Bakan Ali Babacan: Asya’dan Korkmak Yerine Avrupa’yı Korkutalım
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, iş adamlarına, 'Asya’dan korkmak yerine, Avrupa’yı korkutalım' çağrısı yaptı.
Ekonomi Zirvesi 'ne katılmak üzere Bursa 'ya gelen Bakan Ali Babacan, Bursa Girişimci İşadamları Derneği (BUGİAD) üyeleri ile bir araya geldi. Almira Hotel 'de gerçekleştirilen 'Dünya ve Türkiye Ekonomisi'nde Son Durum: Riskler ve Fırsatlar' başlıklı konferansa Vali Şahabettin Harput, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, milletvekilleri, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve BTSO Meclis Başkanı İlhan Parseker ve iş adamları katıldı.
Toplantıda konuşan Bakan Ali Babacan, Bursa 'nın çok önemli bir şehir olduğunu dile getirdi. Şehrin ekonomik gelişimi ile bir dünya ve Avrupa şehri olduğunu kaydeden Babacan, Türkiye 'nin geçen yıl 11.7 milyar dolar ihracat yaptığını hatırlattı. Babacan, en çok ihracat yapan 500 firma içinde 28 Bursalı firma bulunduğunu vurguladı. Otomotivin Bursa için öncü bir sektör haline geldiğini belirten Babacan, sektörün yüzde 70 'inin burada olduğunu, tekstilin de hala çok önemli bir sektör olduğunu ifade etti.
Yarın Bursa 'da Uludağ Ekonomi Zirvesi gerçekleştirileceğini ifade eden Babacan, “Bizim Davos 'tan ne eksiğimiz var, gerçekten de öyle. Tabiatsa tabiat, ekonomiyse ekonomi. Geriye kalan iyi bir organizasyon. İnşallah yarınki bir ilk olur ama gönülden arzu ederim ki geleneksel hal kazanır ve uluslararası genişleyerek devam eder. Bursa 'nın güzelliklerini tanıtmak ve Uludağ, ekonomi için de çok iyi bir fırsat olacaktır.”
Türkiye'nin, son 9,5 yılda önemli bir dönüşüm süreci yaşadığına vurgu yapan Babacan, şöyle devam etti: “Uzun süredir Türkiye 'ye gelmeyen yabancı konuklardan duyduğumuz şu, Türkiye bambaşka ülke olmuş. Türkiye ayrı bir ülke ' diyor herkes. Bunda iş adamlarımızın çok büyük katkısı var. Bizler de hükümet olarak yaptığımız en önemli katkı, belki güven ortamını sağlamlaştırmak. İş dünyası için en önemli konu bu. Güven, istikrar, öngörülebilirlik, süreklilik arz eden politikalar. Bugün öyle bir noktaya geldik ki ABD 'ye bakıyoruz, Avrupa 'ya bakıyoruz. Bunca zenginliğe rağmen, güce rağmen öngörülebilirlik getiremedikleri için güven ortamı getiremedikleri için büyük sıkıtılar yaşıyorlar.”
ABD 'nin 2012 bütçesinin henüz belli olmadığına işaret eden Bakan babacan, “Bugün bakıyoruz Avrupa 'da pek çok ülkede ciddi bir siyasi liderlik sorunu var. Siyasi karar alma mekanizmaları çalışmıyor. Bir zamanların istikrar birliği olarak görülen Avrupa Birliği, bugün ülkelerinin tek tek sorun yaşadığı bir yer. Pek çok ülkede ciddi bir devlet adamı eksikliği görüyoruz. Ülkesinin geleceğini düşünen, uzun vadeli bir perspektifle düşünen, kendi siyasi yarını için değil, ülkesinin ve Avrupa 'nın çıkarlarını düşünen siyaset adamı çok çok azaldı Avrupa 'da. İşte bu ayrı bir kaybımız. Bugün Avrupalı iş adamaları ile konuştuğumuzda çok şikayet ediyorlar. Diyorlar ki bize bakıyoruz sonra Türkiye 'ye bakıyoruz. Burada özel sektör için çabalayan, istikrar için politikalar üreten devlet adamları var iken, bizim oralarda göremiyoruz diyorlar.” ifadesini kullandı.
