Ka.der Kadın Gazetecilerle Buluştu

Der), basın kuruluşlarında çalışan kadın gazetecilere yönelik düzenlediği toplantıda, basın sektöründe de kadının ikinci plana itildiği ve cinsiyetiyle değil, kişiliği ve başarılarıyla var olma mücadelesi verdiği vurgulandı. Ka.Der İçel Temsilciliği üyeleri, düzenlediği “Kadının Medyadaki Gücü” konulu toplantıda, İçel’deki basın kuruluşlarında yönetici ve muhabir olarak görev yapan kadın çalışanlarla bir araya geldi. İçel Sanat Kulübü Lokali’nde Ka.Der Danışma Kurulu Üyesi İlksen Sorguç Dinçer’in ev sahipliğinde yapılan yemekli toplantıya gazete, televizyon ve haber ajanslarında çalışan kadın gazeteciler ile İçel Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı ve Ka.Der üyesi Seher Yalçınkaya Çetin ve dernek üyeleri katıldı.

Kadın gazetecilerin çalışma koşulları, medyada kadın gazeteciye bakış açısı, kadınların diliyle habercilik konularında görüşlerin ifade edildiği toplantıda, basında çalışan kadının da hemcinsleri gibi ikinci plana itildikleri ve baskıya maruz kaldıkları vurgulandı.

Sohbet şeklinde gerçekleşen toplantıda konuşan Ka.Der Danışma Kurulu Üyesi Dinçer, Medya Takip Merkezi’nin 2012 yılı verilerine göre, Türkiye’deki yaygın gazetelerin yazı işleri müdürlerinin yüzde 15’inin, televizyon kanallarının 38 genel yayın yönetmenden ise sadece 3’ünün kadın olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin en çok okunan ulusal gazete ve eklerinde köşesi olan yazarların da sadece yüzde 17’sinin kadın olduğuna işaret eden Dinçer, kadınların medyada en çok öne çıktığı çalışma alanlarının ise kültür-sanat, siyaset, ekonomi, sağlık, yemek kültürü, moda ve magazin olduğunu söyledi.

Yapılan araştırmaların, kadının medyada iş ve toplumsal hayattaki başarılarından çok, töre cinayetleri, intihar, tecavüz, şiddet gibi haberlerle yansıma bulduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Dinçer, “Farklı kadınlık durumu ve yaşamları medyada temsil edilmemekte, genellikle ev ile bağlantılı olarak gösterilmekte, kadının kimliği eşi ve çocukları ile kurulmaktadır. Kadını şiddet gören, ihanete uğrayan, cinsel meta olarak kullanan, kadınlara üretici bireylerden çok tüketici birey imajının verildiği programlar yaygın olarak yayınlanmaktadır. Pek çok başarılı işi icra etmelerine rağmen, kadınlar meslekleri ve becerileriyle medyada çok az yer bulmakta, yer aldıklarında ise başarılarından daha çok kişisel yaşamları, görünüşleri ve aileleri ile öne çıkarılmaktadırlar. Kadınlara yönelik her türlü şiddet, genellikle ya kadının kışkırtması ya da erkeğin kendisine hakim olamaması gibi açıklamalarla sunularak cinsiyetçi bakış açısı meşrulaştırılmaktadır” dedi.

Toplantıda tek tek söz alarak çalışma koşulları, erkeklerle birlikte sahada görev yapmanın getirdiği zorluklar, erkek basın çalışanlarının kadın meslektaşlarına bakış açısı konularında yaşadıkları sorunları dile getiren kadın gazeteciler ise cinsiyetçi bakış açısının her alanda olduğu gibi medyada da varlığını sürdürdüğüne dikkat çektiler. Basın sektöründe çalışan kadınların da ister yönetici ister muhabir olsun hemcinsleri gibi ikinci plana itildiğini, ekonomi, spor, polis-adliye alanlarında başarılı olamayacakları algısının bulunduğunu aktaran kadın gazeteciler, şu görüşleri dile getirdiler: “Kadınlar, medya sektöründe de cinsiyetlerinden dolayı ayrımcılığa, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Yayın organlarında kadına bakış açısı, kadın çalışan veya yönetici sayısı artmasına rağmen hala ataerkil toplum yapısına göre şekilleniyor. Kadın gazeteci sahada çalışırken de genel anlamda kadına bakış ve yaklaşımdan kurtulamıyor. ‘Yönetici erkek olur’ algısı, bu alanda görev alan kadın yöneticilerin de yok sayılmalarını beraberinde getiriyor. Gücünün farkında olmayan kadın, gerek çalışma ortamında gerek ürettiği haber, fotoğraf ve görüntülerde refleks olarak otosansür uyguluyor ve başarılı olmak, bu başarılarını kanıtlamak için erkeklere oranla daha fazla çalışmak zorunda kalıyor.”