İlker Başbuğ: Savunma Yapmayacağım
İnternet Andıcı davasında tutuklu sanık eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, savunma yapmayacağını ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğini söyledi.
Başbuğ, savunma yapmamasını, "Yargılanacaksam, beni yargılamakla ilgili makam Yüce Divan'dır." sözleriyle açıkladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen İnternet Andıcı davasının 58. duruşmasında İlker Başbuğ, Hasan Iğsız ve Hıfzı Çubuklu'nun da aralarında yer aldığı 15 tutuklu sanık hazır bulundu. Konuşmalarındaki üslubu nedeniyle duruşmalardan men edilen Serdar Öztürk'ün gelmediği duruşmaya, başka suçtan tutuklu sanık Hasan Ataman Yıldırım ile diğer tutuksuz sanıklar Altınay Şahin, Fatih Koca, Recai Alkan, Cem Şimşek ve Murat Uslukılıç katıldı.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, kimlik yoklamasının ardından tutuklu sanık İlker Başbuğ'un savunması ile duruşmaya devam edileceğini açıkladı.
Daha sonra da Özese, Başbuğ'a, isterse oturduğu sanık bölümünden, isterse de sanık kürsüsüne gelerek ayakta konuşma yapabileceğini söyledi.
Başbuğ, sanık kürsüsüne geçmeyi tercih ederek konuşmasına başladı.
Başbuğ konuşmasına, "Dünyanın hiç bir ülkesinde, hem ülkenin silahlı kuvvetlerinin komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan genelkurmay başkanı görülmemiştir." diye başladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı olduğunu hatırlatan Başbuğ, hayatının son 20 yılını terörle mücadele ile geçirdiğini ifade etti.
İlker Başbuğ, "Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olduğum yıllarda da birilerinin düşündüğü ve iddia ettiği şekilde değil, bütün maddi ve manevi varlığımı ortaya koyarak, ülkemizin başına bela edilen terör sorununun ortadan kaldırılması için var gücümle çalıştım. Bu çalışmalarıma da çok kişi tanıklık etmiştir. Şimdi bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım. Bu suçlama hiçbir zaman kişisel suçlama olarak kabul edilemez. Bu suçlama, gerçekte şahsım üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de yöneltilen ağır bir suçlamadır." ifadesini kullandı. Başbuğ, "Bu suçlama, aynı zamanda siyaseten devletimize de yöneltilen son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Bu karmaşa, ülke yönetimini devredeceğimiz genç nesillere nasıl anlatılacaktır? Tarihe nasıl not düşülecektir?" dedi.
'HAYATIMDA HİÇ HUKUKSUZ DAVRANMADIM' Hayatında hiç hukuksuz davranmadığını söyleyen Başbuğ, "Bu durum kamuoyu ve beni yakinen tanıyanlar tarafından da çok iyi bilinmektedir. Bütün bunlara rağmen, belirli amaçlara hizmet etmek için şimdi kalkmışlar dünyanın en güçlü ordularından birisinin komutanı iken, iddia edilen bir terör örgütünün istekleri ve yönlendirmesi doğrultusunda, internet yoluyla ve yaptığım konuşmalarla darbeye teşebbüs ettiğimi iddia ediyorlar. Beni suçlayanlar, komutanlık dönemimde tek bir internet sitesi bile açılmadığını, mevcut olanların da tarafımızca kapatılmış olduğunu bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, söz konusu internet andıcının gerçekte herhangi bir suç unsuru taşımamasına rağmen, varsayımlar üzerinden bu andıca suç unsuru yüklenilmesinin hukuken doğru olmayacağını bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, eğer söz konusu internet andıcında herhangi bir suç unsuru görse idim, tereddütsüz soruşturma emri vereceğimi bilmiyorlar mı?" diye konuştu.
Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldığım ilk günlerde, Bilgi Destek Dairesinin bir süreçte öncelikle küçültülmesini daha sonrada lağvedilmesi direktifini verdiğimi, bu daireye ait dört bilgi destek taburundan ikisinin hemen, dairenin ise 11 Ağustos 2009’da lağvedildiğini bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, yapmış olduğum bu konuşmaları Genelkurmay Başkanlığı görevim ve sorumluluğum gereği olarak yaptığımı bilmiyorlar mı? Ne yapmalıydım? Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, masumiyet karinesi hiçe sayılarak medyada haksız ithamlarla yıpratılmasına ve itibarsızlaştırılmasına sessiz mi kalmalıydım? Bu iddialar ve suçlamalar yersizdir. Böyle bir iddianameyle, bir kişinin suçlanmaya çalışılması sadece, yetersizliğin bir komedisidir." Tutuklu sanık Başbuğ, "Karşı karşıya bırakıldığımız bu davaya bir bütün olarak bakıldığında, sivil ve asker, sorumluluk taşıyan ve vicdan sahibi olan herkesin de kendilerinden beklenildiği gibi dürüstçe davranacaklarına inanıyorum. Genelkurmay Başkanlığı, devletin en önemli makamlarından biridir ve bu nedenle, Anayasa’nın 148. maddesi bu makama da özel bir statü tanımıştır. Türkiye’deki birçok değerli ve saygın hukukçunun tereddütsüz belirttiği şekilde, eğer şahsımla ilgili bir yargılama olacak ise, bu yargılama yerinin Yüce Divan olduğu açıktır. Bütün bu nedenlerle, huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı işgal etmiş olduğum makama ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı çok ağır haksızlık olarak görüyorum." ifadelerine yer verdi. MAHKEME BAŞKANINDAN İZLEYİCİLERE: BURASI SEMİNER SALONU DEĞİL Bu arada, Başbuğ'un konuşmasının sonunda izleyici bölümünden alkış sesleri yükseldi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, izleyicileri, "Burası seminer salonu değil." diyerek uyardı. Özese, daha sonra da savunmanın tamamlandığını söyleyerek Başbuğ'un soruşturma aşamasında verdiği ifadelerinin okunmasına geçileceğini söyledi.
Bunun üzerine Başbuğ, yaptığı konuşmanın savunma olmadığını belirterek, "Ben savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Ben sadece bu konuşmamla Anayasa'nın 148. maddesi gereği mahkemenin beni yargılamaya görevli olmadığını açıklamak istedim. Bu konuşmayı, bir savunma olarak değil, yasal haklarıma dayanarak neden savunma yapmayacağımı açıkladığım bir konuşma olarak kabul edin." diye konuştu.
Başbuğ, konuşmasını, "Hizmetinde bulunmaktan her zaman şeref ve gurur duyduğum halkıma hiçbir endişe duymuyorum. Halkımız bir kutuplaşmaya ve bölünmeye sürüklenmektedir." sözleriyle tamamladı. Daha sonra da mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, sanık İlker Başbuğ'un soruşturma aşamasında verdiği ifadesini okumaya başladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen İnternet Andıcı davasının 58. duruşmasında İlker Başbuğ, Hasan Iğsız ve Hıfzı Çubuklu'nun da aralarında yer aldığı 15 tutuklu sanık hazır bulundu. Konuşmalarındaki üslubu nedeniyle duruşmalardan men edilen Serdar Öztürk'ün gelmediği duruşmaya, başka suçtan tutuklu sanık Hasan Ataman Yıldırım ile diğer tutuksuz sanıklar Altınay Şahin, Fatih Koca, Recai Alkan, Cem Şimşek ve Murat Uslukılıç katıldı.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, kimlik yoklamasının ardından tutuklu sanık İlker Başbuğ'un savunması ile duruşmaya devam edileceğini açıkladı.
Daha sonra da Özese, Başbuğ'a, isterse oturduğu sanık bölümünden, isterse de sanık kürsüsüne gelerek ayakta konuşma yapabileceğini söyledi.
Başbuğ, sanık kürsüsüne geçmeyi tercih ederek konuşmasına başladı.
Başbuğ konuşmasına, "Dünyanın hiç bir ülkesinde, hem ülkenin silahlı kuvvetlerinin komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan genelkurmay başkanı görülmemiştir." diye başladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı olduğunu hatırlatan Başbuğ, hayatının son 20 yılını terörle mücadele ile geçirdiğini ifade etti.
İlker Başbuğ, "Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olduğum yıllarda da birilerinin düşündüğü ve iddia ettiği şekilde değil, bütün maddi ve manevi varlığımı ortaya koyarak, ülkemizin başına bela edilen terör sorununun ortadan kaldırılması için var gücümle çalıştım. Bu çalışmalarıma da çok kişi tanıklık etmiştir. Şimdi bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım. Bu suçlama hiçbir zaman kişisel suçlama olarak kabul edilemez. Bu suçlama, gerçekte şahsım üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de yöneltilen ağır bir suçlamadır." ifadesini kullandı. Başbuğ, "Bu suçlama, aynı zamanda siyaseten devletimize de yöneltilen son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Bu karmaşa, ülke yönetimini devredeceğimiz genç nesillere nasıl anlatılacaktır? Tarihe nasıl not düşülecektir?" dedi.
