma iki ya da üç mezar yeri var, birisinde 240, diğerinde 180 kişi gömülü.'' görüşünü savundu.
Türkiye'nin terörle mücadele adı altında uluslararası insancıl hukuk kurallarını ve kendi kanunlarını uygulamadığını öne süren Türkdoğan şunları söyledi: 'Yaşanan tüm bu süreç, terörle mücadele olarak adlandırıldı. Hep güvenlik ekseninden bakıldı. Ortada hukuksuzluk ve kanunsuzluk var. Hukuk kurallarına uyulsaydı, bu kadar büyük maliyetlerle karşılaşılmazdı. Bunun adı terörle mücadele olarak adlandırılamaz. Kürt politikası 2009'a kadar Kürtleri tanımamak ve inkar etmekti. Bu tarihten sonra ise ötekileştirme politikası uygulanıyor. Bir sorun varsa; ben bilirim, ben çözerim anlayışı var. Ancak sorunun muhatapları bellidir. '
PKK BİZİM MUHATABIMIZ DEĞİL
Toplantı sonrası komisyon üyelerinin sorularını cevaplayan Türkdoğan, AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat'ın 'Terör örgütü eylemlerini ve PKK'yı eleştiren bir açıklamanız oldu mu? ' sorusunu şu sözlerle cevapladı: 'Uygulanan her şiddet eylemine karşıyız. Yasa dışı bir örgüt bizim muhatabımız değil. Meşru ve hukuksal anlamda PKK bizim muhatabımız değil. PKK'nın elinde şu an 5 kişi var ve bizim dışımızda ilgilenen yok. '
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ise Dersim'de yaşananların 6 aşiret ile gerçekleştiğini ve çatışmanın bu aşiretlerle yapıldığını vurguladığı konuşmasında, İnsan Hakları Derneği Başkanı'nın 'Dersim Soykırımı' dediğini hatırlattı.
İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, Halaçoğlu'nun 'Bir bölgedeki insanların imha edilmesi soykırımdır oysa orada 6 aşiret söz konusudur. Neden katliam dediniz? ' sorusunu şöyle cevapladı: 'Soykırım tanımına baktığımızda hukuksal süreç bağlamında Dersim'de yaşananlara tıpatıp uyan bir tanım vardır. Dersim katliamı teknik tanım olarak buna uyan bir süreçtir. '
Türkdoğan, Halaçoğlu'nun 'Terörle mücadelede kimi muhatap alacağız? ' sorusuna ise şu karşılığı verdi: 'Bu süreç, silahsızlandırma süreci olacaksa Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması realitedir. İktidar BDP ile bu süreci yürütecektir. AK Parti ve BDP bir müzakere süreci yaşamalı. Muhatap alınması gereken kişinin Abdullah Öcalan olduğunu düşünüyorum. Muhataplık ilişkisine hukuksal bir zemin de oluşturulmalı. '
Komisyon Başkanı Naci Bostancı ise Kürt meselesinde Parlamento'nun bir bütün olarak sürece katılması ve iç siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini ifade etti.