Türk Sanayisine Sektörel Bakış Açıklaması
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Davut Kavranoğlu, ''2010-2011 yıllarında yüzde 9 civarında büyüme hızıyla dünya rekorları kırdık ve büyümemiz devam etmektedir'' dedi.
Kavranoğlu, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası salonunda düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, bugünün, herhangi bir yönden geçmişle kıyaslandığında ülkede çok güzel gelişmelerin kaydedildiğini belirterek, ekonomiden sanayileşmeye, dış politikadan demokratikleşmeye kadar her alanda önemli değişim ve ilerleme sürecinden geçildiğini kaydetti.
Birçok gelişmiş ekonominin büyüme rakamlarının Türkiye'nin çok gerisinde olduğuna vurgu yapan Kavranoğlu, şöyle konuştu:
''2010-2011 yıllarında yüzde 9 civarında büyüme hızıyla dünya rekorları kırdık ve büyümemiz devam etmektedir. Türkiye'nin yüzde 8,2 büyüdüğü üçüncü çeyrekte G-7 ülkeleri sadece 1,5, avro bölgesi yüzde 1,4 ve OECD ülkeleri ise yüzde 1,8 oranında büyümüştür. Türkiye'nin büyüme performansı reel sektör kaynaklı olması nedeniyle de ayrı bir değer taşımaktadır.
Mesela yıllık işsizlik rakamlarına baktığımızda, 2011 yılında işsizliğin bir önceki yıla göre 2,1 puan azaldığını görüyoruz. Böylece 2002'den bu tarafa en düşük yıllık işsizlik rakamlarına ulaşmış olduk. İş gücü arzı 1 milyondan fazla artmasına rağmen, işsizlik sayımızı 400 bin kadar azaltmış olmamız, ekonominin ve özellikle sanayinin gücünü göstermektedir.''
Dünyada yaşanan sıkıntılara rağmen Türkiye'nin bütçe dengelerinden taviz vermeksizin önemli büyüme oranlarına ulaştığının görüldüğünü anlatan Kavranoğlu, hükümet olarak makro ekonomik dengeleri bozmamaya da dikkat ederek büyümeye devam etme konusunda kararlı olduklarını söyledi.
Kavranoğlu, önümüzdeki günlerde yeni yatırım teşvik paketini açıklayacak ve uygulamaya koyacaklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Bu paketin en önemli özelliklerinden birisi de yüksek teknoloji ve stratejik yatırımlara ilk defa bir yatırım teşvik paketinde özel önem veriliyor ve Türkiye'nin neresinde olursa olsun, yüksek teknoloji yatırımlarını en geri kalmış bölgede yapılıyormuş gibi destekleyeceğiz. Cari açığı küçültmek amacıyla bu konuda önemli katkısı olacak yatırımları kuvvetli bir şekilde destekleyeceğiz.''
Kavranoğlu, bakanlığın adının değişmesindeki amacın sadece yeni bir isim almak değil, hükümetin, hedeflerini 2023 vizyonuyla ortaya koyduğu yeni dönemde bilim, teknoloji ve sanayiye nasıl bir perspektiften baktığını ortaya koyan bir yaklaşımı göstermek olduğunu söyledi.
Türkiye'nin 2023 yılı hedefinde, dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma düşüncesinin bulunduğunu vurgulayan Kavranoğlu, yıllık ihracatı 500 milyar dolara, kişi başına milli geliri de 25 bin dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti.
Kavranoğlu, hedefe ulaşmak için son 10 yılda yakalanan kalkınma temposunun, moral motivasyonun ve dünyayı imrendiren gidişatın muhafaza edilmesi ve daha da iyileştirilmesi gerektiğini bildirerek, bunun için ülkenin temel dinamiklerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki hükümetin son 10 yıldaki çalışmaları ile ülkeyi, 35 milyar dolar ihracat yapan bir noktadan 135 milyar dolar ihracat yapan bir noktaya getirdiğini ifade eden Kavranoğlu, şöyle devam etti:
''Geriye baktığımızda bu müthiş bir gelişme. Ama gelişmiş ülkelere baktığımızda daha gidecek çok yolumuzun olduğunu düşünüyoruz. Geçen yıl Almanya'nın yaptığı ihracat 1,5 trilyon dolardı. Bizim ise 2023 yılı hedefimiz Almanya'nın bugün bulunduğu noktanın üçte biri. Demek ki bizim 2023 yılı hedeflerimiz nihai hedefler değil. Hedefimiz Almanya ve daha yukarısında bir seviyeye gelmek olmalıdır. Biz 2023 yılı hedefine var olan ekonomik ve teknolojik altyapımızla varamayız. 500 milyar dolarlık ihracat hedefine bugün ihraç ettiğimiz mallardan 3 kat fazla ihraç ederek, 3 kat fazla limon, domates satarak varamayız. Bunun için bugün bu toplantıda yaptığımız gibi bütün paydaşlar ortak, iyi niyetli ve birbirimizin de iyi niyetinden şüphe etmeden hepimizin arzu ettiği kalkınmış Türkiye hedefine varmak için çalışmamız gerekir.''