'HAYATIMDA HİÇ HUKUKSUZ DAVRANMADIM' Hayatında hiç hukuksuz davranmadığını söyleyen Başbuğ, "Bu durum kamuoyu ve beni yakinen tanıyanlar tarafından da çok iyi bilinmektedir. Bütün bunlara rağmen, belirli amaçlara hizmet etmek için şimdi kalkmışlar dünyanın en güçlü ordularından birisinin komutanı iken, iddia edilen bir terör örgütünün istekleri ve yönlendirmesi doğrultusunda, internet yoluyla ve yaptığım konuşmalarla darbeye teşebbüs ettiğimi iddia ediyorlar. Beni suçlayanlar, komutanlık dönemimde tek bir internet sitesi bile açılmadığını, mevcut olanların da tarafımızca kapatılmış olduğunu bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, söz konusu internet andıcının gerçekte herhangi bir suç unsuru taşımamasına rağmen, varsayımlar üzerinden bu andıca suç unsuru yüklenilmesinin hukuken doğru olmayacağını bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, eğer söz konusu internet andıcında herhangi bir suç unsuru görse idim, tereddütsüz soruşturma emri vereceğimi bilmiyorlar mı?" diye konuştu.
Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldığım ilk günlerde, Bilgi Destek Dairesinin bir süreçte öncelikle küçültülmesini daha sonrada lağvedilmesi direktifini verdiğimi, bu daireye ait dört bilgi destek taburundan ikisinin hemen, dairenin ise 11 Ağustos 2009’da lağvedildiğini bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, yapmış olduğum bu konuşmaları Genelkurmay Başkanlığı görevim ve sorumluluğum gereği olarak yaptığımı bilmiyorlar mı? Ne yapmalıydım? Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, masumiyet karinesi hiçe sayılarak medyada haksız ithamlarla yıpratılmasına ve itibarsızlaştırılmasına sessiz mi kalmalıydım? Bu iddialar ve suçlamalar yersizdir. Böyle bir iddianameyle, bir kişinin suçlanmaya çalışılması sadece, yetersizliğin bir komedisidir." Tutuklu sanık Başbuğ, "Karşı karşıya bırakıldığımız bu davaya bir bütün olarak bakıldığında, sivil ve asker, sorumluluk taşıyan ve vicdan sahibi olan herkesin de kendilerinden beklenildiği gibi dürüstçe davranacaklarına inanıyorum. Genelkurmay Başkanlığı, devletin en önemli makamlarından biridir ve bu nedenle, Anayasa’nın 148. maddesi bu makama da özel bir statü tanımıştır. Türkiye’deki birçok değerli ve saygın hukukçunun tereddütsüz belirttiği şekilde, eğer şahsımla ilgili bir yargılama olacak ise, bu yargılama yerinin Yüce Divan olduğu açıktır. Bütün bu nedenlerle, huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı işgal etmiş olduğum makama ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı çok ağır haksızlık olarak görüyorum." ifadelerine yer verdi. MAHKEME BAŞKANINDAN İZLEYİCİLERE: BURASI SEMİNER SALONU DEĞİL Bu arada, Başbuğ'un konuşmasının sonunda izleyici bölümünden alkış sesleri yükseldi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, izleyicileri, "Burası seminer salonu değil." diyerek uyardı. Özese, daha sonra da savunmanın tamamlandığını söyleyerek Başbuğ'un soruşturma aşamasında verdiği ifadelerinin okunmasına geçileceğini söyledi.
Bunun üzerine Başbuğ, yaptığı konuşmanın savunma olmadığını belirterek, "Ben savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Ben sadece bu konuşmamla Anayasa'nın 148. maddesi gereği mahkemenin beni yargılamaya görevli olmadığını açıklamak istedim. Bu konuşmayı, bir savunma olarak değil, yasal haklarıma dayanarak neden savunma yapmayacağımı açıkladığım bir konuşma olarak kabul edin." diye konuştu.
Başbuğ, konuşmasını, "Hizmetinde bulunmaktan her zaman şeref ve gurur duyduğum halkıma hiçbir endişe duymuyorum. Halkımız bir kutuplaşmaya ve bölünmeye sürüklenmektedir." sözleriyle tamamladı. Daha sonra da mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, sanık İlker Başbuğ'un soruşturma aşamasında verdiği ifadesini okumaya başladı.