Çetinsaya: Eğitim Fakültelerinde Kaliteye Odaklanmak Zorundayız
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, eğitimin niteliği ile ilgili sorunların ortada olduğunu kaydederek, 1990 ve 2000’li yıllardan farklı olarak bundan sonra eğitim fakültelerinde kaliteye odaklanmak zorunda olduklarını söyledi.
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, Eğitim Fakülteleri Dekanlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için eğitimin niteliğinin artırılması konusunda herkesin hemfikir olduğunu ifade etti.
Eğitim sisteminin niteliği ve kalitesinin geliştirilmesi için fiziki yapı ve teknolojik alt yapıya öncelik verildiğini belirten Çetinsaya, “Bu çalışmalar sonrasında okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okullaşma oranları oldukça artmıştır. Dahası artış eğilimi istikrarlı bir şekilde sürmekte. Son yıllarda derslik ve atanan öğretmen sayısının azalması sonucunda sınıf mevcutlarında azalma görülmüştür. Ayrıca okullarımızın alt yapısını güçlendirmeye dönük önemli iyileştirmeler yapıldı. Son olarak Fatih projesi, okullarımızın bilişim teknolojileri ile donatılması ve çocuklarımızın bu teknolojilerle erken yaştan tanışmaları açısından önemli yatırımlardır.” dedi.
Bu nicel iyileşmelerin yanı sıra ulusal sınavlar ve uluslar arası değerlendirmeler sonucunda Türkiye’deki eğitimin niteliği ile ilgili bazı sorunların ortaya konduğunu hatırlatan Çetinsaya, sözlerine şöyle devam etti: “Nicel iyileşmelerin öncelikli olarak kabul edildiği 1990 ve 2000’li yıllardan farklı olarak bundan sonra yapılması gereken çalışmalar kaliteye odaklanmak zorunda. Eğitimde kalitenin geliştirilmesini öncelik olarak kabul etmeliyiz. Eğitimde kaliteyi belirleyen en önemli unsur öğretmen niteliği. Öğretmen niteliği ise hem hizmet öncesi eğitim hem de hizmet içi eğitim ile oldukça ilişkilidir.”
“EĞİTİM FAKÜLTELERİNDEN KİTLE EĞİTİMİ YAPMALARI BEKLENDİ”
Eğitim fakültelerinin bugüne kadar öğretmen yetiştirme noktasında önemli hizmetler gerçekleştirdiğini dile getiren Çetinsaya, “Ancak kronik öğretmen açığı sorunu dolayısı ile eğitim fakültelerinden kitle eğitimi yapmaları ve çok fazla sayıda mezun vermeleri beklendi. Bundan dolayı eğitim fakülteleri daha çok hizmet öncesi eğitime odaklandı.” şeklinde konuştu.
Eğitim fakültelerinin misyonları ile ilgili kritik bir dönemeçten geçildiğini kaydeden Çetinsaya, şöyle devam etti: “İlk olarak sizlerden artık daha az sayıda ve daha nitelikli öğretmen adayları yetiştirmenizi bekliyoruz. Dolayısı ile hizmet öncesi eğitimin niteliğini artırmak yönünde bir beklenti oluşmaktadır. İkinci olarak YÖK ve MEB olarak birlikte çalışıyor, eğitim fakültesi kontenjanları üzerinde ayrıntılı analizler yapıyor, bunları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Üçüncü olarak eğitim fakültelerinin temel misyonu artık kitle eğitimi yoluyla öğretmen yetiştirmek olmaktan çıkmıştır. Yeni misyonlarımızdan biri eğitim fakültelerindeki öğretim elemanlarımızın eğitim süreçlerine daha çok araştırma ve geliştirme çalışmaları yoluyla da katkıda bulunmaları olmalıdır. Bu çerçevede eğitim yöntem ve tekniklerini iyileştirmeye yönelik olarak çalışmalar yapmamız beklenmektedir.”
STAJ UYGULAMALARI İSTENİLEN ÖLÇÜDE VERİMLİ DEĞİL
Eğitim fakültelerinin hizmet öncesi eğitim sürecinde okullarla daha fazla ilişki içine girmesi gerektiğini kaydeden Çetinsaya, “Staj uygulamaları istenilen ölçüde verimli değiller. Bundan dolayı hizmet öncesi eğitimdeki okul uygulamaları derslerinin iyileştirilmesi beklenmektedir. Son olarak şimdiye kadar daha çok fiili öğretmenlik öncesi eğitime odaklanan eğitim fakülteleri artık hizmet içi yani öğretmenlik dönemindeki süreçlere de odaklanmak zorundadır.” diye konuştu.
Öğretmenliğin sürekli bir hizmet içi eğitimi gerektirdiğini belirten Çetinsaya, “Bir başka ifade ile öğretmenler dünyadaki gelişmeler karşısında her geçen gün yeni beceriler geliştirmek zorundadır. Bu noktada eğitim fakültelerinin sürekli eğitim merkezi mantığı ile ve Milli Eğitim Bakanlığı ile organik bir ilişki kurarak hizmet için eğitim sunmaları oldukça önemlidir.” dedi.