“OH OLSUN DİYEMEYİZ”
Avrupa 'da bir iş dünyasının en önemli örgütünün başkanıyla geçtiğimiz günlerde yaptığı görüşme hakkında bilgi veren Bakan Ali Babacan, şöyle devam etti: “Yanıma geldi, dedi ki bizim için bir şey yapabilir misiniz? Bizim yöneticilerimizle konuşsanız, Türkiye 'de neler yaptığınızı, konulara nasıl yaklaştığınızı anlatsanız. Gerçekten öğrenmeleri gereken çok şeyler görüyoruz sizde '. Yanıbaşımızdaki ülkelerde işler bu noktaya geldiyse ihracatımızın yüzde 45 'ini yaptığımız, finans kanalları ile ilişkilerimiz olan Avrupa 'nın geleceği bizim açımızdan da çok çok önemli. Ne halleri varsa görsünler, bizi uğraştırdılar, üye yapmadılar, oh olsun gibi bir tavra asla girmememiz lazım. Gerçekten bizim bütün uluslararası toplantılarımızda, AB ekonomisinin ve AB istikrarının daha iyiye gitmesi için hep görüşlerimizi arz ediyoruz. AB 'nin yakaladığı demokratik standartlar bizim için hala çok önemli. Bizim inatla üyelik konusundaki ısrarımız Türkiye 'nin yüksek standartlarda demokrasiye ulaşması için bu süreç hala çok önemli. Ancak reformlarla istikrarın el ele gitmesi gerekiyor. Bu ikisinden birinde herhangi bir zaafiyet başarısızlık getiriyor.”
AB ülkelerinin, ekonomi konusunda gerekli adımları atmadığını savunan Ali Babacan, “Bir miras yedi anlayışında biz istediğimiz kadar borçlanırız bize bir şey olmaz. Gelir gider, kar zarar, borç dengelerde zaafiyet başlarsa sadece sözle gelen itibar bir süre sonra sona erer. Şu an AB 'de yaşanan böyle. Birden ciddi bir güven ve itibar kaybı piyasalarda başladı. Bugün bakıyoruz AB 'nin ortalamasında borç stoku milli gelirin yüzde 90 'ı. Bütçe açığı pek çok ülkede yüzde 8-9. Bütçe açığının yüzde 3 'e indirilmesi hedefleniyor. Biz geçen yıl bütçe açığını yüzde 1.4 ile kapattık. Borç stokunu geçen yıl yüzde 30 ile kapatmış olacağız.” ifadelerini kullandı.
Avrupa 'daki pek çok bankanın sıkıntı yaşadığına vurgu yapan Babacan, “Bankacılık sektörünün sağlamlığı ile alakalı mukayeseler yaptığımızda tablo son derece farklılaştı artık. Avrupa 'da pek çok banka sıkıntı yaşarken Türkiye 'de bankaların mali yapısı sağlam. Türkiye 'de hiç bir bankaya biz tek kuruş destek vermek zorunda kalmadık. Çünkü bizim yaptığımız bankacılık reformu sayesinde bankaların krize rağmen problemi yok. Avrupalı ve ABD 'li bankalar kendi ülkelerinde sıkıntı yaşarken Türkiye 'deki şubeleri sapa sağlam ortada kaldı. Çünkü Türkiye 'de bizim kurallarımıza uyuyorlar ve bu kurallar çok katı kurallar. Finans sektörü sıkıntıya girdiği anda reel sektörün iş yapması mümkün değildir. Hemen zincirleme bir sorun yaşar.” şeklinde konuştu.
