Ekrem Erdem: Yabancı Dilde Eğitim Kaldırılmalı
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Başkanı Ekrem Erdem, ‘Bizimki Türkçe Sevdası’ kitabıyla, yabancı dille eğitimin kreatif düşünce yeteneğini kısırlaştırdığını ve buna bağlı olarak bilimsel buluşların yapılamadığına dikkat çekiyor.
Erdem, bilim ve teknolojide ileri olan ülkelerin, ana dilde eğitim yaptıklarına dikkat çekiyor. Türkçe'nin sözcük sayısının yeterli olduğuna dikkat çeken Erdem, Türkçe'nin fakir ve yetersiz bir dil olduğu iddialarına da cevap veriyor.
Ekrem Erdem, ‘Bizimki Türkçe Sevdası’ kitabında yabancı dille eğitimin Türkçeye ve bireylere verdiği zarar üzerine önemli tespitlerde bulunuyor. Milli dil bilincinin olmaması, küreselleşme sürecinin yanlış algılanması, entelektüellerin sömürge aydını zihniyeti ile düşünmesi, Türkçenin bilim, felsefe dili olmayacağı gerekçeleriyle yabancı dille eğitim yapıldığına dikkat çeken Erdem, “Dil bilimciler insanın en iyi biçimde kendi dilinde düşünebildiği gibi verimliliğini ve yaratıcılığını da kendi dilinde gösterir. Bütün diller sonradan gelişerek, zenginleşerek bilim olmuştur.” diyor.Ana dilde eğitim yapılmadığı takdirde yaratıcı düşünme kabiliyetinin köreldiğini ve buna bağlı olarak bilimsel gelişmelerin de yaşanmadığını vurgulayan Erdem, “Dil düşüncenin alt yapısıdır. İnsan bir dile sahip olmadan düşünemez, iletişim kuramaz. Yabancı dille eğitim sadece Türkçenin gelişmesini engellemez, aynı zamanda düşünceyi de kısırlaştırır. Yaratıcı düşünce ancak ana dille mümkündür. Çağdaş ülkelerin hiçbirinde yabancı dilde eğitim yapılmıyor. Yabancı dilde eğitim sadece az gelişmiş ve sömürge altındaki ülkelerde görülen bir durumdur.” ifadelerini kullanıyor. Ekrem Erdem, sömürge bölgesinde yetişen sözde entelektüeller gibi Türk düşünürlerinde de milli dil bilincinin olmadığını ve kendi dillerini tanımadıklarını belirtiyor. Yabancı dille eğitimi destekleyenlerin Türkçeye vakıf olmadıklarını açıklayan Erdem, fikirlerini şöyle anlatıyor: “Türkçe fakir ve yetersiz bil dil değildir. Bünyesinde 650 bin sözcük barındırıyor. Bunu iddia edenler milli dil bilincinden yoksun. İngilizce ve Fransızca gibi dünya dillerini de bilmiyorlar. Hâlbuki İngilizcenin yüzde 75’i yabancı sözcüklerden meydana gelmiştir. Yabancı münevverler hiçbir zaman ‘Aman bu sözcükleri atalım, kullanmayalım’ dememiştir. Yabancı dillerde eğitim görmüş insanlar ana dillerini yetersiz buldukları görülür. Bunlar fikri üretirler, çeşitli tartışmalara girişirler ama toplumun kültürel diliyle konuşmazlar. Başkasının dili ile düşünmek, düşünce çerçevesini benimsemektir. ” “Batı dillerinin bugün, felsefe ve bilim yapma imkanına sahip olmaları, bu dillerin 18. asırdan itibaren eğitim dili olmaları ile mümkün olmuştur.” diyen Ekrem Erdem, “Dünyada yeni üretilen şeylere baktığımız zaman, yüzde 90’na yakını, kendi anadilinde ifadesini bulan, o şekilde kavramlaştıran, o şekilde düşünen insanların ortaya koyduğu yeniliklerdir. Dolayısı ile bilimsel gelişme de kültürel gelişmenin de temelinde ilk önce ana dilinizde düşünme, ana dilimizde kavramlaştırma, ana dilimizde ifade etme meselesi vardır.” açıklamalarında bulunuyor.Yabancı dilde eğitimin bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Ekrem Erdem, Türkiye’de dil öğrenmenin bir araç değil amaç olarak gösterildiğini vurguluyor. Sadece toplumun değil, devletin milli dil bilincinden uzak olduğunu aktaran Erdem, “ Küreselleşme ülkemizde yanlış anlaşılmıştır. Türk kamuoyunda bilgilendiren basın ve yayın araçların pek çoğunda Türkçeyi kullanma noktasında duyarlılık yoktur. Yabancı sözcükler yanlış telaffuz ediliyor, yabancı sözcükler isim olarak kullanılıyor.
Anayasada ‘Devletin dili Türkçedir’ hükmüne rağmen bir taraftan yabancı dille eğitim teşvik ediliyor. Devlet dilini yaygınlaştıran, resmi gazetelerde yayımlanan metinlerden, binlerce kelimelik bir Grek- Latin sözlük çıkarılabilir. Üniversitelerde eğitim İngilizceye dönüyor. Akademik çalışmaların ön koşulu ve makale dili olarak İngilizce şartı getiriliyor.” şeklinde eleştiride bulunuyor.
Ekrem Erdem Türkçenin yabancı dillere karşı, doğru, bilinçli kullanımı ve öğretimi ile bilim, felsefe dili olabileceğini ifade ediyor. Erdem, “Bugün karşı karşıya kaldığı sorunların temelinde yatan önemli sebeplerin biri de Türkçe öğretimindeki yetersizliktir. Türkçeyi eksiz, düzgün öğrendiğimizde ve öğrettiğimizde Türkçeyi, kendi kuralları içinde, ezbere değil, mantığını matematiksel yapısını anlatarak öğretmeye çalışmalısınız. Çünkü öz dillerine ilişkin bilgileri yeterli olanlar yabancı dilleri çok daha kolay öğrenir. ” önerilerinde bulunuyor.