Türkiye'nin sadece kendi halkı için değil, dünyada kalkınmakta olan ülkeler için de çok güzel bir örnek ve özenilen bir konumda olduğunu vurgulayan Kavranoğlu, ülkenin kayda değer petrol ve doğal kaynakları olmadan, insan potansiyelini harekete geçirerek bu ilerlemeyi sağladığını belirtti.
-Demir çelik sanayisi-
Kavranoğlu, demir çelik sanayisinin ulaştığı üretim büyüklüğüyle dünyanın en büyük 10'uncu, Avrupa Birliği'nin ise ikinci demir çelik sanayisi olduğuna işaret ederek, konuşmasında şunlara yer verdi:
''Demir çelik sanayimiz, özellikle son 10 yılda büyük başarılara imza atmış, üretimini iki kattan fazla artırmış ve 2011 yılında 34 milyon tonun üzerinde üretim gerçekleştirmiştir. İhracatçı sektörlerimizin de başında gelen demir çelik sanayimiz, otomotiv, tekstil-hazır giyim sektöründen sonra üçüncü büyük ihracat kalemimiz durumundadır. 2011 yılında, sektör 15 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirmiş ve ekonomimiz için ne derece önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir. Tüm bu olumlu gelişmelere dikkat çekerken sektörle ilgili geliştirmemiz gereken ciddi hususlar olduğunu da göz önünde tutmamız gerekmektedir.''
Kavranoğlu, bugün ekonominin en önemli sorununun 'cari açık' olduğu düşünüldüğünde bu manzaranın değiştirilmesi gerektiğinin altını çizerek, ''Bizim her zaman vurguladığımız bir husus var. 500 milyar dolar ihracat yaparken 750 milyar dolar ithalat yaparsanız, ihracatı yükseltik diye sevinmek abesle iştigal olur. Bu nedenle bütün sektörlerde üzerinde titizlikle durmamız gereken iki konu var. Birincisi üretimde yerli girdi oranınını artırmak, ikincisi ise daha yüksek katma değerli ve ileri teknolojili üretim yapmaktır'' diye konuştu.
Ekip ruhunu yaygınlaştırmak amacıyla ilk defa bilim teknoloji diplomasisini başlatacaklarını ve bu kapsamda dünyanın önde gelen ülkelerinde ''Bilim Elçilikleri'' açacaklarını anlatan Kavranoğlu, bu elçilikleri açmaya ilk olarak Boston, San Francisco, Almanya ve Tokyo ile başlayacaklarını sözlerine ekledi.
-SEDEFED Başkanı Erk-
Sektörel Dernekler Federasyonu Başkanı Timur Erk de TÜSİAD ile hazırladıkları Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış Raporunun, Türkiye Sanayi Strateji Belgesine kaynaklık eden önemli bir çalışma olduğunu söyledi.
Erk, SEDEFED'in ana faaliyetlerinden birinin de hükümetin oluşturduğu makro politikalara ve sanayi politikalarına özel sektör olarak gereken bilgi desteğini sağlamak olduğunu belirterek, bu kapsamada gelecek dönemde TÜSİAD ile olan işbirliğinin gelişeceğine ve sanayi politikalarına rehberlik etmek adına yeni bir yapı hazırlığı içinde bulunduklarını bildirdi.
SEDEFED olarak rekabet gücünün önemine inandıklarını vurgulayan Erk, şöyle konuştu:
''Sanayi politikalarını dikkate alırken dikkat çekmemiz gereken temel alanın rekabet gücü olduğunu düşünüyoruz. Başta AB olmak üzere küresel anlamda etkileri halen devam eden ekonomik krizin temel sebebinin 'Sürdürülebilir rekabet gücü eksikliği' olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Bu anlamda gerek ulusal ve yerel gerekse sektörel ve firma bazında politika ve stratejiler ortaya konurken rekabet gücünün ölçülmesi ve içerdiği tüm sektörleri yatay kesen bileşenlerin ön plana çıkarılması gerekiyor.''