YENİ ANAYASA
Ekonomi ile siyasetin el ele özellikle reform alanında paralel yürümesinin son derece önemli olduğunu anlatan Babacan, “Biz gerçekten önemli adımlar attık, demokrasimizi basamak basamak yükselttik. Temel hak ve özgürlükler alanında güzel çalışmalar yaptık. Ancak bu attığımız adımların konsolide edilmesi için bir gün gelip de bu süreci birilerinin tersine çevirmemesi için yeni bir anayasa çok önemli. Bugünün şartalarına uygun, derli toplu, geleceğin Türkiyesini hazırlayan bir yeni anayasa. Biz oyların neredeyse yarısını alsak da şunda anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğumuz yok. Yeni bir anayasa olacaksa bunun farklı siyasi partilerle bir mutabakat içinde hazırlanıp yasalaşması gerekiyor. Bunun için bir uzlaşma komisyonu kuruldu. Koltuk sayısına bakmadan her partinin eşit sayıda üye verdiği ki bu bizim uzlaşma anlayışımız açısından da önemlidir, yeter ki uzlaşma olsun, bir ilerleme sağlayalım diye. Bu çalışmalar devam ediyor. Gönülden arzumuz, bu çalışmaların en kısa zamanda sona ermesi ve Türkiye 'nin hak ettiği anayasaya kavuşması.” diye konuştu.
YENİ EĞİTİM SİSTEMİ
Anayasaların kendi başına bütün sorunları çözmesinin mümkün olmadığını, hukuk sisteminin zeminini, temelini oluşturduğunu kaydeden Babacan, şunları söyledi: “Bunun hemen yanında bir yargı reformu çok önemli. Hızlı karar verebilen ve herkesin 'ben Türk yargısına güveniyorum ' diyebileceği bir sistem gerçekten arzu ediyoruz. Bu konudaki çabalarımız devam edecek. Önümüzdeki dönemde teşvik sistemi, iş gücü piyasası, İstanbul 'un finans merkezi olması ile ilgili atacağımız adımlar var. Ama ekonomi için son derece önemli bir konu var, o da eğitim konusu. Bizim eğitim seviyemiz 6,5. Yani altıyı bitirmiş ama 7 'ye geçememiş bir eğitim seviyemiz var. Yani eski tabirle 7 'den terk. Bu eğitim seviyesi ile ne dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olmamız ne de hedeflediğimiz 25 milyar dolarlık ihracat mümkün. Şu an Milli Eğitim Bakanlığı 'nın yaptığı reformun temelinde de bu var. Çocuklarımızın, daha uzun yıllarını okullarında geçirmesi gerekiyor. Bunun içindir ki zorunlu eğitimi 12 yıla çıkartıyoruz. Eğitim sisteminde belli esnekliklerin de olması gerekiyor. Her 4 yılda bir alternatifler oluşturup, seçeneklerden yola çıkarak adım adım devam etmesi gerekiyor. Dünyada şartlar çok çabuk değişiyor. Bugün için önemli saydığımız bir meslek 10 yıl sonra geçerliliğini yitiriyor. Biz eğitim sistemimize yaşam boyu eğitim kavramını da getirmek istiyoruz. Mesleki eğitim son derece önemli. Onun için ciddi kaynak ayırmaya başladık bu işlere, ciddi çabalarımız var. Aksi halde tek bir mesleğe bağlı kalan vatandaşlarımız o meslek bittiğinde orada kalabiliyor. Gelişmiş ekonomilere baktığımızda hayatın belli dönemlerinde meslek değiştirme opsiyonu hep açık oluyor. Biz bunu da eğitim sistemine yerleştirmemiz gerekiyor.”
Ayrıca, 2011 yılında başlatılan Fatih Projesi için yaklaşık 7-8 milyar dolarlık kaynak ayrıldığı bilgisini veren Bakan Babacan, şunları kaydetti: “Dünyada hiç bir ülkede bu boyutta bir proje yok. Bu teknolojinin her bir sınıfa, öğrencinin çantasına girmesi, eğitimde verimliliği artıracak diye düşünüyoruz. Ama istediğiniz kadar güzel okullar, sınıflar, tabletler yapın ama eğitim denince iş dönüyor öğretmene geliyor. İyi eğitim ancak iyi öğretmenle olur, teknoloji olsun olmasın. Öğretmen faktörü son derece önemli ve Milli Eğitim Bakanlığı şu anda hem öğretmen seçiminde hem kariyer konusunda bir çalışma içinde. Nasıl iş hayatında bir yarışma oluyorsa, daha iyisini verecek bir kariyer planlaması, bir seçme gerekecek. 2023 hedefine baktığınızda en kritik konu bu var önümüzde. Öbür tarafta ne yaparsanız yapın, eğer insan kaynağınızı bir yere getirmezseniz, ekonomik başarıları gerçekleştiremeyeceğiz.”