Ekrem Erdem, ‘Bizimki Türkçe Sevdası’ kitabında yabancı dille eğitimin Türkçeye ve bireylere verdiği zarar üzerine önemli tespitlerde bulunuyor. Milli dil bilincinin olmaması, küreselleşme sürecinin yanlış algılanması, entelektüellerin sömürge aydını zihniyeti ile düşünmesi, Türkçenin bilim, felsefe dili olmayacağı gerekçeleriyle yabancı dille eğitim yapıldığına dikkat çeken Erdem, “Dil bilimciler insanın en iyi biçimde kendi dilinde düşünebildiği gibi verimliliğini ve yaratıcılığını da kendi dilinde gösterir. Bütün diller sonradan gelişerek, zenginleşerek bilim olmuştur.” diyor.Ana dilde eğitim yapılmadığı takdirde yaratıcı düşünme kabiliyetinin köreldiğini ve buna bağlı olarak bilimsel gelişmelerin de yaşanmadığını vurgulayan Erdem, “Dil düşüncenin alt yapısıdır. İnsan bir dile sahip olmadan düşünemez, iletişim kuramaz. Yabancı dille eğitim sadece Türkçenin gelişmesini engellemez, aynı zamanda düşünceyi de kısırlaştırır. Yaratıcı düşünce ancak ana dille mümkündür. Çağdaş ülkelerin hiçbirinde yabancı dilde eğitim yapılmıyor. Yabancı dilde eğitim sadece az gelişmiş ve sömürge altındaki ülkelerde görülen bir durumdur.” ifadelerini kullanıyor. Ekrem Erdem, sömürge bölgesinde yetişen sözde entelektüeller gibi Türk düşünürlerinde de milli dil bilincinin olmadığını ve kendi dillerini tanımadıklarını belirtiyor. Yabancı dille eğitimi destekleyenlerin Türkçeye vakıf olmadıklarını açıklayan Erdem, fikirlerini şöyle anlatıyor: “Türkçe fakir ve yetersiz bil dil değildir. Bünyesinde 650 bin sözcük barındırıyor. Bunu iddia edenler milli dil bilincinden yoksun. İngilizce ve Fransızca gibi dünya dillerini de bilmiyorlar. Hâlbuki İngilizcenin yüzde 75’i yabancı sözcüklerden meydana gelmiştir. Yabancı münevverler hiçbir zaman ‘Aman bu sözcükleri atalım, kullanmayalım’ dememiştir. Yabancı dillerde eğitim görmüş insanlar ana dillerini yetersiz buldukları görülür. Bunlar fikri üretirler, çeşitli tartışmalara girişirler ama toplumun kültürel diliyle konuşmazlar. Başkasının dili ile düşünmek, düşünce çerçevesini benimsemektir. ” “Batı dillerinin bugün, felsefe ve bilim yapma imkanına sahip olmaları, bu dillerin 18. asırdan itibaren eğitim dili olmaları ile mümkün olmuştur.” diyen Ekrem Erdem, “Dünyada yeni üretilen şeylere baktığımız zaman, yüzde 90’na yakını, kendi anadilinde ifadesini bulan, o şekilde kavramlaştıran, o şekilde düşünen insanların ortaya koyduğu yeniliklerdir. Dolayısı ile bilimsel gelişme de kültürel gelişmenin de temelinde ilk önce ana dilinizde düşünme, ana dilimizde kavramlaştırma, ana dilimizde ifade etme meselesi vardır.” açıklamalarında bulunuyor.Yabancı dilde eğitimin bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Ekrem Erdem, Türkiye’de dil öğrenmenin bir araç değil amaç olarak gösterildiğini vurguluyor. Sadece toplumun değil, devletin milli dil bilincinden uzak olduğunu aktaran Erdem, “ Küreselleşme ülkemizde yanlış anlaşılmıştır. Türk kamuoyunda bilgilendiren basın ve yayın araçların pek çoğunda Türkçeyi kullanma noktasında duyarlılık yoktur. Yabancı sözcükler yanlış telaffuz ediliyor, yabancı sözcükler isim olarak kullanılıyor.
Anayasada ‘Devletin dili Türkçedir’ hükmüne rağmen bir taraftan yabancı dille eğitim teşvik ediliyor. Devlet dilini yaygınlaştıran, resmi gazetelerde yayımlanan metinlerden, binlerce kelimelik bir Grek- Latin sözlük çıkarılabilir. Üniversitelerde eğitim İngilizceye dönüyor. Akademik çalışmaların ön koşulu ve makale dili olarak İngilizce şartı getiriliyor.” şeklinde eleştiride bulunuyor.
Ekrem Erdem Türkçenin yabancı dillere karşı, doğru, bilinçli kullanımı ve öğretimi ile bilim, felsefe dili olabileceğini ifade ediyor. Erdem, “Bugün karşı karşıya kaldığı sorunların temelinde yatan önemli sebeplerin biri de Türkçe öğretimindeki yetersizliktir. Türkçeyi eksiz, düzgün öğrendiğimizde ve öğrettiğimizde Türkçeyi, kendi kuralları içinde, ezbere değil, mantığını matematiksel yapısını anlatarak öğretmeye çalışmalısınız. Çünkü öz dillerine ilişkin bilgileri yeterli olanlar yabancı dilleri çok daha kolay öğrenir. ” önerilerinde bulunuyor.