Mhp Lideri Bahçeli, İfade Vermeye Gitmeyen Mit Müsteşarını Eleştirdi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hukuk devletinin icapları doğrultusunda, işleyen bir soruşturma safahatinde, ilgililerin mahkemenin çağrısını dikkate alması ve gereğini yerine getirmesinin en başta adaletin ruhuna saygının bir sonucu olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada Türkiye'nin, istikrarsızlık, itibarsızlık ve insicamsızlıktan beslenen siyaset ve yönetim algısının izdüşümünde kökleşen açmazların ve anormalliklerin ileri düzeyde baskısı ve tesiri altına girdiğini belirtti.
AK Parti hükümetinin, millet ve devlet hayatını çöküşün sınırına kadar getirdiğini, bozgunculuğun ve boğuşmanın yegane adresi olduğunu kaydeden Bahçeli, iktidarın etki ve yönlendirmesiyle, bunalım halinin toplumsal yapının her düzeyine sindiğini, kurumlar arasıdiyalog ve uzlaşmanın yerini düşmanca tutum ve mücadelelere bıraktığını ifade etti.
AK Parti'nin dokunduğu, ele aldığı ve hedef olarak tayin ettiği her şeyi kanattığını, kirlettiğini ve kopardığını savunan Bahçeli, ' Bugünkü şartlar altında, hükümet kaynaklı sorun ve büyüyen anlaşmazlıklar aziz milletimizin geleceğini tehdit eder bir konum ve içeriğe bürünmüştür. Maalesef Türkiye karanlık, karmakarışık ve kasvetli hadiselerin göbeğinde can çekişmektedir. İktidara destek ve omuz veren grup, oluşum vetarafların, birbirine düşerek alanlarını genişletmek, aldıkları payları artırmak istemeleri çekişme ve sürtüşmelere meydan vermekte, oluşan kargaşa ortamı önü alınamaz şaibeli ilişkilerin deşifre olmasına vesile olmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin varlığında söz sahibi olan bazı çevrelerin, dokuz yıllık iktidar yıllarında gücün zirvesine tırmandıkları ve bundan sonra, haricindekilerle vuruşarak kendi siyasal alanlarını inşa etme yoluna girecekleri görülmektedir. Devlet içinde, AK Parti'nin nedenolduğu iktidar ve alan hakimiyeti kavgasının vahim boyutlara ulaştığı her açıdan belli ve ortadadır. Türk milletinin iradesinin dışlandığı, devlet kurumlarının pusuda bekleyen niyeti ve hedefi son derece kuşkulu kesimlere peşkeş çekildiği izlenimi ve görüntüsü gittikçe kuvvetlenmekte ve her şey ayan beyan ortaya çıkmaktadır. Hukuktaki aşırı yozlaşma, siyasetteki ahlaki aşınma, sürekli tahkim edilen toplumsal kutuplaşma ve irtifa kaybeden birlikte yaşama duygusu hep bu sürecin bir parçası olarakkarşımızdadır. Bu kapsamda AK Parti'nin siyasi sorumluluk üstlendiği Türkiye, ağır ve vahim yeni bir iddiayla çalkalanmakta ve sarsılmaktadır ' ifadelerini kullandı
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından, KCK ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı, bu kurumdan emekli olmuş eski bir müsteşar ve yardımcısının da aralarında yer aldığı toplam beş kişinin, şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmalarının tüm dikkatlerin sıklet merkezi olduğunu ifade eden Bahçeli şunları kaydetti:
' Bu hukuki takibatın başlamasına neden olan hadise ise son derece ilginç ve düşündürücüdür. PKK uzantısı bölücülerin, sözde silahı bırakarak kentlerde siyasal yapılanmaya yönelmesi ve paralel devlet oluşturmak için kolları sıvaması nedeniyle açılan KCK davasına, bahsi geçen MİT görevlilerinin de dahil edildiği görülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, iddia makamı, davanın seyri içinde KCK denen bölücü örgüt yapılanmasının teşekkülünde, eylemlerinde ve işleyişinde Milli İstihbarat Teşkilatı'nın vemensuplarının parmağı olduğuna dair kuşkuları netleştirmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak için harekete geçmiştir. Söz konusu kamu görevlilerinin ifade vermeye davet edilmeleri hukuki eksende yeni bir tartışmanın ve münakaşanın gerekçesini teşkil etmiştir. Bu görevlilerin, soruşturma kapsamına alınabilmeleri için idari izin gerektiği hususunu ileri sürerek Özel Yetkili Savcılığın çağrısına icabet etmemeleri adalet kurumundaki şayiaları daha da güncellemiştir. Ancak görevi başındaki MİT Müsteşarı'nındışındakilerle ilgili yakalama kararı verilmesi ise olayın seyrini kritik bir aşamaya taşımıştır. Hukuk devletinin icapları doğrultusunda, işleyen bir soruşturma safahatinde, ilgililerin mahkemenin çağrısını dikkate alması ve gereğini yerine getirmesi en başta adaletin ruhuna saygının bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Bu itibarla, mahkeme nezdinde ifade vermekten kaçınmak, hukuki kılıf bulma arayışına tevessül etmek doğru ve makul bir yol olmayacaktır. İlave olarak, muvazzaf ya da emekli TürkSilahlı Kuvvetleri mensuplarının ve üstelik Genel Kurmay Başkanlığı görevini üstlenmiş kişilerin sorguya alınmasında, hiçbir incelik ve titizlik göstermeyen AKP zihniyetinin, konunun ucu kendisine dayanınca birden bire önceki beyanlarıyla çelişkiye düşmesi de çok dikkat çekici olmuştur. '
' Gelişmelerin aldığı son şekliyle 2009 yılından itibaren adına açılım denen yıkım sürecinin rotası, yol haritası ve maksadı daha iyi görülmüş ve berraklaşmıştır. Habur rezaletinin, İmralı ile müzakere çabalarının, Kandil'e sırnaşmanın, peşmergeye yanaşmanın, KCK operasyonlarının ve Oslo görüşmelerinin birbirleriyle yakından bağ ve bağlantısı olduğu, bölücülük bulmacasındaki boş kısımların böylelikle dolduğu anlaşılmaktadır. Hükümetin yıllardır nasıl bir ihanet projesi uygulamak istediği yeniden görülmüşve acı da olsa bir kez daha tescil edilmiştir ' diyen Bahçeli şu değerlendirmelerde bulundu: ' Bilhassa KCK operasyonlarıyla ele geçirilen bazı belge ve bilgilerden, bu kapsamda sürdürülen soruşturmada yapılan itiraflardan AK Parti'nin Türkiye'yi nereye sürüklediği daha da açıklık kazanmıştır. KCK davasında gözaltına alınan bazı kişilerin, kendilerini MİT görevlisi olarak tanıtmaları ve bu doğrultuda verdikleri ifadeler konunun seyrini ve boyutunu doğal olarak bütünüyle değiştirmiştir. Ortaya çıkan bilgi ve bulgulardan, KCK'nın önemli noktalarına hükümetin teşviki ve talimatıyla, kontrollü birsızma ve intikal faaliyeti yürütüldüğü anlaşılmıştır. Medyaya yansıyan haberlerden, PKK'nın şehir örgütü olan bu yasadışı bölücü yapılanmanın, Başbakan Erdoğan'ın izni ve onayıyla yıkıma memur edilen görevlilerce kurgulandığı belirlenmiştir. Bu nedenle KCK oluşumunun, bizzat MİT'in gözetimi, yönlendirmesi ve dolaylı himayesiyle faaliyetini yürüttüğüne dair iddialar üzeri örtülmeyecek kadar alenileşmiştir. Başbakan ve hükümeti bu çarpıklıktan ve her tarafa çekilebilecek çürümüşlükten birinci derecedesorumludur ve bundan sonra devleti suçlamaya yeltenmeleri ve yönelmeleri kendilerini asla aklayamayacaktır. Nihayetinde bölücü terör ve İmralı canisiyle yapılan temas ve pazarlıkların emri bizzat Başbakan Erdoğan tarafından verildiği değişik ortamlardaki ifadelerle kesinlik kazanmıştır. Bununla birlikte, bu yeni durum Başbakan Erdoğan'ın İmralı canisi ile yalnızca görüşmekle kalmayıp yıllardır milletimize kan kusturan örgütün faaliyetlerini bildiği, izlediği ve hatta desteklediği anlamını doğurmuştur. '