Dünyada şartları, tablo ve dengelerin hızla değiştiğini anlatan Ali Babacan, şu bilgileri verdi: “Bizim Çin 'den, Hindistan 'dan, Asya 'dan belki bir rekabet şikayetimiz var. Ucuz iş gücü ile bizim piyasamıza geriyorlar, bazı sektörlerimizi sıkıntıya sokuyorlar. Peki Türkiye ne yapmalı. Bunca ülkede gelir dağılımı hızla bozulurken, Türkiye 'de tam tersi zengin ile fakir arasındaki uçurum azalıyor. Yoksulluk hızlı bir şekilde azalıyor çok şükür. Bugün ekonomik başarısı ile anılan ülkeler şöyle bir bakın, hepsinde çok ciddi yoksulluk sorunu var. Zenginlik çoğalıyor ama yoksulluk bir o kadar var. Ülkemizde ucuz iş gücü ile rekabet edelim dediğimizde, sadece iş gücü ucuz olduğu için iş yapan sektörler gelecek için ciddi bir vizyon değişikliği yapması gerekir.”
'ASYA 'DAN KORKMAK YERİNE, AVRUPA 'YI KORKUTALIM '
Sadece iş gücü ucuz olduğu için iş yapabilen firmaların mutlaka gelecek için stratejik değişiklik yapması gerektiğini dile getiren Babacan, şöyle konuştu: “2023 çok uzak değil. Sayılı gün çabuk geçiyor. Şu an ile 2023 yılının asgari ücreti ile hangi ülkelerde nasıl yarışacağız. Bu hesapları yaptığımızda Asya 'dan gelecek rekabetlerden şikayet etmek, korkmak yerine Asya 'dan korkacağımıza İtalya, Fransa 'nın bizden kokmasını sağlayacak stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Hele hele iyi yetişmiş insan gücü de olursa. İtalyan sanayisinin yapıp da bizim yapmadığımız ne var? Alman sanayisine bakın. Bazı ürünlerde kapasite ve kalite sorunu olabilir. Biraz destekle bunlar da düzelir. Türkiye 'nin geleceği ucuz iş gücü ile Asya rekabeti değil, kaliteli iş gücü ile Avrupa ile yarışmaktır. Biz daha çok çalışacağız. Onlar eski birikimlerden yesinler. Artık yönümüz Avrupa. İş dünyamızın da korkmadan o yöne bakması ve Türk iş dünyasının Avrupa için daha da ciddi bir rakip haline gelmesi gerekecek. Ve ekmek de o taraftar olacak o dönemde. Türkiye 'nin gerçekten çok önemli bir potansiyeli var. Çok önemli sahip olduğu değerler var. Çok geniş bir coğrafya ile potansiyelimiz var. İş adamlarımız hangi ülkeye gitse rahat iş yapıyor. Uyum sorunu yaşamıyoruz. Gittikçe dışa açık bir iş dünyası, dışa açık bir toplum haline geliyoruz. Bakıyoruz uluslararası kuruluşlar daha fazla Türkiye 'de ofis açıyorlar. 2010 'daki, 2011 'deki yüksek büyümelerde devlet harcamalarının hiçbir katkısı yoktur. Büyüme sadece özel sektörün katkısı ile olmuştur.”
ALİ FUAT ER: YENİ BİR ANAYASA İSTİYORUZ
BUGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Er ise iş dünyası olarak yeni anayasa beklentisi içerisinde olduklarını dile getirdi. Er, şunları söyledi: “Cumhuriyet tarihinin en istikrarlı, en uzun ömürlü ve en başarılı bu 10 yılında yaptığınız bütün çalışmalara taç olacak bir beklentimiz var sizlerden. Atılan bütün adımları daha da anlamlı kılacak, yapılan bütün çalışmaları kalıcı kılacak ve demokrasi kültürünün yerleşmesinde ve ekonomik istikrarın devam etmesinde anahtar rolü oynayacak bir çalışma bekliyoruz sizlerden. İş dünyası olarak şirketlerimizin kurumsallaşmasına çalıştığımız gibi ülkemizde atılan demokratikleşme adımlarının da kurumsallaşmasını istiyoruz. Sizden yeni bir anayasa istiyor ve bekliyoruz.”