Erk, Türk demir çelik sektörünün, her yıl dünyanın 160'tan fazla ülkesine ihracat yapan ve dünyanın en büyük inşaat demiri ihracatçısı olduğuna dikkati çekerek, ''Türk demir çelik sektörü, iç ve dış piyasalarda keskin bir rekabet ortamında piyasadan ciddi bir pay alarak gösterdiği başarı ile bir model olma niteliği de taşıyor'' diye konuştu.
Demir çelik sektörünün bir diğer öneminin ise diğer sektörlerle olan yakın ilişkisi sayesinde yarattığı sürekleyici etki olduğunu anlatan Erk, demir çelik sektörünün inşaat, beyaz eşya, otomotiv, tersanecilik gibi temel sanayi dallarında değer zincirinin en önemli halkalarından birisi olduğunu bunun sonucunda da demir çelikteki değişimlerin ekonominin tümünde karşılığını bulduğunu sözlerine ekledi.
-DÇÜD Yönetim Kurulu Üyesi ve ÇİB Başkanı Ekinci-
Demir Çelik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Kemal Ekinci ise İskenderun bölgesinin, gerçekleştirilen son yatırımlarla Türkiye'nin en büyük sıvı çelik üretim merkezi haline geldiğine işaret ederek, bölgedeki ham çelik üretim kapasitesinin bu yıl itibarıyla 16,4 milyon ton seviyesine ulaştığını söyledi.
İskenderun bölgesinin ulaştığı çelik üretim kapasitesinin, ülkedeki toplam kapasitenin yüzde 33'ünü oluşturduğunu anlatan Ekinci, ''Son yıllarda demir çelik ürünleri yatırımı alanında hızlı bir atılım gerçekleştiren bölge, geçen yıl yüzde 29'luk artışla 10,5 milyon ton ham çelik üretimi yapmıştır'' dedi.
Ekinci, son dönemlerde devreye giren kapasitelerin deneme üretimlerini tamamlamalarıyla 2012 yılında bölgenin çelik üretiminin 13 milyon ton seviyesine ulaşacağının tahmin edildiğini kaydetti.
Konferans açış konuşmalarının ardından ''Demir Çelik Strateji Belgesi ve Sektörel Yansımaları'' ve ''Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış: Demir Çelik Sektörü'' konulu oturumlarla devam etti.
Konferansa İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su ile oda başkanları, kentteki sanayici ve işadamları katıldı.
Birçok gelişmiş ekonominin büyüme rakamlarının Türkiye'nin çok gerisinde olduğuna vurgu yapan Kavranoğlu, şöyle konuştu:
''2010-2011 yıllarında yüzde 9 civarında büyüme hızıyla dünya rekorları kırdık ve büyümemiz devam etmektedir. Türkiye'nin yüzde 8,2 büyüdüğü üçüncü çeyrekte G-7 ülkeleri sadece 1,5, avro bölgesi yüzde 1,4 ve OECD ülkeleri ise yüzde 1,8 oranında büyümüştür. Türkiye'nin büyüme performansı reel sektör kaynaklı olması nedeniyle de ayrı bir değer taşımaktadır.
Mesela yıllık işsizlik rakamlarına baktığımızda, 2011 yılında işsizliğin bir önceki yıla göre 2,1 puan azaldığını görüyoruz. Böylece 2002'den bu tarafa en düşük yıllık işsizlik rakamlarına ulaşmış olduk. İş gücü arzı 1 milyondan fazla artmasına rağmen, işsizlik sayımızı 400 bin kadar azaltmış olmamız, ekonominin ve özellikle sanayinin gücünü göstermektedir.''
Dünyada yaşanan sıkıntılara rağmen Türkiye'nin bütçe dengelerinden taviz vermeksizin önemli büyüme oranlarına ulaştığının görüldüğünü anlatan Kavranoğlu, hükümet olarak makro ekonomik dengeleri bozmamaya da dikkat ederek büyümeye devam etme konusunda kararlı olduklarını söyledi.
Kavranoğlu, önümüzdeki günlerde yeni yatırım teşvik paketini açıklayacak ve uygulamaya koyacaklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Bu paketin en önemli özelliklerinden birisi de yüksek teknoloji ve stratejik yatırımlara ilk defa bir yatırım teşvik paketinde özel önem veriliyor ve Türkiye'nin neresinde olursa olsun, yüksek teknoloji yatırımlarını en geri kalmış bölgede yapılıyormuş gibi destekleyeceğiz. Cari açığı küçültmek amacıyla bu konuda önemli katkısı olacak yatırımları kuvvetli bir şekilde destekleyeceğiz.''