Başbakan Erdoğan'ın, devlet tarafından yıllardır aranan, interpol tarafından haklarında kırmızı bülten çıkartılan, defalarca teslim edilmesi için Irak'a ve ABD'ye verilen listelerde adları en yukarıda olan PKK elebaşları ile yabancı başkentlerde kurdurduğu temasların zaten bilindiğini öne süren Bahçeli, İmralı canisine özgürlük, Kürdistan'ın kurulmasına onay, anayasal çözümler konusunda ittifak sağlanması ve sözde barış konseyi gibi alçaklıkların AK Parti tarafından projelendirilip bölücü mihraklaraikram edildiğini, vatanın parçalanması ve milletin bölünmesinin hükümet eliyle yürütüldüğünü ileri sürdü. Bu son gelişmeyle Milliyetçi Hareket Partisi'nin yıkım projesi olduğunu yıllardır ısrarla vurguladığı açılım denen sürecin nasıl bir ihanet kuşatması olduğunun bir kez daha görüldüğünü ifade eden Bahçeli şöyle dedi: ' AK Parti, PKK, KCK ve İmralı arasındaki irtibat ve ilişki ağları artık inkar edilemeyecek kadar vuzuha ermiştir. Ortaya çıkan gelişmeler, KCK'nın kuruluşunda, sevk ve idaresinde AKP'nin yadsınamayacak kadar payının ve müdahalesinin bulunduğuna işaret etmektedir. Şayet işleyen yargı süreciyle bu durum somutlaşırsa, Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarını Yüce Divan'a gitmekten kimse kurtaramayacaktır. Partimiz, KCK soruşturması dahilinde, ortaya çıkan her gelişmeyi ve süreci Türk milleti adına yakından takipedecektir. Bilinmelidir ki, Türk milletinin hıyanet kuşatması altına alınmasının ve mukadderatına el uzatılmasının vebali iki cihanda da hükümetin üzerinde bulunacaktır. '
Kaynak: İHA
AK Parti hükümetinin, millet ve devlet hayatını çöküşün sınırına kadar getirdiğini, bozgunculuğun ve boğuşmanın yegane adresi olduğunu kaydeden Bahçeli, iktidarın etki ve yönlendirmesiyle, bunalım halinin toplumsal yapının her düzeyine sindiğini, kurumlar arasıdiyalog ve uzlaşmanın yerini düşmanca tutum ve mücadelelere bıraktığını ifade etti.
AK Parti'nin dokunduğu, ele aldığı ve hedef olarak tayin ettiği her şeyi kanattığını, kirlettiğini ve kopardığını savunan Bahçeli, ' Bugünkü şartlar altında, hükümet kaynaklı sorun ve büyüyen anlaşmazlıklar aziz milletimizin geleceğini tehdit eder bir konum ve içeriğe bürünmüştür. Maalesef Türkiye karanlık, karmakarışık ve kasvetli hadiselerin göbeğinde can çekişmektedir. İktidara destek ve omuz veren grup, oluşum vetarafların, birbirine düşerek alanlarını genişletmek, aldıkları payları artırmak istemeleri çekişme ve sürtüşmelere meydan vermekte, oluşan kargaşa ortamı önü alınamaz şaibeli ilişkilerin deşifre olmasına vesile olmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin varlığında söz sahibi olan bazı çevrelerin, dokuz yıllık iktidar yıllarında gücün zirvesine tırmandıkları ve bundan sonra, haricindekilerle vuruşarak kendi siyasal alanlarını inşa etme yoluna girecekleri görülmektedir. Devlet içinde, AK Parti'nin nedenolduğu iktidar ve alan hakimiyeti