Programın ardından, Bursa Valiliği ile Almira Otel arasında gerçekleştirilen jeotermal anlaşması gereği, termal suyun kullanıma açılışı töreni gerçekleştirildi.
Toplantıda konuşan Bakan Ali Babacan, Bursa 'nın çok önemli bir şehir olduğunu dile getirdi. Şehrin ekonomik gelişimi ile bir dünya ve Avrupa şehri olduğunu kaydeden Babacan, Türkiye 'nin geçen yıl 11.7 milyar dolar ihracat yaptığını hatırlattı. Babacan, en çok ihracat yapan 500 firma içinde 28 Bursalı firma bulunduğunu vurguladı. Otomotivin Bursa için öncü bir sektör haline geldiğini belirten Babacan, sektörün yüzde 70 'inin burada olduğunu, tekstilin de hala çok önemli bir sektör olduğunu ifade etti.
Yarın Bursa 'da Uludağ Ekonomi Zirvesi gerçekleştirileceğini ifade eden Babacan, “Bizim Davos 'tan ne eksiğimiz var, gerçekten de öyle. Tabiatsa tabiat, ekonomiyse ekonomi. Geriye kalan iyi bir organizasyon. İnşallah yarınki bir ilk olur ama gönülden arzu ederim ki geleneksel hal kazanır ve uluslararası genişleyerek devam eder. Bursa 'nın güzelliklerini tanıtmak ve Uludağ, ekonomi için de çok iyi bir fırsat olacaktır.”
Türkiye'nin, son 9,5 yılda önemli bir dönüşüm süreci yaşadığına vurgu yapan Babacan, şöyle devam etti: “Uzun süredir Türkiye 'ye gelmeyen yabancı konuklardan duyduğumuz şu, Türkiye bambaşka ülke olmuş. Türkiye ayrı bir ülke ' diyor herkes. Bunda iş adamlarımızın çok büyük katkısı var. Bizler de hükümet olarak yaptığımız en önemli katkı, belki güven ortamını sağlamlaştırmak. İş dünyası için en önemli konu bu. Güven, istikrar, öngörülebilirlik, süreklilik arz eden politikalar. Bugün öyle bir noktaya geldik ki ABD 'ye bakıyoruz, Avrupa 'ya bakıyoruz. Bunca zenginliğe rağmen, güce rağmen öngörülebilirlik getiremedikleri için güven ortamı getiremedikleri için büyük sıkıtılar yaşıyorlar.”
ABD 'nin 2012 bütçesinin henüz belli olmadığına işaret eden Bakan babacan, “Bugün bakıyoruz Avrupa 'da pek çok ülkede ciddi bir siyasi liderlik sorunu var. Siyasi karar alma mekanizmaları çalışmıyor. Bir zamanların istikrar birliği olarak görülen Avrupa Birliği, bugün ülkelerinin tek tek sorun yaşadığı bir yer. Pek çok ülkede ciddi bir devlet adamı eksikliği görüyoruz. Ülkesinin geleceğini düşünen, uzun vadeli bir perspektifle düşünen, kendi siyasi yarını için değil, ülkesinin ve Avrupa 'nın çıkarlarını düşünen siyaset adamı çok çok azaldı Avrupa 'da. İşte bu ayrı bir kaybımız. Bugün Avrupalı iş adamaları ile konuştuğumuzda çok şikayet ediyorlar. Diyorlar ki bize bakıyoruz sonra Türkiye 'ye bakıyoruz. Burada özel sektör için çabalayan, istikrar için politikalar üreten devlet adamları var iken, bizim oralarda göremiyoruz diyorlar.” ifadesini kullandı.