Çetinsaya, eğitim fakültelerinin değişen dünya ve Türkiye şartlarına kendini adapte ederek, yeni misyonlarını netleştirmek zorunda olduğunu vurguladı .
Eğitim sisteminin niteliği ve kalitesinin geliştirilmesi için fiziki yapı ve teknolojik alt yapıya öncelik verildiğini belirten Çetinsaya, “Bu çalışmalar sonrasında okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okullaşma oranları oldukça artmıştır. Dahası artış eğilimi istikrarlı bir şekilde sürmekte. Son yıllarda derslik ve atanan öğretmen sayısının azalması sonucunda sınıf mevcutlarında azalma görülmüştür. Ayrıca okullarımızın alt yapısını güçlendirmeye dönük önemli iyileştirmeler yapıldı. Son olarak Fatih projesi, okullarımızın bilişim teknolojileri ile donatılması ve çocuklarımızın bu teknolojilerle erken yaştan tanışmaları açısından önemli yatırımlardır.” dedi.
Bu nicel iyileşmelerin yanı sıra ulusal sınavlar ve uluslar arası değerlendirmeler sonucunda Türkiye’deki eğitimin niteliği ile ilgili bazı sorunların ortaya konduğunu hatırlatan Çetinsaya, sözlerine şöyle devam etti: “Nicel iyileşmelerin öncelikli olarak kabul edildiği 1990 ve 2000’li yıllardan farklı olarak bundan sonra yapılması gereken çalışmalar kaliteye odaklanmak zorunda. Eğitimde kalitenin geliştirilmesini öncelik olarak kabul etmeliyiz. Eğitimde kaliteyi belirleyen en önemli unsur öğretmen niteliği. Öğretmen niteliği ise hem hizmet öncesi eğitim hem de hizmet içi eğitim ile oldukça ilişkilidir.”
“EĞİTİM FAKÜLTELERİNDEN KİTLE EĞİTİMİ YAPMALARI BEKLENDİ”
Eğitim fakültelerinin bugüne kadar öğretmen yetiştirme noktasında önemli hizmetler gerçekleştirdiğini dile getiren Çetinsaya, “Ancak kronik öğretmen açığı sorunu dolayısı ile eğitim fakültelerinden kitle eğitimi yapmaları ve çok fazla sayıda mezun vermeleri beklendi. Bundan dolayı eğitim fakülteleri daha çok hizmet öncesi eğitime odaklandı.” şeklinde konuştu.
Eğitim fakültelerinin misyonları ile ilgili kritik bir dönemeçten geçildiğini kaydeden Çetinsaya, şöyle devam etti: “İlk olarak sizlerden artık daha az sayıda ve daha nitelikli öğretmen adayları yetiştirmenizi bekliyoruz. Dolayısı ile hizmet öncesi eğitimin niteliğini artırmak yönünde bir beklenti oluşmaktadır. İkinci olarak YÖK ve MEB olarak birlikte çalışıyor, eğitim fakültesi kontenjanları üzerinde ayrıntılı analizler yapıyor, bunları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Üçüncü olarak eğitim fakültelerinin temel misyonu artık kitle eğitimi yoluyla öğretmen yetiştirmek olmaktan çıkmıştır. Yeni misyonlarımızdan biri eğitim fakültelerindeki öğretim elemanlarımızın eğitim süreçlerine daha çok araştırma ve geliştirme çalışmaları yoluyla da katkıda bulunmaları olmalıdır. Bu çerçevede eğitim yöntem ve tekniklerini iyileştirmeye yönelik olarak çalışmalar yapmamız beklenmektedir.”
STAJ UYGULAMALARI İSTENİLEN ÖLÇÜDE VERİMLİ DEĞİL
Eğitim fakültelerinin hizmet öncesi eğitim sürecinde okullarla daha fazla ilişki içine girmesi gerektiğini kaydeden Çetinsaya, “Staj uygulamaları istenilen ölçüde verimli değiller. Bundan dolayı hizmet öncesi eğitimdeki okul uygulamaları derslerinin iyileştirilmesi beklenmektedir. Son olarak şimdiye kadar daha çok fiili öğretmenlik öncesi eğitime odaklanan eğitim fakülteleri artık hizmet içi yani öğretmenlik dönemindeki süreçlere de odaklanmak zorundadır.” diye konuştu.
Öğretmenliğin sürekli bir hizmet içi eğitimi gerektirdiğini belirten Çetinsaya, “Bir başka ifade ile öğretmenler dünyadaki gelişmeler karşısında her geçen gün yeni beceriler geliştirmek zorundadır. Bu noktada eğitim fakültelerinin sürekli eğitim merkezi mantığı ile ve Milli Eğitim Bakanlığı ile organik bir ilişki kurarak hizmet için eğitim sunmaları oldukça önemlidir.” dedi.
Çetinsaya, eğitim fakültelerinin değişen dünya ve Türkiye şartlarına kendini adapte ederek, yeni misyonlarını netleştirmek zorunda olduğunu vurguladı .