Kavranoğlu, bakanlığın adının değişmesindeki amacın sadece yeni bir isim almak değil, hükümetin, hedeflerini 2023 vizyonuyla ortaya koyduğu yeni dönemde bilim, teknoloji ve sanayiye nasıl bir perspektiften baktığını ortaya koyan bir yaklaşımı göstermek olduğunu söyledi.
Türkiye'nin 2023 yılı hedefinde, dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma düşüncesinin bulunduğunu vurgulayan Kavranoğlu, yıllık ihracatı 500 milyar dolara, kişi başına milli geliri de 25 bin dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti.
Kavranoğlu, hedefe ulaşmak için son 10 yılda yakalanan kalkınma temposunun, moral motivasyonun ve dünyayı imrendiren gidişatın muhafaza edilmesi ve daha da iyileştirilmesi gerektiğini bildirerek, bunun için ülkenin temel dinamiklerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki hükümetin son 10 yıldaki çalışmaları ile ülkeyi, 35 milyar dolar ihracat yapan bir noktadan 135 milyar dolar ihracat yapan bir noktaya getirdiğini ifade eden Kavranoğlu, şöyle devam etti:
''Geriye baktığımızda bu müthiş bir gelişme. Ama gelişmiş ülkelere baktığımızda daha gidecek çok yolumuzun olduğunu düşünüyoruz. Geçen yıl Almanya'nın yaptığı ihracat 1,5 trilyon dolardı. Bizim ise 2023 yılı hedefimiz Almanya'nın bugün bulunduğu noktanın üçte biri. Demek ki bizim 2023 yılı hedeflerimiz nihai hedefler değil. Hedefimiz Almanya ve daha yukarısında bir seviyeye gelmek olmalıdır. Biz 2023 yılı hedefine var olan ekonomik ve teknolojik altyapımızla varamayız. 500 milyar dolarlık ihracat hedefine bugün ihraç ettiğimiz mallardan 3 kat fazla ihraç ederek, 3 kat fazla limon, domates satarak varamayız. Bunun için bugün bu toplantıda yaptığımız gibi bütün paydaşlar ortak, iyi niyetli ve birbirimizin de iyi niyetinden şüphe etmeden hepimizin arzu ettiği kalkınmış Türkiye hedefine varmak için çalışmamız gerekir.''
Türkiye'nin sadece kendi halkı için değil, dünyada kalkınmakta olan ülkeler için de çok güzel bir örnek ve özenilen bir konumda olduğunu vurgulayan Kavranoğlu, ülkenin kayda değer petrol ve doğal kaynakları olmadan, insan potansiyelini harekete geçirerek bu ilerlemeyi sağladığını belirtti.
-Demir çelik sanayisi-
Kavranoğlu, demir çelik sanayisinin ulaştığı üretim büyüklüğüyle dünyanın en büyük 10'uncu, Avrupa Birliği'nin ise ikinci demir çelik sanayisi olduğuna işaret ederek, konuşmasında şunlara yer verdi:
''Demir çelik sanayimiz, özellikle son 10 yılda büyük başarılara imza atmış, üretimini iki kattan fazla artırmış ve 2011 yılında 34 milyon tonun üzerinde üretim gerçekleştirmiştir. İhracatçı sektörlerimizin de başında gelen demir çelik sanayimiz, otomotiv, tekstil-hazır giyim sektöründen sonra üçüncü büyük ihracat kalemimiz durumundadır. 2011 yılında, sektör 15 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirmiş ve ekonomimiz için ne derece önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir. Tüm bu olumlu gelişmelere dikkat çekerken sektörle ilgili geliştirmemiz gereken ciddi hususlar olduğunu da göz önünde tutmamız gerekmektedir.''
Kavranoğlu, bugün ekonominin en önemli sorununun 'cari açık' olduğu düşünüldüğünde bu manzaranın değiştirilmesi gerektiğinin altını çizerek, ''Bizim her zaman vurguladığımız bir husus var. 500 milyar dolar ihracat yaparken 750 milyar dolar ithalat yaparsanız, ihracatı yükseltik diye sevinmek abesle iştigal olur. Bu nedenle bütün sektörlerde üzerinde titizlikle durmamız gereken iki konu var. Birincisi üretimde yerli girdi oranınını artırmak, ikincisi ise daha yüksek katma değerli ve ileri teknolojili üretim yapmaktır'' diye konuştu.
