Durmuş Yılmaz: Cari Açıksız Büyüme Önemli
Cumhurbaşkanı Danışmanı ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, enflasyonsuz büyüme ne kadar önemliyse cari açıksız büyümenin de o kadar önemli olduğunu vurguladı.
Yılmaz, “Her şeyden önce döviz kurunun bir ülkenin rekabet gücünü belirleyen unsurlardan biri olduğunu en başa yazarak, Türkiye’nin cari açık sorununun yapısal olduğunu kabul ve ilan etmeliyiz.” dedi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde, ’50 yılda Türkiye ekonomisinin dönüşümü, özel teşebbüs dinamiği’ konulu panel düzenlendi.
Panele, Cumhurbaşkanı Danışmanı ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, İktisadi Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet İncekara, İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Erken, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Erhan Erken ve diğer yetkililer katıldı.
Programda konuşma yapan Durmuş Yılmaz Türkiye’nin cari açık sorunu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Finansal krizleri yönetenlerin çok dikkatli olması gerektiğini belirten Yılmaz, “Finansal krizler öyle bir şeydir ki toplumun moralini bozmamak için sürekli iyi şeyler söylemeye çalışırsanız bir noktadan sonra kendinizi yalan söyleme noktasında bulmuş olabilirsiniz.Öbür taraftan şeffaflığı ön plana çıkararak doğruyu söylemeye başladığınızda da toplumun moralini bozmuş olabilirsiniz az olan bir krizi derinleştirmiş olabilirsiniz.Dolayısıyla finansal krizi yönetenler vatandaşını toplumu sürekli yönlendirmeli ama cümlelerini özenle kurgulamalıdır.” diye konuştu.
2010 ve 2011 yıllarında ortaya çıkan büyüme oranlarına herkesin sevindiğini hatırlatan Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: “Aynı anda bu yüksek büyümenin neden olduğu bu cari açığa üzüldük. Hatta finansal istikrar açısından korktuk ve tedirgin olduk. Şimdilerde kendi inisiyatifimizle sağladığımız tedbirlerle ve bilinçli olarak sağladığımız yumuşak iniş sonrasında azalan cari açığa seviniyoruz ama düşen büyüme oranımıza üzülüyoruz. İkisini aynı anda eş zamanlı sağlayamıyoruz. Neden? Detaylara girmeye gerek yok. Cari açığın oluşum dinamiklerini biliyoruz. Büyüme hızımızın arttığı dönemlerde cari açık hızla yükselmekte düştüğü dönemlerde de cari açığın azaldığını hatta ekonomimizin küçüldüğü dönemlerde fazla eridiğini biliyoruz. Dolayısıyla enflasyonsuz büyüme ne kadar önemliyse cari açıksız büyüme de ülkemiz açısından o kadar önemlidir. ‘İthalatın belini kırdık’ dediğimizde aslında büyümenin belini kırıyoruz. Peki cari açığı artırmadan yüksek büyümeyi nasıl sağlayacağız? Her şeyden önce döviz kurunun bir ülkenin rekabet gücünü belirleyen unsurlardan biri olduğunu en başa yazarak, Türkiye’nin cari açık sorununun yapısal olduğunu kabul ve ilan etmeliyiz. Başta enerji ithalatı bağımlılığımız olmak üzere imalat sanayinin ara malı ithalatına bağımlılığı yüksektir. Dolayısıyla cari açık ile büyüme arasındaki ödünleşmeyi mutlaka azaltmamız gerekmektedir. Son teşvik tedbirlerinin bu amaca yönelik olarak atılmış doğru ve önemli bir adım olduğunu söylememiz gerekir. Bu ödünleşme sorunu bugün ortaya çıkmış değildir. Bu sorun son 60-70 yılda yapılmış bazı tedbirler sonucu ortaya çıkmıştır. Olanlar olmuştur. Artık geriye değil ileriye bakarak, uluslar arası yükümlülüklerimizi de göz önünde bulundurarak çözüm yolları aramalıyız. Döviz kuru bu yapısal sorunu tek başına çözemez.Ama yardımcı olur. Dalgalı kur rejimine geçtiğimiz günden beri sorunun yapısal olduğunu göz ardı ederek hep kur ekseninde tartıştık.”
İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde, ’50 yılda Türkiye ekonomisinin dönüşümü, özel teşebbüs dinamiği’ konulu panel düzenlendi.
Panele, Cumhurbaşkanı Danışmanı ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, İktisadi Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet İncekara, İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Erken, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Erhan Erken ve diğer yetkililer katıldı.
Programda konuşma yapan Durmuş Yılmaz Türkiye’nin cari açık sorunu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Finansal krizleri yönetenlerin çok dikkatli olması gerektiğini belirten Yılmaz, “Finansal krizler öyle bir şeydir ki toplumun moralini bozmamak için sürekli iyi şeyler söylemeye çalışırsanız bir noktadan sonra kendinizi yalan söyleme noktasında bulmuş olabilirsiniz.Öbür taraftan şeffaflığı ön plana çıkararak doğruyu söylemeye başladığınızda da toplumun moralini bozmuş olabilirsiniz az olan bir krizi derinleştirmiş olabilirsiniz.Dolayısıyla finansal krizi yönetenler vatandaşını toplumu sürekli yönlendirmeli ama cümlelerini özenle kurgulamalıdır.” diye konuştu.
2010 ve 2011 yıllarında ortaya çıkan büyüme oranlarına herkesin sevindiğini hatırlatan Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: “Aynı anda bu yüksek büyümenin neden olduğu bu cari açığa üzüldük. Hatta finansal istikrar açısından korktuk ve tedirgin olduk. Şimdilerde kendi inisiyatifimizle sağladığımız tedbirlerle ve bilinçli olarak sağladığımız yumuşak iniş sonrasında azalan cari açığa seviniyoruz ama düşen büyüme oranımıza üzülüyoruz. İkisini aynı anda eş zamanlı sağlayamıyoruz. Neden? Detaylara girmeye gerek yok. Cari açığın oluşum dinamiklerini biliyoruz. Büyüme hızımızın arttığı dönemlerde cari açık hızla yükselmekte düştüğü dönemlerde de cari açığın azaldığını hatta ekonomimizin küçüldüğü dönemlerde fazla eridiğini biliyoruz. Dolayısıyla enflasyonsuz büyüme ne kadar önemliyse cari açıksız büyüme de ülkemiz açısından o kadar önemlidir. ‘İthalatın belini kırdık’ dediğimizde aslında büyümenin belini kırıyoruz. Peki cari açığı artırmadan yüksek büyümeyi nasıl sağlayacağız? Her şeyden önce döviz kurunun bir ülkenin rekabet gücünü belirleyen unsurlardan biri olduğunu en başa yazarak, Türkiye’nin cari açık sorununun yapısal olduğunu kabul ve ilan etmeliyiz. Başta enerji ithalatı bağımlılığımız olmak üzere imalat sanayinin ara malı ithalatına bağımlılığı yüksektir. Dolayısıyla cari açık ile büyüme arasındaki ödünleşmeyi mutlaka azaltmamız gerekmektedir. Son teşvik tedbirlerinin bu amaca yönelik olarak atılmış doğru ve önemli bir adım olduğunu söylememiz gerekir. Bu ödünleşme sorunu bugün ortaya çıkmış değildir. Bu sorun son 60-70 yılda yapılmış bazı tedbirler sonucu ortaya çıkmıştır. Olanlar olmuştur. Artık geriye değil ileriye bakarak, uluslar arası yükümlülüklerimizi de göz önünde bulundurarak çözüm yolları aramalıyız. Döviz kuru bu yapısal sorunu tek başına çözemez.Ama yardımcı olur. Dalgalı kur rejimine geçtiğimiz günden beri sorunun yapısal olduğunu göz ardı ederek hep kur ekseninde tartıştık.”