kavgasının vahim boyutlara ulaştığı her açıdan belli ve ortadadır. Türk milletinin iradesinin dışlandığı, devlet kurumlarının pusuda bekleyen niyeti ve hedefi son derece kuşkulu kesimlere peşkeş çekildiği izlenimi ve görüntüsü gittikçe kuvvetlenmekte ve her şey ayan beyan ortaya çıkmaktadır. Hukuktaki aşırı yozlaşma, siyasetteki ahlaki aşınma, sürekli tahkim edilen toplumsal kutuplaşma ve irtifa kaybeden birlikte yaşama duygusu hep bu sürecin bir parçası olarakkarşımızdadır. Bu kapsamda AK Parti'nin siyasi sorumluluk üstlendiği Türkiye, ağır ve vahim yeni bir iddiayla çalkalanmakta ve sarsılmaktadır ' ifadelerini kullandı
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından, KCK ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı, bu kurumdan emekli olmuş eski bir müsteşar ve yardımcısının da aralarında yer aldığı toplam beş kişinin, şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmalarının tüm dikkatlerin sıklet merkezi olduğunu ifade eden Bahçeli şunları kaydetti:
' Bu hukuki takibatın başlamasına neden olan hadise ise son derece ilginç ve düşündürücüdür. PKK uzantısı bölücülerin, sözde silahı bırakarak kentlerde siyasal yapılanmaya yönelmesi ve paralel devlet oluşturmak için kolları sıvaması nedeniyle açılan KCK davasına, bahsi geçen MİT görevlilerinin de dahil edildiği görülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, iddia makamı, davanın seyri içinde KCK denen bölücü örgüt yapılanmasının teşekkülünde, eylemlerinde ve işleyişinde Milli İstihbarat Teşkilatı'nın vemensuplarının parmağı olduğuna dair kuşkuları netleştirmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak için harekete geçmiştir. Söz konusu kamu görevlilerinin ifade vermeye davet edilmeleri hukuki eksende yeni bir tartışmanın ve münakaşanın gerekçesini teşkil etmiştir. Bu görevlilerin, soruşturma kapsamına alınabilmeleri için idari izin gerektiği hususunu ileri sürerek Özel Yetkili Savcılığın çağrısına icabet etmemeleri adalet kurumundaki şayiaları daha da güncellemiştir. Ancak görevi başındaki MİT Müsteşarı'nındışındakilerle ilgili yakalama kararı verilmesi ise olayın seyrini kritik bir aşamaya taşımıştır. Hukuk devletinin icapları doğrultusunda, işleyen bir soruşturma safahatinde, ilgililerin mahkemenin çağrısını dikkate alması ve gereğini yerine getirmesi en başta adaletin ruhuna saygının bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Bu itibarla, mahkeme nezdinde ifade vermekten kaçınmak, hukuki kılıf bulma arayışına tevessül etmek doğru ve makul bir yol olmayacaktır. İlave olarak, muvazzaf ya da emekli TürkSilahlı Kuvvetleri mensuplarının ve üstelik Genel Kurmay Başkanlığı görevini üstlenmiş kişilerin sorguya alınmasında, hiçbir incelik ve titizlik göstermeyen AKP zihniyetinin, konunun ucu kendisine dayanınca birden bire önceki beyanlarıyla çelişkiye düşmesi de çok dikkat çekici olmuştur. '