Ekip ruhunu yaygınlaştırmak amacıyla ilk defa bilim teknoloji diplomasisini başlatacaklarını ve bu kapsamda dünyanın önde gelen ülkelerinde ''Bilim Elçilikleri'' açacaklarını anlatan Kavranoğlu, bu elçilikleri açmaya ilk olarak Boston, San Francisco, Almanya ve Tokyo ile başlayacaklarını sözlerine ekledi.
-SEDEFED Başkanı Erk-
Sektörel Dernekler Federasyonu Başkanı Timur Erk de TÜSİAD ile hazırladıkları Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış Raporunun, Türkiye Sanayi Strateji Belgesine kaynaklık eden önemli bir çalışma olduğunu söyledi.
Erk, SEDEFED'in ana faaliyetlerinden birinin de hükümetin oluşturduğu makro politikalara ve sanayi politikalarına özel sektör olarak gereken bilgi desteğini sağlamak olduğunu belirterek, bu kapsamada gelecek dönemde TÜSİAD ile olan işbirliğinin gelişeceğine ve sanayi politikalarına rehberlik etmek adına yeni bir yapı hazırlığı içinde bulunduklarını bildirdi.
SEDEFED olarak rekabet gücünün önemine inandıklarını vurgulayan Erk, şöyle konuştu:
''Sanayi politikalarını dikkate alırken dikkat çekmemiz gereken temel alanın rekabet gücü olduğunu düşünüyoruz. Başta AB olmak üzere küresel anlamda etkileri halen devam eden ekonomik krizin temel sebebinin 'Sürdürülebilir rekabet gücü eksikliği' olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Bu anlamda gerek ulusal ve yerel gerekse sektörel ve firma bazında politika ve stratejiler ortaya konurken rekabet gücünün ölçülmesi ve içerdiği tüm sektörleri yatay kesen bileşenlerin ön plana çıkarılması gerekiyor.''
Erk, Türk demir çelik sektörünün, her yıl dünyanın 160'tan fazla ülkesine ihracat yapan ve dünyanın en büyük inşaat demiri ihracatçısı olduğuna dikkati çekerek, ''Türk demir çelik sektörü, iç ve dış piyasalarda keskin bir rekabet ortamında piyasadan ciddi bir pay alarak gösterdiği başarı ile bir model olma niteliği de taşıyor'' diye konuştu.
Demir çelik sektörünün bir diğer öneminin ise diğer sektörlerle olan yakın ilişkisi sayesinde yarattığı sürekleyici etki olduğunu anlatan Erk, demir çelik sektörünün inşaat, beyaz eşya, otomotiv, tersanecilik gibi temel sanayi dallarında değer zincirinin en önemli halkalarından birisi olduğunu bunun sonucunda da demir çelikteki değişimlerin ekonominin tümünde karşılığını bulduğunu sözlerine ekledi.
-DÇÜD Yönetim Kurulu Üyesi ve ÇİB Başkanı Ekinci-
Demir Çelik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Kemal Ekinci ise İskenderun bölgesinin, gerçekleştirilen son yatırımlarla Türkiye'nin en büyük sıvı çelik üretim merkezi haline geldiğine işaret ederek, bölgedeki ham çelik üretim kapasitesinin bu yıl itibarıyla 16,4 milyon ton seviyesine ulaştığını söyledi.
İskenderun bölgesinin ulaştığı çelik üretim kapasitesinin, ülkedeki toplam kapasitenin yüzde 33'ünü oluşturduğunu anlatan Ekinci, ''Son yıllarda demir çelik ürünleri yatırımı alanında hızlı bir atılım gerçekleştiren bölge, geçen yıl yüzde 29'luk artışla 10,5 milyon ton ham çelik üretimi yapmıştır'' dedi.
Ekinci, son dönemlerde devreye giren kapasitelerin deneme üretimlerini tamamlamalarıyla 2012 yılında bölgenin çelik üretiminin 13 milyon ton seviyesine ulaşacağının tahmin edildiğini kaydetti.
Konferans açış konuşmalarının ardından ''Demir Çelik Strateji Belgesi ve Sektörel Yansımaları'' ve ''Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış: Demir Çelik Sektörü'' konulu oturumlarla devam etti.
Konferansa İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su ile oda başkanları, kentteki sanayici ve işadamları katıldı.