“OH OLSUN DİYEMEYİZ”
Avrupa 'da bir iş dünyasının en önemli örgütünün başkanıyla geçtiğimiz günlerde yaptığı görüşme hakkında bilgi veren Bakan Ali Babacan, şöyle devam etti: “Yanıma geldi, dedi ki bizim için bir şey yapabilir misiniz? Bizim yöneticilerimizle konuşsanız, Türkiye 'de neler yaptığınızı, konulara nasıl yaklaştığınızı anlatsanız. Gerçekten öğrenmeleri gereken çok şeyler görüyoruz sizde '. Yanıbaşımızdaki ülkelerde işler bu noktaya geldiyse ihracatımızın yüzde 45 'ini yaptığımız, finans kanalları ile ilişkilerimiz olan Avrupa 'nın geleceği bizim açımızdan da çok çok önemli. Ne halleri varsa görsünler, bizi uğraştırdılar, üye yapmadılar, oh olsun gibi bir tavra asla girmememiz lazım. Gerçekten bizim bütün uluslararası toplantılarımızda, AB ekonomisinin ve AB istikrarının daha iyiye gitmesi için hep görüşlerimizi arz ediyoruz. AB 'nin yakaladığı demokratik standartlar bizim için hala çok önemli. Bizim inatla üyelik konusundaki ısrarımız Türkiye 'nin yüksek standartlarda demokrasiye ulaşması için bu süreç hala çok önemli. Ancak reformlarla istikrarın el ele gitmesi gerekiyor. Bu ikisinden birinde herhangi bir zaafiyet başarısızlık getiriyor.”
AB ülkelerinin, ekonomi konusunda gerekli adımları atmadığını savunan Ali Babacan, “Bir miras yedi anlayışında biz istediğimiz kadar borçlanırız bize bir şey olmaz. Gelir gider, kar zarar, borç dengelerde zaafiyet başlarsa sadece sözle gelen itibar bir süre sonra sona erer. Şu an AB 'de yaşanan böyle. Birden ciddi bir güven ve itibar kaybı piyasalarda başladı. Bugün bakıyoruz AB 'nin ortalamasında borç stoku milli gelirin yüzde 90 'ı. Bütçe açığı pek çok ülkede yüzde 8-9. Bütçe açığının yüzde 3 'e indirilmesi hedefleniyor. Biz geçen yıl bütçe açığını yüzde 1.4 ile kapattık. Borç stokunu geçen yıl yüzde 30 ile kapatmış olacağız.” ifadelerini kullandı.
Avrupa 'daki pek çok bankanın sıkıntı yaşadığına vurgu yapan Babacan, “Bankacılık sektörünün sağlamlığı ile alakalı mukayeseler yaptığımızda tablo son derece farklılaştı artık. Avrupa 'da pek çok banka sıkıntı yaşarken Türkiye 'de bankaların mali yapısı sağlam. Türkiye 'de hiç bir bankaya biz tek kuruş destek vermek zorunda kalmadık. Çünkü bizim yaptığımız bankacılık reformu sayesinde bankaların krize rağmen problemi yok. Avrupalı ve ABD 'li bankalar kendi ülkelerinde sıkıntı yaşarken Türkiye 'deki şubeleri sapa sağlam ortada kaldı. Çünkü Türkiye 'de bizim kurallarımıza uyuyorlar ve bu kurallar çok katı kurallar. Finans sektörü sıkıntıya girdiği anda reel sektörün iş yapması mümkün değildir. Hemen zincirleme bir sorun yaşar.” şeklinde konuştu.
YENİ ANAYASA
Ekonomi ile siyasetin el ele özellikle reform alanında paralel yürümesinin son derece önemli olduğunu anlatan Babacan, “Biz gerçekten önemli adımlar attık, demokrasimizi basamak basamak yükselttik. Temel hak ve özgürlükler alanında güzel çalışmalar yaptık. Ancak bu attığımız adımların konsolide edilmesi için bir gün gelip de bu süreci birilerinin tersine çevirmemesi için yeni bir anayasa çok önemli. Bugünün şartalarına uygun, derli toplu, geleceğin Türkiyesini hazırlayan bir yeni anayasa. Biz oyların neredeyse yarısını alsak da şunda anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğumuz yok. Yeni bir anayasa olacaksa bunun farklı siyasi partilerle bir mutabakat içinde hazırlanıp yasalaşması gerekiyor. Bunun için bir uzlaşma komisyonu kuruldu. Koltuk sayısına bakmadan her partinin eşit sayıda üye verdiği ki bu bizim uzlaşma anlayışımız açısından da önemlidir, yeter ki uzlaşma olsun, bir ilerleme sağlayalım diye. Bu çalışmalar devam ediyor. Gönülden arzumuz, bu çalışmaların en kısa zamanda sona ermesi ve Türkiye 'nin hak ettiği anayasaya kavuşması.” diye konuştu.
