28 Şubat Süreciyle İlgili Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Dönemin Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı Hakkında, Özgür
28 Şubat süreciyle ilgili dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı hakkında, Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği Ankara Şube Başkanı Abdurrahman Çeliker'in de arasında yer aldığı 3 kişi tarafından suç duyurusunda bulundu.
Çeliker, Yusuf Dursun ve İsmail Erkin İlbay ile birlikte Ankara Adliyesi'ne gelerek, suç duyurusu dilekçesini, 28 Şubat Soruşturması'nı yürüten TMK'nın 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'e verdi.
Suç duyurusu dilekçesinde, ''28 Şubat darbesinin, 54. Hükümet'in, cebir ve baskı kullanılması sonucu istifa ettirilmeye zorlanmasıyla neticelenen bir süreç olduğu'' ifade edildi.
''Postmodern darbe'' olarak tanımlanan sürecin sonunda, başörtülü vatandaşların eğitim hakkının engellendiği, birçok sivil toplum kuruluşunun mallarına el konulduğu, birçok vatandaşın inançları ve siyasal düşünceleri nedeniyle işten atıldığı kaydedilen dilekçede, ''Öncelikle ordunun siyasete müdahalesi başlı başına bir suçtur. Ordu, o dönemde sadece siyasete değil, ekonomiden medyaya, eğitimden çalışma hayatına kadar adeta her alana müdahale ederek, yeniden dizayn etme yoluna gitmiştir. Tüm bunlar açıkça suçtur'' denildi.
''Gelinen süreçte bazı devlet yöneticilerinin de 28 Şubat sürecini darbe olarak tanımladığı'' belirtilen dilekçede, ''Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de bizzat bu darbe sürecinde yer aldığına işaret uygulamaları bulunduğu'' savunuldu.
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ile Yardımcısı Tansu Çiller'in, giderek artan toplumsal gerginlik nedeniyle hükümetin nasıl devam edeceğine ilişkin Çiller'in Başbakanlığı devralması, BBP'nin hükümete girmesi konusunda uzlaştığı ifade edilen dilekçede, ''Bu anlaşmadan sonra Erbakan aynı gün hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Demirel'e sunmuş, Erbakan, Demirel ile görüşmesinde RP, DYP ve BBP'nin anlaştığını, Bakanlar Kurulu ve hükümet programının hazır olduğunu bildirmiş ve hükümeti kurma görevinin Tansu Çiller'e verilmesini istemiştir'' denildi.
Demirel'in ise hükümeti kurma görevini dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdiği anımsatılan dilekçede, ''Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, dönemin Milli Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanması yönündeki ısrarlı çaba ve beyanatları ile birleştirildiğinde, darbe planının hazırlanması sürecindeki rolünün yadsınamayacak derecede olduğu sonucuna varılmaktadır'' değerlendirmesinde bulunuldu.
''Ülke tarihinde derin etkiler bırakmış, binlerce insanın mağduriyetine sebep olmuş bu darbenin faillerinin yargılanması amacıyla bu suç duyurusunda bulunmanın zaruri hale geldiği'' kaydedilen dilekçede, Demirel ve Karadayı hakkında gerekli tahkikat yapılarak, cezalandırılmaları talebinde bulunuldu.
Dilekçede, Demirel ve Karadayı'nın, ''hukuka aykırı şekilde kişisel verileri kayıt altına alma, eğitim hakkını engelleme, haksız olarak yakalama ve tutuklanmalara sebep olacak ortamı hazırlama, cebir ve tehdit kullanarak, hükümetin görevlerini yapmasını engelleme ve hükümeti ortadan kaldırma'' suçlarını işledikleri öne sürüldü.
Muhabir: Fevzi Çakır - Barış Kılıç
Yayıncı: Selçuk Aval
Kaynak: AA
Suç duyurusu dilekçesinde, ''28 Şubat darbesinin, 54. Hükümet'in, cebir ve baskı kullanılması sonucu istifa ettirilmeye zorlanmasıyla neticelenen bir süreç olduğu'' ifade edildi.
''Postmodern darbe'' olarak tanımlanan sürecin sonunda, başörtülü vatandaşların eğitim hakkının engellendiği, birçok sivil toplum kuruluşunun mallarına el konulduğu, birçok vatandaşın inançları ve siyasal düşünceleri nedeniyle işten atıldığı kaydedilen dilekçede, ''Öncelikle ordunun siyasete müdahalesi başlı başına bir suçtur. Ordu, o dönemde sadece siyasete değil, ekonomiden medyaya, eğitimden çalışma hayatına kadar adeta her alana müdahale ederek, yeniden dizayn etme yoluna gitmiştir. Tüm bunlar açıkça suçtur'' denildi.
''Gelinen süreçte bazı devlet yöneticilerinin de 28 Şubat sürecini darbe olarak tanımladığı'' belirtilen dilekçede, ''Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de bizzat bu darbe sürecinde yer aldığına işaret uygulamaları bulunduğu'' savunuldu.
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ile Yardımcısı Tansu Çiller'in, giderek artan toplumsal gerginlik nedeniyle hükümetin nasıl devam edeceğine ilişkin Çiller'in Başbakanlığı devralması, BBP'nin hükümete girmesi konusunda uzlaştığı ifade edilen dilekçede, ''Bu anlaşmadan sonra Erbakan aynı gün hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Demirel'e sunmuş, Erbakan, Demirel ile görüşmesinde RP, DYP ve BBP'nin anlaştığını, Bakanlar Kurulu ve hükümet programının hazır olduğunu bildirmiş ve hükümeti kurma görevinin Tansu Çiller'e verilmesini istemiştir'' denildi.
Demirel'in ise hükümeti kurma görevini dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdiği anımsatılan dilekçede, ''Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, dönemin Milli Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanması yönündeki ısrarlı çaba ve beyanatları ile birleştirildiğinde, darbe planının hazırlanması sürecindeki rolünün yadsınamayacak derecede olduğu sonucuna varılmaktadır'' değerlendirmesinde bulunuldu.
''Ülke tarihinde derin etkiler bırakmış, binlerce insanın mağduriyetine sebep olmuş bu darbenin faillerinin yargılanması amacıyla bu suç duyurusunda bulunmanın zaruri hale geldiği'' kaydedilen dilekçede, Demirel ve Karadayı hakkında gerekli tahkikat yapılarak, cezalandırılmaları talebinde bulunuldu.
Dilekçede, Demirel ve Karadayı'nın, ''hukuka aykırı şekilde kişisel verileri kayıt altına alma, eğitim hakkını engelleme, haksız olarak yakalama ve tutuklanmalara sebep olacak ortamı hazırlama, cebir ve tehdit kullanarak, hükümetin görevlerini yapmasını engelleme ve hükümeti ortadan kaldırma'' suçlarını işledikleri öne sürüldü.
Muhabir: Fevzi Çakır - Barış Kılıç
Yayıncı: Selçuk Aval