' Gelişmelerin aldığı son şekliyle 2009 yılından itibaren adına açılım denen yıkım sürecinin rotası, yol haritası ve maksadı daha iyi görülmüş ve berraklaşmıştır. Habur rezaletinin, İmralı ile müzakere çabalarının, Kandil'e sırnaşmanın, peşmergeye yanaşmanın, KCK operasyonlarının ve Oslo görüşmelerinin birbirleriyle yakından bağ ve bağlantısı olduğu, bölücülük bulmacasındaki boş kısımların böylelikle dolduğu anlaşılmaktadır. Hükümetin yıllardır nasıl bir ihanet projesi uygulamak istediği yeniden görülmüşve acı da olsa bir kez daha tescil edilmiştir ' diyen Bahçeli şu değerlendirmelerde bulundu: ' Bilhassa KCK operasyonlarıyla ele geçirilen bazı belge ve bilgilerden, bu kapsamda sürdürülen soruşturmada yapılan itiraflardan AK Parti'nin Türkiye'yi nereye sürüklediği daha da açıklık kazanmıştır. KCK davasında gözaltına alınan bazı kişilerin, kendilerini MİT görevlisi olarak tanıtmaları ve bu doğrultuda verdikleri ifadeler konunun seyrini ve boyutunu doğal olarak bütünüyle değiştirmiştir. Ortaya çıkan bilgi ve bulgulardan, KCK'nın önemli noktalarına hükümetin teşviki ve talimatıyla, kontrollü birsızma ve intikal faaliyeti yürütüldüğü anlaşılmıştır. Medyaya yansıyan haberlerden, PKK'nın şehir örgütü olan bu yasadışı bölücü yapılanmanın, Başbakan Erdoğan'ın izni ve onayıyla yıkıma memur edilen görevlilerce kurgulandığı belirlenmiştir. Bu nedenle KCK oluşumunun, bizzat MİT'in gözetimi, yönlendirmesi ve dolaylı himayesiyle faaliyetini yürüttüğüne dair iddialar üzeri örtülmeyecek kadar alenileşmiştir. Başbakan ve hükümeti bu çarpıklıktan ve her tarafa çekilebilecek çürümüşlükten birinci derecedesorumludur ve bundan sonra devleti suçlamaya yeltenmeleri ve yönelmeleri kendilerini asla aklayamayacaktır. Nihayetinde bölücü terör ve İmralı canisiyle yapılan temas ve pazarlıkların emri bizzat Başbakan Erdoğan tarafından verildiği değişik ortamlardaki ifadelerle kesinlik kazanmıştır. Bununla birlikte, bu yeni durum Başbakan Erdoğan'ın İmralı canisi ile yalnızca görüşmekle kalmayıp yıllardır milletimize kan kusturan örgütün faaliyetlerini bildiği, izlediği ve hatta desteklediği anlamını doğurmuştur. '
Başbakan Erdoğan'ın, devlet tarafından yıllardır aranan, interpol tarafından haklarında kırmızı bülten çıkartılan, defalarca teslim edilmesi için Irak'a ve ABD'ye verilen listelerde adları en yukarıda olan PKK elebaşları ile yabancı başkentlerde kurdurduğu temasların zaten bilindiğini öne süren Bahçeli, İmralı canisine özgürlük, Kürdistan'ın kurulmasına onay, anayasal çözümler konusunda ittifak sağlanması ve sözde barış konseyi gibi alçaklıkların AK Parti tarafından projelendirilip bölücü mihraklaraikram edildiğini, vatanın parçalanması ve milletin bölünmesinin hükümet eliyle yürütüldüğünü ileri sürdü. Bu son gelişmeyle Milliyetçi Hareket Partisi'nin yıkım projesi olduğunu yıllardır ısrarla vurguladığı açılım denen sürecin nasıl bir ihanet kuşatması olduğunun bir kez daha görüldüğünü ifade eden Bahçeli şöyle dedi: ' AK Parti, PKK, KCK ve İmralı arasındaki irtibat ve ilişki ağları artık inkar edilemeyecek kadar vuzuha ermiştir. Ortaya çıkan gelişmeler, KCK'nın kuruluşunda, sevk ve idaresinde AKP'nin yadsınamayacak kadar payının ve müdahalesinin bulunduğuna işaret etmektedir. Şayet işleyen yargı süreciyle bu durum somutlaşırsa, Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarını Yüce Divan'a gitmekten kimse kurtaramayacaktır. Partimiz, KCK soruşturması dahilinde, ortaya çıkan her gelişmeyi ve süreci Türk milleti adına yakından takipedecektir. Bilinmelidir ki, Türk milletinin hıyanet kuşatması altına alınmasının ve mukadderatına el uzatılmasının vebali iki cihanda da hükümetin üzerinde bulunacaktır. '