YENİ EĞİTİM SİSTEMİ
Anayasaların kendi başına bütün sorunları çözmesinin mümkün olmadığını, hukuk sisteminin zeminini, temelini oluşturduğunu kaydeden Babacan, şunları söyledi: “Bunun hemen yanında bir yargı reformu çok önemli. Hızlı karar verebilen ve herkesin 'ben Türk yargısına güveniyorum ' diyebileceği bir sistem gerçekten arzu ediyoruz. Bu konudaki çabalarımız devam edecek. Önümüzdeki dönemde teşvik sistemi, iş gücü piyasası, İstanbul 'un finans merkezi olması ile ilgili atacağımız adımlar var. Ama ekonomi için son derece önemli bir konu var, o da eğitim konusu. Bizim eğitim seviyemiz 6,5. Yani altıyı bitirmiş ama 7 'ye geçememiş bir eğitim seviyemiz var. Yani eski tabirle 7 'den terk. Bu eğitim seviyesi ile ne dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olmamız ne de hedeflediğimiz 25 milyar dolarlık ihracat mümkün. Şu an Milli Eğitim Bakanlığı 'nın yaptığı reformun temelinde de bu var. Çocuklarımızın, daha uzun yıllarını okullarında geçirmesi gerekiyor. Bunun içindir ki zorunlu eğitimi 12 yıla çıkartıyoruz. Eğitim sisteminde belli esnekliklerin de olması gerekiyor. Her 4 yılda bir alternatifler oluşturup, seçeneklerden yola çıkarak adım adım devam etmesi gerekiyor. Dünyada şartlar çok çabuk değişiyor. Bugün için önemli saydığımız bir meslek 10 yıl sonra geçerliliğini yitiriyor. Biz eğitim sistemimize yaşam boyu eğitim kavramını da getirmek istiyoruz. Mesleki eğitim son derece önemli. Onun için ciddi kaynak ayırmaya başladık bu işlere, ciddi çabalarımız var. Aksi halde tek bir mesleğe bağlı kalan vatandaşlarımız o meslek bittiğinde orada kalabiliyor. Gelişmiş ekonomilere baktığımızda hayatın belli dönemlerinde meslek değiştirme opsiyonu hep açık oluyor. Biz bunu da eğitim sistemine yerleştirmemiz gerekiyor.”
Ayrıca, 2011 yılında başlatılan Fatih Projesi için yaklaşık 7-8 milyar dolarlık kaynak ayrıldığı bilgisini veren Bakan Babacan, şunları kaydetti: “Dünyada hiç bir ülkede bu boyutta bir proje yok. Bu teknolojinin her bir sınıfa, öğrencinin çantasına girmesi, eğitimde verimliliği artıracak diye düşünüyoruz. Ama istediğiniz kadar güzel okullar, sınıflar, tabletler yapın ama eğitim denince iş dönüyor öğretmene geliyor. İyi eğitim ancak iyi öğretmenle olur, teknoloji olsun olmasın. Öğretmen faktörü son derece önemli ve Milli Eğitim Bakanlığı şu anda hem öğretmen seçiminde hem kariyer konusunda bir çalışma içinde. Nasıl iş hayatında bir yarışma oluyorsa, daha iyisini verecek bir kariyer planlaması, bir seçme gerekecek. 2023 hedefine baktığınızda en kritik konu bu var önümüzde. Öbür tarafta ne yaparsanız yapın, eğer insan kaynağınızı bir yere getirmezseniz, ekonomik başarıları gerçekleştiremeyeceğiz.”
Dünyada şartları, tablo ve dengelerin hızla değiştiğini anlatan Ali Babacan, şu bilgileri verdi: “Bizim Çin 'den, Hindistan 'dan, Asya 'dan belki bir rekabet şikayetimiz var. Ucuz iş gücü ile bizim piyasamıza geriyorlar, bazı sektörlerimizi sıkıntıya sokuyorlar. Peki Türkiye ne yapmalı. Bunca ülkede gelir dağılımı hızla bozulurken, Türkiye 'de tam tersi zengin ile fakir arasındaki uçurum azalıyor. Yoksulluk hızlı bir şekilde azalıyor çok şükür. Bugün ekonomik başarısı ile anılan ülkeler şöyle bir bakın, hepsinde çok ciddi yoksulluk sorunu var. Zenginlik çoğalıyor ama yoksulluk bir o kadar var. Ülkemizde ucuz iş gücü ile rekabet edelim dediğimizde, sadece iş gücü ucuz olduğu için iş yapan sektörler gelecek için ciddi bir vizyon değişikliği yapması gerekir.”
'ASYA 'DAN KORKMAK YERİNE, AVRUPA 'YI KORKUTALIM '
Sadece iş gücü ucuz olduğu için iş yapabilen firmaların mutlaka gelecek için stratejik değişiklik yapması gerektiğini dile getiren Babacan, şöyle konuştu: “2023 çok uzak değil. Sayılı gün çabuk geçiyor. Şu an ile 2023 yılının asgari ücreti ile hangi ülkelerde nasıl yarışacağız. Bu hesapları yaptığımızda Asya 'dan gelecek rekabetlerden şikayet etmek, korkmak yerine Asya 'dan korkacağımıza İtalya, Fransa 'nın bizden kokmasını sağlayacak stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Hele hele iyi yetişmiş insan gücü de olursa. İtalyan sanayisinin yapıp da bizim yapmadığımız ne var? Alman sanayisine bakın. Bazı ürünlerde kapasite ve kalite sorunu olabilir. Biraz destekle bunlar da düzelir. Türkiye 'nin geleceği ucuz iş gücü ile Asya rekabeti değil, kaliteli iş gücü ile Avrupa ile yarışmaktır. Biz daha çok çalışacağız. Onlar eski birikimlerden yesinler. Artık yönümüz Avrupa. İş dünyamızın da korkmadan o yöne bakması ve Türk iş dünyasının Avrupa için daha da ciddi bir rakip haline gelmesi gerekecek. Ve ekmek de o taraftar olacak o dönemde. Türkiye 'nin gerçekten çok önemli bir potansiyeli var. Çok önemli sahip olduğu değerler var. Çok geniş bir coğrafya ile potansiyelimiz var. İş adamlarımız hangi ülkeye gitse rahat iş yapıyor. Uyum sorunu yaşamıyoruz. Gittikçe dışa açık bir iş dünyası, dışa açık bir toplum haline geliyoruz. Bakıyoruz uluslararası kuruluşlar daha fazla Türkiye 'de ofis açıyorlar. 2010 'daki, 2011 'deki yüksek büyümelerde devlet harcamalarının hiçbir katkısı yoktur. Büyüme sadece özel sektörün katkısı ile olmuştur.”
ALİ FUAT ER: YENİ BİR ANAYASA İSTİYORUZ
BUGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Er ise iş dünyası olarak yeni anayasa beklentisi içerisinde olduklarını dile getirdi. Er, şunları söyledi: “Cumhuriyet tarihinin en istikrarlı, en uzun ömürlü ve en başarılı bu 10 yılında yaptığınız bütün çalışmalara taç olacak bir beklentimiz var sizlerden. Atılan bütün adımları daha da anlamlı kılacak, yapılan bütün çalışmaları kalıcı kılacak ve demokrasi kültürünün yerleşmesinde ve ekonomik istikrarın devam etmesinde anahtar rolü oynayacak bir çalışma bekliyoruz sizlerden. İş dünyası olarak şirketlerimizin kurumsallaşmasına çalıştığımız gibi ülkemizde atılan demokratikleşme adımlarının da kurumsallaşmasını istiyoruz. Sizden yeni bir anayasa istiyor ve bekliyoruz.”
Programın ardından, Bursa Valiliği ile Almira Otel arasında gerçekleştirilen jeotermal anlaşması gereği, termal suyun kullanıma açılışı töreni gerçekleştirildi.